19 Mayıs 2015 08:15

Türkiye ve Ortadoğu, Berlin'de tartışıldı

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) tarafından Berlin’de düzenlenen 'Seçimler öncesinde Türkiye-Ortadoğu’nun politik geleceği' başlıklı toplantıda Türkiye ve Ortadoğu’daki gelişmeler mercek altına alındı.

Paylaş

Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu (DİDF) tarafından 16 Mayıs Cumartesi günü Berlin'de Alman Sendikalar Birliği (DGB) Berlin-Brandenburg Şubesi salonunda düzenlenen “Seçimlerden önce Türkiye - Ortadoğu'nun politik geleceği” başlıklı toplantıda Ortadoğu ve Türkiye'deki gelişmeler mercek altına alındı. İki oturum halinde yapılan toplantının açılışını yapan DİDF Yürütme Kurulu Üyesi Düzgün Altun, hem Ortadoğu hem de Türkiye'deki gelişmelerin Almanya'dan yakından takip edildiğini ve bu bölgelerde yaşanan gelişmelerin Almanya'da etkilere yol açtıklarını belirterek böylesine bir toplantı düzenleme ihtiyacı duyduklarını söyledi. Almanya'da İslam karşıtlığı üzerinden geliştirilen ırkçılığın aynı zamanda Ortadoğu'da radikal dincilerin yaptıkları cinayetlerin etkili olduğunu, bu ırkçı harekete karşı güçlü bir hareketin ortaya çıktığını belirten Altun, bu temelde çalışmaların bundan sonra da devam edeceğini söyledi. Altun, DİDF'in Türkiye'deki genel seçimlerde HDP'ye destek verdiğini belirterek, “Türkiye'deki emek ve demokrasi güçlerinin kazanımları aynı zamanda bizlerin de kazanımındır. Bu nedenle Almanya'da yaşayan Türkiye kökenlileri oy vermeye çağırıyoruz” dedi.

Toplantıyı destekleyen Rosa Luxemburg Vakfı adına kısa bir selamlama konuşması yapan Kadriye Karcı da DİDF'in düzenlediği böylesine önemli bir etkinliği desteklemekten memnunluk duyduklarını ifade ederek, önümüzdeki dönem bu türden çalışmaları yapmaya devam etmek istediklerini belirtti.

TUNUS'TAN TÜRKİYE'YE UZANAN HATTA ORTADOĞU
Sol Parti Federal Parlamento Milletvekili Sevim Dağdelen'in moderatörlüğünü yaptığı birinci oturuma Tunus Emekçileri Partisi Sözcüsü Hamma Hammami, Lübnan Komünist Partisi Uluslararası İlişkiler Bürosu Üyesi Dr. Issam Haddad ve Evrensel Gazetesi Yazarı Yusuf Karataş katıldı.
İlk sözü alan Hammami, Tunus devriminin Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerine örnek olduğunu söyleyerek “Bizim hareketimizin arkasında dış mihrakların olduğu yönündeki iddialar gerçek değildir. Gericiler, dış mihraklar halk hareketini kendi çıkarları için kullandılar. Devrimimiz istediğimiz hedefe henüz ulaşmış değil. Ama mücadelemiz sürüyor. Tarih bizimki gibi devrim örnekleriyle doludur. Her devrim hareketi başarıyla sonuçlanmaya bilir. 1848 devrimi de bunlardan biridir” dedi.,
Hammami, Tunus'ta 2011'de başlayan ve daha sonra bütün bölgeye yayılan hareketleri üç guruba ayırarak, “İlk grupta Tunus ve Mısır bulunuyor. Diktatörlük yıkıldı. Ama egemen sınıflar iktidarı kontrol etmeye devam ettiler. İkinci grupta Bahreyn, Fas ve Lübnan var. Bu ülkelerde ortaya çıkan halk hareketleri sonrasında diktatörler geri adım atarak halk yararına bazı düzenlemelere gitmek zorunda daldılar. Üçüncü grupta ise Libya, Suriye ve Yemen gibi ülkeler yer alıyor. Halk hareketleri sonrasında iç savaşlar çıktı ve bunlar halen de devam ediyor” dedi.
Hammami, halk hareketlerinin istenilen hedefe ulaşmasının asıl deneninin yeterli örgütlü devrimci güçlerin olmamasına bağladı.
Yusuf Karataş iste yaptığı sunumda Türkiye'nin dış politikasının bölge üzerindeki etkisine değinerek, “Batılı emperyalist devletler Türkiye'ye taşeron görevi verdiler. Yıllarca bu temelde bu temelde hareket eden Recep Tayyip Erdoğan ve AKP Hükümeti bir dönem dostluk ilişkileri sürdürdükleri Suriye ile sonradan düşmanlık haline gelindi. Bölgenin ve Sunnilerin lideri olmak isteyen Türkiye bir süre sonra bölgede ABD'nin ayaklarına dolanmaya başlandı” dedi. Karataş. Bölgedeki gelişmeleri, Rojava devrimi ve Kobani direnişiyle birlikte Kürtlerin bölgede önemli bir aktör haline geldiğini belirterek, Ortadoğu'da bundan sonra Kürt halkının hesaba katılmadan yapılacak hesapların tutmayacağını vurguladı.
İlk oturumun son konuşmasını ise Dr. Issam Haddad yaptı. AKP'nin Suriye'de izlediği politikayla İsrail'e yardımcı olduğunu belirten Haddad, “AKP sadece Suriye'de değil bölge ülkeleri üzerinde etkili oluyor. Kendini Filistin'in kurtarıcısı olarak gösteren Erdoğan, Müslüman Kardeşler örgütünün üyesidir. Bu örgüt izlediği politikalarla ABD'nin, Uluslar arası sermayenin bölgedeki çıkarlarını koruyor. Müslüman kardeşler ülkemizde kaybetti” dedi. Haddad, Türkiye'deki ilerici, demokratik güçlerin 7 Haziran seçimlerinde alacağı başarının Türkiye'nin dış politikası için de önemli rol oynayacağını, bu nedenle bölgesel bir etkide bulunacağını ve Lübnanlı komünistler, ilericiler olarak HDP'yi desteklediklerini vurguladı. Sunumların ardından izleyiciler söz alarak değişik sorular yönelttiler.

SEÇİMLERDEN ÖNCE TÜRKİYE
Gazeteci Yücel Özdemir’in moderatörlüğünü yaptığı toplantını ikinci bölümünde ise seçimler öncesinde Türkiye’deki durum ele alındı. HDP Milletvekili Levent Tüzel, HDP Mardin 1. Sıra Milletvekili Adayı Prof. Dr. Mithat Sancar ve HDP İstanbul 1. Bölge Milletvekili Adayı  Doç. Dr. Nilgün Ongan’ın katıldığı toplantıda yapılan konuşmalarda 7 Haziran’daki seçimler öncesinde asıl mücadelenin AKP ile HDP arasında geçtiğine dikkat çekildi. İlk olarak sözü alan Tüzel, “Türkiye’de seçim mücadelesi giderek kızışıyor. Parlamentoda temsil edilen ve seçimlere giren 4 partinin liderlerinin yanında anayasaya aykırı şekilde, ettiği yemine bağlı kalmadan AKP’ye destek veren, Başkanlık isteyen bir Cumhurbaşkanı bu seçimlerin temel figürü. Bunun yanında esas çarpışan güçler olarak; hükümet partisi AKP ile onun karşısında bir halk ittifakı olarak boy gösteren ve seçimlere ilk defa parti ismiyle giren HDP var. Devlet olanaklarıyla gayri meşru ve gayri ahlaki, kirli ve saldırgan bir dil kullanarak halkın HDP’ye olan yönelimini zayıflatmak isteyen AKP, geçmişteki oy oranlarını ve hedeflerini tutturamayacağını anlayınca provokasyonlara dahi başvuruyor” dedi. Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenleri zaman yitirmeden bağlı bulundukları konsolosluklara giderek oy kullanmaya çağıran Tüzel devamla, “Bir tarafta iktidarını ve geleceğini tekçi, milliyetçi, dinci bir söylem ve hedeflere oturtmuş; vahşi kapitalist düzen bekçisi, diktatörlük ve başkanlık heveslisi AKP başındaki kişi ve arkasına dizilen rantçı, yolsuzlar takımı, diğer tarafta bunun önünü kesecek bir halk muhalefetinin temsilcisi konumundaki HDP ve destekçisi güçler. Türkiye siyaseti böyle bir hatta girmiştir ve düne kadar yöneten tarafında olan AKP’yi oluşturan güçler içinde ayrışma unsurları ve koşulları giderek daha çoğalmaktadır. İç çatışmalar ve görüş farklılıkları daha dizginlenemez ve görünür olmaktadır. Halkın desteğiyle barajı aşmış bir HDP’nin vereceği emek, demokrasi ve barış mücadelesi daha güçlü temeller üzerinde yükselecek; halk meşruiyeti daha sağlam zeminde ilerleyecektir” dedi.
AKP döneminde işçi ve emekçilere yönelik yapılan ekonomik saldırıları ve sendikaların bunlara karşı tutumunu değerlendiren Ongan ise, “Türkiye’de çalışma yaşamı haddinden fazla esnek. Patronlar işçileri sorgusuz sualsiz işten atma bilmektedir. İş güvencesi sadece 30 işçiden fazla çalışanın olduğu işletmeler için geçerli. TUİK’in resmi rakamlarına göre bu iş güvencesi kapsamında olan işleri oranı yüzde 6’dır. Buna yetmiyor bir de bu işyerlerinde çalışanların en az 6 ay çalışıyor olması gerekiyor. Türkiye, haftalık çalışma sürelerinin 57 saat olmasıyla OECD ülkeleri içinde en yüksek olan ülkedir. Yine OECD Türkiye toplu işten çıkarmaların en esnek olduğu ülkedir. Ekonominin yüzde 32’si kaşıt dışıdır. Bütün bu politikaların adı günümüz Türkiye’sinde Soma’dır, Ermenek’tir, Toronlar inşaattaki katliamdır” dedi.
Mardin Adayı Prof. Mithat Sancar ise Akil İnsanlar Heyeti içerisinde görev yaptığı süre içinde barış için önemli çalışmalar yaptıklarını anlatarak, gelinin aşamada AKP’nin süreci durdurmaya çalıştığını söyledi. Sancar yaptığı konuşmada, “Akil İnsanlar Heyeti’nin çalışmasından sonra bir rapor hazırlandı. Ben de kişisel bir rapor hazırladım. Eğer o rapordlarda yazılanların yüzde 10’unu yapsaydı bugün çözüm süreci çok farklı bir yerde olurdu. Çok ilerlerdi. Yaptığımız önerileri yerine getirmediler. Hükümet yapması gerekenleri yapmadı. Yasal güvenceler yaratmadan süreci ilerletmek istiyordu. Gerekli kanunu da iki yıl sonra çıkardılar. Karşı tarafı resmen tanıma yönünde hiç bir adım atmadılar. Bunun kırıldığı yer Dolmabahçe açıklaması olmuştur. Bu Kürt tarafını resmen tanıma ifadesiydi. Bunu da Erdoğan içine sindiremedi ve bozdu” dedi.
Sancar, Mardin’deki seçim çalışmalarından da örnekler vererek, HDP’nin meclise güçlü bir şekilde gireceğine inandığını söyledi.
Sunumların ardından söz alan izleyiciler Türkiye’deki siyasi gelişmeler, HDP’nin değişik konulardaki politikasıyla ilgili sorular yönelttiler.
Toplantıya DİDF Genel Başkanı Zeynep Sefariye Ekşi, Sol Parti Federal Parlamento Milletvekili Heike Hänsel de katıldı. Toplantının konukları, bir gün önce Sol Parti Milletvekili Sevim Dağdelen’in konuğu olarak Federal Parlamento’da görüş alışverişinde bulundular. (Berlin/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Karabük'te HDP'li öğrencilerin evine silahlı saldırı

SONRAKİ HABER

Gözaltındaki öğrencilere işkence ve cinsel saldırı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...