26 Mayıs 1999 21:00

'Küreselleşmeye karşı Avrupa Birliği!'

ETUC Genel Sekreteri Emilio Gabaglio işveren gibi konuştu.

Paylaş
'Küreselleşmeye karşı Avrupa Birliği!'
Taylan Bilgiç-Sultan Özer
Sendikalar ve Türkiye-AB İlişkileri konulu seminere katılan Avrupa SendikalarıKonfederasyonu Genel Sekreteri Emilio Gabaglio, Avrupa'nın entegrasyonundan NATObombardımanına kadar bir dizi konuda görüşlerini gazetemize açıkladı. 60 milyon üyeli dev birkonfederasyon olan ETUC'un Genel Sekreteri, sendikaların küreselleşmeye karşı koymasınınmümkün olmadığını iddia ederek, görevlerini "bu süreç çerçevesinde hakların korunması içinmücadele etmek" olarak tanımlıyor. Genel Sekreter, NATO bombardımanını destekliyor, ama biryandan da "sivil kurbanlar için üzülmekte". Söz Kürt sorununa geldiğinde ise, ilginç bir Kosovareferansı yapıyor: "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla."
- Seminerde, haziran ayında son 50 yılın en büyük sendika toplantısını düzenleyeceğiniziduyurdunuz. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Emilio Gabaglio: Haziran ayında, konfederasyonumuzun 9. Olağan Kongresi'ni Helsinki'degerçekleştireceğiz. Kongre, ETUC'un politikalarının belirlendiği en önemli organdır. Bu kongreye 32ülkedeki tüm üye sendikalarımızdan toplam 1000 delege katılacak. Aralarında Türkiye de varelbette. Bu, Avrupa'da son 50 yılın en önemli sendika toplantısı, çünkü sadece Avrupa Birliği (AB)üyesi ülkelerden değil, AB aday üyelerinden de katılım olacak. Yani 50 yıldır ilk kez, Doğu Avrupa-Batı Avrupa bölünmesi olmayacak ve Avrupa sendikal hareketi birleşecek.
- İşçi ve emekçiler için Avrupa Birliği; şirket birleşme ve yutmaları, işsizliğin yükselişi,esnek çalışma, taşeronlaştırma uygulamaları ve sendikasızlaştırma gibi birçok sorunuberaberinde getirdi. Bütün bunlar ortadayken neden hâlâ Avrupa Birliği'ni savunuyorsunuz?
- Acaba AB olmasaydı bunlar zaten olmayacak mıydı? Şirketler AB var diye mi birleşiyor?
- Elbette ki hayır, ama AB tekelleşme sürecini hızlandırıcı bir rol oynuyor.
- AB, küreselleşmeye karşı dengeleyici bir güç olabilir. Evet, Avrupa'da işsizlik fazla, ama sonaylarda belli bir istikrar görülmeye başlandı. Tabii ki şirketler birleşince işten atmalar oluyor ve basında bunları duyuruyor. Ama bir yandan da yeni istihdam alanları açılıyor. Bunları yazmıyorsunuz.Soruna daha dengeli bakmalıyız. Doğrudur, bugün AB'de ortalama işsizlik yüzde 10. Ama biz, ortakpara birimi sayesinde ekonomik istikrarın yakalandığı bu koşullarda, yeni bir strateji içinbastırıyoruz. Bu stratejinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bize bağlı. Bu platformu terk edemeyiz,çünkü gidecek başka yerimiz yok. Ne yapabiliriz? Ulusal politikalara geri mi dönelim? Piyasalarıngiderek daha da küreselleştiği, teknolojinin hızla geliştiği bu koşullarda mı? Bir ülke tek başınabunlara nasıl karşı koyabilir? Avrupa ülkeleri olarak, ekonomik istikrarın sadece güçlerini birleştirmeyoluyla sağlanabileceğini düşünüyoruz. Bir ölçüde başarılı da olduk. Bugünün Avrupası ile 30 yılönceki Avrupa arasında büyük fark var. Gelin ve görün.
- Ama Avrupa hükümetleri uzun bir süredir emekçilerin sosyal haklarını gasp ediyor...
- Bu söylediğiniz, muhafazakâr politikalar dönemine ait bir olgu. Ama şu anda sosyal devletin yokedildiğine inanmıyorum. Bu muhafazakâr eğilim her yerde var, sizin ülkenizde de. Bunamuhafazakâr neoliberal devrim deniyor ve biz onunla savaşıyoruz. İşverenler ve bazı hükümetler,hâlâ, "Sosyal güvenlik sistemi çok masraflı" vs. diyorlar. Bu sözler, başaramadıklarını gösteriyor.
Bugüne dek başaramadılarsa hiç kazanamazlar, çünkü muhafazakâr hütkümetlerin hepsi aşağıyukarı devrildi. ETUC'un görüşünü şöyle özetleyebilirim: Sendikalar, ortak bir pazar ve ortak birekonomide başarılı olmak için ortak hareket etmelidir. Yani sadece kendi ülkelerine veya işkollarınaözgü, diğer ülkelerin durumlarıyla çelişen kararlar almaktan kaçınmalıyız. Tutarlı olmamız gerek.Avrupa'nın entegrasyonu bir fırsattır, ama elbette riskleri ve kusurları da var. Biz bu fırsatıyakalamaya, onu maksimize etmeye çalışıyoruz. Avrupa ekonomisi geçmişte olduğundan daharekabetçi. ABD'den sonra dünyanın ikinci büyük ekonomik gücüyüz. Risk ise şurada: Bu güçekonomik kalkınma, istihdam ve toplumsal ilerleme yönünde kullanılmayabilir. Sendikaların görevi deburada başlıyor işte. Kapitalist entegrasyonun sonuçlarını alkışlamak için değil, bu entegrasyonunyeni bir toplumsal ilerlemeye ve yeni iş alanlarının yaratılmasına temel oluşturması için çabagösteriyoruz. Ben başka bir alternatif göremiyorum. Ama saf da değiliz, sosyal standartları korumakiçin asla gevşeklik göstermememiz gerektiğini biliyoruz. Bir ölçüde başarılı olduk, çünkü bumuhafazakâr devrim, tam anlamıyla zafer kazanamadı. Elbette kimi ülkelerde acılar çektik, amagenel olarak Avrupa çalışanlarının durumu, dünyanın geri kalanından daha iyi olmaya devam ediyor.
- Kısaca; bahsettiğiniz kapitalist entegrasyon sürecini değiştirilemez bir gerçeklik olarakkabul ettiğinizi ve bu sürecin içinde, işçi haklarının korunması için mücadele verdiğinizisöyleyebilir miyiz?
- Gerçeklik böyle. Mevcut küreselleşme tipi çok tehlikeli, çünkü bir çerçevesi yok, yönetilemiyor.Her şeye piyasa güçleri karar vermekte. Sorun burada. AB, küreselleşmeye resmi bir tepkidir. Biryönüyle onunla benzeşiyor, çünkü o da piyasaların serbestleştirilmesi vs. demek. Ama AB,piyasaları düzenleme gücüne sahip ve küreselleşmeye bir çerçeve dayatabilecek olan tek güçtür.Sendikal haklar açısından bakın; AB yasaları sayesinde, Avrupa'da faaliyet yürüten tüm uluslararasıtekellere; örgütlenmeye izin verme, işçi temsilcilikleri kurma, gerektiğinde işçilere danışma ve onlarıbilgilendirme taleplerini kabul ettirdik. Bu haklar gelecekte daha da ileriye götürülmeli. Biz ABentegrasyonunu, bir anlamda, küreselleşmeyi yönetmek ve onu frenlemek, düzenlemek için olumlubir gelişme olarak görüyoruz. Bunu yapmak mümkündür ve bir ölçüde yaptık da. AB, bize sürecidüzenlemek için gereken araçları sağlıyor.
- "Üçüncü Yol" tezi ve İngiltere'de Tony Blair, Fransa'da Lionel Jospin, Almanya'da iseGerhard Schröder'in iktidara gelmesi bu tezlerinizin neresine oturuyor?
- Saydığınız isimler arasında çok fark var. Jospin daha solcu, Blair daha ılımlı ve sanırım Schröderde ortada bir yerde.
- Ama hepsi de aynı dalga ile ve aynı süreçte iktidara geldiler.
- Bu doğru, ama farklı programları vardı. İngiltere İşçi Partisi merkez sola kaydı ve seçimleri kazandı.Almanya sosyal demokratları değişmedi. Jospin ise seçimleri açık bir solcu programla kazandı. BizAvrupalı sendikacılar, açık bir sorunla karşı karşıyayız. İnşa ettiğimiz sosyal devlet, 30-40 yıl önceyeve çok farklı bir ekonomik ortama ait. Bu yapının geleceğe taşınmasında ısrar edemeyiz.Sendikaların asıl sorunu, bu yapının temel değerlerini, yeni bir ekonomik ortamda savunmak. Reformsürecinin önünde olmalıyız. Reformu önce biz istemeliyiz ki, sosyal devlet devam edebilsin. Eskisistem artık işlevsiz; çünkü yüzde 100 istihdam ve güçlü bir sanayi üzerine kuruluydu. Ama artıkdünya değişti. Ağır sanayi eskisi kadar önemli değil. İşçiler giderek daha çok esnek saatlerleçalışıyor. Daha esnek bir sosyal güvenlik sistemi gerek. Eski sistemi yeni duruma uyduramayız.Yeni bir sistem yaratmalıyız ki işleyebilsin.
- NATO'nun Yugoslavya'yı bombalamaya başlamasından bu yana 2 ay geçti vebombardıman, Kosovalılar dahil tüm Yugoslavya halklarına acı ve yıkımdan başka bir şeygetirmedi. ETUC neden NATO'yu destekliyor?
- Askeri müdahaleyi neden desteklediğimizi size söyleyeyim. Yakında Kosovalı sendikacıdostlarımla görüşeceğim, en azından görüşmeyi umuyorum ve onların gözlerine bakabilmek isterim.Sorun NATO değil. Bu savaş 8 yıl önce başlamıştı. Bosna'da, Hırvatistan'da olanları gördük.
- Ama NATO o zaman olanlara göz yumdu.
- Ben NATO adına değil ETUC adına konuşuyorum. Arnavut halkına yönelik ulusal baskıyı hepimizbiliyoruz. Uluslararası topluluk, diğer tüm yöntemleri denedi ama Miloseviç'i engellemeyibaşaramadı.
- Peki NATO saldırısı başarılı oluyor mu?
- Bilmiyorum. Ama Miloseviç'in kazanmasına izin veremeyiz. Çünkü o kazanırsa Kosova halkı içinde, Sırp halkı için de gelecek yoktur. Sivil kurbanlar için üzülüyoruz, ama tek kurban onlar değil. Biz"Baskıyı durdurun, bombardımanı durdurun ve Kosovalıların haklarını verin" diyoruz. Ancakbombardıman şimdi durursa Miloseviç'in baskıyı duracağını kim garanti edebilir? ETUC, BMbünyesindeki diplomatik çabaları destekliyor. Bir ateşkesi bile destekleyebiliriz. Ama Miloseviç'inKosova'dan derhal çekilmesi şartıyla. Miloseviç iktidarı sürerse, Balkanlar tamamen istikrarsız birbölge haline gelecek. Bombardıman nedeniyle mutlu olduğumuzu söyleyemem, çünkü biz şiddetekarşıyız. Ama açıkça söylemek gerekirse NATO'yu buna zorlayan Miloseviç idi.
- Savaşı Kosovalıların baskı görmemesi için desteklediğinizi söylüyorsunuz. Ama örneğinKürtlere karşı uygulanan baskı ETUC'u pek ilgilendirmiyor gibi. Bu çifte standart değilmidir?
- Seminerde Kosova'dan bahsederken neler söylediğimi hatırlayın. Azınlıklar sorununun bu ülkedede olduğunu belirttim. Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki sorunların biraz da buradankaynaklandığını, etnik sorunların siyasi yollarla çözülmesi gerektiğini de. Siz bana Kürtlerdenbahseden ilk kişisiniz. Buralarda bu bir tabu sanki.
- Bu sözleriniz, ETUC gibi dev bir konfederasyonun Kürt sorunu ile ilgili tavır almayışınıaçıklamıyor.
- Bakın, bu tip durumları açıklayan bir deyim var. "Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla." Ben buseminerde böyle yaptım. Türk sendikacılar Kürt sorununu reddediyor, sadece bölücülük ve terörizmolarak tanımlıyorlar. Onlar böyle yaparken biz ne diyebiliriz ki?
- Bir süre önce, DİSK'e bağlı Limter-İş Sendikası'nın eğitim uzmanı Süleyman Yeter,gözaltında işkence ile öldürüldü. Bu konuda bilgi sahibi misiniz?
- İlk kez sizden duyuyorum. DİSK bize bu konuda bir şey söylemedi. Biraz daha bilgi verir misiniz?
- Daha önce de gözaltında işkence görmüş ve polise karşı dava açmıştı. Davacı olarak ifadevermeden önce yeniden gözaltına alındı ve öldürülerek susturuldu.
- Hiçbir bilgimiz yok. DİSK'ten bilgi alacak ve olaya gereken ilgiyi göstereceğiz. Bilgi verdiğiniz içinçok teşekkür ederiz.
ÖNCEKİ HABER

ABD'de nükleer casusluk gerginliği

SONRAKİ HABER

AB-GB süreci tartışıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...