04 Ağustos 2011 09:44

19 yaşında bir genç, işçi sınıfının genç neferi!

İşçi kardeşlerim merhaba!24 Mayıs sabahı işe başlayacaktım. Sabah erkenden kalktım, bir yandan kahvaltı yapıyorum, bir yandan düşünüyorum acaba beni hangi bölüme verecekler? Neyse servise bindim, fabrikaya geldik. Fabrikaya girdim biri geldi karşıma, bantların şefiymiş. "İşe yeni mi başlayacaksın?" dedi. Ben de "Evet"

19 yaşında bir genç, işçi sınıfının genç neferi!
Paylaş

İşçi kardeşlerim merhaba!

24 Mayıs sabahı işe başlayacaktım. Sabah erkenden kalktım, bir yandan kahvaltı yapıyorum, bir yandan düşünüyorum acaba beni hangi bölüme verecekler? Neyse servise bindim, fabrikaya geldik. Fabrikaya girdim biri geldi karşıma, bantların şefiymiş. "İşe yeni mi başlayacaksın?" dedi. Ben de "Evet" dedim, elinde bir dosya, kayıt etti beni. Sonra bana "Bura fabrika, öyle elin arkada elin cepte gezilecek yer değil. Adam gibi çalışacaksan işe başlatayım" dedi. Bende "Tabi doğru düzgün çalışacağım" dedim. Bana "iyi biraz kalıplısın seni sac, ızgara, boru yapan emaye bölümü var oraya vereyim. İyi işe yararsın" dedi. Ben de "Yok belim sakat çalışamam" dedim. Sonra bana iyi o zaman boyahaneye vereyim de orada çalış dedi. Ben yine bir yalan söyledim, astımım var nefes darlığım var dedim. Benim amacım montaj bölümünde çalışmaktı. Bu arada tabi şef beni küçümseyerek "iyi özürlüymüşsün ne işe yarayacaksan" dedi. Beni montaj bölümüne, fırın yapan banda verdi. Çalışmaya başladım. Hiç durmuyorum. İşe başlamışım, heyecanlıyım, koşturup duruyorum.  Usta bağırıyor, çağırıyor, küfrediyor, hakaret ediyor sonunda benim sinirlerim tepeme çıktı. Bir yandan işi yapıyorum bir yandan da banttakilerle tanışıyorum. Bana hoş geldin diyorlar. "Nerden buldun burayı? "Kumtel cehennemi dışında başka fabrika yok muydu?" diye sorular soruyorlar. Çalışma koşulları daha iyi olan işi daha az, daha hafif olan fabrikalara gitseydin diyorlar. Ben de işte "Her yer aynı. Patron cebini doldurma derdindedir. Hiçbir patron işçiyi düşünmez, ben inanmıyorum" diyorum. Onlar da, "doğrusun haklısın aslında. İşte ekmek parası, çocuk besliyoruz yapacağımız bir şey yok" diyorlar. Ben de, "öyle şey mi olur" diyorum kendi kendime. "Patronun cebini dolduran bizler değil miyiz? Çalışma koşullarını düzeltmek de bizim elimizde" diyorum.

Herkes düzgünce işini yapıyor. Usta, öyle eli cebinde millete bir şeyler diyor. Ben yanımdakine "Burada ustalar çalışmaz mı? Onlarda işçi değil mi? Aynı parayı almaz mı? Bunlar parayı hak ediyorlar mı?" diye sordum. İşçi abi de "Ne hak etmesi! İşte bunlara çıkarttığı mal başına artı pirim veriliyor. Bunların işi, eli cepte çalışanları yönetmek" dedi. Ben bu arada acayip sinirlenmiştim. Neyse mesai bitmeye az kala ben çalıştığım yeri temizliyordum. Süpürdüm tam çöpe dökecektim usta gördü bana bağırarak küfretti. Niye küfrettiğini sorduğumda usta, "Ulan ne olacak? Vidaları, malzemeleri çöpe atıyorsun" dedi. "Çabuk onları seç. Ondan sonra çöpü at" dedi. Ben de "tamam usta" dedim. Neyse dediğini yaptım, bu arada ustalara karşı acayip kinlenmeye devam ediyordum. Yanımdaki işçi, "Bana bak yeğenim. Burada bunlar her şeyi hesap ediyorlar. Çünkü bundan da artı pirim alıyor bu namussuzlar" dedi. Ben de "bunlar herkese böyle davranıyor hiç kimse bir şey diyemiyor mu?" sordum işçi abiye. "Genelde yok" dedi. Neden diye sorduğumda da "Çünkü ekmek parası, ev geçindirmek kolay değil" diye cevap verdi. "Böyle şey mi olur. Bir daha ki sefere ben de ona küfrederim, hakkı yok buna" dedim.

Mesai bitti. Servise bindim, eve geldim. O günkü yaşadığımı şöyle bir düşündüm "ulan ben nasıl küfür yedim. Ben de edeydim keşke" dedim kendi kendime. Aradan biraz geçti düşündüm. Ağabeyin dediği gibi ev geçindiriyor olsaydım ne yapacaktım. Aynen ben de susacaktım diğer işçiler gibi. Çünkü sendikanın, örgütlü bir gücün olmadığı bu işyerinde öyle davranmaya mecbur kalmıştı işçi ağabeyler.  

Aslında anlatacak daha çok şey var ama başımdan geçen bu olay sanırım çalışan birçok genç arkadaşımızın, işçinin başına gelmiştir.

Daha fazla uzatmadan lafı, biz işçiler sağcı, solcu, Türk, Kürt demeden bence birlik olmalıyız.  Emeğimizin karşılığını aldığımız, her şeyin işçilerden yana olduğu, herkesin eşit haklara sahip olduğu bir dünyada yaşamak bizim elimizde. Neden çalıştığımız yerde horlanalım, üç kuruş kazanacağız diye hakaretlere sessiz kalalım ki. Benim bu yaşadığımız sıkıntıyı yaşayan işçiler, birbirine düşman olmadan, birlik içinde mücadele edebilmeli, hakkını arayabilmelidir. Hala aynı iş yerinde çalışıyorum ve her gün bu fikrimin gerçekleşeceği günleri hayal ediyorum.

Kayseri'den bir işçi genç

ÖNCEKİ HABER

Sinema - Edebiyat ilişkisi

SONRAKİ HABER

Alo, alay mı ediyorsunuz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa