22 Nisan 2015 00:57

Soykırımdan Dersim’e Roboski’ye…

İttihat ve Terakki’nin 1915’lerde programlaştırdığı Türk milliyetçiliği ekonomi politiği, cumhuriyetle kalıcılaştı. ‘Tek dil, tek millet ve tek kimlik’ zihniyeti gereği Türk kimliğini hakim kılmak ve ‘öteki’ni tasfiye etmek politikası aynen icra edile geldi…

Paylaş

DOSYA: 1915-2015 Soykırım
Hazırlayan: Nevzat ONARAN

‘MÜSLÜMAN MALI TASFİYE EDİLMEDİ’

Tasfiyenin sadece Ermeni ve Rum malı için geçerli olduğu resmen açıklandı. Eski Maliye Vekili ve Muvazenei Maliye Encümen Reisi Hasan Fehmi, 3 Nisan 1340 (1924) tarihinde gizli celsede net konuştu:
“Binaenaleyh Rumları, Ermenileri bu Tekâlif-i Milliye mazbatalarının bedellerinden müstefit etmemek (faydalanmaması) için bir çare düşünüldü. Fakat bunu açık olarak Rum ve Ermeni diyemezdik. Muhtelif şekiller ve formüller yazıldı… Size sorarım arkadaşlar; bahusus Musa Kâzım Efendiye sorarım. Tek bir Müslüman emvalini hangi hükümet, hangi memur tasfiye etti. Maksat, siyasi zümre altında bu iki unsuru saklamaktır. Bittabi yine firar ve tagayyüp eden eşhasdan maksat ne ise onların emvali metrûkeleri denildi. Onların emlâki tasfiyeye tabi idi.”1

HARP, TRANSFERİ HIZLANDIRDI

Devlet icraatı olarak mülkiyet transferi ve tapulama işleminin yapıldığı 1915 ve sonrası, harbin transferi hızlandırdığı, iktisadi Türkçülüğü güçlendirdiği ve piyasayı Türkleştirdiği yıllar olarak değerlendirildi. 
Harbin mülkiyet ve sermaye transferini hızlandırdığı2 İttihat ve Terakki’den Dr. Nâzım3 ile Berlin’e kaçan Talât4 tarafından da ifade edilmiştir. 

Yakın dönem tarihçilerinden Sina Akşin5 “İktisadi Türkçülük yeşerdi” derken, Zafer Toprak6 da “Savaşla piyasasın millileştiği” tespitinde bulundu.

1924 yılı başında İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası yaptığı araştırmayla7 da, 1915 sonrası umumi harp ve milli mücadeleyle yaratılan imkâna dikkat çekti. 

TÜRK SERMAYE BİRİKİMİ

Osmanlı sisteminde Saray’dan yapılan işbölümü sonucunda 20. yüzyılın başına gelindiğinde ekonominin hâkim unsuru Hıristiyanlar yani milleten Rum ve Ermenilerdi. Osmanlı’ya hâkim unsur ifade edildiği biçimiyle milleti hâkime Müslüman-Türk’ün ekonomide etkinliği sınırlıydı.

Hıristiyanların ekonomide hâkim olması, çok uyanık veya işbirlikçi olmalarıyla açıklanamaz, sistemi kurgulayan Osmanlı Sarayıydı. Elbette o dönemde uyanık ya da işbirlikçi Müslüman-Türkler de vardı.
İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasının araştırmasına göre, 1880’lerde 31 sektörün 27’sine gayri Türk ve 4’üne Türk hâkimdi.8

1914-1915’lerde de Osmanlı sanayi sermayesinin dağılımında, Müslüman-Türk’ün yüzde 15 olan payı, Rumlarda yüzde 50 ve Ermenilerde yüzde 20’ydi.9

Bir başka araştırmaya göre, 1912 yılında iç ticaretle ilgili işyerlerinin yüzde 15’i, imalathanelerin yüzde 11’i ve serbest meslek sahibinin yüzde 14’ü Müslüman-Türk’tü.10 

Bu üç farklı kaynağın ortaya koyduğu sonuç, Müslüman-Türk sermayedarın payı biraz aşağı-yukarı sapmayla yüzde 15 civarında olup, geriye kalan yüzde 85’i de Hıristiyan ve Museviler ve yabancılarındı. Yüzde 85’lik payda ağırlık Rum ve Ermeni milletinindi.

1915’ler ve 1920’lerin ekonomi politiğiyle emvâli metruke kapsamına alınan fabrikaların, imalathanelerin, atölyelerin ve işyerlerin de Müslüman-Türk’e transferinin sağlanmasıyla sermayenin Türkleştirilmesi hızlandırıldı. Büyük olasılıkla 1930’lara gelindiğinde Türk-Müslüman sermayedarın payı yüzde 80’lere yükselmiş olmalı. 

Diğer bir deyişle Türk burjuvazisinin sermaye kaynağı, aynı sermayedar sınıf içinde birlikte var olduğu milleten Rumların, Ermenilerin ve diğerlerinin varlığıdır. Bu, Türk milliyetçiliği ekonomi politiğinin niteliğini daha iyi anlamamızı sağlayan bir durumdur. 

4. BÖLÜM: 1915-2015 DÖNEMİNDE NE OLDU?

A- 1915’TEN BUGÜNE DEVAMLILIK 

Zaman zaman Osmanlı ve Cumhuriyetin farklı iki rejim gibi sunumu olsa da, esasta bir değişiklik olmamıştır. Değişense, sultanlıkla halifeliğin ilgasıdır.

Aynı kadro ile aynı programa devam edilmiştir.

Türk milliyetçiliği ekonomi politiğinin var ettiği Cumhuriyet, demokrasiyle, iç barışla ve adaletle birlikte bugüne gelmediği için, Kürt ve Alevi kimliğinin yok sayılmasının siyasal sorunlarını yaşamaya devam ediyoruz.

1- KURUCU KADRO İTTİHATÇI

1919’lardan itibaren Müdafaai Hukukçu olan İttihatçılar, 1923’lerden sonra Kemalist oldu. 1915’ler ekonomi politiğini belirleyen ve uygulayan kadro, aynı zamanda 1920’lerde Türk Kurtuluş Savaşını sürdüren ve Cumhuriyeti kuran kadroydu. 

1919’da Samsun’a çıkmadan evvel “İttihat ve Terakki vatansever bir cemiyet idi…” diyen11 Mustafa Kemal, Büyük Millet Meclisi Reisiyken de 1915’lerden 1920’lere kadrosal devamlılığa dikkat çekti.12 
Bu konuda fikir birliği vardır. Yakın dönem tarihçileri Tarık Zafer Tunaya’ya13 ve Mete Tunçay’a14 ve Sina Akşin’e15 ve İttihatçı gazeteciler Hüseyin Cahit Yalçın ile Muhittin Birgen’e16 ve Teşkilât-ı Mahsusa’nın elemanlarından Eşref Kuşçubaşı’na17 ve İttihatçı Celal Bayar’a18 göre, 1915’in İttihatçısı 1919’da Müdafaai Hukukçu oldu ve 1923’te Cumhuriyeti kurdu. 

Kadrosal bu devamlılık sonucundadır ki, Türk milliyetçiliği ekonomi politiğinin programı daha da derinleştirilmiştir.

2- 1915 PROGRAMI HÂLÂ YÜRÜRLÜKTE

İttihat ve Terakki’nin 1915’lerde programlaştırdığı Türk milliyetçiliği ekonomi politiği, Cumhuriyet’le kalıcılaştı. Bunun içindir ki, Cumhuriyet, demokrasiyi ve adaleti teğet geçti.

Programın ekonomi cephesinde mülkiyetin ve sermayenin Türkleştirilmesine aynen devam edildi. Devlet gücüyle zorla alınan mülkler, dağıtıldı ve satıldı. Ardından mülkler yeni sahiplerine tapulandırıldı.19
Resmen kanunda yazılarak iskân politikası asimilasyon amacıyla ‘Türk’e göre ayarlandı. Bunun için ‘dil, kültür ve kan birliğini’ temin etmek amacıyla, ‘Türk ırkından olan ve olmayan’ ya da ‘anadili Türkçe olan ve olmayan’ ayrımına göre nüfus politikasını esas alan 14 Haziran 1934 tarih ve 2510 no’lu İskân Kanunu (madde 3, 7, 11 ve 12) yürürlüğe kondu. Türk Mühendislik Projesi’ne göre hazırlanan kanunun gerekçesinde ‘temdinle temsîl’ yani ‘medenileştirerek asimile etmek’ (ya da tersi, ‘asimile ederek medenileştirmek’) resmen yazıldı.20

‘Tek dil, tek millet ve tek kimlik’ zihniyeti gereği Türk kimliğini hâkim kılmak ve ‘öteki’ni tasfiye etmek politikası aynen icra edile geldi…

Programın asırlık pratiği: 1915’te Ermeni Soykırımı… Rum sürgünü ve mübadelesi… 1934’te Trakya Yahudilerin sürülmesi… 1938’de Dersim Kırımı… 1942’de Varlık Vergisi vurgunu… 1955’te 6-7 Eylül yağması… 1964’de İstanbul ve 1970’lerde İmroz Rumlarının kovulması… 1959-1968’de 12 bin köy adının değiştirilmesi… 1970’lerde Hıristiyan ve Musevi vakıf mallarına el konması… 1978’de Maraş katliamı… 1980’de 12 Eylül imhası… 1993’te Sivas yangını… 1990’larda köy boşaltması ve milyonlarca Kürtün sürülmesi… 2007’de Hrant Dink’in öldürülmesi… 2011’de Roboski’nin bombalanması… 1984’ten beri süren savaş…

Asırlık geçmiş, Türk milliyetçiliğin faşizmi içselleştirdiğinin pratiğidir…

Bunun içindir ki, her TC vatandaşına eşit gözle bakılmıyor.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının21 ve Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurumu raporunun22 ve AKP Hükümeti’nin vakıflardan sorumlu bakanı Mehmet Ali Şahin açıklamasının23 ortak noktası:
Milleten Türk ve dinen Sünni Müslüman olmayan Rumlar ile Hıristiyanlara ‘Türk olmayan yabancı’ denilmesidir! 

Demek ki, TC’nin hem ‘yabancı vatandaşı’ hem de ‘öz vatandaşı’ vardır! 

Bunun için demokrasi de adalet de sözde kalıyor!

B- 1915’TEN 2015’E SONUÇ

1915’ten 2015’e asırlık geçmiş, milleten Türk ve dinen Sünni Müslüman olmayanın demografik ve ekonomik yapıda nasıl imha edildiğinin pratiğidir.

1. SONUÇ: ANADOLU HIRİSTİYANTANLARDAN TEMİZLENDİ

1914’te Osmanlı’nın resmi sayımına göre, bugünkü TC sınırları içinde toplam 16 milyonluk nüfusta yüzde 20’ye yaklaşan Hıristiyan ve Musevi’nin payı24 bir asır sonrası 2015’te 77 milyonda tahminen binde 1. 
Osmanlı’nın 1914-1918 savaşında kaybı 3,5 milyon insan civarında olup, harici ve dâhili harp birlikte sürdürüldüğü için, bu kaybın yarıdan fazlası sivildir.25 

Nüfusta yaşanan bu kaybın ve 1923’deki mübadelenin sonunda, 1927’deki nüfus sayımına göre26 TC nüfus toplamı 13 milyon 648 bin ve bunun yaklaşık 380 bini yani yüzde 2,8’i de Hıristiyan ve Musevi idi. 
1914’te Hıristiyan ve Musevilerin yüzde 20 olan nüfus payı, 1927’de yüzde 2,8 ve 2015’de ise tahminen binde 1. Oysa 1927’deki nüfus payı korunabilmiş olsaydı, 77 milyonluk nüfusta Hıristiyan ve Musevi toplamı 2,1 milyonu aşacaktı, ama bugün tahmini rakamsa 100 bin.

Peki, 2 milyon Hıristiyan’a ve Musevi’ye ne oldu?

1915’deki yüzde 20 Hıristiyan ve Musevi nüfus payı, 2015’de neden binde 1’e indi?

Bu, imha ve asimilasyon politikalarıyla Anadolu’nun kadim halklarına ne yaşatıldığının özetidir. 
Türk-İslamcıların hoşgörü laf salatasıyla, yüzde 99’u Müslüman höykürmesi, aslında imhaya yapılan methiyedir... 

Ortadoğu’da, Balkanlar’da ve Kafkaslar’da tüm komşu ülkelerinin hiçbirinde ‘öteki’ nüfus, Türkiye’deki gibi hızla tasfiye edilmemiştir! 

Dün Hıristiyanları demografik ve ekonomik yapıdan tasfiye eden ekonomi politik, bugün milleten Kürtler ve dinen Aleviler üzerinde yoğunlaştırılıyor.

2. SONUÇ: MÜLKİYET TÜRKLEŞTİRİLDİ

Değinmiştim, mülkiyeti Türkleştirmenin 1’inci maddesi, devlet fiiliyle mülkün emvâli metruke haline getirilmesiydi. Bu sürecin 2’nci maddesi mülkün yağmalanması ve 3’üncü maddesi de, yeni sahipleri üzerine kaydının yapılmasıydı. Mülkiyetin Türkleştirilmesinde 2’nci ve 3’üncü maddeyle ilgili işlemler esas olarak 1920’ler sonrasında tamamlandı. 

Emvâli metruke kapsamına alınan bağın, bahçenin, evin, tarlanın, mağazaların, fabrikaların, imalathanelerin ve atölyelerin Müslüman-Türk’e transferiyle diğer bir deyişle yağmasıyla, 1914-1915’ler itibariyle, Osmanlı ekonomisinde Müslüman-Türk sermayedarının biraz sapmayla yüzde 15’lerde olan payının27 hızla artması sağlandı!

Böylesi sermaye birikim modeliyle var olan 1930’ların Türk-Müslüman ticaret sermayedarı, bugünün finans kapital oligarşisidir!

Türk sermaye birikimi yağmayla sağlandığı için sanayileşme tartışması bitmediği ve küresel bir marka üretilemediği gibi, 100 yıllık geçmişi olan şirket sayısı bir elin parmağını geçmiyor.

3. SONUÇ: SOYKIRIM… YÜZLEŞME VE TAZMİN 

Ermeni soykırımı ekonomi politiğini özetliyorum:

1- Ermeniler toprağından/yurdundan kopartıldı.

2- Ermenilerin malına/mülküne el konuldu.

3- Ermenilerin tarihi/kültürel varlığı yok edildi.

Asırlık tasfiye politikasını sürdüren devletin (ve toplumun da) yüzleşmesi bir zorunluluktur…

Ermeni (ve diğer milletten) her canın yaşadığının telafisi mümkün değildir!.. 

Ermeni (ve diğer milletten) her canın gasp edilen mülkünün her çeşit tazmini hakkıdır ve mümkündür!.. 


1 TBMM Gizli Celse Zabıtları, cilt: 4, 3 Nisan 1340 (1924) tarihli oturum, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul-1985, sf. 429.
2 Tanin gazetesi yorumu: “Bu harbin… bizim için birçok fena tarafları olduğu gibi birçok da iyilikleri olmuştur. … muharebe ile beraber bizi tazyike başlamış olan ihtiyacât ve bilhassa harbin milli gayeleri hakkında uyanan yeni bir idrak, aramızda teşebbüs fikirlerinin birdenbire uyanmasına ve müsait bir saha üzerinde sür’atle feyz ve inkişaf bulmasına sebeb olmuştur.” (Tanin gazetesi, 7 Mayıs 1917, sf. 1, aktaran, Zafer Toprak, Türkiye’de ‘Milli İktisat’ (1908-1918), Yurt Yayınları, 1. baskı, Ankara-1982, sf. 36.)
3 İttihat ve Terakki’nin önderlerinden Dr. Nâzım: “Şüphesiz harb memleketimizin hemen her tarafını zengin etmiş, fakat ahvâl-i fevkalâdenin bahşettiği servetin en büyük hissesi İzmir’e nasib olmuştur. Harb-ı Umumi’den sonra bizde başlayan iktisadi uyanıklığın asârını (eserlerini) İzmir’in hemen her tarafında görebiliriz.” (Tanin, 8 Kanunuevvel 1333 (8 Aralık 1917), sf. 2, aktaran, Zafer Toprak, age, sf. 411.)
4 Berlin’e kaçan Talât, orada anlatmaya başladı: “Her savaşta Türk olmayan unsurlar servet sahibi oluyor, vatandaşlar ise insanca kayıp verdikten başka yoksulluğa da düşüyorlardı. Bu bakımdan vatandaşları ticarete teşvik etmek ve kendilerine kolaylık göstermek gerekli görüldü.” (Talat Paşa’nın Anıları, Hazırlayan: Alpay Kabacalı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2. baskı, İstanbul-2003, sf. 41.)
5 Sina Akşin net yorumladı: “Savaş dönemi, bir Türk kapitalist sınıf geliştirmek Türkleri iktisadi faaliyetlere sokmak, şirketler, bankalar, kooperatifler örgütlemek demek olan, ‘iktisadi Türkçülüğün’ yeşerip serpildiği bir dönem oldu.” (Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi, 3. basım, İstanbul-2001, sf. 417.)
6 Zafer Toprak, millileştirmeyi Türkleştirme anlamında kullandı: “Savaş yıllarında piyasanın ‘millileştirilmesi’ amaçlanmış, kooperatifler aracılığıyla ticaretin yabancı ve gayrimüslim ellerden alınarak, Müslüman-Türk unsuruna devri öngörülmüştü.” (Zafer Toprak, age, sf. 21.)
7 İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası araştırması: Odanın 29 Ocak-22 Mart 1924 arasında 104 kişinin görüşü alınarak yapılan araştırmada Türkler’in iktisadi hayata bakışı değerlendirildi: 1- İstanbul’da Türk unsuru iktisadi hayata hakim değildi. Umumi harp sonrasında milli mücadelenin kazanılmasıyla Türkler iktisada yöneldi, milli iktisad oluşturuldu. İstanbul ağır hastadır, ama Türk’ün iktisadiyata hâkim olmasıyla iyileşecektir.  2- İktisadi hayata gayrimüslimler hâkimdi. Milli hakime Türkler, iktisadi meselelerle meşgul değildi. 3- Harbi umumide gayrimüslimlere karşı himaye edilen Türk unsuruna imkanlar yaratıldı. Milli mücadele, Türk iktisadının gelişmesini milli ülküler sahasına çekti. (Ticaret ve Sanayi Odasında Müteşekkil İstanbul Komisyonu Tarafından Tanzim Edilen rapor 29 Kanunusani-26 Teşrinisani 1340, Osmanlıca’dan çeviren: Aynur Karayılmazlar, Sadeleştiren: Doç. Dr. Ekrem Karayılmazlar, İstanbul Ticaret Odası Yayını, İstanbul-2006, sf. 17-21.)
8 1880’lerde 31 sektörün 27’sinde gayri Türkler: İstanbul Ticaret ve Sanayi Odasının 50’inci yılı nedeniyle 1932’de hazırlanan kitapta da, odanın kurulduğu 1880’lerle ilgili ekonominin sektörel analizinde ortaya çıkan sonuç şöyle aktarılmıştır: 31 sektörün 4’ünde Türk, 27’sinde gayri Türk hâkimdir. Değerlendirmede de, “bütün sanayi, iktisadi ve mali faaliyet gayri Türklerin inhisarı altına girmiştir” denilmiştir. (Hakkı Nezihi, Oda Tetkikat Şubesi Müdürü, 50 Yıllık Oda Hayatı, 1882-1932, Sanayii Nefise Matbaası, İstanbul-1932, sf. 28-35.)
9 Osmanlı sanayi sermayesinde Müslüman-Türk azınlıkta: 1914-1915’lere gelindiğinde, Müslüman-Türk’ün ekonomik ağırlığı 1880’lere kıyasla pek de değişmemiştir. Osmanlı sanayinin sermaye dağılımı şöyle: Müslüman-Türk yüzde 15, Rum Ortodokslar yüzde 50, Ermeniler yüzde 20, Yahudiler yüzde 5 ve yabancılar yüzde 10. (Gabriel Bie Raundal, Deportment of Commerce, Government Printing Office, Washington D. C. 1926, sf. 161, aktaran Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi, 1923-1978, Akbank Kültür Yayını, İstanbul-1980, sf. 6-7; Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelişmenin Elli Yılı, Ankara-1973, sf. 143, aktaran, Rıfat N. Bali, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri Bir Türkleştirme Serüveni (1923-1945), İletişim Yayınları, 5. baskı, İstanbul-2001, sf. 197.)
10 18.063 işyerinin yüzde 15’i Müslüman-Türk: 1912 yılı itibariyle iç ticaretle ilgili 18.063 işyerinin yüzde 85’i ve 6.507 imalathanenin yüzde 89’u gayrimüslimlere aitti ve 5264 serbest meslek sahibinin yüzde 86’sı gayrimüslimdi. (Charles Issawi, The Economic…, hesaplayan, Murat Koraltürk, Erken Cumhuriyet Döneminde Ekonominin Türkleştirilmesi, İletişim Yayınları, İstanbul-2011, sf. 60.) Diğer bir deyişle, iç ticaretle ilgili işyerlerinin yüzde 15’i, imalathanelerin yüzde 11’i ve serbest meslek sahibinin yüzde 14’ü Müslüman-Türk’tü.
11 Falih Rıfkı Atay, Mustafa Kemal’in Ağzından Vahideddin, Pozitif Yayınları, İstanbul-2005, sf. 104, 110.
12 Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal: “Vaktiyle zaten birçoğumuz o [İttihat ve Terakki] cemiyetin müessis (kurucu) ve âzasından bulunuyorduk. Son kongresi karariyle tarihe intikal eden mezkûr cemiyetin müntesipleriyle (ilgisi olanlardan) bilâhare teşekkül eden Teceddüt Fırkası mensuplarının kısm-ı küllisi (tamamı) büyük milletimizin azm-ı bülendinden (yüce kararından) doğan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ne iştirak ve iltihak etmiş (ortak olmuş ve katılmıştır) ve bu [Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk] cemiyetin programını kabul etmiştir.” (Mustafa Kemal, Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, I-III, cilt. III, Atatürk KDTYK, Ankara-1989, sf. 85-86.)
13 Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Gelişmeler (1876-1938), Kanun-ı Esasî ve Meşrutiyet Dönemi, Birinci Kitap, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Mayıs 2003, 2. Baskı, sf. 171, 176; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İttihat ve Terakki, Bir Çağın, Bir Kuşağın, Bir Partinin Tarihi, cilt: 3, İletişim Yayınları, İstanbul-2000, sf. 676.
14 Mete Tunçay, Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek-Parti Yönetiminin Kurulması, 1923-1931, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-1999, sf. 26, 169.
15 Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele-II, Son Meşrutiyet, 1919-1920, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 3. Baskı, İstanbul-2010, sf. 29; Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İmge Kitabevi Yayınları, 3. Baskı, Ankara-2001, sf. 464.
16 Hüseyin Cahit Yalçın, Talat Paşa, Yedigün Neşriyatı, 1943, sf. 6; Muhittin Birgen, İttihat ve Terakki’de On Sene, cilt: 2, Hazırlayan: Zeki Arıkan, Kitap Yayınevi, İstanbul-2006, sf. 687, 696-697, 705.
17 Cemal Kutay, Talat Paşanın Gurbet Hatıraları, İstanbul 1983, cilt: 1, sf. 7’den aktaran, Doç. Dr. Ahmet Eyicil, Doktor Nâzım Bey, Gün Yayıncılık, 1. basım, Ankara-2004, sf. 259.
18 Celal Bayar, Ben De Yazdım, Millî Mücadeleye Gidiş, cilt: 7, Sabah Gazetesi Kitapları, İstanbul-1997, sf. 78, 80.
19 Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 353-367, 381-386; Nevzat Onaran, Cumhuriyet’te Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1920-1930), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-II, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 402-512.
20 TBMM ZC, devre: IV, cilt: 23, 7 Haziran ve 14 Haziran 1934, sf. 67-77 ve 140-166; DÜSTUR, 3. Tertip, cilt: 17, 2. Basılış, Ankara-1955, sf. 21-23; Resmi Gazete, 21 Haziran 1934, sayı: 2733, sf. 4003-4009.
21 Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 8.5.1974 tarih, Esas no: 1971/2-820, Karar no: 1974/505, aktaran, Yargıtay Kararlar Dergisi, yıl: 1975, ay: 8 [Ağustos], sf. 16.
22 TC Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu, 6.2.2006 tarih ve 2006/1 no’lu raporu.
23 Hürriyet, 15 Mayıs 2006, sf. 27.
24 Memalik-i Osmaniyenin 1330 (1914) Senesi Nüfus İstatistiki (İstanbul-1919), aktaran, Kemal H. Karpat, Osmanlı Nüfusu (1830-1914), Çeviri: Bahar Tırnakcı, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2003, sf. 208-227.
25 Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yayınları, 13. baskı, Ankara-2002, sf. 239; Justin McCarthy’den aktaran, İlhan Tekeli, Göç ve Ötesi, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul-2008, sf. 155; Âyan’dan Damat Ferit konuşması, MAZC, devre: III, içtimai sene: 5, cilt: 1, 21 Teşrinievvel 1334 (21 Ekim 1918) tarihli oturum, sf. 33; 2 ciltlik, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Ermeniler Tarafından Yapılan Katliam Belgeleri, 1914-1921, Ankara-2001, Yayın No: 49 ve 50; 4 ciltlik, Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü, Arşiv Belgelerine Göre Kafkaslarda ve Anadolu’da Ermeni Mezalimi, 1906-1922, Ankara, Yayın No: 23-24 ve 34-35; Nevzat Onaran, Osmanlı’da Ermeni ve Rum Mallarının Türkleştirilmesi (1914-1919), Emvâl-i Metrûkenin Tasfiyesi-I, Evrensel Basım Yayın, İstanbul-2013, sf. 234-244.
26 Umumi Nüfus Tahriri, Fasikül I, 28 Teşrinievel 1927, İstatistik Umum Müdürlüğü, Ankara-1929, sf. XVII, LX.
27 Hakkı Nezihi, Oda Tetkikat Şubesi Müdürü, 50 Yıllık Oda Hayatı, 1882-1932, Sanayii Nefise Matbaası, İstanbul-1932, sf. 28-35; Gabriel Bie Raundal, Deportment of Commerce, Government Printing Office, Washington D. C. 1926, sf. 161, aktaran Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ekonomisi, 1923-1978, Akbank Kültür Yayını, İstanbul-1980, sf. 6-7; Devlet İstatistik Enstitüsü, Türkiye’de Toplumsal ve Ekonomik Gelişmenin Elli Yılı, Ankara-1973, sf. 143, aktaran, Rıfat N. Bali, Cumhuriyet Yıllarında Türkiye Yahudileri Bir Türkleştirme Serüveni (1923-1945), İletişim Yayınları, 5. baskı, İstanbul-2001, sf. 197; Charles Issawi, The Economic…, hesaplayan, Murat Koraltürk, Erken Cumhuriyet Döneminde Ekonominin Türkleştirilmesi, İletişim Yayınları, İstanbul-2011, sf. 60.

 

 

 

ÖNCEKİ HABER

Bursa’da sorunlar da öfke de katbekat arttı: Usandık artık!

SONRAKİ HABER

‘Cumhurbaşkanı İrlanda Modeli'ni bilmiyor'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...