19 Nisan 2015 03:26

Sansür belası: Festivalden festivale, artık her yerde

Sinema ise hem bireyselliğimizi koruyup hem de bizi topluca bir araya getirip aynı çatı altında düşündürme, güldürme, ağlatma ve bir arada olma pratiğimizi, yeni teknolojilere rağmen yaşatan bir sanat ve eğlence biçimi olarak geçerliliğini sürdürüyor. Film festivalleri ise sinemada, hem bireysel, hem de toplumsal olmanın kesişimini her izlediği filmle yeniden kurgulayan seyircilerin can damarı, hayat neşesi ve başka dünyalara açılan kapısıdır

Paylaş

Yeşim BURUL*

12 Nisan Pazar günü İstanbul Film Festivali yönetimi, festival programında yer alan “Bakur/Kuzey” filmini, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın dayattığı eser tescil belgesine sahip olmadığı için gösteremeyeceğini açıkladığından beri sular durulmuyor.Bu dayatmanın zamanlaması “Bakur”a özgü olsa da, aslında bu belgeye sahip olmayan başta belgesel ve kısalar olmak üzere tüm filmlerin gösterimi de böylece riske girmiş oldu. Buna karşılık önce festivalde filmi bulunan yerli sinemacıların çoğunluğu, filmlerini festivalden geri çektiler, daha sonra Uluslararası Yarışma’nın jürisi dayanışma için çekildi ve nihayetinde tüm yarışmalar iptal oldu.
Sansür belası, İstanbul Film Festivali’nin tüm neşesini, ruhunu söndürürken sinemacılar arasında dayanışma ve direniş ruhunun da yeşertmiş oldu. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ReyanTuvi’nin “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” belgeselinin sansürlenmesinin ardından, sansüre karşı Antalya’da mücadele etmeyi tercih eden sinemacılar da aradan geçen zamanda bu çabalarının boşa gittiğini ve mesajlarının adresine ulaşmadığını idrak etmiş olacaklar ki, bu sefer çok daha hızlı ve sert bir tepki ortaya koydular.
Sonrasında zaten bütün gözler, sıradaki bir diğer festivale, “Bakur”un Ulusal Belgesel Yarışması’na seçildiği, 23 Nisan’da başlayacak olan Ankara Film Festivali’ne çevrildi. Ankara Film Festivali ise hem “Bakur”dan hem de eser tescil belgesi derdinden kurtulmak için, olabilecek en radikal kararı alarak hem kısa hem de belgesel film yarışmalarını iptal etti. “Bakur” yoksa biz de yokuz diyen Onur Ünlü başkanlığındaki Ulusal Yarışma Jürisi de hemen festivalden çekildiğini açıkladı. 18 Nisan Cuma günü, bazılarının filmleri Ulusal Yarışmaya seçilmiş olan yedi yönetmen de Ankara Film Festivali’nden de filmlerini çektiklerini açıkladılar. Bunun üzerine Ulusal Yarışma’nın da yapılamayacağı açıklayan Ankara Film Festivali yönetimi, her şeye rağmen festivalin gerçekleştirileceğini açıklayan bir basın açıklaması yayınladı. Bu basın açıklamasında, “Bakur filminin sansüre uğramasının ardından tekrardan gündeme gelen kayıt-tescil belgesi uygulaması konusunda hem İstanbul FF’nin hem de diğer meslek örgütlerinin tavrını desteklemekte ve eser sahiplerinin bu belgeyi almak zorunda bırakılmalarına karşı durduğunu” belirten Ankara UFF, “’sinema bir kültürdür’ diyerek sinemanın özgür şartlarda yapılmasını sağlamak için her türlü girişimde yerini almaya devam edeceğini” söylüyor.
Ancak tartışmalardan birinin ana odağını, tam da bu “girişim”lerin neler olacağı ve festivallerin neyi ne kadar yapmayı göze alabilecekleri oluşturuyor. Tartışmanın bir diğer ayağında ise meslek birlikleri var. “Bakur”un gösterilemeyişinden hemen iki gün sonra aralarında Sinema Emekçileri Sendikası (SİNE-SEN), Oyuncular Sendikası ve Sinema Eseri Yapımcıları Meslek Birliği’nin (SE-YAP) de olduğu 40 adet meslek birliği, festival, sinema dergisi ve kurumu ortak bir basın açıklaması yaparak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na konu ile ilgili, daha önce de defalarca ifade edilmiş olan taleplerini dile getirdiler ve “Kültür ve Turizm Bakanı’nı, sansüre imkân tanıyan yasa ve yönetmeliklerin ivedilikle değiştirilmesi için meslek birlikleriyle acil bir toplantı düzenlemeye davet” ettiler. Ama Bakan bey “ya evde yoksa,” ya da bu davete icabet edemeyeceği ayrı bir gündemin peşinde ise ne yapacakları ile ilgili bir ipucu vermediler.
Bir yandan Bakan beyin twitter neşriyatı ile desteklenen medyanın bir kesiminin doğrudan “Bakur” filmini kriminalize edip yanı sıra bir takım hedefler göstererek meselenin özünü – sansür – sulandırma, bulandırma ve çarpıtma çabaları devam ederken, öte yandan Bakanlık Müsteşar Yardımcısı da bir televizyon programında “festivallerde gösterilecek yerli -yabancı filmlerden kayıt tescil şartı aranmayacağı ve sorumluluğun festival komitelerine verileceği yeni bir düzenleme üzerinde çalıştıklarını” söylüyor. Ama yasama organının yoğun gündeminden dolayı henüz yasalaşma sürecinin sona ermediğini de ekliyor. Oysa biliyoruz ki, henüz yasalaşma süreci başlamadı bile ve meslek birliklerinin eski Bakan döneminde bakanlıkla işbirliği içerisinde hazırladıkları Sinema Yasası Taslağı senelerdir Ankara koridorlarında tozlanıyor. Henüz herhangi bir hali ile Meclis’in ya da altkomisyonlarının önüne gelmedi.
Vatandaşın ifade özgürlüğü ile sanatçının yaratma özgürlüğü, demokrasilerde birbirlerine göbekten bağlı ve birbirlerini besleyerek gelişen, bu süreçte demokrasiyi de geliştiren kavramlardır. Sinema ise hem bireyselliğimizi koruyup hem de bizi topluca bir araya getirip aynı çatı altında düşündürme, güldürme, ağlatma ve bir arada olma pratiğimizi, yeni teknolojilere rağmen yaşatan bir sanat ve eğlence biçimi olarak geçerliliğini sürdürüyor. Film festivalleri ise sinemada, hem bireysel, hem de toplumsal olmanın kesişimini her izlediği filmle yeniden kurgulayan seyircilerin can damarı, hayat neşesi ve başka dünyalara açılan kapısıdır. Şimdi bu sürünceme ve baskı taktikleri ile de festivallerimizin içini boşaltmak, cilası yerinde ama tadı olmayan kabuklara çevirmeye çalışıyorlar. Twitter ve youtube yasaklarındaki gibi imdadımıza yetişecek VPN’ler, Tor’lar, internette arkakapılar yok bu sefer elimizden alınanın yerine koyabileceğimiz. Bu yüzden sinemaseverler ve sinemacılar, 18 Nisan’da İstanbul Film Festivali’nin kapanışını önce “Sansüre Karşı Özgür Sinema Yürüyüşü” ile başlatıp akşamında Deniz Yeşil’in yönettiği, sinemacıların 1977 sansüre karşı Ankara’ya yürüyüşlerini konu alan “Yollara Düştük” belgeselinin gösterimi ile tamamlayacaklar.Çünkü bu sansür belasından kurtulmak için önümüzde daha uzun bir yol var belli ki…

* yburul@gmail.com

ÖNCEKİ HABER

Kürt sinemasının ulusal bir pazarı yok

SONRAKİ HABER

Galeano ile söyleşilerden kesitler: Kelimelerin müziği

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...