04 Mayıs 2015 04:01

Güneşli’de güneşli bir bayram sabahı

Paylaş

Devrim ACAROĞLU
İstanbul

Bu 1 Mayıs’ta bayramı, bayramın gerçek sahipleriyle birlikte kutlamak isteğine yenik düştüğümü gördüm. Niyet bu olunca, koca İstanbul’da sadece iki seçeneğim varmış gibi görünüyordu. Tuzla’daki kutlamaya katılıp ardından Gebze mitingine gitmek ya da Güneşli’de toplanıp Şirinevler’e yürümek. Yürüyüş daha cazip geldiğinden Güneşli’ye, nakış işçilerinin yanına gidecektim. Taksim kaçkını olduğum düşünülmesin, işçiler tabiatları gereği kutlamaya diğer sınıflardan daha erken başladıkları için Taksim’i zorlamaya (hobi olarak tabii) zaman kalabilecekti. TOMA’lar, gaz bombaları bir yere kaçmıyordu sonuçta. 

Velhasılı Beşiktaş’taki evimden kalkıp Güneşli’ye gitmem gerekiyordu. Tek kişilik bir plan yapmış değilim bu arada. ‘92’ senesi 1 Şubat gecesi Sarıyer varoşlarında duvarlara “şan olsun”, “yaşasın” gibi kutlama mesajları yazmalarına kızan emniyet tarafından üç gün misafir edilen üç liseli yıllar sonra biraraya gelecekti. Ekibi topluyorduk anlayacağınız, eski günlerdeki gibi. Görüşmediğimiz senelerde kalp krizi geçirmeyi başarmış ve hâlâ tek damarı tıkalı olan Evrim’e doktor gazı yasakladığından Emin’le benim lojistiğimizi sağlayarak emek mücadelesine nacizane bir katkıda bulunacaktı kendisi. Evrim yönetimindeki 1 Mayıs minibüsümüzle Zincirlikuyu’da buluşacaktım. 

GİRİŞ DE ÇIKIŞ DA YASAK

Bu düşündüğümden zor oldu. Polisin Beşiktaş’a girişi engellemesini anlayabiliyorum. Ama bir vatandaşın Beşiktaş’tan çıkmasını neden engellersin… di mi! Herkesin gelmek istediği yerden uzaklaşmak da kolay olamıyordu. Sırt çantalarında cop, tabanca, gaz bombası, kelepçe vb muhimmat taşıyanlar kendilerinden olmayanların çantalarında gaz maskesi arıyordu. Toz maskesine de fitlerdi ama bende o da yoktu. Su mataramı maskeye benzeten polis gördüm. Gaz karşısında tamamen korunaksız olduğum konusunda ikna edilmeye ihtiyaçları vardı. Çantama bakan bakmayana devrediyor, bir de o deniyordu şansını. Aramalardan alnımın akıyla çıkıp Zincirlikuyu’ya düztabanlarıma kuvvet yürürken, “sokağa çıkma yasağı ilan etseler de karşılıklı rahatlasak” gibi düşüncelerden kendimi alamıyordum. Açık hava cezaevi olmak için aşırı büyük bir alana kurulmuştu şehr-i İstanbul, yanlış mıyım. 

Yeterince uzattım... Güneşli’yi zorlamakla kalmamış, varmıştık bile. “Biraz sıkışsak minibüse doluşur Şirinevler’e insan gibi gideriz” espirisini yapabileceğimiz miktarda işçi vardı henüz. Cürümlerime karşı mahçup olmamak için zaman kazanmak adına çay ısmarlama kozunu oynadım. Sanayi bölgelerinde çay hem ucuz hem de güzel olmak zorundadır. Keyfimiz tekrar yerine gelmişti. 

VE YÜRÜYÜŞ BAŞLADI...

Biz Bitlis tütünü ile Adıyaman tütününü yarıştıraduralım yürüyüş başlamıştı bile, zevahiri kurtaracak sayıya da ulaşılmıştı. Sayısal kuvvetinden değilse de kendi sahasında oynamanın meşruluğuyla yolu da kesmişti üstelik işçiler. Bütün polis teşkilatı Taksim’i zorladığından Şirinevler’e kadar yürüyebilecektik galiba. Ciddi ciddi Şirinevler’e yürüyorduk, inanamıyorum. Dolmuşa binsen 3 lira filan yazar, az yol değil. Üstelik işçi sınıfı yolu uzatmak için de elinden geleni yapıyordu. Kıvrım kıvrım dolanarak yol alıyor, bütün fabrikalara görünmeye çalışıyorduk. Bazılarının önünde durup işçileri aramıza katılmaya davet ediyorduk. Kortejimizde o fabrikalardan işçiler olduğunu ve arkadaşlarını katmak konusunda ısrarcı davrandıklarını tahmin ediyorum. Peçeteyle istek fabrika ismi gönderiliyor olabilirdi arkalardan öne. Yine ajitasyonlu bir fabrika konuşmasının ardından camdan dışarı çıkan bir işçi kitlemizi susturup yürekli bir 1 Mayıs konuşmasını sesini düşürerek “bizi zor durumda bırakmayın, gelemeyiz” sözleriyle bağladı. İşçi sınıfında darılmaca gücenmece yoktu, onu da bastık bağrımıza. 

GİDEREK KALABALIKLAŞIYORDUK

Araçların klaksonları sesimizi bastırıyordu zaman zaman, sınıf dışı katmanlar da desteğini esirgemiyordu yani. Fabrika camlarından sallanan ellerin bir kısmı yaradana sığınıp işi gücü bırakarak yanımıza geliyor olmalıydı çünkü giderek kalabalıklaşıyorduk. İşçi nizamıyla yürüyorduk, nizamsız yani. 19 Mayıs yürüyüşlerine özenenler gibi yürüsek bir kilometre olurduk ama o zaman da kalabalıklaşamazdık sanıyorum. Yürüyen oraya aitti ve parça ile bütün arasında bir doku uyuşmazlığı yoktu. 

İşçi sınıfının geleceği ile ilgili sadelikli temenniler mal istiflemek için kullandıkları kolilere yazılmıştı. Ön tarafında “Yaşasın 1 Mayıs” arkasında KOM yazan döviz vardı mesela. Nakış işçileri bölgenin en hareketli kesimiydi an itibariyle. Karahan Nakış, 1 Mayıs’ı grevde karşılamıştı. Sendika mendika yok, yasal bir grev de anlamayın. “Şunları şunları istiyoruz, alana kadar da çalışmıyoruz” diyor işçi, bilinen en delikanlı grev şakli yani. Bayram günü patron isteklerini kabul etmiş etmesine ama bizimkilerin içi soğumamış henüz. Anlatanın yalancısıyım ben tabii. Nakışın yanısıra tekstil ve inşaat işçileri de vardı mütevazı kortejimizde. En sık atılan ve bence olan bitenin en özlü ifadesi “Taksim yasaksa, varoşlar bizimdir” sloganıydı. Uyduranın aklına sağlık. 

9 KİLOMETRELİK YÜRÜYÜŞ

Eskort minibüsümüz bizi takip ededursun barajı prensipte aşmış, memleketi henüz kurtarmıştık ki Emin, “Müslümanlık yüzünden mi bu halde bu toplum” gibi tatsız bir konu açtı. Allah’tan az önümüzde açılan pankart cevabı yapıştırdı; “Mülk Allah’ın, emek işçinin. 1 Mayıs bizim.” Derdi veren dermanı da veriyordu işte.

Güneşli’nin ait olduğu İstanbul 3. Bölgeden Meclise gitmiş olan Levent Tüzel işçilerin bitmek bilmeyen fotoğraf çektirme isteklerinin hepsine olumlu yanıt veriyor, öyle olunca güçlükle yürüyordu. Anca selamlaşabildik kendisiyle. Selfi modası henüz buralara gelmemiş, telefonunu uzatan, “Bi fotoğrafmızı çeker misin” diyor eski usül. Tüzel demişken kortejimiz siyaset yapmak konusunda da utangaç davranmıyor, HDP’ye oy istemekten imtina etmiyordu. Haklarını büyütmek için grevin yetmeyeceğini neden bilmesin işçiler. 

2.5 saatlik yürüyüşün ardından varılan Şirinevler’de Emek Partisi üyelerinin çoğunluğunu oluşturduğu bir kalabalık karşılıyor Güneşli işçilerini. Akıllı telefonumuz 9 kilometre yürüdüğümüzü söylüyordu. Şirinevler Meydanına işçi kürsüsü kuruluyor bir çırpıda. İnşaat, liman, nakış işçilerinin temsilcileri, işçi vekil adayları kısa, özlü konuşmalar yapıyor. Çoğu 1 Mayıs’a ilk defa katılan işçilerin kutlaması hızını alamayıp Bakırköy’e yol alıyor. Sonrasında Beşiktaş cephesinden Taksim zorlanacak. 

Güneşli bölgesi ileri işçi kuşağının bizzat kendisinin düzenlediği bu yürüyüş 1 Mayıs kutlamasında görmeyi umacağınız her göstergeye sahipti; ileri işçi, işçi komitesi, grev, sanayi havzası, sınıf partisi, sınıf siyaseti, dayanışma... 1 Mayıs her şeyden önce yarınla ilgili anlamlı bir hazırlığın adıysa, işçi sınıfının tarihsel rolü Taksim’i zorlamaktan fazlasıysa, işçinin işçiyi örgütlediği bu deneyim “300 kişilik katılım”dan fazlasını anlatıyor.

ÖNCEKİ HABER

Nakış işçileri: Biz her yıl 1 Mayıs’ta grevde olacağız

SONRAKİ HABER

Dolar yeni haftaya 2.71, avro 3.04 liranın üzerinde başladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa