20 Nisan 2015 00:55

1 Mayıs’ta neden alanlarda olmalıyız?

Paylaş

Karayolu işçisi
Kayseri

Sanayi devrimiyle birlikte işçiler adeta kölelik koşulların da çalıştırılıyordu. Bu duruma karşı çıkan işçilerin hem çalışma koşulları hem de çalışma saatleri büyük direniş sonucu kazanımla sonuçlandı.  8 saatlik işgünü hakkı kazanıldı. Bu hakkın kazanılması için mücadele eden işçiler büyük bedeller ödediler. Hapse atıldılar, işkence gördüler, vuruldular hatta idam edildiler. İşte uğruna büyük bedellerin ödendiği kazanımdır.

İşçiler 1 Mayıs’ı kutlamasınlar diye çaba gösteren sermayedarlar ve onların temsilcileri kutlamaları engellemek, ya da en azından katılımın düşük olmasını sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Patronlar  işçilerin bu birlik, dayanışma ve mücadele gününde işçilerin bir araya gelmesini istemedikleri için baskı ve gözdağı veriyorlar. Kutlamalara katılım çok olması onları korkutuyor. Türkiye’de de  1977 yılında yüz binlerce işçinin katıldığı 1 Mayıs gerçekleşmiştir. 1977 1 Mayısı işçiler için önemli olduğu için Taksim’de kutlamak gündeme geliyor her yıl 1  Mayıs’ta. 

Bazı şehirlerin merkezi meydanları olmaz diyorlar. İşçilerin bayramlarını kutlamasından korkan çevreler; korkularınız bu 1 Mayıs’ta alanlara çıkan işçiler cevap verecektir. İşçiler bayramlarına sahip çıkacak. On binler meydanlara akacak. Sorunlarını bu meydanlarda haykıracaklar. İşçi arkadaşım; eğer ekmeğini emeğinle kazanıyorsan, evini, çocuklarını emeğini satarak geçindiriyorsan, organize sanayi cehennemlerinde çalışıyorsan, aldığın ücret yetmiyorsa, aldığın ücrette vergi yükü ağırsa, işten atılman patronun iki dudağı arsında ise, kıdem tazminatına göz dikilmişse, taşeron sistemi ile köle gibi çalıştırılıyorsan, prim ödediğin sağlık sistemi paralı hale gelmişse, açlık ve yoksulluk sınırı altında ücret alıyorsan, özel yaşamına müdahale ediliyorsa, özgürlüklerin her geçen gün kısıtlanıyorsa, yarın emekli olduğunda aldığın maaş yetmeyip tekrar çalışmak zorunda kalıyorsan, çocuğunu okutamıyorsan, geleceğe umutla bakamıyorsan farklılıklarından dolayı toplumda ötekileştiriliyorsan, anayasal hakkın olan sendikaya üye olduğun için işten atılıyorsan, hala iş arıyorsan ve işsizsen haydi 1 Mayıs’a, haydi meydanlara…


Staj sömürüne son

SDL Dayanışması
İstanbul/Kartal 

Türkiye’de işçi sınıfı denildiği anda hemen arkasında çözümlenmesi gereken sorunlar bir bir beliriyor. Bu sorunlar çözümlenmek yerine, omuzlardaki yük günden güne artıyor ve işçi sınıfı daha zorlu bir yaşama mahkum ediliyor. Çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sendikal örgütlenme, insanca yaşam için asgari ücretle asgari yaşamı reddeden işçiler greve çıkıyor. ‘Milli güvenliği tehdit’ nedeniyle grevi yasaklanan işçiler kadar, meydanlarda taleplerini haykırıp kazanan işçiler de var ve günden güne artan mücadeleler de..

Bu bağlamda işçi sınıfının biz gençlik açısından önemine baktığımızda geleceğin işçi sınıfını bugünün biz gençliğin oluşturduğunu görüyoruz. Koşullar daha kötüye giderken henüz lise sıralarında iş hayatına dahil ediliyor, sömürü çarkında yer almaya başlıyoruz. Bizlere günlük yaşamdan soyutlanmış yanlızca çalışmak ve daha çok çalışmak üzerine endeksli bir yaşam sunan hükümet, gelecekten umutsuz gençlerin sayısını arttırıyor. Bizleri geleceksizlik kaygısıyla boğmaya devam ediyorlar. Bütün bunlara karşı; hükümetin uyguladığı politikalarla genç işçiler yarattığı ve biz gençlerin buna karşı artık işçi sınıfının saflarında mücadeleye dahil olduğunu görüyoruz.Görmeye de devam edeceğiz.

Bizler de Kartal’da Süleyman Demirel Lise (SDL) Dayanışması olarak okulumuzda 1 Mayıs komitesi oluşturduk. Gençlerle işçi sınıfının önemini tartışmak, bilinçlenmek ve farkındalık yaratmak noktasında bizim için önemli olan bu adım çalışmalarımızın yönünü belirlerdi. Biz ve bizim gibi gençlerin yaşadığı sorunlara değinerek, artan genç işçilerin sayısından eğitimde gericileşmeye kadar gençliğinde sorunlarının çözümlenmeyi beklediğini görüyoruz. İşçi sınıfının haklı mücadelesine destek vermek ve taleplerimizi haykırmak üzere ‘gücümüz birliğimizden gelir’ şiarıyla 1 Mayıs sürecine dahil oluyoruz. 

Ve bizler SDL Dayanışması olarak 1 Mayıs’a giderken; staj sömürüne son verilmesi, eğitimde gericiliğin yok edilmesi, parasız, bilimsel, demokratik, laik, ana dilde eğitim taleplerimizi cebimize koyarak alanlara ilerliyoruz.


‘Suyumu bulandırıyorsun!’

Adnan GÜRKAN

Suyun başındaki kurt aşağıdaki kuzuya, ‘suyumu bulandırıyorsun’ diye bağırıyor.

Bilinir, bu topraklarda söylenmiştir: Aynı ırmakta iki kez yıkanılmaz!

Zaman aynı çizgi üzerinde dönmez. Zikzaklarla süren döngü yukarıya, ileriye doğru yükselir ve biriken çelişkilerin artan yoğunluğunun yol açtığı kırılmanın enerjisi ile insanlık, sıçramalarla ilerler.
Suyun başındaki kurt aşağıdaki kuzuya, ‘suyumu bulandırıyorsun’ diye bağırıyor.

Tarihin çöplüğüne gömüldüğü sanılan barbarlık, emperyalist sömürgen saldırganlık tarafından yaşatılıp saklandığı yerden kullanıma sokuldu. Vahşet saçması için salındı Ortadoğu’nun kalbine. Reyhanlı’ya şöyle bir dokunup geçen ortaçağın ateşi, Kobani’de girdiği kendine sona götüren yolda, Fırat’ın sularında sönümlenmede.

Suyun başındaki kurt aşağıdaki kuzuya, ‘suyumu bulandırıyorsun’ diye bağırıyor.
Kendileri ne ise, atadıkları da o. Baştan ayağa,tepeden tırnağa kibir. Küçük dağları sanırlar kendileri yaratmış. 

İnsan kalbi taşıyan öğretmen Halil Serkan Öz, bir atanmışın hakaretleriyle öldürüldü.

Seçilmişin atadığı atanmış, Maraş’ın Nurhak ilçesinde ‘kardan kadın heykeli’ yapan, ‘kardan kadın’ önünde öğrencileri ile birlikte fotoğraf çektiren Çilem Sakine öğretmeni, toplum değerlerine aykırı hareket etmekle suçluyor, hakkında soruşturma başlatıyor.

Suyun başındaki kurt aşağıdaki kuzuya, ‘suyumu bulandırıyorsun’ diye bağırıyor.
Soma’da ‘toprağın dibinde, yedi kat kör kuyularda’ 301 işçinin ölümünde sorumluluğu olanlar, patronundan sendikacısına, müfettişinden bakanına, başbakanına sıcak koltuklarında otururlarken adalet, adalet isteyenlerin peşine düştü. İşçiler ölmeye devam ediyor ‘iş kazaları’nda.
“Soma’da 301 madencinin katlinde sorumluluğu bulunanlara ‘hakaret edildiği’ iddiasıyla açılan dava, Didim 3. Asliye Ceza Mahkemesinde görüldü. Dosyadaki eksikliklerin giderilmesi için 11 Mayıs 2015 tarihine, saat 15.00’e ertelendi.”

Suyun başındaki kurt aşağıdaki kuzuya, ‘suyumu bulandırıyorsun’ diye bağırıyor.

400 milletvekilinden tornistan edip, 335 milletvekili sipariş eden Beyefendi Berkin Elvan için ‘ekmek almaya gittiğinin belgesi var mı?’ diye soruyor.

Beyefendinin kısası ekranlarda konuşuyor “Asker, siyasi iradenin emrindedir, o ne derse onu yapar.”
Ağrı’da 2 genç yaşamını yitiriyor. Emirle kurgulanmış operasyonda ölüme terkedilmiş yaralı askerler bir zamanların ‘sözde vatandaşlar’ı tarafından kurtarılıyor. Genelkurmay ‘sözde vatandaşlar’ın insanlığını ‘takdire şayan’ diye nitelendiriyor.

Suyun başındaki kurt aşağıdaki kuzuya, ‘suyumu bulandırıyorsun’ diye bağırıyor.
Bahar 21 Mart’ta ülkemin sokaklarında, meydanlarındaydı. Biliyorum, oradaydım, haberini yaptım. Didim’de kent meydanında halaydaydı bahar, Didim’in emek ve demokrasi güçleri ile omuz omuza.
Ve bahar halaylarla ilerliyor 1 Mayısa.

1 Mayıs, işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü. Bilen bilir, bilmeyen öğrenir; birlik, dayanışma ve mücadeleden geçerek iktidara giden yoldan başka yol, yol değildir işçi için.
Zaman, baharı 1 Mayıs’ta sınıfla buluşturup, 7 Haziran’da hep birlikte yaza ulaştırma zamanı.
Biliniyor. İnsanlığın sıçramalarla ilerleme zamanının belirlenmiş bir tarihi yok. Haber alınan ayak sesleridir şimdilik.

ÖNCEKİ HABER

Çorlu Tekstil işçileri 1 Mayıs’a hazırlanıyor

SONRAKİ HABER

Seçimler, zor süreç!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...