11 Mayıs 2015 00:20

Birleşik Krallık'ta alternatifsizlik tek alternatif oldu

Birleşik Krallık tarihinde, iktidar olan partinin gücünü arttırdığına ilk kez tanık oluyoruz. Bugüne kadar hükümetteki parti sürekli oy kaybına uğramıştır.

Paylaş

Arif BEKTAŞ
Londra

Birleşik Krallık’ı oluşturan İngiltere, İrlanda, İskoçya ve Galler’de geçtiğimiz perşembe yapılan genel seçimlerde, hiç kimsenin beklemediği, hatta Başbakan David Cameron’un bile şaşırdığı bir sonuç elde edildi. Yüzde 36.9 oy oranı ile tek başına hükümet kurma gücü elde eden Muhafazakar Parti (MP) Lideri ve Başbakan Cameron’u daha zorlu günler bekliyor.
Ana muhalefet partisi, İşçi Partisi (İP) lideri Ed Miliband, 2010 yılında yapılan seçimlerde Cameron’la koalisyon hükümeti kuran Liberal Demokrat Parti (LDP) lideri Nick Clegg, ve ırkçı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi (UKIP) lideri Nigel Farrage liderlikten istifa ettiler.

CAMERON NEDEN KAZANDI?
Birleşik Krallık tarihinde, iktidar olan partinin gücünü arttırdığına ilk kez tanık oluyoruz. Bugüne kadar hükümetteki parti sürekli oy kaybına uğramıştır. Üstelik, başta kamu ve sosyal alanlar üzerindeki kesintileri hem hızlandıracağını ve hem de daha fazla keseceğini söyleyerek. Üstelik, sağlık başta olmak üzere özelleştirmeleri hızlandıracağını söyleyerek. Üstelik, sendikaların yetki ve grev haklarını ortadan kardırmaya dönük yeni sendika düşmanı yasaları çıkartacağını söyleyerek. Üstelik, İskoçya’ya daha fazla yetki vereceğini söyleyerek... Bular attırılabilir...
Seçmenin beklediği ve yapılmasını istediği, iş olanaklarının arttırılması, yaşam koşullarının iyileştirilmesi, adaletli bir vergilendirmenin sağlanması, sağlık ve eğitimdeki sorunların halkın leyine iyileştirilmesi ve satılmaması. Buna rağmen Cameron ve MP birinci parti oldu ve tek başına hükümet kurdu.
Cameron’a seçim kazandıran en önemli argümanı, 0.5 oranında da olsa bir büyüme trendi alan ekonominin riske atılmaması. İşçi Partisi ya da diğerleriyle bu ekonomik büyümenin kumar masasında olacağını söyleyerek seçimi kazandı. Avrupa Birliği üyeliğine ilişkin verdiği referandum sözü, İskoçya’da ulusalcıların kazanarak İşçi Partisi ile hükümet kuracağı ve bunun birlik için büyük bir tehlike olacağı söylemleri de etkili oldu. Hükümet ortağı Liberal Demokrat Parti’nin bir çok sandalyesini hedefledi ve o bölgelerde de kazandı.

FARKLI NE VARDI?
Muhalefetteki İşçi Partisi’nin, politikalarındaki yuvarlak lafların ötesine gitmemesi ve diğer partilerin de ekonomiye ilişkin ciddi olmayan ve halkın çıkarına olmayan çözümleri önerileri, seçmenin Muhafazakar Parti ile devam etme eğilimine yaradı. Sağlıktan eğitime, ekonomiden dış politikaya kadar, hemen hemen bütün konularda benzer ifadeler kullanan muhalefet partileri, adeta bu şeçimi Muhafakarlar’a ve Cameron’a kazandırdılar.
Örneğin, ülkenin kanayan yarası ve en büyük gündemi olan Ulusal Sağlık Servisi’ne (NHS) ilişkin Cameron, “yeni bir bütçe ile NHS’i güçlendireceğiz” diyordu. İşçi Partisi lideri Miliband “NHS’i kurtarmak için bize oy verin” diyordu. Şimdi, hangisi, ne demek istiyor? Hastanelerin acil servisinde 6 saat, hatta 8 saat bekleyip de ölen vatandaş, hangisine oy verdiğinde ölmeyecek? Hastanelerin kapatılan acil ve doğum bölümleri hakkında bir şey demiyorlar. Hastanelerin hizmet veremez duruma getirilerek, özelleştirmenin yolunun açılmasına ve bu plana ilişkin bir şey söylemiyorlar. Özelleştirmenin sağlığa girmeyeceğini bir türlü söyleyemediler. İşte bu aynı cephe politikasından dolayı halk, varolanla devam etmek istedi.

Birleşik Krallık’ta, işçi ve emekçilerin çıkarlarını savunan, özelleştirmeye, kesinti politikalarına, göçmen karşıtlığına, savaşlara, zenginlerin borçlarının silinmesine karşı çıkan; her fırsatta geniş yığınların savunucusu olan ve ona göre de ekonomi politikalarını belirleyen bir alternatif olsaydı bu sonuç alınmayabilirdi. Muhalefetteki partilerin, bir alternatif yaratamamasından dolayı, eskisi ile devam etmek isteyen Birleşik Krallık halkları için alternatifsizlik alternatif oldu.

SENDİKALAR VE TROÇKİSTLER
1901 yılında Demiryolu İşçileri Sendikası’nın (RMT) öncülüğü ile kurulan İşçi Partisi’nde sendikaların etkisi devam ediyor. İşçi Partisi’nin tabanının önemli kısmını sendikalar oluşturuyor; bağışları ve çalışmasını sendikalar yapıyor. Muhafakarların iktidarına son verme pahasına İşçi Partisi etrafında birleşen bir çok sendika, bir kez daha hayal kırıklığına uğradı. Adeta “İşçi Partisi’nden hak almak daha kolaydır” dercesine üyelerinin oyunu alan sendikalar, İşçi Partisi’nin bir sermaye partisi olduğu gerçeğine gözlerini kapıyorlar. Bu seçimlerde, işçilerin önemli bir çoğunluğunun Muhafazakarlara oy verdiği tahmin ediliyor.
1997 yılında iktidara gelen Tony Blair’i de destekleyen ve daha sonra ona karşı “amansız” bir mücadeleye giren Troçkist gruplar ise, ne yaptıklarını bilmeden seçime girdiler. Blair öncesi 18 yıllık Muhafazakar iktidarı bitirmek için Blair’e oy veren Troçkist gruplar, bu seçimde de, Muhafazakar Parti’nin iktidarını engellemek için İşçi Partisi’ne oy verme çağrıları yaptı. Seçimden bir kaç gün öncesine kadar böyle bir çağrı yapmayan bazı önde gelen Troçkistler, “Neden İşçi Partisine oy verilmeli” diyerek bu tavırlarını da anlatmaya çalıştılar. Nedeni Muhafazakarların tek başına iktidar olmasını engellemekmiş!
İşçi ve emekçilere dönük politikalarında ve sosyalizm düşmanlığında aynı olan bu sermaye partilerinin birine oy verme çağrısı yapmak, işçi ve emekçilerin Troçkistlere güvenmemesini getirdi.
Sendikalar ve Sosyalistler Koalisyonu (TUSC) içinde etkili olan bu grupların olumsuz etkisiyle TUSC sadece 37 bin oy alabildi. TUSC ilk kez girdiği 2010 genel seçimlerinde de 12 bin oy alabilmişti.

SEÇİM SİSTEMİNİN AZİZLİĞİ
Muhafazakar Parti, 2010 yılında da birinci parti olmuştu. 10.7 milyon oy almıştı ve 307 sandalyesi vardı. Bu seçimlerde 11.3 milyon oy aldı ve 331 sandalye kazandı. İşçi Partisi 2010 yılında 8.6 milyon oy aldı ve 258 sandalye ile parlamentodaydı. Bu seçimde ise oylarını 700 bin arttırmasına rağmen sandalye sayısı 232’ye düştü. Dar bölge seçim sisteminden dolayı, bir çok bölgede ikinci oldu ve bu işe yaramadı. UKİP, 2010 yılında 900 bin oy aldı ve bu seçimlerde ise 3.9 milyon oy aldı ve sadece 1 milletvekili çıkardı. İskoçya Ulusal Partisi (SNP) 2010 yılında 490 bin oyla 6 milletvekili çıkartırken, bu seçimlerde 1.5 milyon oyla 56 milletvekili çıkardı.
Oyların dağılımına ve kazanılan milletvekili sayısına baktığımızda SNP ortalama 25 bin oyla bir milletvekili çıkardı. Liberal Demokrat Parti ortalama 30 bin oyla bir milletvekili çıkardı. Muhafazakar Parti ortalama 34 bin oyla bir milletvekili çıkardı. İşçi Partisi ortalama 40 bin oyla bir milletvekili çıkardı. Yeşiller 1.15 milyon oyla bir milletvekili çıkardı ve UKİP 3.9 milyon oyla bir milletvekili kazandı. Yani Avam Kaması’nda, 25 bin oyla milletvekili olan da var, 3.9 milyon oyla da.
Seçim sisteminin değişmesini isteyen bir çok küçük parti, buna itiraz etmeye ve bu konuda bir referanduma gitme çağrıları yapıyor.

ÖNCEKİ HABER

Merkel Moskova'da: Hatalarımız milyonların ölümüne neden oldu

SONRAKİ HABER

Baltimore'un isyanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa