07 Haziran 2015 04:04

Futbol, caipirinha ve sambanın gölgesinde evsiz hayatlar

Paylaş

Nurcan KAYA*

25-29 Mayıs tarihleri arasında Brezilya’nın Sao Paulo kentinde düzenlenen insan hakları konferansı dizisine katıldım. Conectas isimli, Sao Paulo merkezli ve insan hakları alanında çalışan bir sivil toplum örgütü her yıl insan hakları konferansı serisi düzenliyor. Bugüne kadar 13 kere düzenlenen konferanslara ağırlıklı olarak Latin Amerika, Afrika ve Asya’dan 1500’ü aşkın insan hakları savunucusu, aktivist ve akademisyen katılmış. Bu yılki konferans serisi Centro de Estudios Legales y Sociales (CELS), Legal Resources Centre (LRC) ve Kontras ile ortaklaşa düzenlendi. XIX. İnsan hakları konferans serisinin ana teması dünyadaki gelişmelere paralel olarak sokaklar ve insan haklarıydı.1 Sokak eylemleri ve protesto hakkının insan hakları mücadelesindeki önemi, son dönemde dünyada deneyimlenen protesto ve eylemler, dijital dünya ve aktivizm, cezai müeyyideler, polis şiddeti ile mücadele,  ‘sözde’ öldürücü olmayan silahlar (göz yaşartıcı gazlar), devletin takibi gibi konular uzun uzun tartışıldı.
Konferans Praça das Artes isimli ilginç bir sanat merkezinde gerçekleşti. Sao Paulo’nun bugün cazibesini yeniden kazanmaya çalışan, şehrin ‘eskiyen’ merkezi olarak anılabilecek bir bölgesinde yer alan sanat merkezine yürürken hem boş hem de dolu görünen bazı binalar gözüme takıldı. Üzerinde FLM, MSTS gibi kısaltmaların yer aldığı afişler asılı olan binaları sorduğumda oldukça ilginç bir hikaye ile karşılaştım. Çeşitli barınma hareketleri tarafından ‘işgal’ edilen binalarmış meğer bunlar.  Konuyla ilgili teferruatlı bilgi almak için konferans katılımcılarından Kelseny Medeiros ile kısa bir görüşme yaptım. Kelseny ağırlıklı olarak barınma hakkı ve şehir ile ilgili konularda çalışmalar yürüten Centro Gaspar Garcia de Direitos’ta çalışan bir insan hakları avukatı.

HIZLI BÜYÜME VE BARINMA SORUNU

Nüfusu 12 milyonun üzerinde olan Sao Paulo’da 2010 yılının verilerine göre 1 milyon insan evsiz veya barınma hakkından gerektiği ölçüde faydalanamıyor. 1970’li yıllarda gerçekleşen ekonomik büyümeye paralel olarak Sao Paulo bir finans merkezi olarak iyice büyümüş. Latin Amerika’daki en kalabalık ve kişi başına düşen yıllık gelirin en yüksek olduğu şehir, yoğun bir Arap, İtalyan ve Japon nüfusa da ev sahipliği yapıyor. Gökdelenlerle dolu, fevkalade gelişmiş bir şehir imajının hakkını veren Paulista Bulvarı, Faria Lima Bulvarı gibi semtler kurulurken, bu bölgelerdeki emlak hızla değer kazanırken, şehrin merkezi boşalarak değer kaybetmiş. (Bir başka görüşmeciye göre askeri yönetim üniversitenin, çeşitli hareketlerin kalbi olan şehir merkezini bilinçli olarak dağıtmak istemiş; başka semtlere yerleşimi özendirmiş). 1970’li yıllarda ekonomik büyümeyle beraber şehir nüfusu da aldığı göç ile hızla artmış. Brezilya mucizesi olarak anılan bu hızlı büyüme döneminde barınma konusunda etkili politikalar geliştirilmemiş. Şehirdeki konutlar ihtiyacın çok altında kalınca hızla pahalanmış. Ayrıca pek çok konut ticaret/finans merkezlerinin arasında kalarak birer birer ticari binaya dönüştürülmüş. Özellikle 1990’lı yıllarda yaşanan ekonomik kriz nedeniyle gelirleri azalan, işsiz kalan insanlar artarken, şehirdeki evlerin kiralarını ödeyemeyecek duruma gelen pek çok aile ya da kişi şehir merkezinden hayli uzak semtlere yerleşmek zorunda kalmış. Şehirdeki kiraları ödeyemeyen insanlar ya hijyen gereksinimlerine dahi yeteri kadar sahip olmayan, cortiço denilen, küçük odalardan/bölmelerden oluşan binalarda (her odada bir aile yaşıyor) ya da gecekonduların bulunduğu favela olarak adlandırılan mahallelerde yaşamaya mahkum edilmişler.
Bugün dahi yeterli ulaşımın sağlanmadığı bu semtlerde yaşayan insanların yüzde 70’i çalışıyor aslında. Büyük kısmı siyahi olan, temizlikçilik, seyyar satıcılık gibi çok az gelir getiren işlerde çalışan bu insanların (aralarında çok sayıda bekar annenin de olduğu söyleniyor) şehirdeki evlerin kiralarını karşılamaları mümkün değil. Bir de tamamen evsiz olan insanlar var. Genellikle çöplerden geri dönüşüm ürünleri toplayarak karınlarını doyurmaya çalışan bu insanlarla sıklıkla karşılaşıyorsunuz Sao Paulo sokaklarında.

EVSİZLER HAREKETİ

1990’lı yıllarda tavan yaptığı söylenen emlak spekülasyonuna karşı Brezilya’nın pek çok yerinde karşı hareketler gelişmiş. Emlak spekülasyonu bugüne kadar dahi hız kesmemiş. Şehirde yeni kurulan semtlere rağbetin artması ile merkezde cazibesini yitiren bazı binalar boş kalmışlar. Bu binaların sahipleri yeniden değer kazanmaya başlayan merkezde mülklerinin biraz daha değer kazanmasını beklerken barınma/evsizler hareketlerinden bazıları bu binaları işgal ederek barınma amacıyla kullanmaya başlamışlar. Önceki yıllarda çok aktif olduğu söylenen hareketler sol parti iktidarında işgal eylemlerini aza indirmişler ancak yeni hareketler işgale devam ediyorlarmış. Mülklerinde özel güvenlik görevlisi veya aileden birilerini bırakarak binanın işgal edilmesini engellemeye çalışsalar da mülk sahipleri bazen başarısız oluyorlarmış.
Brezilya Anayasasına göre mülklerin mutlaka değerlendirilmesi gerekiyormuş. Hatta bir kanuna göre bir yıl boyunca kullanılmayan bir bina için ertesi yıl daha fazla vergi alınıyormuş ve bina bir süre daha kullanılmazsa kamulaştırma hakkı doğuyormuş. Mülklerin boş bırakılmaması için bu kadar düzenlemenin olduğu bir ülkede mülk sahiplerinin bazıları yine de mülklerinin daha da değer kazanacağı günleri beklerken barınma hareketi ile karşı karşıya kalabiliyorlar.
Binalara yerleşerek komün bir hayat kuran insanlar ortak mutfak ve kreş kuruyor, özel yaşam alanları da oluşturuyorlar. Bir nevi özel şirketler tarafından sağlanan elektrik ve suyun faturasını da ödedikleri ya da kaçak kullandıkları sürece elektik ve suları da kesilmiyor. Bu insanlar barınma hakları güvenceye alınıncaya kadar binaları terk etmemek için ellerinden geleni yapıyorlar ve bu konuda bazı sivil toplum örgütlerinden destek alıyorlar. Binaların ancak mahkeme emri ile boşaltılması mümkün ve mahkeme kararının tebliğinden itibaren iki hafta içinde binaların boşaltılması gerekiyor. Anayasa ve federal yasalarda barınma hakkı güvenceye alınmış olmasına rağmen, insanlara yaşayabilecekleri herhangi bir yer gösterilmeden polis emri ile tahliyeler gerçekleşebiliyor ancak mahkemeden tahliye kararı alınması da her koşulda mümkün olmayabiliyor. Mahkemeden hızla tahliye kararının alınabilmesi için mülk sahibinin binayı aktif olarak kullanmakta olduğunu kanıtlaması gerekiyor.  
Kelseny ve diğer görüştüğüm kişilerin anlattıkları gösteriyor ki dünyanın muhtemelen her yerinde ekonomik büyüme, kalkınma dar gelirliyi, yoksulu yerinden ediyor ve en son düşünülen kesim onlar oluyor. Bir noktadan sonra ‘bela’ olarak görülen bu insanların bütün arzuları ise insanca yaşayabilecekleri bir yer edinmek.

* Uluslararası Azınlık Hakları Grubu Türkiye Koordinatörü
1 Konferans serisi hakkında bilgiye http://www.conectas.org/en/actions/colloquium adresinden ulaşabilirsiniz.

ÖNCEKİ HABER

Küçük kardeş Kıbrıs

SONRAKİ HABER

Rojava cepheleri : Savunma, hücum ve hazırlık

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...