1 Haziran 1999 21:00
'Bir kapıyı bile çok gördüler'
GÜNÜN YAZILARI
'Bir kapıyı bile çok gördüler'
Suzan Doğan
Esenler Yüzyıl'da kurulu Matbaacılar Sitesi'nde, çalışan 3000'i aşkın işçi, birçok sorunla boğuşuyor. Çoğu sigortasız ve işgüvencesiz çalışan işçilerin, siteye üçüncü bir kapı yapılması gibi basit talepleri bile onca çabaya rağmen yerine getirilmiyor. Servis olmadığı için 1 kilometre yol yürüyen işçiler, sorunlarına sahip çıkamadıklarını belirterek, "Konuşursak kapının önüne konuluyoruz" diyorlar.
12 ile 13 arasında çocuk işçilerin de çalıştığı Matbaacılar Sitesi'nde işverenlerin kendi arasında birlik sağlayarak, işçi ücretlerini belirlemesi, çay paydosunu engellemesi de işçilerin tepkisini topluyor. Site yönetimi de, patronlardan oluştuğu için, işçilerin taleplerine kulak tıkıyor ve "para yok" gerekçesiyle bu istekleri yerine getirmiyor.
Kapı bile dert olmuş
İşten atılma kaygısıyla isim vermeye çekinen işçiler, Matbaacılar Sitesi'nin büyük bir alana kurulu olmasına rağmen sadece iki kapısı olması nedeniyle uzunca bir yol yürümek zorunda kaldıklarını aktarıyorlar. Bir kapı daha açılması için yaptıkları girişimler ise sonuçsuz kalmış. 1000 imza toplayan ve imzaları site yönetimine ileten işçiler, "Para yok" yanıtı aldıklarını söylüyorlar. Ulaşımın da oldukça güç olduğu Matbaacılar Sitesi'nde, birkaç büyük işletme dışında servis olmadığı için, işçiler her sabah bir kilometre yol yürümek zorunda kalıyor. Akşam da aynı yolu yürüyerek evlerine dönüyorlar.
Doktorsuz sağlık ocağı
Bazı arkadaşlarının bu bir kilometrelik yürüyüş sırasında kaza geçirdiğini ve yaşamını yitirdiğini anlatan işçiler, site içindeki sağlık ocağının da doktor olmadığı için işlevsizleştiğini söylüyor. Bir süre önce makineye kolunu kaptıran işçi, hemen sağlık ocağına götürülmüş, fakat sağlık ocağındaki stajyer hemşire, "Ben bir şey yapamam" yanıtı vermiş.
Cezaevi benzetmesi...
"Konuşursak kapının önüne koyuluyoruz" diyen işçiler, sorunlarına sahip çıkmanın, bir araya gelmiş patronlar tarafından engellendiğini söylüyorlar. Matbaacılar Sitesi'nde çalışan bir işçi, yaşamını "Ümraniye Cezaevi bir, Matbaacılar Sitesi iki" sözleri ile özetliyor.
Matbaacılar Sitesi'ndeki işyerlerinde, çay paydosu dahi bulunmuyor. Yemek saatinin 40 dakika olması da başka bir sorun. İşyerlerinin farklı zaman aralıklarında yemek paydosu vermesi, işçilerin bir araya gelmesini engellemek için.
'Birlik olmak lazım'
Örgütlü olmayan işçiler, taleplerini gündeme getirmekte ve hep birlikte savunmakta zorluk çekiyor. "Sitenin içinde birlikte oturabileceğimiz bir kafeterya bile yok. Bir araya gelmek kolay kolay mümkün olmuyor" diyen Matbaacılar Sİtesi işçileri, patronlar gibi birlik olduklarında her şeyin üstesinden gelebileceklerine inanıyorlar.
Suzan Doğan
Esenler Yüzyıl'da kurulu Matbaacılar Sitesi'nde, çalışan 3000'i aşkın işçi, birçok sorunla boğuşuyor. Çoğu sigortasız ve işgüvencesiz çalışan işçilerin, siteye üçüncü bir kapı yapılması gibi basit talepleri bile onca çabaya rağmen yerine getirilmiyor. Servis olmadığı için 1 kilometre yol yürüyen işçiler, sorunlarına sahip çıkamadıklarını belirterek, "Konuşursak kapının önüne konuluyoruz" diyorlar.
12 ile 13 arasında çocuk işçilerin de çalıştığı Matbaacılar Sitesi'nde işverenlerin kendi arasında birlik sağlayarak, işçi ücretlerini belirlemesi, çay paydosunu engellemesi de işçilerin tepkisini topluyor. Site yönetimi de, patronlardan oluştuğu için, işçilerin taleplerine kulak tıkıyor ve "para yok" gerekçesiyle bu istekleri yerine getirmiyor.
Kapı bile dert olmuş
İşten atılma kaygısıyla isim vermeye çekinen işçiler, Matbaacılar Sitesi'nin büyük bir alana kurulu olmasına rağmen sadece iki kapısı olması nedeniyle uzunca bir yol yürümek zorunda kaldıklarını aktarıyorlar. Bir kapı daha açılması için yaptıkları girişimler ise sonuçsuz kalmış. 1000 imza toplayan ve imzaları site yönetimine ileten işçiler, "Para yok" yanıtı aldıklarını söylüyorlar. Ulaşımın da oldukça güç olduğu Matbaacılar Sitesi'nde, birkaç büyük işletme dışında servis olmadığı için, işçiler her sabah bir kilometre yol yürümek zorunda kalıyor. Akşam da aynı yolu yürüyerek evlerine dönüyorlar.
Doktorsuz sağlık ocağı
Bazı arkadaşlarının bu bir kilometrelik yürüyüş sırasında kaza geçirdiğini ve yaşamını yitirdiğini anlatan işçiler, site içindeki sağlık ocağının da doktor olmadığı için işlevsizleştiğini söylüyor. Bir süre önce makineye kolunu kaptıran işçi, hemen sağlık ocağına götürülmüş, fakat sağlık ocağındaki stajyer hemşire, "Ben bir şey yapamam" yanıtı vermiş.
Cezaevi benzetmesi...
"Konuşursak kapının önüne koyuluyoruz" diyen işçiler, sorunlarına sahip çıkmanın, bir araya gelmiş patronlar tarafından engellendiğini söylüyorlar. Matbaacılar Sitesi'nde çalışan bir işçi, yaşamını "Ümraniye Cezaevi bir, Matbaacılar Sitesi iki" sözleri ile özetliyor.
Matbaacılar Sitesi'ndeki işyerlerinde, çay paydosu dahi bulunmuyor. Yemek saatinin 40 dakika olması da başka bir sorun. İşyerlerinin farklı zaman aralıklarında yemek paydosu vermesi, işçilerin bir araya gelmesini engellemek için.
'Birlik olmak lazım'
Örgütlü olmayan işçiler, taleplerini gündeme getirmekte ve hep birlikte savunmakta zorluk çekiyor. "Sitenin içinde birlikte oturabileceğimiz bir kafeterya bile yok. Bir araya gelmek kolay kolay mümkün olmuyor" diyen Matbaacılar Sİtesi işçileri, patronlar gibi birlik olduklarında her şeyin üstesinden gelebileceklerine inanıyorlar.
Evrensel'i Takip Et