10 Haziran 2015 13:59

Kapitalizmin Olmazsa Olmazı

Onlar her zaman daha fazlasını istemek zorundadır! Yerli ve yabancı sermaye sahiplerinin çıkarları ve ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmek ve enerji politikaları ortaya koymak zorundadır. Kapitalizm 'halk için enerji' perspektifi ile hareket ederse; yasalarıyla çelişir ve kendini yenileyemez!

Paylaş

Ali Can GÜN
Çanakkale

Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen ve ülkemiz de dahil olmak üzere birçok ülkede
Dünya Çevre Günü olarak 'kutlanan' 5 Haziran'ı kapitalizmin her geçen gün artan saldırıları ile karşıladık. Geçen seneden bu zamana kadar Türkiye'de çevre mücadelesi açısından nicelik ve nitelik olarak çok şeyin değişip, dönüştüğü söylenebilir ve gözlenebilir bir olgu olarak karşımızda duruyor.
Elbette 5 Haziran dediğimizde dünya ülkelerinden farklı olarak Türkiye'de tam anlamıyla bir kutlama yapıldığı söylenemez. Özellikle tarlası, bağı bostanı, evi barkı, maden sahası içinde kalmış; suyu, toprağı, havası kirlenmiş; hayvanları ölmüş, sakat doğmuştur insanlar. Bu sıkıntıları öngörenler, neden kutlama yapılmadığına ilişkin görüşlerimizi anlamışlardır.
Evet, 'çıraklık döneminde' çıkardığı birçok yasa gibi 5 Haziran 2004 tarihinde Maden Yasasını yürürlüğe sokan AKP hükümeti, iktidarı boyunca yapacaklarının ipuçlarını bizlere vermiş oldu. Yabancı şirketlere verdiği maden ruhsatı ile ülke yüzölçümünün yaklaşık yarısını 99 yıllığına kiralayan, rant ve talan politikaları ile her geçen gün çıkardıkları yasaları düzenleyerek yerli ve yabancı birçok şirkete peşkeş çeken AKP, ilk duyduğumuzda
"Bu kadar da olmaz." deyip güleceğimiz yasayı allayıp pullayarak karşımıza çıkarmış oldu.
Ve tabi çıkarılan maden yasası sonrasında rant ve talan politikaları bitmedi. Aksine yeni argümanlar eklenerek karşımıza çıktı. Gerek Taner Yıldız gerekse bakanlık koltuğunu devraldığı Mehmet Hilmi Güler, enerji politikaları ile
ilgili konuşmalarının sonunda aynı cümle ile karşımıza çıktılar: "Enerji açığımız var ve bu enerjiyi elde etmek için termik, nükleer vb. santraller kurmak gerekiyor."
ENERJİ İHTİYACI OLAN KİM?
Kapitalizmin 'olmazsa olmazı' diyebileceğimiz enerji; son 20 yıllık süreç içerisinde birçok farklı biçimde karşımıza çıkıyor. Termik, HES, RES ve yıllardır gündemde olan fakat bu hükümetle somutlaşan ve geçtiğimiz nisan ayında temeli atılan Nükleer Enerji Santrali! Açık ve net bir biçimde söyleyebiliriz ki, AKP ve bütün kapitalist iktidarlar halkın enerji ihtiyacını göz önüne alarak enerji politikaları ortaya koymaz, koyamaz! Çünkü onlar her zaman daha fazlasını istemek zorundadır! Her zaman yerli ve yabancı sermaye sahiplerinin ve onların taşeronlarının çıkarları ve ihtiyaçları doğrultusunda hareket etmek ve bu eksende enerji politikaları ortaya koymak zorundadır. Kapitalizm 'halk için enerji' perspektifi ile hareket ederse; yasalarıyla çelişir ve kendini yenileyemez!
‘TEMİZ’ VE ‘YENİLENEBİLİR’ ENERJİ MESELESİ
Yukarıda değindiğimiz enerji santrallerinden Rüzgar ve Güneş enerjisini, son dönemde artan tartışmalar üzerine ayrıca değerlendirmemiz gerekiyor. Dokunduğu her şeyi; emeği, üretim maliyetlerini en alta çekmek için amansız bir savaş içerisinde olan kapitalizm; madenlerden, topraktan, temiz havadan sonra güneş ve rüzgarı da meta olarak görmeye devam ediyor. Ve meta olarak görmekle yetinmeyip, bu kaynakları ticarileştirme faaliyetlerini de sürdürüyor. Somut bir örnek ile devam edecek olursak; güneş enerji santralleri (GES) kurulması planlanan yerlerin-bölgelerin hepsi, Türkiye'nin en verimli tarım arazileridir. Çünkü Güneş enerjisi de özü itibariyle termik kökenlidir ve su olmadan asla kurulamaz. Depoladığı suyu ısıtarak enerjiye çeviren güneş enerjisi; bu bağlamda bizlere sunulduğu kadar ne 'temiz' ne de 'yenilenebilir' bir enerji kaynağıdır. Ve görüldüğü üzere de suyu sadece bir meta olarak görmeyip, onun ticarileştirilmesine de olanak sağlayacaktır! Su demişken unutmadan söyleyelim; HES projelerinde de temel hedef enerji değil, temiz ve içilebilir su havzalarına sahip olmaktır. HES lisanslarıyla da suların kullanım hakkı 49 yıllığına şirketlere verilmektedir.
BİRLEŞECEĞİZ-ÖRGÜTLENECEĞİZ...
Kapitalizm, elini attığı her şeyi 'temiz, sağlıklı' argümanlarının arkasına saklanarak pisliklerini örtmeye çalışıyor. Açık ve net bir biçimde görülüyor ki; hiçbir enerji kaynağı sermaye ve onun hükümetlerinin elinde temiz bir şekilde varlığını sürdüremeyecektir.
Evet, saldırılar artıyor ve artacağı da görülüyor. Tarım arazilerini santrallerle işgal edip
köylüyü göçe zorlayanlar, şehirlerde de kentsel dönüşümle halkın karşısına çıkıyor. Ancak mücadele her geçen gün yeni biçimlerle gelişiyor ve ilerliyor. Bugün bizlere düşen; Yozgat'tan Aydın'a, Dersim'den Çanakkale'ye, Soma'dan Ermenek'e; maden kazalarından HES projelerine, siyanürle maden arama çalışmalarından termik santrallere karşı verilen mücadeleyi büyütmek olmalıdır. Bu düzen, bu sömürü sürdükçe; kadınların, gençlerin, köylülerin ve emekçilerin yüzü asla gülmeyecektir.
Bu düzen değişmelidir! Şimdi köylerde, mahallelerde, şehirlerde birleşme, örgütlenme vakti!

ÖNCEKİ HABER

Taşeron posta dağıtıcılarından eylem

SONRAKİ HABER

Türkiye'ye Uğramayan Basın Özgürlüğü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...