06 Mayıs 1999 21:00

Çocuklarımız mı suçlu?

1997 yılında 5804 çocuğun mahkemeye çıkarıldığı ülkemizde henüz çocuklara özel bir ceza kanunu yok. Sadece 6 çocuk mahkemesi bulunduğu için çocuk suçlular, yargılama ve cezalandırılma aşamalarında mağdur oluyor. İşkence gören çocuklar için yapılan hukuki girişimler ise genellikle sonuçsuz kalıyor.

Paylaş
Çocuklarımız mı suçlu?
Serpil İlgün
Suça itilen çocuklara ilişkin ayrı bir ceza kanununun olmadığı Türkiye'de, 1997 yılında 5804 çocuk değişik suçlardan yargılandı. 5 Mayıs'ta kuruluşunun 10. yıldönümünü kutlayan İstanbul Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Av. Aşkın Yaşar, çocukların işledikleri suça bakılmaksızın kendilerine özgü mahkemelerde yargılanmaları gerektiğini belirterek, Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni imzalayan Türkiye'nin iç hukukunda gerekli düzenlemelerin yapılmadığını ifade etti.
Adil yargılama gerçekleşmiyor
Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü'nün "Çocuk Mahkemeleri '97 Çalışmaları Raporu"na göre, çocuklar en fazla hırsızlık, yaralama, Çocuk Koruma Kanunu'na muhalefet, Trafik Kanunu ile Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet, ırza tecavüz, gasp, şahıs hürriyetini tahdit, taşınmaz mala zarar vermek ve adam öldürme gibi suçlardan yargılandılar. 3944 davayla hırsızlık en fazla işlenen suçken, açılan 4629 davada 4903 erkek, 901 de kız çocuk olmak üzere, toplam 5804 çocuk yargılandı. 1996'da 3952'si erkek, 226'sı kız toplam 5386 çocuk yargılanırken, 1988'de yargılanan çocuk sayısı 3796 idi.
2253 sayılı yasa, 11-15 yaş arası çocukların çocuk mahkemelerinde yargılanmasını öngörüyor. Ancak Türkiye'de, İstanbul'da iki, Ankara'da iki, İzmir ve Trabzon'da da birer olmak üzere 6 çocuk mahkemesi faaliyette. İstanbul Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Üyesi Av. Aşkın Yaşar, çocuk mahkemesi olmayan yerlerde, çocukların genel mahkemelerde yargılandıklarını belirtiyor. "Çocuk mahkemeleri nezdinde sosyolog, pedagog ve sosyal hizmet uzmanı var. Çocuğun ekonomik, sosyal durumu, onu buraya getiren nedenler araştırılıyor ve mahkeme bunu dikkate alıyor. Çocuk mahkemesi olmayan yerlerde çocuklar için böyle bir inceleme yapılmıyor. Bu nedenle de onların bu anlamda da zarar gördüklerini düşünüyoruz" diyen Yaşar, adil yargılamanın gerçekleşemediğini ifade ediyor. Suça ve yaşa göre ayrımcılık olduğunu belirten Yaşar, sözleşmede yer alan '18 yaşına kadar herkes çocuktur' ifadesine rağmen, çocukların 11-15 yaş grubunun çocuk mahkemelerinde, 15-18 grubunun da genel mahkemelerde yasal indirimler uygulanmak suretiyle yargılandıklarını belirtiyor. DGM kapsamına giren suçlarda da çocukların DGM'lerde yargılandıklarına dikkat çeken Yaşar, çocukların işledikleri suça bakılmaksızın kendilerine özgü mahkemelerde yargılanmaları gerektiğini belirterek şunları söylüyor: "Çocuk hakkında 2253 sayılı yasanın 8. maddesi 'Şartlı Erteleme' başlığı ile düzenlenmiş. Ama uygulamada şartsız ertelemesine karar veriliyor. Şartlı erteleme söz konusu olduğunda çocuk için bir gözetim delegesi tayin edilmesi gerekiyor. Gözetim delegesinin çocuğu takip etmesi gerek. Ama gözetim delegesi yok, dosyanın bir an önce kapanması lazım. Bir yıl veya daha fazla bir süre açıkta kalabilir dosya. Yığılmalar olabilir. Yani maddi, fiziksel imkânsızlıklardan dolayı yasa uygulanamıyor. Bütün mesele altyapısının olmaması; içi boş ve doldurulmamış olması."
İşkencenin tespiti yapılamıyor
2253 sayılı yasadaki 10 maddede küçüklere uygulanacak tedbirler arasında yer alan veliye, vasiye akrabalardan birine teslim, resmi veya özel bir hastaneye, yurtlara yerleştirme gibi tedbirlerin eksikliğinden söz eden Yaşar, "38. maddeye göre şartlı erteleme kararı verilebilir. Ancak, gözetmen, pedagog ve sosyal hizmet uzmanın yeterli olmadığı söylenerek verilmiyor. Bu yasa da gözetim delegeleri ile bir düzenleme var. 'Sosyal hizmet konularında faaliyet gösteren, resmi veya gönüllü kuruluşlar, gözeticilik yapabileceklerin bir listesini her yılbaşında mahkemeye verirler' deniyor. Fakat bugüne kadar böyle bir listeyle karşılaşılamadı. Bu durum, pek çok ihtiyaca cevap verecek gibi görünüyor, ama gözetim delegelerinin listesi gelmiyor, çocukların yerleştirilebilecekleri kurumların da listesi yok" diyor.
Çocuklarda işkencenin tespitinin yapılamadığını aktaran Yaşar, "Yasada, çocuklarının ifadelerinin bizzat cumhuriyet savcısı ya da görevlendireceği bir başka savcı tarafından alınacağı belirtiliyor. Eğer çocukta kötü muamelenin izlerini görüyorsak, savcı ifade alırken bunu bildiriyoruz. Adli Tıp'tan rapor alınıyor, rapor doğrultusunda savcılığa ayrıca suç duyurusunda bulunuyoruz" diyerek, suç duyurularının genellikle takipsizlikle sonuçlandığının altını çiziyor. Mevzuatta, suça itilen çocukların "Korunmaya Muhtaç Çocuklar" başlığı altında yer aldığını, korunmaya muhtaç çocuklarla ilgili düzenlemelerin, suça açık ortamlarda bulunan çocuklar için de geçerli olduğunu söyleyen Yaşar; çocukların suça itilmesini önleyici tedbirlerin olmadığına vurgu yapıyor ve şöyle diyor: "Çocuklara ilişkin ayrı bir ceza kanunu yok. Türkiye'nin 1994'te imzaladığı Çocuk Hakları Sözleşmesi var. Sözleşmede çocuklar için eğitim, sağlık, katılım, yargılama, istismar gibi pek çok konuda düzenlemeler var. Yıllardır, Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin hayata geçirilmesi için uğraşıyoruz. İç hukukumuzda sözleşmeye uygun gerekli düzenlemelerin yapılmasını istiyoruz."
Son yıllarda, okullarda özellikle yaralama suçunun arttığını belirten Yaşar, "Okullarda çete benzeri gruplar oluşturan çocuklar, arkadaşlarını 'Bana yan baktı, kız arkadaşıma laf attı' diye yaralayabiliyorlar. Burada medyayı sorumlu tutuyorum, çünkü televizyon bir model oluşturuyor" diyerek, çocukların suç işleme oranında medyanın etkisine dikkat çekiyor.
Suça itilen çocukların aile durumlarına bakıldığında, parçalanmış aile yapılarıyla karışılaşıldığını aktaran Yaşar, "Göç ve ekonomik yoksunluk önemli bir neden. Çocuklarıyla ilgilenenlerin yanında, ilgilenmeyen, 'Ne ceza varsa çeksin' diyen aileler de var" diyor.
Nasıl bir gelecek?
Islah ve tutukevlerinin, gerek Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde, gerekse uluslararası metinlerde, insan haklarına ve çocukların topluma yeniden kazandırılmalarını sağlamaya uygun olmalarının belirtildiğini aktaran Yaşar, mevcut ıslahevleri ya da cezaevlerinde bunun mümkün olmadığına dikkat çekerek şunları söylüyor: "Tutuklamak çocuklar için başvurulacak en son yöntem olmalı. Türkiye'de çocuklar için her yerde bir cezaevi yok. Çocuklar, büyüklerin bulunduğu cezaevlerinde kendilerine ayrılmış koğuşlarda kalıyorlar, ancak havalandırma saatlerinde büyüklerle aynı ortamları paylaşıyorlar ve her türlü fiziksel ve cinsel istismara uğruyorlar. Bakırköy kadın ve çocuk tutukevinde bakıyorsunuz durum uygun. Fakat kız çocukları için burada da cinsiyete ilişkin bir ayırımcılık var. Kız çocuklar kadınlarla birlikte kalıyorlar. Böyle olunca aynı istismar, kız çocuklar için de söz konusu. Buralarda çocuklar suça da alıştırılıyorlar. Islah etmek onaylamadığımız bir ifade. Onların ıslahevinden ya da cezaevinden çıktıklarında yaşama ayak uydurabilmeleri çok mümkün değil."
Aşkın Yaşar, 2000'e 1 yıl kala çocuklar için bir ceza kanunu olmamasının kaygı verici olduğunu söylüyor: "Hiçbir çocuk politikası olmayan bir ülkede nasıl bir gelecek kucaklanacak? Çocuklar 18 yaşını doldurmadan düşünce suçu işleyebiliyorlar, fakat 18 yaşını doldurmadan kendilerine ilişkin karar veremiyorlar" diyen Yaşar; sivil kuruluşlar ve uzmanlarla işbirliği içinde olan Çocuk Hakları Komisyonu'nun iç hukuka ilişkin uyum yasalarının çıkarılması çalışmalarının sürdüğünü de sözlerine ekliyor.
ÖNCEKİ HABER

Swisscard işçileri yine gözaltında

SONRAKİ HABER

G8'lerden 'bulanık anlaşma'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa