Denizlerle aynı safta olmak...

Hilmi MIYNAT 
Pamukkale Üniversitesi
Denizli

Anavatan Partisi'nden de iki dönem Denizli milletvekilliği yapmış olan Hasan Korkmazcan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan'ın idamlarının 10 Mart 1972 tarihinde tartışıldığı 58. birleşimde Demokratik Parti milletvekili olarak Meclis'te yer almış ve idamlar için ise 'evet' oyu kullanmıştı. Dönemin katilleri listesinde imzalı kaydı bulunan Korkmazcan Vatan Partisi'nden Denizli 1. Sıra milletvekili adayı. Bilindiği üzere İşçi Partisi, adını Vatan Partisi olarak değiştirdi. Artık daha milliyetçi, daha katil! Nerede emekli özel harekatçı, eski JİTEM, MİT üyesi varsa kadrosuna katarak faşist ordusunu güçlendirdi. Yusuf, Hüseyin, Deniz'in katillerinden birinin de yönetim kadrosunda olması gayet normal karşılanabilir. Fakat anormal olan Hasan Korkmazcan'ın verdiği bir röportajda "O dönemde Denizlerin duruşu neyse, bugün benim duruşum odur. O gün siyasi tuzakların farkında değildik. Şimdi Denizlerle aynı saftayım" cümlelerini kurabilme durumudur.

AYNI SAFTA OLMAK BİR HAYAL DÜNYASI ÜRÜNÜ

"Artık dünya değişti. Geçmişte yapılan artık geride kaldı" diyor Hasan Korkmazcan. Bu cümleden bir özür anlamı mı çıkarmalıyız? Daha çok, geçmişi unutun, zaten dünya da değişti Sovyetler de yıkıldı boşverin idamları da şimdi benim milletvekili olma ihtimalimi tartışın gibi bir anlam çıkıyor. "Geçmişte sağ-sol olarak kurulan bir tuzak vardı. Biz o tuzağa düştük. O gün Denizlerin duruşu neyse benim bugün duruşum odur" cümlelerinden ne anlamak gerekir? Tayyip Erdoğan'ın Ergenekon sanıklarını serbest bırakırken Cemaat'in tuzağına düştük savunmasıyla topu güncelin düşmanlarına atmasıyla paralel görünse de ufak bir fark  vardır ve o da şudur; Erdoğan'ın açıklamasında en azından bir hata vardır, Korkmazcan'ın sorumlu tuttuğu bir özne soyuttur, hatta yoktur. Öte yandan bu kadar kolay mıdır Denizlerle aynı safta olmak? Artık Denizlerle aynı saftayım derken nasıl bir hayal dünyası içindedir acaba? Alkışlar, konfetiler 'Evet plaketini verin arkadaşın' artık aynı saftaymış, tebrikler!
Hasan Korkmazcan'ın popülist yaklaşımını başka bir sorun üzerinden örneklemenin doğru olacağını düşüyorum. Günümüz koşullarında Kürt meselesine dair film yapmak ve yayınlatmak 90'lara göre daha kolaydır. Çünkü Kürt Meselesi tartışılır olabilmiş ve meşruiyet kazanmıştır. Bir meseleye sahip çıkmak, dönemin zorlu koşullarında sesini yükseltebilme cesaretini gösterebilmektir. Yusuf, Hüseyin, Deniz içinse bu zorlu koşullar 68-70li yıllardır. Aynı safta olmak, Denizlerin Türkiye genelinde popülerlik kazandığı, ulusal kanallarda dizilerinin yayınlandığı bir dönemde 'Ben de onların mücadelesindeyim, onlarla aynı yoldayım' açıklamasını yaparak, 68 hareketinin bağımsızlık ve halkların kardeşliği temelindeki mücadelesini magazin haberlerine meze yapmak değildir. Kaldı ki Korkmazcan idamlara sessiz kalmamış, bizzat asılmaları için 'evet' oyu kullanmıştır. 

"YAŞASIN HALKLARIN DÜŞMANLIĞI"

Deniz Gezmiş son sözlerinde "Yaşasın Türk ve Kürt halklarının bağımsızlık mücadelesi" ibarelerini kullanmıştır. Oysa Vatan Partisi her platformda "Yaşasın halkların düşmanlığı" diyerek şovenist propagandalarını haykırmakta, halkların mücadelesini bölmek için özel gayret göstermektedir. 6 Mayıs 1972'nin yıldönümüne yaklaşırken popülizm'in yaygınlık gösterdiği bu günlerde Hasan Korkmazcan ve benzeri samimiyetsizlerin teşhiri ayrıca önem taşımaktadır. 6 Mayıs bizim açımızdan, Deniz'lerin mücadelesini günümüz mücadelesiyle birleştirmenin günü olması dışında, şovenizmle mücadele için de özel bir öneme sahiptir. Bugün için Deniz'lerle anı safta olmak; bir halkın öldüğünü, bir halkın yaşadığını kanıtlamaya çalıştığı siyasal bir atmosferde her iki halkın taleplerine kardeşçe sahip çıkmak, halkların talepleriyle halklarla aynı safta yer almaktır.