25 Nisan 2015 01:03

Molada iki bardak çaya sığanlar

Paylaş

Türk Metal üyesi işçi
İstanbul

“Şeker ver, şeker” diyerek başlayan bir konuşma işçler arasında nerelere kadar gidebilir ki.  Basit bir şeker isteme, çünkü çay saati. Çaya şekerler konurken İstanbul’un koca bir şantiye alanına döndüğünden bahsederken, her yerin rezidans olduğunu söyleyen arkadaşımız Gebze’de evlerin 70 bin lira civarında olduğunu anlatmaya başlıyor. Gebze Cezaevini geçince keseye uygun (işçinin kesesi de kalmadı yaa) evler bulunabildiğinden bahsediyor. Rezidanslarda işçilerin oturamayacağından bahsederken, gülüyoruz. Biz de işçiyiz....
Kirazpınar Mahallesi’ne gelin diyor, bizi gülerek dinleyen arkadaş oraya rezidanslar yapılmadan... İşçiyi emekçiyi İstanbul’da istemiyorlar. Kentsel dönüşüm dedikleri şey fakiri at, zengini yerleştir.
Kadın işçilerden biri sözü alıyor hemen, onun da derdi karın doyurmak.” Adamlar o kadar lüks evler yapıyorlar ki, ona göre etrafındaki yaşam alanlarının da değişeceğini bakkalların, küçük marketlerin değişeceğini, işçilerin aldığı asgari ücretle ya da 1000 lira emekli maaşıyla mı yaşayacak “ derken itirazlar yükseliyor.
“Evlerini verdiler yerine yenisini alacaklar”diye. Kadın arkadaşın itirazı farklı noktadan “Evin kapısını mı yiyecekler duvarlarını mı?”
-  Kiraya versinler 2000 liraya Gebze’ye gitsinler.
- “Hiç mi vicdan yok sizde?” diye kızıyor diğer arkadaş asgari ücret 900, 2000 kira mı olurmuş diye. Gülüyoruz ama bir taraftan da gözlerimiz birbirimizde. Ağlanacak halimize gülüyoruz.
- Sanki gariban mı oturacak, zenginler gelecek, niye vicdanı sızlasın ki. Nasıl olsa biz olmayacağız. Zengin zaten zengin.
Bu arada cılız bir ses patronlar işçilerin oturacağı konutları yapsın diyor. Ama masada oturan hiç kimse dikkate bile almıyor. Ben hatırlıyorum daha önce “işçi lojmanları” diye konutlar vardı. Şimdi hatırlayan var mı bilmem. Öyle dalmış çayımızı yudumlarken konu dönüp dolaşıp 1 Mayıs’a geliyor.
Sanki birden aklına gelmiş gibi arkadaşlarımızdan biri “1 Mayıs için daha bir şey demediler ya” derken sanki konunun açılmasını bekleyen arkadaşımız, “Hak-İş Konya’ya gidiyor”, derken sözünü bitiremeden diğeri, “Türk-İş de Zonguldak diyor ama bir netlik yok” derken , “Bunlar ne yapmaya çalışıyor” demeyi de ihmal etmiyor.
- Ne zaman netleşecek ayın 24’ü olmuş, son iki günde mi haber verecekler?
- Taksim diyor bir diğeri, Taksim’e sadece çelenk koyacaklar.
“Kazlıçesme var diye söze başlıyor” arkadaşlarımızdan biri, konuşmalar burada hararetleniyor.
Buradan sonrasını olduğu gibi aktarmak istiyoruz. Zeynel işçi olduğunun farkında değilmiş gibi başlıyor.
Zeynel: Ne güzel açık alanlar var Kazlıçesme, Maltepe var gitsinler orada kutlasınlar. Niye oraya gidince ne oluyor? Tabii orada cam çerçeve yok değil mi aşağıya indirecek, ortalığı karıştıracak yer yok değil mi?! Maltepe’ye gitsinler bomboş alan, koskocaman yer....
O ana kadar suskunluğunu koruyan Abidin başlıyor:
“Şimdi ben sana bir şey söyleyeceğim Cumhurbaşkanına iğne mi battı da, koca Cumhurbaşkanlığı köşkünü bıraktılar kaçak saray yaptı.”
Zeynel: Neresi kaçak nereden biliyorsun yaa...
Abidin: Oturacak yer bulamıyorlar gelsin benim benim kucağıma otursun. Zorla adamı söyletiyorsunuz.
Aliye: Cam çerçeve indiren kimdir onlar yaa?
Abidin, Hasan’a dönerek soruyor:
“Kaç kere cam çerçeve indirdin, dinine imanına söyle indireni gördün mü, belki üç, beş tane kendini bilmez vardır. Kendimi bildim bileli giderim 1 Mayıs’a taş atmayı bırak, tükürmedim bile. Bu masada oturan hiç bir arkadaşım da kırmadı. İşçiler kırmaz!”
Aliye: Peki 2010, 2011, 2012. 1 Mayıslarında Taksim açıktı gayet güzel kutladık güle oynaya kimin camı çerçevesi kırıldı. 2010’da binlerce insan vardı, kimsenin burnu bile kanamadı,çünkü polis yoktu.
Zeynel: O yıllarda olmadı çünkü o binlerce kişinin içine biz sivil polisleri gönderdik. Binlerce vardı yarısı polisti onların..
Aliye: Siz kimsiniz? Benim bildiğim kadarıyla sen işçisin.
Aliye gülmeye başlıyor bir yandan da “Onlar da öğrendi 1 Mayıs’a gelmeyi desene” diye. Merak ettiğim bir şey var bunca etkinliğe gelirler, mitinge giderler iki kelimede mi girmiyor kulaklarına?
Zeynel:  İşinin gereği duymuyor dinlemiyor bile görevi neyse onu yapıyor.
Aliye: Şimdi sen bu seçimde de (Zeynel’e soruyor) AKP’ye mi oy vereceksin?
Zeynel: Evet.
Aliye: Hırsız ama bizden olsun mu diyorsun, o senden değil sen işçisin!
Zeynel:  Diğerlerinden daha iyi çalıyor hem de hizmet veriyor soğukkanlılığına hayranız bir taraftan da.
Aliye 2010-11-12 1 Mayıslarına takılmış ısrarla soruyor. Hâlâ güle oynaya kutlanan  1 Mayıs’ta, polis saldırmadığı sürece bir şey olmuyor diye ısrarını sürdürürken bir taraftan 2013’de Türk Metal gibi bir sendikaya bile saldırdığını bolca gaz yediklerini, ellerindeki Türk bayraklarının da yeterli olmadığından bahsediyor .
Zeynel ısrarlı “Türk Metal bir yaramazlık yapmıştır, polise saldırmıştır” diye.
2013, AKP iktidarı işçilerin birliğinden ve yan yana duran tüm emekçi halktan çekindiği için Taksim’i yasakladığı tarih. Abidin daha fazla suskunluğunu sürdürmeden başlıyor konuşmaya:
“Biber gazı yedik bol bol, 2013’te Taksim’e gidemedik zaten Beşiktaş’ta kaldık ondan sonra da Türk Metal bir daha Taksim lafı etmedi zaten. Orada herkese gaz attılar. 2013’te talimat verildi kimse girmeyecek diye. Taksim’e girilecek bütün yolları kapattılar. Tayyip Erdoğan’ın direkt talimatı.”
Gülüyoruz yine ama bu sefer gergin bir gülüş bu. Sessizlik hakim oluyor bir anda. Sessizliği bozan yine sorulan bir soru “Kaç kere 1 Mayıs’a gittin, 25 senelik işçisin?”
Zeynel: “Resmi tatil olduğundan beri mangala giderim ben” diyor bir taraftan da nasıl cam çerçeve indirildiğini anlatmaya çalışıyor. “Adam aldı eline çekici bankaya vuruyor”, adamın biri soruyor “Sen ne yapıyorsun?” diye, “Eylem yapıyorum” diyor. Elinde çekiç olan adam bana bir vurdu “Sen nasıl eylem yapıyorsun lan” dedi.
Aliye dayanamıyor, “Yanında mıydın o adamın sen? Televizyonda seyrettiklerini anlatıyorsun. Hiç bir 1 Mayıs’a gitmedim demedin mi biraz önce? Samanyoluyla, Kanal 7 orada izlediklerini anlatıyorsun. Geleceksin, gelsen bunları söylemezsin, gerçeğini göreceksin” diyor.
Hasan alıyor sözü: “Gerçek işçi 1 Mayıs’ta olay çıkarmaz, onlar provokatörler genelde de sivil polisler.”
AKP’ye oy verecek arkadaş ısrarlı: “Güvenliğinizi sağlayın her yerde yapın, siz polis varken camı çerçeveyi indirin, polis yokken kim bilir neler yaparsınız.”
Hep bir ağızdan anlaşmış gibiyiz “Biz niye engel oluyoruz devlet olsun. Her alanı rahat bırakacak, polisi de halkın güvenliği için kullanacak.”
“Hay senin camına çerçevene” derken 10 dakika mola bitiveriyor son sözü de yine Hasan söylüyor “Polis olmasın hiçbir olay olmaz!”
Tezgahlarımıza dönerken ikili tartışmalar hâlâ devam ediyordu.

ÖNCEKİ HABER

Açık cezaevi: KADOSAN

SONRAKİ HABER

Metal işçileri: İşçi ayağa kalkmasa patronlar iyice azıtır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa