Sinoplular nükleer istemiyor!

Sinoplular nükleer istemiyor!
Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) İstanbul Şubesi, 5 yıldır Sinop'ta yapılmakta olan nükleer karşıtı mitinge destek verdi.
25 Nisan'da gerçekleştirilen mitingden iki gün önce Sinop'a ulaşan EMO üyesi mühendisler ve nükleer santral yapılmasına karşı olan değişik meslek gruplarından insanlar, Sinop merkezinde ve köylerinde kahveleri, işyerlerini dolaşarak nükleer santrallerin zararlarının anlatıldığı bildiriler dağıttılar, insanlarla sohbet ettiler. Nükleer santrallere karşı tepkilerin yazılı olduğu afişler astılar. Çernobil kazasından sonra radyasyona bire bir maruz kalan Sinop halkı, tehlikenin oldukça bilincinde. Yaşadıkları yere nükleer santral yapılmasını istemedikleri söylerken soruyorlar; "Devlet nükleer santral kurarak insanları nasıl tehlikeye atar?" Gelişmiş ülkeler nükleer santrallerini birer birer söküp, geleceğin enerji üretim modellerine yönlenirken, az gelişmiş ülkelere pazarladıkları nükleer santraller, 'alıcı' ülke hükümetlerinin ağzını sulandırıyor. Böylece sermaye devletlerinin, gelişmemiş ülkelerin halklarının hayatını tehlikeye atarken tereddüt bile etmediği bir kez daha belirgin olarak ortaya çıkıyor.
Tıpkı Dünya Bankası Başdanışmanı Lawrence Summers'ın 'gizli' kalmasını belirterek yazdığı bir mektupta söylediği gibi: "Estetik ve sağlık nedenleriyle daha temiz bir çevre isteme hakkı, gelirle doğru orantılıdır. Kirli sanayiler, insanların prostat kanserine yakalanıncaya kadar yaşadıkları bir ülke için tehlike arz eder. Ancak bu, beş yaş altındaki ölüm oranlarının binde yirmiye ulaştığı bir ülkede fazla bir değişiklik yaratmaz." Summers, dünya kamuoyunun muhtemel tepkisi nedeniyle emperyalist devletler tarafından açıkça ifade edilmeyen bu gerçeğin özellikle Dünya Bankası tarafından göz ardı edilmemesini istiyor! 'Göz ardı edilmemesi gerekenler'in içinde yer alan ve sadece 25 yıllık enerji üretim ömrü olan nükleer santrallerin yaydığı günlük radyasyon denetlenemiyor.
'Bilinci örgütlemek lazım'
Çernobil kazasından sonra 2000 çocuğun özürlü doğduğu Sinop'ta, bazı ağaç ve balık türleri yok oldu, sebze ve meyveler artık eskisi gibi sağlıklı yetişmiyor.
Sinop İnceburun'a kurulması planlanan santrale karşı olan halkın tepkisinin örgütlenmesi için bilinçli insanlara ve kitle örgütlerine büyük görevler düşüyor. Deniz kıyısındaki bu güzel ilde nükleer santral karşıtı sendika ve kitle örgütlerinin bir araya gelerek oluşturduğu Sinop Nükleer Karşıtı Platform, halkın bilinçli örgütlülüğünü oluşturmak için çalışmalar yapıyor. Sinop'ta 5 yıldır düzenlenen nükleer enerji santrallerini protesto mitingini organize ediyor. Platformun içerisinde bulunan Çevre Dostları Derneği'nin Başkanı Hale Özen, Sinop'taki durumu şöyle özetliyor: "Çernobil felaketinden Karadeniz kıyısı çok fazla etkilendi. Sinop'ta kazadan sonra çok sayıda zihinsel ve fiziksel sakatlığı olan çocuk doğdu. Son yıllarda da kanser vakalarında büyük artış var. Ancak, Çernobil kazasının verdiği zarar konusunda araştırma yapılmıyor. İstatistikler çıkarılmıyor. Herkes biliyor ki gözle görünür bir bozulma var Sinop'ta. Radyasyondan etkilenmiş insanlar olarak nükleer santrallerden nefret ediyorduk. Ancak bu santrallerden Akkuyu'ya ve Sinop'a kurulacağını öğrenince bunu asla kabul edemeyeceğimizi ortaya koyduk. Sinop halkı özellikle Çernobil deneyimiyle birlikte nükleer santraller konusunda çok duyarlı. Köylüler hâlâ sağlıklı ürün yetiştiremiyor. Facianın olduğu yıllarda bahçelerde şekilsiz meyveler, sebzeler gördük. Ağaçlarımız kurudu. Ülkenin kullanılabilecek başka enerji kaynakları olduğunu hepimiz biliyoruz. Tüm dünyanın terk ettiği bir teknolojiyi almaya mecbur muyuz? Sinop'ta 300 gün rüzgâr esiyor, güneş var, su var. Bunlardan yararlanabiliriz. Temiz enerji kaynakları dururken neden nükleer santrallere yönlendiriliyoruz? İnsanlar bire bir etkilendikleri için nükleer santralin zararını biliyorlar. Ancak onları harekete geçirmek lazım."