21 Mayıs 1999 21:00

'Küçük ama değerli bir adım'

'Küçük ama değerli bir adım'
Gökhan Biçici
Uluslararası Sendikal Dayanışma Konferansı'na katılmak için Türkiye'ye gelen Alman IG Medien Sendikası Dortmund Bölge Başkanı Peter Weiss, bu tür bir araya gelişlerin "küçük ama değerli adımlar olarak" tanımlanması gerektiğini belirterek, koşulların 'çok büyük', 'ihtişamlı' sonuçlar çıkması ve örgütler kurulması için yeterince olgunlaşmadığını söyledi. Peter Weiss, konferanstan beklentileri, Avrupa Birliği, esnek çalışma ve özelleştirme saldırılarının Almanya'daki etkileri üzerine sorularımızı yanıtladı.
- Uluslararası Sendikal Dayanışma Konferansı'na katılmak üzere Türkiye'ye gelirken beklentileriniz nelerdi, bunlar ne oranda karşılandı?
Weiss: Öncelikle böylesi bir konferansın örgütlenmesi girişimi dahi bu dönemde başlı başına çok değerli bir girişim durumunda. İnsanların konferansa farklı beklentilerle geldiklerini gördük ki bu da anlaşılır bir durum. Katılımcıların bir kısmının buradan 'çok büyük', 'ihtişamlı' sonuçlar çıkartılarak ve örgütler kurularak çıkılacağı yönlü beklentilerinin de olduğu görülebiliyor. Ancak bu çok da mümkün değil, çünkü, koşullar henüz böylesi köklü adımlar için olgunlaşmadı. Benim düşüncem -ki burada görüşme fırsatı bulduğum birçok insan da aynı yaklaşıma sahip- öncelikle böylesi konferansların devamlılığının sağlanması gerektiği yönünde. Ayrıca yapılan ve yapılacak olan bu konferansların ise henüz küçük adımlar olarak kavranması gerekiyor. Şimdi çıkıp hemen bir 'Dünya Sendikalar Komitesi' vb. şeyler kurmaya kalksak, bunun bir anlamı olmaz. Mesela bu konferansa 15 ülkeden sendikacı katılıyor ve şimdilik bunlar arasında bir iletişim ağı kurulabilir, bu sendikaların düzenli bir diyalog halinde olması sağlanabilir.
Bağlı olduğum bölge örgütü beni gönderdi ve "Git bir bak bakalım" dedi, ama "Oraya git şu örgütü kur" da demedi. Bu, bunlara karşı olduğum anlamına gelmiyor. Burada mesela bir 'Dünya Devrimci Sendikacılar Hareketi' çağrısı yapılsa buna ben de katılmak isterim, ancak önemli olan bizlerin ne istediği değil, neyin gercekleşebilir olduğudur. Dolayısıyla hemen zafer çığlıkları atmanın değil, küçük ama değerli adımlar atmanın zamanıdır.
- AB'nin kuruluşu süreci, beraberinde yol açtığı tartışmalarla birlikte devam ediyor. Bu sürecin işçi-emekçiler için ne gibi sonuçlar doğuracağı ise üzerinde en çok tartışılan konuların başında geliyor. Şu ana kadar ortaya çıkan olgular üzerinden AB sürecini değerlendirir misiniz?
Weiss: Temel sorun olaya yaklaşım biçimi ve duruş noktası. Bugün AB'ye karşı çıkan ve bunu Almanya'nın en büyük katkıyı ödemek zorunda olmasıyla açıklayan milliyetçi çevreler de var. Doğrudur, Almanya bu sürece en fazla katkıyı yapan ülkedir, ancak en fazla kazanımı olacak olan ülkedir de aynı zamanda. Alman işçilerin bu süreçten nasıl etkileneceğine gelince, bu her ne kadar tartışılır da olsa, bence alman işçileri bu işten kazançlı çıkacaklar. Çünkü böylesi birleşmelerde belirleyici olan güçler dengesidir ve Alman emperyalizmi ise bu birlik kapsamındaki tartışmasız en güçlü olan ülke durumunda. Alman sermayesinin kendi insanlarına kırıntı düzeyinde de olsa pay verebilmek için yeteri kadar birikimi var. Bence Almanya'da bir İngiltere, Fransa veya İtalya gibi endüstrileşmiş ülkelerle karşılaştırmamız gereken özel bir durum var.
Almanya bu sürecin galibidir. Tabi ki kastettiğim Alman sermayesi. Ancak Alman sermayesinin bu süreçte elde edeceği kazanımın, küçük de olsa pay dağıtabilecek düzeyde olduğunu düşünüyorum. Avrupa Birliği'ne karşı argümanlar geliştirirken dikkat etmemiz gereken noktalar var: Birincisi bu noktada milliyetçi, şoven çevrelerle aynı çizgiye düşme tehlikesi; ikincisi genel olarak işçi ve emekçilerin kendilerini sürecin oldukça dışında ve alakasız olarak değerlendiriyor olmaları. Bence bu sürece ilişkin tutumumuz ve hazırlığımız, daha çok Avrupa çapındaki sendikalar arasındaki bağları güçlendirme yönünde olmalı.
- AB'ye karşı cepheden bir karşı çıkış doğru olmaz mı?
Weiss: Benim açımdan sorun cepheden karşı çıkıp çıkmama sorunu değil, belirleyici olan bu sürece ilişkin ne gibi alternatiflerimin olduğudur. 'Avrupa'ya karşı değiliz, ama başka bir Avrupa istiyoruz. Emperyalist olmayan ve böylesi emeller gütmeyen bir Avrupa istiyoruz. Dünyaya kendi bakışını ve yaklaşımını dayatan değil, onlardan biri olduğunu kabul eden bir Avrupa istiyoruz" diyebilmek bir alternatiftir mesela, ki bana göre en önemlisi budur. Ben cepheden Avrupa Birliği'ne karşı çıkan bir argümanın, kayda değer bir politik etkiye sahip olabileceğini düşünmüyorum, ancak birleşik Avrupa'ya değil ama AB'ye karşı çıkan bir yaklaşımın, bu süreci emekçilerin talepleri ve özlemleriyle birleştirmeye çalışan ve bunları ifade eden bir yaklaşımın anlamlı olacağını düşünüyorum. Yoksa AB, Avrupalı emperyalistlerin bir projesidir ve elbette ki karşı çıkılmalıdır. Fakat böylesi bir süreci engelleme şansımız sıfırdır. Dolayısıyla öncelikle politik anlamda bir yenilgi yaşadığımızı görmeli ve bunun muhasebesini yapmalıyız. Sol içerisinde dahi AB'ye cepheden karşı çıkan kesimler küçük bir azınlıktan ibaret. Şimdi daha çok muhalefetin Avrupa çapında örgütlenmesini hazırlamak ve zorlamak gerekiyor.
- Konferansın en önemli gündem maddelerinden ikisi de özelleştirme ve esnekleştirme saldırılarıydı. Bu konular çeşitli çalışma gruplarında da tartışıldı ve sermayenin emekçilere karşı uluslararası çapta sürdürdüğü topyekûn saldırının iki önemli kolu olduğu sonucuna varıldı. Bu saldırıların Almanya özelindeki yansımaları neler?
Weiss: Almanya açısından ele aldığımızda, zaten devlete ait olan işletmelerin yok denecek kadar az olduğunu görüyoruz. Bu özelleştirme dalgası esas itibariyle iki sektörü kapsıyordu: Posta işletmesi ve demiryolları ağı. Bu iki alanda da özelleştirme tamamlandı. Buralarda örgütlü olan sendikalar bu sürece karşı bir cephe örmeyi ve süreci durdurmayı başaramadılar. Dolayısıyla bu yönüyle özelleştirme Almanya'da tamamlanmıştır. Artık özelleştirilecek ciddi bir şey kalmadı. Yerel anlamda enerji hizmet birimleri var belki, ama ülke çapında bu iş bitti.
- Henüz bu süreci öyle veya böye tamamlamamış ve bu sorunu yaşamaya devam eden ülkeler açısından, sizde yaşanan sürecin sonuçları ve deneyimleri hakkında bilgi verir misiniz?
Weiss: Demiryolları üzerine ayrıntılı bilgim olmadığı için pek bir şey söyleyemiyeceğim, ancak Posta İşletmeleri'nde yaşananlardan bahsedebilirim. Elbette kesin olan bir şey var, o da çok sayıda insanın işinden olmuş olması. Ancak süreç tam olarak bizim beklediğimiz gibi gelişmedi. Sendikal cephenin dışına çıktığımızda insanların, tüketicilerin özelleştirmeyi destekler durumda olduğunu görüyoruz, çünkü özelleştirme yapıldığından beri telefon etmek daha da ucuzladı. Yani özelleştirme tüketiciler açısından ilk etapta olumlu sonuçlar doğurdu. Yani bir anlamda, özelleştirme ilk olarak olumlu sonuçlarıyla ortaya çıktı. Olumsuz yansımalarının sonradan ortaya çıkacağını düşünüyoruz. Bir örnek vermek gerekirse; bundan 2 yıl önce ben Latin Amerika'ya telefon etmek için dakikasına 3 DM ödüyorken şu anda sadece 1.20 DM ödüyorum. Geniş kitleler olayı buradan değerlendiriyor ve buna işçiler de dahil. Bundan dolayı Almanya'daki özelleştirme sürecinin bir İngiltere veya Fransa'dakinden farklı ele almak lazım. Her şeyden önce ilk olarak bu ülkelerdeki devlet işletmesi sayısı daha fazla ve buralarda yapılan özelleştirmelerin sonuçları da geniş kitleler açısından çok daha farklı oldu. Bu, elbetteki özelleştirmeyi meşrulaştırmaz, nihayetinde sadeca Posta İşletmeleri'nde 100 bin insan çeşitli şekillerde işinden oldu. Olumsuz sonuçlar daha çok çalışanlar açısından ortaya çıktı.
- Geniş kitleler açısından olumsuz yansımaların daha sonra ortaya çıkacağını söylediniz. Nedir bunlar ?
Weiss: Şu anda yaşananların en önemli sebebi, birdenbire tek bir posta işletmesi yerine birbirleriyle rekabet halinde olan çok sayıda şirketin ortaya çıkmış olması. Bu rekabet belli bir süre için fiyatları doğal olarak aşağıya çekti, ancak bu durum ilelebet sürmeyecektir. Tekelleşme olgusu kaçınılmaz olarak bu süreci tamamlayacak ve fiyatları yeniden daha yüksek bir noktaya çekecektir.
- Çalışma yaşamındaki esnekleştirme çabaları hangi aşamada ve sonuçları neler oldu?
Weiss: Bugün Almanya'da çalışan insanların yüzde 50'si kayıtdışı, part-time vb. şartlarda çalışıyor. Bundan yaklaşık 10 yıl öncesinde bu oran yüzde 30'lardaydı. Bana göre, eğer bu kesimi örgütlemeyi başaramazlarsa sendikaların herhangi bir gelecekleri olamayacak. Çünkü bu süreç hızlanarak devam ediyor.
- Durdurulamaz mı?
Weiss: Ancak çok yaygın ve güçlü bir hareketlilikle durdurulabilir ve bu da şu an için söz konusu değil. İşçiler üzerinde giderek artan işsizlik baskısı bunun en önemli sebebi. "Dışarıda senin işini isteyen milyonlar var" propagandası gerçekten çok etkili oluyor. Tüm saldırılar karşısında sonuç alıcı bir cephenin oluşması uzunca bir süre isteyen, uzun vadeli bir hazırlık süreci istiyor. Ayrıca unutmamak gerekir ki; karşı taraf da planlar ve hazırlıklar yapıyor, üstelik son yıllarda bu anlamda bizden daha fazla sonuç aldılar.
- Ancak bundan 30-40 yıl önce durum farklıydı. Bunun nedenleri neler?
Weiss: O zamanlar bu denli kitlisel bir işsizlik tehlikesi yoktu. Ayrıca doğu blokunun yıkılmasıyla birlikte gelişen işçi sınıfının rolünün değiştiği ve sosyalizmin öldüğü propagandasının yıkıcı etkisinin de bunda belirleyici bir payı var.

Evrensel'i Takip Et