30 Mayıs 2015 00:55

Erdoğan’a karşı en etkili muhalefet HDP

Paylaş

Uzun yıllardır Avrupa basını AKP iktidarını eleştirse de “ekonomik istikrar” sağladığı ve “Kürt açılımını” başlattığı gerekçesiyle Recep Tayyip Erdoğan hakkında genel olarak olumlu değerlendirmeler yapıyordu ve “büyük” bir lider olarak tanımlıyordu. Gezi Park’ı eyleminden sonra bu belirgin bir şekilde değişti ve halkın protestolarının da etkisiyle sonucu Avrupa basını, Financial Times ve Huffington Post da dahil olmak üzere artık Erdoğan’ı bir diktatör gibi davranmakla suçluyor. Medya ve yargıya müdahale ettiği için ağır bir dille eleştiriliyor. Bu hafta Financial Times Halkların Demokratik Partisinin (HDP) geniş kesimlerden olumlu destek aldığını, etkili bir muhalefet yaptığını ve bu yüzden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın istediği milletvekili sayısının alma ihtimalinin çok zor olduğunu yazdı.

ERDOĞAN 2007’YE GERİLEDİ

Huffington Post ise Erdoğan’ın popülaritesinin 2007’deki seviyeye düştüğünü ve yıpranmasının nedenlerinin topluma ahlaki ders veren, ataerkil ve gerici düşüncelerinden kaynaklandığı yorumunu yaptı. Diğer yandan Almanya’da yayınlanan Taz gazetesi, en rahatsız edici durumun ‘Ak Saraydan edepsizce yayılan zenginlik görüntüleri’ olduğunu ve muhalefetinin asgari ücreti gündeme getirmesinin olumlu ve yerinde olduğuna yer verdi.


SEÇiMLER ERDOĞAN’IN iMTiHANI OLACAK

David GARDNER
The Financial Times

TÜRKİYE’nin geleceği 7 Haziran’da tehlikede olacak. Adalet ve Kalkınma Partisinin seçimi kazanacağı konusunda bir şüphe yok. Asıl mevzu üç kez başbakan olmuş ve şu an Cumhurbaşkanı olan Recep Tayip Erdoğan’ın yeterince çoğunluk sağlayıp anayasayı değiştirerek başkanlık sistemini getirip getiremeyeceği. Erdoğan, medyasından tutun da yargıya kadar, büyüyen gücünü sorgulayan bütün kurumlara müdahale ediyor ve öyle görünüyor ki bu sefer istediğini elde edemeyecek.

İki yıl önce metropollerde ve Türkiye’nin kıyılarında neoislamist ve müdahaleci yönetimine karşı gerçekleşen Gezi Parkı protestolardan sonra Erdoğan’da bir korku ve kasılma var. Modern Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasçıları halen geçmiş asırda kalmış ve Erdoğan’ın milliyetçi muhalif Kemalistlerden daha fazla hakimiyeti var. Kürt yanlısı bir koalisyon olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) laik Türklerden, liberallerden ve solculardan destek alıyor ve bunların Cumhurbaşkanının kutlamalarını bozabilme ihtimali var.

Karizmatik ve eski insan hakları aktivisti olan Selahattin Demirtaş’ın önderliğinde HDP, Türkiye’nin güneydoğusundaki Kürtler için barış ve özerklik elde etmeyi amaçlıyor. HDP, Kürt direnişçilerle başlattığı müzakere konusunda Erdoğan’ı geri adım atmakla suçluyor. HDP işçi, kadın ve azınlık haklarına vurgu yaparak geniş çevrelere hitap ediyor. Sayın Demirtaş’ın mart ayında parlamentoda “(Erdoğan) seni başkan yaptırmayacağız” demesine 2013 Gezi Parkı komünarlarının yanı sıra Kemalistler de kadeh kaldırdı. 
Sayın Erdoğan anayasanın emrettiği tarafsız Cumhurbaşkanı olmayı yüzeysel bir şekilde de olsa uygulamayı reddediyor. Dindar Kürt oylarını toplamaya çalışıyor. Kürtçeye çevrilmiş Kur’an’ı fırsatçı bir şekilde sallayarak ülkeyi şaşırtıyor. Ortanın solu olan HDP, Kürt aşiretleri harekete geçirerek karşılık veriyor. Çirkin hadiseler de yaşandı, bunların içinde HDP’nin binalarına bombalı saldırılar ve Kürt partisini terörist ilan etmeler de var.

HDP eğer yüzde 10 barajını geçemezse -ki bu aşılması oldukça yüksek bir sınır- Meclise ortalama 60 AKP milletvekilli daha eklenebilir ve Erdoğan’a anayasayı kendi isteği doğrultusunda tasarlama imkanı verebilir. Bu yüzden 7 Haziran’da yapılacak olan seçimlerde yolsuzluk yapmak oldukça cazip gelebilir.
Bu riske karşı 2013’teki başkaldırılardan sonra bir aktivist inisiyatifi olan Oy ve Ötesi girişimi, olası bir yolsuzluğa yer vermemek için 120 bin gönüllü denetleyiciyi sandık başlarına yolluyor. 

Cumhurbaşkanın istediği sonucu elde etmesinin önünde olası üçüncü bir neden daha var. Erdoğan’ın Anadolu’daki muhafazakar Türk kesim ile anormal bir ilişkisi olması. Fakat bu önemli oranda onlara refah getirdiği için gelişti. Şimdi ise geçtiğimiz on yılda görünen ekonomik büyüme yavaşladı, yatırım piyasası durgun ve işsizlik artıyor. Buna karşılık Erdoğan, sahipsiz kalan faiz lobisinin Türkiye’ye karşı komplosunun sonuçları olduğunu öne sürüyor. Erdoğan, faizleri düşürmediği için merkez bankası müdürünü hain bile ilan etti.

Türkiye’nin sıkıntısı kısa vadeli sıcak para dolaşımından oldukça etkilenmesi ve halen son yıllarda başarısında katkısı olan kolay kredi patlamasının yavaşça kesilmesine henüz hazır olmaması. Mesela Gezi Parkı başkaldırılarından sonra Türk lirası yüzde 40 değer kaybetti.
Üstelik seçimlerden sonra, Türkiye’nin kalkınmasında en büyük rolü oynayan ekonomi ekibi büyük ihtimalle istifa edecektir. Cumhurbaşkanın etrafında dolaşan danışmanlarda komplo teorileri ağırlıklı çalışıyor, üstelik bazı teorileri siyasi hicivden de öte. Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’tan şimdiden geleceğin ekonomi çarı diye bahsediliyor. […]

Erdoğan ve en yakınlarının yolsuzluk yaptığına dair geçen sene ortaya çıkan güçlü deliller AKP tabanını etkilememiş görünüyor, çünkü bunlara rağmen Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilebildi. Fakat seçmen, düşen Türk lirası değeri ve hükümdarlığı fazla süren ukala bir parti ve başkanı affetmeyebilir. Cumhurbaşkanının kendini eleştirenlere karşı en sevdiği tehdit “Sınırınızı bilin”. Milyonlarca Türk -çok kültürlü, hem dinci hem laik seçmenler- Erdoğan’ın boğucu baba rolünü reddediyor ve bu seçimlerin artık Erdoğan’ın sınıra geldiğini göstermesini umut ediyor.

(Çeviren: Çağdaş Canbolat)


AKP TEREDDÜT İÇİNDE

Laurent LEYLEKIAN
Huffington Post

Türkiye genel seçimleri 7 Haziran’da gerçekleşecek. 14 yıldır iktidarda olan AKP’li İslamcılar anketlerde kötü görünüyor. Anketlerin en iyimseri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin yüzde 45, en kötümseri ise yüzde 38 oy alacağını gösteriyor. Bu 2011 seçim sonuçlarından daha geriye ve hâlâ bugünkü gibi hegemonyasının tam olmadığı 2007 seviyesine düştüğünün ifadesidir. 

Seçmenlerin hoşnutsuzluğunun ve iktidarın yıpranmasının nedenleri biliniyor: Bir yandan en belirgin bir şekilde ifadesini Soma’da bulan yolsuzluk, vurgun ve adam kayırmacılığı, diğer taraftan ise Gezi’deki isyancıların tepki gösterdiği topluma ahlak dersi veren, ataerkil ve gerici düşüncelerin dayatılması. Kitlesel protestolar geri düştüyse bile, saldırı, cinayete teşebbüs söylentileri ve bombalı saldırıların gösterdiği gibi ülkeye siyasi şiddet tekrar döndü. Bu gerginliğe bir de ülkenin karşı karşıya olduğu ekonomik cansızlık ve özellikle parasal zorlukları eklemek gerek. 

Erdoğan için siyasi durum tehlikeli: Nefret ettiği Kemalistlerin iktidara gelmesini engellemek istiyorsa, bugüne kadarki ekmek teknesi olan muhafazakarların kalbini, inançlıların ise ruhunu kazanması lazım. Çünkü mutlak çoğunluğu kazanmazsa, ya yüzde 17 civarında oyu olan milliyetçi aşırı sağcı MHP ile ittifak yapması gerekecek, ya da anketlerde yüzde 10.5 oyu olan HDP etrafında toplanan ilericilere yaklaşacaktır, bunun ise ihtimali çok düşüktür. […]

Bu belirsizlik ortamında, Erdoğan ve AKP eski popülist reçetelere tekrar sarılmak zorunda kaldı ve bilinçli olarak bir yandan milliyetçiliğe diğer yandan ise dine oynuyor. Batman’a yaptığı ziyarette, muhafazakar diye bilinen halka seslenmek için elinde Kur’an’la çıktı, bu “laik” cumhuriyetin bir başkanında hiç görülmeyen bir durumdu. Zira Kürtler HDP’ye oy verme eğilimi içindeler çünkü herkes Kobanê işgalinde iktidarın ikiyüzlülüğünün açıkça ortaya çıktığını gördü. 

Dış politika konusunda da, Osmanlının gücünü hayal eden bir iktidar açısından seçim hesapları da başucunda. […] Türkiye’nin Yakın Doğu politikalarındaki sallanmalar birçok açıdan öğretici. Artık Ankara’nın Suriye cihatçılarına (“az radikal” olduğu belirtilen el Nusra Cephesi) ve kana susamış IŞİD’cilere yardım ettiği herkesin malumu haline geldi. Riyad ve Ankara için çok dinsiz, Tel-Aviv için ise İran’a çok yakın olan Beşar Esad’a karşı tepkileri birleştirmeyi hesaplayan bu siyasete Suudi Arabistan … ve İsrail destek sunuyor. Türkiye ve İsrail, cihatçılar için birlikte destek unsuru olabiliyorlar. Ama Panislamist bir eğilim içinde olan AKP, İsrail’e karşı Hamas’ı destekleyince işler karışıyor, üstelik Netanyahu ve Erdoğan birbirlerinden kardeşçe nefret ediyorlar. 

Dış politikasının temelini Washington-Tel Aviv-Ankara ilişkileri yapan CHP milliyetçileri AKP’nin dış politikasının bu zayıflığını eleştiriyorlar. […] Oysa ki Kemalist politika, çoğunlukla siyasi İslam’ı destekleyen ve Batı hayalini gömmüş olan 2015 Türkiyesi halkının onayını alabilmek adına, gerek dış gerekse de iç politikada gerçeklerden kopmuş görünüyor. 

Ama Kemalistlerin Batı hayali geçmişte kaldıysa bile, Türkiye’nin geleceğinin de ne olacağı hâlâ görünmüyor. AKP’nin hayaline Türkiye coğrafyası dar geliyor. Avrupa’nın kapısın açamayan -ya da açmak istemeyen- Ankara, ülkeyi bölgesel bir güç olarak görüyor ve Yakın Doğu’daki ülkelerin de bunu görmesini istiyor. Ama bölgede bir yandan Kürt olgusu bunun önünde bir engel olurken, diğer taraftan ise genel olarak Türkiye eski sömürgeci güç olarak görülüyor. Açık ya da gizli olarak AKP, bölgesel güç olabilmek için cihatçı güçlerle ittifak yapmayı tercih etti. Türk yurttaşların çoğunun bunu kabul etmesi kesin olmadığı gibi, bu tercih ülke için büyük bir tehdit de teşkil edebilir. 

(Çeviren : Deniz Uztopal)


BÜYÜKLÜK HEZEYANI GERİ TEPİYOR

Jürgen GOTTSCLICH
Taz

Erdoğan’ın yaşam standardı muhaliflerinin ona saldırması için çok geniş alan sunuyor ancak onu pek de yaralamıyor. 

Tayyip Erdoğan’ın devlet parasını çarçur eden yaşantısı seçimlere 10 gün kala, şimdiye kadar çoğu AKP seçmeni olan yoksulların aklını karıştırıyor. Aylardan beri Mimarlar Odası tarafından kaçak yapıldığı duyurulan Ak Saray’ın gerçekten kaçak olduğu mahkeme kararıyla onaylandı. Eğer Türkiye’de demokrasi olsa Erdoğan’ın başı çoktan beladaydı. 

Erdoğan, mahkeme kararını görmezden geliyor. Buna rağmen, Erdoğan’ın geleceği açısından belirleyici olan seçimler öncesi böyle bir kararın açıklanmış olması oldukça önemli. Muhalefet için Erdoğan ve ‘aşireti’nin ne denli küstah ve yiyici olduğunu gösterip mahkum etmesi açısından çok büyük bir olanak.   
Sarayın kaçak yapılmış olması Erdoğan için pek de sorun değil, İstanbul’daki binaların yarısından çoğu izin almadan yükselmiş durumda zaten. Esas rahatsız edici saraydan edepsizce yayılan zenginlik görüntüleri.

Erdoğan başlangıçta propagandacıları aracılığıyla bu görüntülerin devletin ne kadar güçlü ve zengin olduğunun göstergesi olarak kullanılacağını düşünmüştü. Ancak muhalefet, sosyal medya aracılığıyla bu resimleri devlet parasının çarçur edilmesinin belgesi olarak değerlendirdi.  Sadece altın varaklı çay bardaklarının fiyatının, asgari ücretle yaşayan birinin maaşından daha fazla olması ve her ay elektrik faturasını ödemek için dişini sıkan vatandaşın sarayın elektrik faturası karşısındaki şaşkınlığı görülmeye değerdi. 

Üstüne üstlük Ak Saray’daki askerlere giydirilen fantezi kıyafetler Türklerin çoğu için alay konusu oldu. Buna verilen tepki de dalga geçme ve mizah şeklindeydi. Ancak, Erdoğan, sarayıyla alay konusu olmak dışında da büyük tepki çekti.

Muhalefet bu durumu çok iyi değerlendirdi. CHP ve HDP, asgari ücretin önemli ölçüde yükseltilmesi ve kredi kartı sahiplerinin borçlarının silinmesi taleplerini öne sürdüler. Erdoğan ise pahalıya mal olan bakanlar ve başta diyanet başkanı olmak üzere yöneticilerin makam arabalarıyla uğraşmayı sürdürüyor.  Hükümetin ve devlet yöneticilerinin Mercedes donanmasının toplam maliyeti 1 milyar avro tutarında yani ülkenin eğitim bütçesine denk. 

Muhalefet bunu mahkum ederken Erdoğan’ın maliye bakanı, Almanya’da bir banka menajerinin yaptığı hatayı yaptı ve ekonomik gelişimi sekteye uğramış ve işsizliği artmakta olan bir ülkede makam arabalarına harcanan paranın “çerez parası” olduğunu açıkladı. 

Diyanet İşleri Başkanı bu kadar rezillikten sonra Mercedes’ini geri vereceğini bildirdi ama Tayyip Erdoğan seçim konuşmalarından birinde, ‘Neden bir din adamı Mercedes’le dolaşmasın ki? Madem arabayı geri verdi, şimdi ona zırhlı bir Mercedes hediye edeceğim’ diyerek ortalığı bir daha kızıştırdı. Tüm bu gelişmeler, 2002 yılından beri yükselişte olan Erdoğan’ın popülerliğine  ciddi zarar verdi. 

Anketler AKP’nin yüzde 10’luk oy kaybına uğrayacağını gösteriyor. Erdoğan’ın Anayasa değişikliğini yapabilmesi için Mecliste çoğunluğa ihtiyacı var. Eğer çoğunluğu eline geçiremezse koalisyon yapmak zorunda kalacak. Halkın çoğu, Erdoğan’ın ne Ak Saray’ın kaçak olması nedeniyle başının belaya gireceği ne de seçimleri kaybedeceği korkusu içinde olduğunu düşünüyor. Bu nedenle seçim öncesinin en tartışılan konusu seçim hileleri.
 

(Çeviren: Semra Çelik)

ÖNCEKİ HABER

İnsanlar zor geçiniyor bunu dert edinsinler!’

SONRAKİ HABER

7 Haziran; ekolojinin seçimi olabilir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...