15 Mayıs 1999 21:00

'Ha buralar böyle değil idi'

Fırtına Vadisi'nde yapılmak istenen Dilek-Güroluk Hidro Elektrik Santrali'nin inşaatı şimdilikdurduruldu. Holding'in bir yıla yaklaşan çalışması sonucunda binlerce ağaç kesildi ve projetamamlanırsa bu sayının 68 bini geçeceği, bölgenin ekolojik dengesinin bozulacağı, bir çok balıkve kuş türünün yaşamının da sona ereceği hesaplanıyor. 15 tane projenin daha sırada olduğununbilindiği Hemşin'de halk, bölge üzerinde yapılan tüm hesaplara biran evvel son verilmesini istiyor.

Paylaş
'Ha buralar böyle değil idi'
Barış Kaygısız
Rize'nin Çamlıhemşin ilçesindeki Fırtına Vadisi'ne Dilek-Güroluk adı altında yapılmakistenen Hidro Elektrik Santrali (HES)'e karşı tepkiler her geçen gün artarken, ÇamlıhemşinSavcılılığı şikayet üzerine aldığı bir kararla inşaat ve tünel çalışmalarını durdurdu. Karar, TrabzonKültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun 29 Ocak 1999 tarihli ve Fırtına Vadisi'nin SİTalanı olması dolayısıyla "inşaat faaliyetleri yapılamayacağına" ilişkin yinelediği karar doğrultusundaalındı. Santrali yapan BM Mühendislik ve İnşaat Ltd. Şti. ise santral inşaatının durdurulmasınınsöz konusu olmadığı iddiasını sürdürüyor.
Çamlıhemşin'de tüm bu gelişmeler yaşanırken, biz de Ankara Hukuk Fakültesi öğrencilerinceoluşturulan İksir Çevre Topluluğu'nun organizasyonuyla Çamlıhemşin'e gidiyoruz. Amacımız, ikigün kalmayı düşündüğümüz bölgede Fırtına Vadisini dolaşarak BM Holding'e ait şantiyeler ileaylardır duyduğumuz doğa katliamını gözlerimizle görmek.
Mustafa Amca anlatıyor...
Çamlıhemşin girişinde bizleri karşılayanlardan birisi de 40 yıllık çoban Mustafa Amca. MustafaAmca'nın "yağacak bir yağmurla yolların kapanabileceği" uyarısı üzerine programımızı şantiyeleredoğru yola çıkmak üzere değiştiriyoruz. Ancak santralci şirkete ait ilk şantiyenin başlangıcınınbulunduğu noktada jandarma engeliyle karşılaşıyoruz. Sabahın ilk saatlerinde ArdeşenKöprüsü'nü geçtikten sonra kimlik bilgilerimizi almak amacıyla bizleri yarım saat bekleten jandarmabu kez de muhtemel bir "protesto" benzeri olaya karşı önlem almaya koyuluyor. "Gerekligörüşmeler"in ardından, peşimize bir jandarma aracını da alarak koyuluyoruz yola.
Mustafa Amca da beraberimizde geliyor. Bir yandan ondan bölgenin öyküsünü dinliyor, bir yandanda doğayı gözlemlemeye koyuluyoruz. Mustafa Amca santral çalışmaları süresince yaklaşık 5700ağacın kesildiğinin söylendiğini dile getiriyor ve bu rakama dozer darbelerinin yanı sıra yuvarlananve yuvarlatılan kayaların altında kalan ağaçların dahil olmadığını açıklıyor.
Mustafa Amca aynışeyin balıklar için de geçerli olduğunu dile getiriyor; "Balıkları öldürmedik diyorlar. Balıkları daağaçlar gibi akıllı değil buranın. Suya dinamit koyuyoruz, üstünüze moloz atıyoruz hazırlıklı olun,deniyor. Ama onlar anlamıyor, ölüyor."
Şirketin levhası ağaçtan
Santralin yapılması durumunda yerüstünde kalacak suyun balıkların üremesi için gerekli doğalyumurtlama ortamı için yeterli olmayacağını dile getiren Mustafa Amca, bir yandan da eliyle çıplakbayırları göstererek "Ha buralar evvelden böyle değil idi" diyor. Mustafa Amca, iki yıl öncesinekadar önemli bir geçim kaynağı olan arıcılığın, çevrede bulunan taş ocaklarında gaz tüpü ile azotlugübre kullanılması nedeniyle ölmeye yüz tuttuğunu kaydediyor. Mustafa Amca tüm konuşmasınınsonunda bir şeyi de söylemeden edemiyor; "Şirket güzel güzel levhalar yapmış, aynı devletdairelerindeki gibi görünüşü var, içi hiç göründüğü gibi değil. Ama üstelik bunlar da Fırtına'nınağacından."
Mustafa Amca'yı dinleyerek başladığımız yolculuğumuz Şenyuva köyüne kadar sürüyor. 70 haneliolduğunu öğrendiğimiz köyde yaklaşık hepsi orta yaşın üzerinde insanlardan oluşan 150 kişiyaşıyor. Burası, birbirinden bağımsız evlerden oluşan Şenyuva köyünün merkezi olarak kabuledilen ve muhtarlık, köy odası, kahve ile bakkaldan oluşan bir alan. Görüştüğümüz insanlar"Derenin de bir canı vardır" diyerek başladıkları konuşmalarında, devletin bölgeye kaynakaktarmamasından, santralin içme sularını da keseceğine kadar bir dizi sorundan sözediyorlar.
'Hemşinlinin kalkınma hayali'
Buradan, yolun otobüslere geçit vermemesi nedeniyle araçları bırakarak yaya devam ediyoruzyola. İlk durağımız Ülkü 1 Köprüsü öncesi karşımızı çıkan "Mastika Salonu" oluyor. ÜlküKöyü'nden isminin Cevat olduğunu öğrendiğimiz orta yaşlı bir köylü bizleri durduruyor ve "ÜlküKöyü olarak santrale karşı olmadıklarını", derenin sularının kesilmesi de dahil hiç bir şeyin önemliolmadığını dile getiriyor. "Senin ormanını, suyunu çalıyorlar" denmesi de düşüncelerinideğiştirmiyor. Tüm bu sözlerine rağmen sonraki konuşmalarından anlıyoruz ki, bir çok Hemşinligibi o da, santralin çevreye zarar vereceğini görüyor, ancak yapılacak bir santralin Hemşin'igeliştireceğini, devletin bir türlü yapmadığı yolları yapacağını ve Hemşin'in "kalkınmasına" katkısunacağını varsayıyor.
Burada yaptığımız sohbetlerde ayrıca, BM Holding'in sahipleri Bülent ve Mehmet Kuyumcukardeşlerin Hemşin'in Zuğa köyünden olduğunu ve Mesut Yılmaz'ın kardeşi Tuğrul Yılmaz'ınadının da şirketin ortakları arasında geçtiğini duyuyoruz. Duyduğumuz bir diğer şey de, santralçalışmalarında çıkarılacak molozların, Karadeniz sahil boyunca yapılması düşünülen otoyoldadolgu maddesi olarak kullanılmak amacıyla devlete satılabileceği ve bunu için de, yeni hükümetinkurulmasının beklendiği oluyor.

"Dilek" adı verilen bölgeden Zilkale adı verilen mıntıkaya doğru yürümeyi sürdürüyoruz. Yolboyunca holdinge ait 2 şantiye karşımıza çıkıyor. Çalışmaların durdurulmuş olmasından dolayı,gerek bu iki ve gerekse de daha yukarı bölgede bulunan 3'üncü şantiyedeki hareketsizliğigözlemliyoruz. 2'inci şantiye zaten sadece düzlenmiş bir araziden oluşuyor, diğer ikisinde dearaçlar bir sıra halinde dizilmiş, öylece bekliyor.
Bu arada BM Holding'in sadece santral çalışmasının değil, Fırtına Deresini takip eden yaklaşık 20kilometrelik yolun, genişletilmesi çalışmasının da durdurulduğunu görüyoruz. Derenin yeraltınagireceği 3'üncü santralden, yerüstüne çıkacağı 1'inci santrale kadar süren yol çalışması,çalışmanın şirketi meşrulaştırmak da dahil bir takım başka amaçlar taşıdığı yönündeki kuşkularnedeniyle, baskılar ardından durdurulmuş. Yolculuk boyunca bir de, yol çalışmalarından çıkmışkaya ve molozlarların olduğu gibi derenin üzerine doğru atılmış olduğu gerçeğiyle karşılaşıyoruz.Bu nedenle yol boyunca yer yer uçurumların oluştuğunu, kayaların altında kalmaktan kurtulmuş birkısım ağacın da kesilerek katledilmeye çalışıldığını gözlemliyoruz.
Hemşin'de kadınlar tarlada çalışır
Fırtına bölgesinde kadınlara rastlayamamamız dikkatimizi çekiyor. Görüştüğümüz insanlar,Hemşin'de kadınların erkekler gibi kahvelerde oturmak yerine tarlalarda çalıştığını, bu nedenle dedoğacak sorunlardan daha az haberli olduklarını dile getiriyor. Santrale karşı Hemşin'de yürütülençalışmanın eksiklikler taşıdığını ve bunun da en çok kadınların bu çabaya katılmaması şeklindekendini gösterdiğini gözlemliyoruz. Ayrıca, yol üzerinde aracımıza binen bir muhtarın söyledikleride bizlere hayli ilginç ve düşündürücü geliyor; "Santrale halkın çoğu karşı ancak 33 muhtardan tekben karşıyım."
Fırtına Deresi'nin yaklaşık 20 kilometre boyunca çapı 4,5 metreyi bulan tünellerle dağların altındangeçirilmesinin planlandığı proje süresince 535 ton dinamitin kullanılması düşünülüyor ve buradançıkarılacak enkazın büyük bölümünün ise dereye atılacağı söyleniyor. Bölgenin ekolojikdengesinde önemli olumsuzluklar ortaya çıkartacak projenin bununla kalmayarak ardındangelecek 15 ayrı projeye de kapı aralayacağı biliniyor. Santrale karşı 205 Hemşinli tarafından açılanve 14 Ağustos 1998'den bu yana süren davaya ise Trabzon İdare Mahkemesi'nde devam ediliyor.
ÖNCEKİ HABER

'Canavarın göbeğinden geldim'

SONRAKİ HABER

Barak seçime güçlü giriyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...