30 Mayıs 2015 00:54

Kafaların içini açma vakti

Paylaş

Tekgül ARI
 
Ülke, birkaç aydır, önümüzdeki seçimleri soluyor. Olanı biteni pür dikkat izliyor; her birey, kendine göre bir yol arıyor. Anlayacağınız hızlı bir soluk alış veriş, seçimler yaklaştıkça artıyor. Daha da artmasın mı? Hukuken bağımsız olması gereken (Halkını kucaklamasından vazgeçtiğimiz) bir cumhurbaşkanı, parti başkanı gibi AKP için mitingler düzenliyor. Kur’an’ı eline alıp seçim malzemesi olarak kullanabiliyor. Bu arada devletin tüm olanaklarını kullanıyor ve sanki  kendi parasını harcıyormuş gibi, bunu söylemekten sakınmadığı gibi hak olarak görüyor. Seçim maliyetinin halka getirisi şu an askıda. Seçim sonrası yine yoksulun burnundan gelecek, bu da bir gerçek. Halkın neredeyse yarısından fazlası açlık sınırında yaşarken, üstüne Maliye Bakanı utanmadan, 3 milyoncuk devlet araçlarının maliyetinin, çerez fiyatı olduğunu söylüyor. Yoksulun çerez bile alamadığını bilmiyor. 

DARBE YARGILANSA DA BARAJI İŞLİYOR

Gündemde olan diğer üç parti, CHP, MHP ve HDP kısıtlı olanaklarıyla halkla seçim buluşmaları gerçekleştiriyor. CHP ve MHP eski köklü partiler ve barajı aşmalarını sağlayacak belli bir tabanı var. Ancak, bir parti var ki, son yıllarda öne çıkan; ırkçılıktan uzak, cinsiyet ayırımı yapmadan, barışçıl bir dille tüm halkı kucaklayan HDP. Bu parti, insanı öne çıkaran konuşmalarıyla dikkatleri çekmiş durumda. Ancak, özellikle 12 Eylül darbesinden sonra zihinlere enjekte edilen o kötücül Kürt algısından dolayı bu partiye batılı insanın bakışlarının içerisinde şüphelere dayalı, soru işaretleri, ünlemler, virgüller dolanıp duruyor. Nokta bir türlü konamıyor. Bu arada sözde yargılanan 12 Eylül’ün Anayasası da iktidarın işine geldiği için, değiştirilmediğinden yüzde10 seçim barajı da aynen işliyor. Seçimlerde yüzde10’un altında kalan partilerin oyları ise yine iktidar partisine yarıyor. Şu da bir gerçek çok sesli bir Meclis olmayınca haliyle demokrasi de sekteye uğruyor. 

ŞİMDİ SUÇLU OLAN KİM? GEZİCİLER Mİ? 

Belki de kötücü Kürt algısını topluma enjekte eden egemenlerin Gezi direnişinde yaptıklarını hatırlamak gerekiyor yeniden. Gençler, bir ağaç için sokaklara çıkmıştı. Bir ağacı kurtarabilirlerse kendi geleceklerini de kurtarabileceklerdi bu direnen gençler. Evet, gençler yaman çıktı, pes etmediler. Birlikten güç aldılar. Anaları, babaları da katıldı yanlarına. Sonra, devlet bu gençlerimizi terörist ilan etti. Yetmedi bölücü dedi. Dedi de dedi işte. Derken, gözünü kırpmadan, çocuk bile demeden, ne çok gencimizi öldürmüştü. Milletçe ne çok gaz, cop yedik. Ne çok tutuklandık. İşte tam bu noktada, o kötücül Kürt algısında küçük çapta kırılmalar başladı. Otuz yıldır Gezi’de yaşanan şiddetin en ağırlarını Kürtler yaşıyorlardı. Evleri yakılıyor, çocukları öldürülüyor, hapse tıkılıyor, en ağır işkenceyi görüyor; köy meydanında erkekleri çıplak dolaştırılıyor, yetmiyor dışkı yemeye zorlanıyorlardı. Öyle çok şiddet ve ölüm görmüşlerdi ki. Haliyle şiddete karşı dur diyeceklerdi. Gerçekten bölücü olan Kürtler miydi, yoksa onları bölen devlet miydi? Geleceklerini bir ağaçla kurtarmak isteyen gençlerimiz, ötekileştirilerek bölücü olmuşlardı. Hiçbir taşkınlık yapmayan, bu gençlerimize  iftiralar devlet eliyle atılmıştı. Şimdi suçlu olan kim? Geziciler mi? Şimdilerde, Kürtleri soru işaretlerine rağmen anlama çabası biraz da Gezi direnişinden gelmektedir. Yine de, Kürtlerle ilgili soru işaretleri çoğu insanın kafasında dolanıp duruyor. Ta ki,  askeri gözden çıkaran belki de bugüne kadar hep gözden çıkarılan ve ölümlerinin suçlusu olarak Kürtleri gösteren devletin oynadığı oyun, Ağrı’da bozuluncaya dek.  

GENÇ, BARIŞÇI LİDER BİZİM SELAHATTİN

Kürt olunca, yine de bahaneler denizinde dolaşıyor çoğu insan, haklılık maskesi bulabilme umuduyla, en kötüyü Kürtler için bulma, yakıştırma arayışını da bırakmayanlar epeyi. Bu kötü arayışına destek olan bir saraylımız var. Ayakkabı kutularını da anımsamak gerek. Sadece kendi çıkarları doğrultusunda, ülkeyi dizayn etmek isteyen, demokrasiyi sadece kendisi için kullanan,  halkını din ve şiddetle sömüren  bir iktidar alenen karşımızda duruyor. İç Güvenlik Yasası’nın eninde sonunda hepimizin karşısına dikileceği de açık. Bir savaş olasılığı da gündemde. IŞİD gibi bir kanlı terör örgütü tehlikesi içimizde.  Öyle ki, bizim ülke tarafından bu örgütün beslendiği de sıkça basına yansıyor. Şu an için pek dillendirilmeyen bir ekonomik kriz zaten var, bundan sonrası vahim görünüyor.  CHP ve MHP tüm bu olumsuzluklar karşısında hakkıyla muhaliflik yapamadılar, bunu hepimiz görüyoruz. Onların yerine HDP, halklarca beklenen muhalefeti yapıyor. Bu partiye karşı yapılan saldırılara onca oyunlara rağmen, İnsan diyor, halkların kardeşliği- eşit haklar diyor, adil gelir dağılımı diyor, özgürlükler diyor… Kafalar karışık şimdilerde, üstüne bir de türkü söylüyor, genç, barışçı lider, bizim Selahattin. Sokaklar da neşelendi, gençler renklerin ışıltısında, türküler, halaylarla yeni bir dönemi, umudu, özgürlüğü müjdeliyor sanki.  
Belki de, şimdi, geç kalmadan, aklımızı 

ÖNCEKİ HABER

‘Acele’ altın, hukuk duvarına tosladı

SONRAKİ HABER

Osmaniye’de HDP algısı yıkıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...