08 Haziran 2015 00:51

‘Tek bir Êzidîlik yok’

Amed Gökçen’in kitabının tanıtım toplantısına Êzidî topluluğunun önde gelen dini temsilcilerinden Şeyh Hüseyin Ulucan ve Êzidî Sanatçılar Rizganê Awaz, Mervan Babîrî’ de katıldı. Sanatçılar Êzidî topluluğunun kültürüne ait ağıt ve ezgiler seslendirdiler.

Paylaş

Suzan DEMİR
İstanbul

İstanbul Bilgi Üniversitesi bünyesindeki “(Y)Êzidî Kültürünün Karşılaştırmalı Araştırması” adlı uluslararası çalışmada görev alan Amed Gökçen, 2009 yılında Kalan Müzik tarafından çıkarılan (Y)Êzidîler adlı CD- kitap’tan sonra ikinci çalışması Kadim Bir Nefes: Êzidî Ağıtları ikinci çalışmasını da yayımladı. Kalan Müzik’ten çıkan ilk çalışmasının eksik olduğunu söyleyen Gökçen, son kitabında hem bu hatalarını düzelterek hem de şimdiye kadar eksik yapılmış birçok çalışmayı tamamlarcasına ilerlediğini belirtiyor. Kadim Bir Nefes: Êzidî Ağıtları, Gökçen’in de sık sık belirttiği önemli bir iddiayı barındırıyor. O da tek bir Êzidîlik olmadığı. Bu alanda yapılmış tüm çalışmaların, Êzidîliği “tek çatı” altında toplayan bir tanım içerdiğini söyleyen Gökçen, öncelikle bu yanlış bilgiyi ya da başka bir deyişle görüşü yıkıyor. Irak, Türkiye, Ermenistan ve Avrupa’da yaptığı 12 yıllık çalışmada ortaya çıkan şey; sözlü kültürün hâkim olduğu Êzidîliğin coğrafi, ekonomik, modernizm ve şehirleşme gibi etkenler sonrasında değişime uğradığı. Yaklaşık son bin yılı, sözlü anlatıma dayanan bu din, temel değerlerde değişmese de, uygulamada farklılıklar barındırmakta. Gökçen de temel olarak bu farklılığın Êzidîlik içindeki yarattığı renklere dikkat çekiyor son çalışmasında. Amed Gökçen’le son kitabı Kadim Bir Nefes: Êzidî Ağıtlar’nı konuştuk…

Kitabın temel savı, tek bir ÊzidiÎik olmadığı yönünde. Size bu çeşitliliği gösteren ne oldu?
Gerek kültürel gerekse de dini açıdan birbirine benziyor olmalarına rağmen esas benzerliğin isimle sınırlı olduğu çok aşikar olan bir dini sistem var. Neredeyse artık ortak bir dil konuşamayacak ve ortak bir kültüre sahip olamayacak kadar dağınık bir coğrafyada yaşamaktalar. Esas olarak bu çağda, farklı coğrafyalara yayılmış hiçbir topluluğu kapsayıcı bir isim altında toplamak kolay değil ve gün geçtikçe zorlaşıyor. Bu durumun bizim açımızdan en bilinen öznesi ise Êzidîlerdir. Örneğin Alevi dediğimizde veya Sünni dediğimizde tek bir çerçeve içinde tanımlayabildiğimiz bir topluluktan bahsedebiliyor muyuz? 

‘DUALARIN İÇERİĞİNDE DAHİ DEĞİŞİKLİKLER VAR’

Peki, nedir bu farklar? En belirgin olanları mesela...
Belirgin farkı açıklayabilmek için Êzidîliğin temel noktalarını tek tek açmak gerekir. Ancak böylelikle bu farklılıkların ne derece önemli olduğu anlaşılabilir. Bir iki örnek vermek gerekirse, örneğin kast sistemine itaat etmek veya aynı dile ve kültüre sahip olmak artık tüm Êzidîler için aynı önemi taşımıyor veya Şeyh Adi’nin kimliğine ve Zerdüştlüğün Êzidîlikle ilişkisine dair ortak bir fikre ulaşmak neredeyse mümkün değil. Daha da önemlisi yakın bir zaman içerisinde, neredeyse bazı duaların içeriğinde dahi değişiklikler göz önüne çıkacak.   

Êzidîlerin yazılı bir tarihi yok. Kutsal kitapları da yine sizin de anlattınız üzere çok eski zamanlarda yok edilmiş. Öte yandan farklılıklar daha da çok çıkacak diyorsunuz. Peki, bu çeşitliliği yaratan etkenlerde coğrafi, kültürel koşulların yanı sıra “sözlü tarihi” saymak da mümkün mü?
Kesinlikle. Her halükarda değişiklikler olacaktı fakat yazılı bir kaynağın olmaması topluluğu dünyanın farklı coğrafyalarına yayılmış olan üyelerinin benzeşmelerini de engelledi veya geriletti. 

DİNİ FARKLILIKLARI ÊZİDÎLERİ YANLIŞ ADLANDIRDI

Êzidîliler Orta Doğu’da hatta dünya literatüründe Yezid bin Muaviye taraftarları gibi anıldı. Yezidililer dendi yıllardır onlara. Bu bir negatifliği işaret etse de Yezi-di’nin Êzidî kültürü içinde de farklı bir hikayesi var. Bu hikaye yaygın bir inanışa mı sahip yoksa daha bölgesel mi?
“Yezid”, Êzidîliğin en tartışmalı figürlerinden birisi. Birçok topluluk Êzidîleri Yezid’le bir tutarak Yezid etrafında şekillenmiş olan negatif söylemin, Êzidî topluluğuna da yansımasına sebep oldu. Fakat Yezid b. Muaviye’nin Êzidîliğin kurucusu veya liderlerinden biri olduğunu söylemek oldukça zor. Öte yandan Yezid’in Êzidî topluluğuna hoşgörüyle yaklaşmış olmasından kaynaklı ona hürmet eden Êzidîler de mevcuttur. Sakın yanlış anlaşılmasın, bu hürmet herhangi bir ibadete evirilmemiştir. Sadece saygı duymak boyutunda. Evet, bir bütün olarak tüm Êzidîlerin Yezid’e saygı duyduğunu da söyleyemeyiz. Örneğin Türkiye ve Suriye Êzidîlerinin önemli bir bölümü açısından Yezid’in herhangi bir önemi mevcut değil. Ermenistan Êzidîleri benzeri İslami tandanslı tartışmalardan bihaber oldukları için konuya da vakıf değiller. Esas olarak benzeri fikirler Irak Êzidîleri arasında taraftar bulmuştur.     

Öte yandan yıllarca “sapkın topluluk” olarak görülen ve zulme uğrayan bir topluluk Êzidîler. Fakat inanışlarında “Şeytan” yok. Peki, neden böyle anılıyorlar, dışarı çok mu kapalı bir inanış Êzidîlik?
Dışa kapalı bir topluluk olmaları onlar hakkında belirtilen yanlış adlandırmaların esas sebeplerinden sadece bir tanesi. Dinî ve kültürel farklılıklar topluluğun yanlış adlandırılmasının esas kaynaklarını oluşturur. 

‘ÇALIŞMAMI TAMAMEN SÖZLÜ KAYNAKLARLA SÜRDÜRDÜM’

Bu etken sizin çalışmalarınızın süresini nasıl etkiledi, kaç yılda ve nerelerde yaptınız araştırmaları?
Hâlihazırda sürmekte olan bu çalışmaya yaklaşık 12 yıl önce başladım. Suriye, Irak, Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Almanya’da saha ve arşiv çalışmaları yaptım.

Peki, çalışmalarınız sadece sözlü anlatılara mı dayanıyor? Nasıl bir yöntem izlediniz bu konuda?
Çalışmamızın başında var olan neredeyse tüm yazılı kaynakları okudum. Sonraki yıllarda esas kaynak bilgilerini Êzidî topluluğunun içinde olduğuna inandığım için, çalışmayı tamamen sözlü kaynaklara dayandırarak sürdürmeye karar verdim.

12 yıl önce başladım diyorsunuz. Peki, sizin kişisel serüveninizde Êzidîlerle tanışmanız nasıl oldu?
Birbirinden farklı hikayelerin birleşimi benim serüvenim. O sebeple birini söylesem diğerine yazık etmiş olurum.  

Yıllardır Êzidiler üzerine çalışıyorsunuz. Fakat ilk çalışmanızı kendiniz hatalı bulduğunuzu söylüyorsunuz. Nedir bu hata? Bir de önümüzdeki dönemde bu yöndeki çalışmalarınız devam edecek mi?
Sadece ilk çalışmamda değil, her kitapta mutlaka belli sayıda hata yapıyorum. Hatadan kaçış yok bu tür çalışmalarda. Fakat bunu fark ettiğimizde söylemek gerekir ki herhangi bir çalışmada kaynakça içerisinde kullanılacaksa yanlışın farkında olunsun. Çünkü bir hatayı belirtmediğinizde o, zaman içerisinde diğer çalışmalarla birlikte hata olmaktan çıkıp normalleşiyor. Yaptığım hata çoğunlukla yanlış tanımlamalar veya yanlış isimlendirmelerden oluşuyordu.

ÖNCEKİ HABER

Torosların çığlığı destek bekliyor

SONRAKİ HABER

Yazarlar Halil Öğretmen için kitap okuyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...