29 Nisan 2015 15:55

Anlatılan Senin Hikayendir

"Engelli çocuklar hakkında hiçbir şey bilmediğim halde sadece işsizlikten 4 ay boyunca o çocuklara baktım. Bütün psikolojim alt üst oldu." diye anlatıyor. "Bu çocuklara verilen tüm öğretmenler benim gibi bu alanda en ufak bir bilgisi olmayan çeşitli üniversitelerden mezun öğretmenlerdi." diyerek sözlerine nokta koyuyor Suat

Paylaş

Ömer Batın GÜL
 Esenyalı 
Gençlik Kültür Evi
İstanbul

Hergün karşılaşıyoruz onlarca liseliyle, hepsinin uğraşı tek bir sınav üzerine, hepsinin ağzında tek cümle; "iyi bir üniversite!"
Sonra üniversiteyi kazanıyor bu arkadaşlarımız, yine hergün karşılaşıyoruz birçok üniversiteliyle, hepsinin uğraşı onlarca vizeyle, hepsinin ağzında tek cümle; "güzel ve rahat bir iş!"
Peki Türkiye denilen memlekette bu milyonlarca liselinin ve üniversitelinin isteği olan güzel, rahat ve yaşamaya yetecek ücret alabileceği bir iş bulmak kaçımıza 'nasip' olacak acaba. Bugün Türkiye'de üniversite mezunları içinde işsizlik oranı % 26. Yani 4 genç üniversite mezunu arkadaşımızdan 1 tanesi işsiz! Yıllarca kafa patlatacaksın, sıralarda çürüyeceksin, sınavlarda psikolojini feda edeceksin sonucu ne olacak; koca bir hiç! 

SADECE BİR RAKAM DEĞİL

Ben de lafını ettiğimiz bu gerçeği gözler önüne sermek için mahallemden bir arkadaşımı çağırdım. Hem sohbet edeyim hem de istatistiklerin yansıttığı soğuk rakamların gerçekte karşılığını bulduğu arkadaşımın düşüncelerini dergimizin sayfalarına yansıtayım dedim.
Arkadaşımın ismi Suat. Suat Vanlı. Van'dan göçüp gelmiş ailesiyle beraber buralara. Daima okumak istiyormuş ama erken yaşta babasını kaybetmiş. Kardeşleri ve annesiyle beraber düşmüşler geçim derdine. Küçük yaşta başlamış su satmaya, pazarlarda limon satmaya. Abileri de inşaatlarda çalışıyormuş. Sonra o da abilerinin yanına inşaatlara gitmeye başlamış. Tabi aynı zamanda okuluna da devam ediyor. "Daima okumak oldu içimde, rahatça yaşayabileceğim ve rahat çalışabildiğim bir iş istedim. Aslında en çok da hukuk istiyordum." diyor.

HUKUK OLMADI SOSYOLOJİ VERELİM

İstanbul'da dershaneye başlamış. Ara ara da inşaatlara gidiyormuş gene bu sürede. Ailecek çalışıyorlarmış zaten. Hem iş hem de sınav yürümüyor tabi. İstanbul'da çok çalışmasına rağmen kazanamıyor sınavı Suat. "Ondan sonra İzmir'e gittim" diye devam ediyor sözlerine, "İzmir'de sadece ders çalışacaktım. Hedeflediğim bölümü tutturmak için kafamı hep derslerime verdim." Bütün sene çalışıyor ve sonunda hukuk olmasa da yine sevdiği bir bölüm olan sosyolojiyi kazanıyor Sakarya'da. YÖK'ün bu ülkede uygulamalarından sonra hepimiz biliyoruz ki sosyoloji, felsefe, tarih, arkeoloji gibi bölümler bu ülkenin değerli insanlarını yetiştiren bölümlerden çok, işsiz yetiştiren bölümler oldu. Neden peki? Çünkü YÖK'e göre öğrencinin böyle bölümlerde okumasına gerek yok. İşçi olsun, daha çok para kazandırıyor ne de olsa patrona! Aman ha, yarın böyle bölümlerden mezun olanlar hak-hukuk diyerek dikiliyor karşılarına ne de olsa!

Neyse Suat arkadaşımız yerleşiyor Sakarya'ya. "Kiralar bizlere çok pahalıydı. Evlerde cezaevi uygulamaları kol geziyordu. Hiçbir kız arkadaşınız eve gelmeyecek. Evde 3-5 arkadaş toplanmayacaksınız gibi birçok kural söylenip, tembihlenip çok yüksek fiyata öyle veriliyordu evler." diye devam ediyor. Burada da bin bir zorluklarla yine ara işler yaparak okulunu tamamlıyor Suat ve sonunda bitiriyor üniversiteyi. En büyük hayali gerçek oluyor. Artık 2. hayalde sıra. O da iş bulmak!

İNŞAATLA BAŞLADI İNŞAATLA SÜRÜYOR

Arıyor arıyor her yeri iş yok. Birgün öyle, bir hafta böyle, 1 ay şöyle derken... Yok işte. Alanında iş bulmasının imkansız olduğunu anlıyor. Ücretli öğretmenlik yapmaya başlıyor. Alanında eğitim görmediği halde sadece üniversite okuduğu için ilçe Milli Eğitim Müdürü onu arayıp engelli çocuklara öğretmenlik yapmasını istiyor. "Engelli çocuklar hakkında hiçbir şey bilmediğim halde sadece işsizlikten 4 ay boyunca o çocuklara baktım. Bütün psikolojim alt üst oldu." diye anlatıyor. "Bu çocuklara verilen tüm öğretmenler benim gibi bu alanda en ufak bir bilgisi olmayan çeşitli üniversitelerden mezun öğretmenlerdi." diyerek sözlerine nokta koyuyor Suat. En sonunda her şeye lanet edip bırakıyor tümden. Giriyor çocukluk mesleği olan inşaatlara. Şu anda halen inşaatlarda çalışıyor.
İşte ülkemizdeki üniversite gerçeği. İnşaatlarda ve yoksulluk içinde başlayan bir hayat durmadan ders çalışarak, hayallerine ulaşmaya gayret ederek geçiyor. Ve en sonunda bu düzenin Suat'a dayattığı yine inşaatlar oluyor. Anlatılan hikaye sadece Suat'ın değil. İsmini değiştirirsen Türkiye'deki milyonlarca üniversite mezununun kaderi olduğunu göreceksin. Belki de senin kaderin olacak. Bu yüzden bize dayattıkları kaderi yırtıp atmak için geleceğimiz için mücadeleye girelim. Geleceğimizi patronların ellerine teslim etmeyelim!

ÖNCEKİ HABER

Kendim için, Geleceğim için 1 Mayıs'a!

SONRAKİ HABER

100 yıl geriden ne kadar ilerideyiz?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...