08 Mayıs 2015 00:44

22 vagonlu ‘Emek Treni’

İstanbul Sarıyer’de bulunan Tuncay Artun İMKB Doğanevler İlkokulu 4/D sınıfı öğrencileri, 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma maden faciasından etkilenerek Emek Treni isimli bir proje hazırladı.

Paylaş

Tolga Alp TURGUT
İstanbul

İstanbul Sarıyer’de bulunan Tuncay Artun İMKB Doğanevler İlkokulu 4/D sınıfı öğrencileri, 301 madencinin hayatını kaybettiği Soma maden faciasından etkilenerek Emek Treni isimli bir proje hazırladı. Emek ve çevre duyarlılığı kavramlarından yola çıkan öğrenciler, kendi hayatlarını hikayeleştirdi. Bir yıl süren çalışmaların sonunda yirmi iki hikayeden oluşan Emek Treni adlı öykü kitabı ortaya çıktı. Çocuklar yazdıkları kitabı madenlerde yaşamını yitiren işçilere adadı.  Öğrenciler, toplayacakları oyuncakları Somalı çocukları ziyaret ederek 22 Mayıs'ta kendi elleriyle teslim edecekler.

EMEK TRENİ İMZA TÖRENİ

Tuncay Artun İMKB Doğanevler İlkokulu 4/D sınıfı öğrencileri dün Emek Treni kitabının imza gününü gerçekleştirdi. Öğretmenler ve öğrenci velileri, okulun öğretmenler odasını şenlik alanına dönüştürdü. Veliler kendi evlerinde yaptıkları yemekleri getirirken, öğretmenler de odayı süsledi. 4/D sınıfının öğretmeni Nebat Bukrek, “Bol bol okuduk. Okudukça yazma girişimlerimiz arttı. Meğer o küçücük yüreklerin anlatacağı ne çok şey varmış. Öykülerimiz tamamlandığında gördük ki emek olan her yerde umut da var” dedi. Öğrencilerinin Soma felaketine karşı üzerlerine düşen sorumluluğun bilincinde olduklarını ifade eden Bukrek, “Sınıf olarak zorlu ama bir o kadar da coşkulu bir yolculuğa çıktık” dedi.

AYŞE HANIM’IN ALIN TERİ

“Ayşe Hanım’ın Alın Teri” öyküsünde kendi annesini anlatan  Muhammed Emin Küçükkaya’nın annesi, işyerinden izin alamadığı için imza törenine gelemedi. Muhammed’in öyküsünün sonu dikkat çekiciydi ve şöyle bitiyordu: “Ayşe Hanım söz işitmemek için daha dikkatli çalıştı. Hayat zordu. Yapılan haksızlıklara rağmen yılmadı. İşini yapı yoluna devam etti. Çocuklarını kimseye muhtaç etmedi”

AKILLI KÖPEK BONCUK

“Akıllı köpek boncuk” öyküsünün yazarı Ahmet Yiğit Dede,”Bu öyküyü hayvan sevgisi ile yazdım. Haberlerde hayvanlara kötü davranıldığını gördüm. İnsanların hayvanları sevmesi için bu konuyu seçtim. Köpekleri seviyorum. Hayvanların da emeği var. Hayvanlar doğayı güzelleştiriyor. Onlara zarar verirsek doğamız kötü olur” dedi.


PATLAMA

Ben dokuz yaşında bir çocuğum. Gözlerim, saçlarım kahverengi. Esmer tenli, orta boyluyum. Kitap okumayı çok seviyorum. Öğretmencilik en sevdiğim oyun. Biz üç kardeşiz. En küçükleriyim ben. Annem eskiden tekstil fabrikasında çalışıyormuş. Ablalarım doğduktan sonra bize bakmak için işi bırakmış. Ablalarım doğduktan sonra bize bakmak için işi bırakmış. Şimdi evhanımı. Annem çok çalışkandır. Üretmeden duramaz. Yaptığı el işleriyle geçinmemize destek oluyor.
 Babam madenciydi. O da çok çalışkandı, mertti, dürüsttü, sözünün eriydi. Babam bizleri çok severdi. Çok çalıştığı için sadece bir gün tatil yapabiliyordu. O günü de mutlaka bizimle geçiriyordu. Hava güzelse bizi bir yerlere götürür, hava kötüyse evde bizimle oyun oynardı.
Evimiz oldukça eskiydi. Babam bahçemizin yan tarafına yeni bir ev yaptıracak, yeni yapılan evimiz kocaman olacaktı. Ablalarımla ayrı odalarımız olacaktı. Ayrı odalarda hepimizin ayrı yatağı, çalışma masası, güzel dolapları olacaktı. Babama söylemiştim. Benim odam pembe olacaktı, pespembe...
O gün okuldan geldiğimizde annem bizi kapıda karşılamadı. Günümüzün nasıl geçtiğini sormadı. Bizi öpmedi.
Kapı açıktı. Babaannem ve halamlar evdeydi. Onları görünce çok sevindim. Hemen yanlarına koştum. Ama onlar çok üzgündü. Onları hiç böyle görmemiştim. Ağlıyorlardı. Herkesin gözü televizyondaydı. Bir patlama olayı gösteriliyordu. Gözlerim annemi aradı. Annem odaya geçmiş ağlıyor, bir taraftan da başörtüsünü bağlıyordu. Ona sarılmak istedim; ama annem buz gibi olmuştu. Donmuştu sanki. Hemen içeri koşup babaanneme ne olduğunu sordum. Babaannem de ağlamaya başladı.
Haberlerdeki patlama babamın çalıştığı maden ocağında meydana gelmişti. Kimseden haber alınamıyordu. Kimsenin canlı çıkamayacağını söylüyordu muhabir.
Canlı çıkamadı babam. Bir daha eve gelmedi, bir daha bizimle oynamadı. Bir daha “Baba!” diye kimseye seslenemedim. Yeni evimiz de olmadı, pespembe odam da...
Seni çok seviyorum baba.
Öğrenci Meryem Betül Büyükyılmaz’ın kitapta yer alan ‘Patlama’ isimli öyküsü.

ÖNCEKİ HABER

Uçan Süpürge ‘tescil’ istemeyecek

SONRAKİ HABER

Burundi’de isyan büyüyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa