10 Haziran 2015 14:05

Genç İşçiler Nerede?

Artık kesinlikle işçi genç bulacağımızdan emin olduğumuz bir yere gitmeye karar verdik; mahallenin parkına! Zira işçi gençlerin çoğu iş sonralarını veya tatil günlerini buralarda geçiriyorlar.

Paylaş


Esenyalı Gençlik Kültür Evi
Tuzla

Bugün Türkiye'de tekstilden metale, gıdadan kimyaya, enerjiden madene bütün işkollarında on milyonlarca işçi alın teri ile çalışıp hem hayatını kazanıyor hem de bütün Türkiye'nin bir gününü var ediyor. Günlük en az 8 saat, çok büyük bir kısmı da zorunlu mesai ile 10 saat çalışıyor. Buna karşılık aldıkları ücret ortalama 1000 TL'yi nadiren geçiyor. Bu nesnel durumdan en çok etkilenen de sendika nedir hiç tanımamış, hiçbir hak alma eylemi görmemiş, 8 saat çalışmayı bile cennet gibi gören genç işçiler oluyor. Yarın işten atılmayacaklarının garantisi olmayan genç işçilere 5 yıl sonra nerede olacaksın sorusu sorulduğunda bu soru hep cevapsız kalıyor.
NASIL OLUYOR BU İŞLER?
Peki hepimizin merak ettiği soruyu soralım, işçiler bu kadar sefalet yoksulluk içinde yaşarlarken ve bu kadar ağır çalışırlarken nasıl oluyor da bütün bunlara rıza gösteriyorlar?
Türkiye sınıf mücadelesi tarihine şimdiden kazınmış, Bursa'da başlayan ve hemen sonra tüm ülke çapına yayılan Metal Direnişi bize bu sorunun cevabını net bir şekilde verdi. İşçiler ve özellikle işçi gençler bu koşullarda yaşamaya ve çalışmaya razı değiller. Ancak harekete geç(e)memelerinin belli başlı nedenleri var. Bu da fabrikalardaki satın alınmış sendikalarla, patronların baskısıyla, o da yetmezse bizzat hükümetin gücüyle sağlanıyor. İşte bu katmerli baskı işçilerin kafalarını karıştırma, işçiler arasında bölünmeler yaratma vb. gibi birçok alçakça ve gayet disiplinli yürütülen kirli bir propaganda sayesinde işçiler razı hale getiriliyor. E işçiler de kırıyor bir gün cendereyi. Hem sendikaya hem patrona hem de hükümete açıktan meydan okuyorlar. Güvendikleri ise üç şey var. Birliktelikleri, üretimden gelen o güçleri ve tartışma götürmez derecede haklı oluşları!
Yazımızın amacı özellikle bu seçim döneminde ( bu yazı yazılırken henüz seçimler yapılmamıştı) çeşitli partilere üye işçi gençlere bu koşullarda çalışmaya ve yaşamaya "razı" olup olmadıklarını bizzat birinci ağızdan sormak, öğrenmek.
AH NEREDE VAH NEREDE?
Mahallemiz bir işçi semti olduğundan bir tatil günü direk partilerin seçim irtibat bürolarına gidiyoruz ki işçi gençleri bulup sohbet edelim. Her yerdeler ne de olsa! İlk durağımız Ahmet Yesevi Mahallesi'ndeki AKP seçim irtibat bürosu. Bürodan içeriye adımımızı attığımızda aradığımız şeyin yarısını bulduğumuzu fark ediyoruz hemen. Burada bolca "işçi" var ama "genç" olanı yok. Tanıtıyoruz kendimizi, amacımızdan bahsediyoruz. Karşımızdaki dayı gülüyor bize. Ağzı kulaklarında bir edayla "Evladım burada 50 yaş altında kimse bulamazsın" diyor ve arkadaki kalabalık başlıyor kahkahalarla gülmeye. Biz de gülüyoruz doğrusu. Ayrılıyoruz oradan.
Ardından Fatih mahallesi AKP seçim irtibat bürosuna gidiyoruz. Manzara aynı. Tek fark buradaki dayılar espri yapmıyor, düşük bir yüz ifadesiyle bize bakıyorlar. 'Neyse' deyip çıkıyoruz oradan da. 50 metre ötede MHP seçim irtibat bürosu. Dalıyoruz hemen içeriye. Daha kapıdan girmeden soruyorlar  "Hayırdır gençler?" diye. Biz de tanıtıyoruz kendimizi. "Görüş almak için geldik" diyoruz. Lakin içerde 1 tane bile genç yok. Şaşırmıyoruz tabi alıştık ne de olsa!
100 Metre kadar yukarda da CHP seçim irtibat bürosu var. Oraya da giriyoruz. Manzara her yerdekiyle aynı. Hiç genç yok ortalıkta! Sadece irtibat bürolarını gezseniz seçimlerde yalnızca 35 yaş ve üstü insanlar oy kullanıyor sanırsınız. Nereye gidersek gidelim daha gencini bulamadık çünkü biz.
"SENDİKALARA KİMSENİN GÜVENİ YOK TOPRAĞIM"
Artık kesinlikle işçi genç bulacağımızdan emin olduğumuz bir yere gitmeye karar verdik; mahallenin parkına! Zira işçi gençlerin çoğu iş sonralarını veya tatil günlerini buralarda geçiriyorlar.
Hemen bulduk parkta bir işçi genç arkadaşımızı. Kendimizi tanıttık. Başladık sohbetimize ve sorularımıza. "Bu koşullarda çalışmaya ve yaşamaya razı mısın?" diye girdik konuya. Arkadaşımız inşaat işçisi. Adını vermek istemiyor. İnşaatlarda metal sektöründeki çalışma koşullarını mumla aradıklarını söylüyor. En çok korktuğu şey ise ücretlerinin verilmemesi. Zira resmi verilerle de Türkiye'nin en çok kaçak ve sigortasız çalışılan sektörü inşaat. Yüzlerce taşeron geziyor şantiyelerde. Haliyle ortada bir sendikada yok. Ama biz daha sendika der demez arkadaşımız başlıyor tekrardan sözüne " Sendikalara kimselerin güveni yok toprağım" diyor ve devam ediyor "bugün her yerde sırtından vuruyorlar işçileri. Ben işçilerin kendi haklarını sendikasız savunmalarını isterim. Sendika nerede satmamış işçiyi?
Hele biri gelsin göstersin bakalım! Sözde bizi savunacaklar! Ben işçilerin birleşip kendi haklarını almasını isterim. Anlattığın metal direnişinin de en iyi yönü o. Baksana ne sendika var ne bi'şey. Toplanmışlar, kimseyi dışlamadan karar almışlar; kendileri uygulamışlar. Bir dünya zam aldılar. Haklarını kazandılar" diyor. Belli ki sendikaya küsmüş. Söylediklerinin çok büyük bir kısmına hak veriyoruz. Ama yanlışı yapan sendikalar değil sendikacılar. Sendikaların gerçek görevi işçileri savunmaktır. İşçilerin birlik örgütleridir sendikalar. Ama bugün sendika yönetimleri hep satın alınmış durumda olduğu için her fırsatta işçileri satıp köşeyi dönme hesapları yapıyorlar diyerekten sohbetimize devam ediyoruz bir süre. Sonra selam verip ayrılıyoruz. Bu arada CHP'liymiş arkadaşımız ama oyunu emanet olarak bu seferlik HDP'ye vermeyi düşünüyormuş.
AYNI OLANLAR FARKLI DÜŞÜNÜYOR
Bir sanayi işçisiyle karşılaşıyoruz ardından. Kendi siyasi görüşünü milliyetçilik olarak ifade ediyor. Ülkücüymüş. Metal eyleminden bahsettiğimizde "oralarda provakasyonlar yapılıyor" diyor önce. Sonra biz anlattıkça ve neyin ne olduğunu güzelce açıkladıkça o da hak veriyor işçilere. "Evet haklılar" diyor. Sonra kendi yaşamına dair neler düşündüğünü şöyle anlatıyor bize; "Bugün zaten kimse yaşıyoruz diyemez. Bizler gündüz işteyiz, işten çıkınca evde. Her birimizin hayatı bu olmuş. Metal işçileri de doğru bir şey yapmışlar. Yeter artık sendikaların sattığı. İşçiler sendikaya bel bağlamadan kendi birliklerini kurmalı. Zaten bir birleşebilsek hepimiz haklarımızı alacağız ama bir türlü birleşemiyoruz ki. Herkes farklı düşünüyor."
ELBET KIRILACAK BU ZİNCİR
Sadece iki genç arkadaşımızın söyledikleri bile bizlerin kafasında bir şeyler oluşturuyor aslında. Seçimin hengamesinden dolayı metal eylemlerinden çok haberdar değiller. Ama gerek çalışma koşulları gerek satılmış sendikalar gerekse yaşamları hakkında hepsi aynı cümleleri kuruyor. İşte genç işçilerin fikirleri böyle. Henüz kendi talepleri etrafında fabrikalarında birleşip mücadele etmeyi, çalışma koşullarını da hayatlarını da düzeltebilmeyi başarabilmiş değiller. Fakat içlerindeki en yakıcı istek bu. Ve bu istek fabrikalarda harekete geçerse olabilecekleri Bursalı metal işçileri bizlere gösterdi. Elbet kırılacak bu zincir.
Elbet uzak değil
 


BÖYLE OLUR AKP'NİN GENÇLİK EVİ

Umudu kestik irtibat bürolarından. E nereye gidelim derken aklımıza, mahallemizde AKP'li belediyelerin açtığı Gençlik Kültür Merkezi geldi. Girdik içeriye. Adeta bir otel havasında. Havasında değil gerçekten bir otel gibi. Ne sorsak parayla! Verilen kurslara bile ücret ödeniyormuş. 'Neyseki Gençlik Kültür Merkezi işini belediyeye bırakmadan biz halletmişiz. 1 yıl önce kurmuşuz kendi Gençlik Kültür Evimizi arkadaşlarımızla. Yoksa su bile parayla!' diye geçirdik içimizden. Oradan da kimseyi bulamadan ayrıldık.

 

ÖNCEKİ HABER

Kadın cinayetine yine tahrik indirimi

SONRAKİ HABER

Biz Birlikteysek Gerisi Teferruat

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...