30 Nisan 1999 21:00

Lösemi kâbusu bitmedi!

Lösemi hastası Gündüz Yıldırım'ın yaşadıkları, tedavi için para bulamayan hastalara karşı devletin sorumsuzluğunu gözler önüne seriyor.

Paylaş
Lösemi kâbusu bitmedi!
Doktor Oktar Babuna ile birlikte geçtiğimiz günlerde uzunca bir süre gündemde kalan lösemi hastalığı hakkındaki tartışmalar ilk hızını kaybetti. Babuna için düzenlenen kampanyanın ilk büyük organizasyonu, Abdi İpekçi Spor Salonu'nda yapılmış, 8500 kişi kan vermek için sabahın erken saatlerinden itibaren salonun önünde kuyruklar oluşturmuştu. Görüntüleri, Türk halkının ne kadar "kadirşinas", "yardımsever" olduğuna dair söylemleri öne çıkararak veren haber bültenleri izlenirken, Babuna ailesinin, uygun ilik sahibine vereceklerini açıkladıkları 10 milyar liranın sözü dahi edilmiyordu.
Lösemi konusunun Babuna'ya endekslendiği kampanya, "hayırseverlik" söylemiyle sunulurken, Babuna kadar şanslı olmayan 3000 lösemi hastası, dökülmüş saçları ve sararmış yüzlerinin bir bölümünü örten maskeleri ile birlikte görüntüleri desteklemek için kullanıldılar. Türkiye'de bir ilik bankasının olmadığı da bu sırada hatırlandı. Gerek büyük spor salonlarında, gerekse diğer metropollerde 20 bine yakın kişiden alınarak, Almanya'ya gönderilen kan örneklerini, tahlil ücreti olan 170 milyar liranın yatırılmaması nedeniyle sonuçlandıramayacaklarını açıklayan Alman Vakfı, kampanyayı bir ara sarstıysa da, hükümetin de duruma el koymasıyla sarsıntı atlatıldı.
Ancak açıklanan sonuçlar Babuna için olumsuzdu. Bir süre sonra "Babuna kampanyası"na dönüşen, çağrılar yavaş yavaş azaldı. 3000 lösemi hastası bir sonraki 'kampanya'ya kadar, tedavi masrafları ve 25 milyar lira tutan ilik ameliyatı ücretinin ağırlığıyla baş başa bırakıldı.
Yeşil kart var ama...
30 yaşındaki işşiz lösemi hastası Gündüz Yıldırım da hastalığı ile baş başa bırakılanlardan. Yıldırım, çiftçilik yaptığı Muş'un Varto ilçesinde geçimini sağlayamayınca, "daha iyi bir gelecek" için beş ay önce İstanbul'a gitmeye karar verir. Yolda ayak ve eklemlerinde ağrılar ve şişme, yoğun halsizlik, ağır ishal gibi şikâyetleri üzerine otobüsten inerek Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne gider. Burada yapılan test ve kan tahlillerinden sonra Yıldırım'a "akut lenfositer lösemi" tanısı konur. Aldığı yeşil kartın dışında hiçbir sosyal güvencesi olmayan Yıldırım, daha sonra Marmara Üniversitesi Hastanesi'ne başvurur. Burada yeşil kartının geçmediğini öğrenince, yolculuğuna yeşil kartı kabul eden hastane arayarak devam eder. Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde kabul edilir ve hastaneye yatırılarak, tedavisine başlanır. 2.5 ay sonunda ise ayakta tedavi edilmesi için taburcu edilir. Bu arada iki buçuk ay içinde ilaçlarını da yeşil kartıyla parasız alabilen Yıldırım, taburcu edildikten sonra ilaçlarına artık para ödemesi gerektiğini öğrenir. Yaşlı annesinden başka kimsesi olmadığını belirten Yıldırım, uzak akrabalarından yardım alarak ilaçlarını karşıladığını, ancak aylık yüz milyon liraya yakın ilaç parasını artık alamadığını ifade ediyor.
Olumsuz etkileniyorum
"Hastalığımı öğrendiğimde bunalıma girdim. İlaçların kullanımıyla saçlarımın ve vücuttaki tüylerin dökülmesi, ister istemez psikolojik olarak beni etkiledi. Tedavinin uzun sürmesi, eve bağımlı kalmak, vücudumun sürekli uyuşması, aynı ilaçları kullanmak, lösemi hastası olduğumu düşünmek yeterince yıprattı. Bunlara ilaçlarımı karşılayamamak da eklenince olumsuz etkileniyorum" diyen Yıldırım, doktorların sevgi ve ilgiyle yaklaşmalarının az da olsa moralini yükselttiğini söylüyor.
İstanbul'da kalabileceği kimsesi olmaması, ilaç masraflarının yüksek ve tedavinin uzun sürmesinden dolayı köyüne dönmek zorunda olduğunu söyleyen Yıldırım, "Şehirde yaşamak zor. Hele hele hastaysanız ve geliriniz yoksa çok daha zor. Köye gitmekten başka çarem yok. Ancak, yol çok uzun. Masraf yine çok olacak" diyerek yardım edilmesini bekliyor. İlaçların pahalı olmasının yanı sıra sağlıklı beslenebilmesi ve kendini koruması gerektiğini aktaran Yıldırım, Bizim Lösemililer Vakfı Başkanı Gündüz Gedikoğlu ile görüşmeye gittiklerini ancak görüşemediklerini, bir vakıf doktorunun ilaçları temin edemeyeceklerini söylediğini ifade ederek, "Mutlu olabilmek için her şeyin yerli yerinde olması gerekli. Fakat hiçbir şey yolunda gitmiyor. Karamsar olmamaya çalıştım, kendi çabalarımla bu hastalığı yenebileceğim umuduyla bugüne kadar geldim. Fakat ilaçlarımı alamamaktan kaynaklanan moral bozukluğu var" dedi. Parası olmayan hastaların ölüme terk edildiği Türkiye'de devletten hiç olmazsa sigortalı bir iş talep eden Yıldırım, bundan ötesinin mümkün olmayacağının farkında.
ÖNCEKİ HABER

Öcalan davasında avukatlara saldırı

SONRAKİ HABER

Yürüyenler açar yolu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...