Korkarak bu koşullar değişmez
Ozan ARAT
İstanbul
İki işçiyle bir araya geliyoruz. İkisi de İstanbul’da gıda sektöründe ama farklı fabrikalarda çalışıyor. Bu yıl ilk kez 1 Mayıs’a katılacaklar. Şimdiye kadar 'Başımıza bir şey gelir' korkusuyla 1 Mayıs’a katılmayan iki işçi, koşulların gün geçtikçe kötüleştiğini buna dur demek için işçilerin birlik olarak harekete geçmesi gerektiğini söyledi.
Bir çocuk babası 21 yıllık işçiyle konuşuyoruz önce. İşçilik hayatının 10 yılı aşkın süresi Ülker’de geçmiş. Yıllardır asgari ücretle yaşamaya çalıştığını söyleyen işçi “Zor koşullarda çalışıyoruz. Meslek hastalıklarına yakalanıyoruz. Buna karşı az ücret alıyoruz” diye konuştu.
Çalışma koşullarının ağırlığının aile yaşantılarına da etki ettiğini dile getiren işçi şöyle devam etti: “Zorunlu fazla mesailere bırakılıyoruz. İyi bir ücret alamadığımız için bu da cüzi bir miktara tekabül ediyor ve elimize geçenle ev geçindiriyorum. Eşim ev hanımlığı yapıyor. Bir çocuğum var. Okul uzak olduğu için servisle gitmesi gerekiyor bu da ayrı bir külfet oluyor. Doğal gaz, elek-trik, su, kira, pazar masrafı derken her ay içerideyim. Git gide de borçlanıyoruz.”
Fabrikada Öz Gıda-İş’in örgütlü olduğunu anlatan işçi, sendikanın kendilerinden aidat kestiğini ama sorunlarına duyarsız kaldığını söyledi.
DİRENİŞ ETKİLEDİ
Zorunlu fazla mesailer ve sendikanın o günü sıradan bir gün gibi sunması nedeniyle bu yıla kadar 1 Mayıs’a katılmadığını belirten işçi, “Fabrikadaki arkadaşlar 1 Mayıs’ı ‘Yüzde 100 mesai var mı? Tatil mi?’ diye tartışıyor. Bunun sebebi örgütsüz ve bilinçsiz olmak” diye konuştu. Bu yıl “kesin katılacağım” demesinin nedeni DİSK/Gıda-İş’e üye oldukları için işten atılan 8 arkadaşının aylarca süren direnişi. Direnen işçilerin, haklarını elde ettiğine dikkat çeken Ülker işçisi, 1 Mayıs’ta insanca yaşanacak ücret, 8 saat çalışma süresi ve zorunlu mesailerin kaldırılması talebini dile getireceğini söyledi. Valiliğin Taksim yasağını da anlamsız bulan işçi, “Yaratılan çatışma ortamı nedeniyle taleplerimizin kamuoyuna yansımasının önüne geçiyorlar” diye konuştu.
BİZ DE GENÇLİĞİMİZİ YAŞAMAK İSTERİZ
Mahfuz Yasit 26 yaşında ve 14 yıldır işçilik yapıyor. Sadece 6 yıl sigorta priminin ödendiğini dile getiren Yasit, okul harçlığı için başladığı işçiliğin ev geçindirme sorumluluğuyla devam ettiğini belirtti. Evde hemen herkes işçilik yapıyor. Ama sadece onun ve abisinin sigortası var. Kardeşleri ise merdiven altı diye tabir edilen tekstil atölyelerinde sigortasız çalıştırılıyor. Fabrikada çalışma süresi 8 saat gözükse de fazla mesailere kaldığını anlatan Yasit, bu sayede asgari ücretin üzerinde bir para alabildiğini dile getirdi. Fazla mesailer nedeniyle de sosyal hayatının kalmadığını ifade eden Yasit, “Ücretimden bana kalan aylık telefonuma kontör parası. Bir de yırtılırsa ayakkabı ve elbise alıyorum” dedi. Vakti olsa bile sosyal hayat için harcama yapamayacağını vurgulayan Yasit, şunları söyledi: “Sosyal hayatıma harcayacağım bir para kenara koyamıyorum. Bugün sinema 10 lira, yol 5 lira yemek yersek 5 lira. Bu da benim işçilikten kazandığım günlük para oluyor. Aslında benle alakalı değil, herkes bu halde. Tüm işçiler üç aşağı beş yukarı aynı koşullarda. Bize yeteri kadar ücret verilse biz de sinemaya, tiyatro gitmek isteriz. Gençliğimizi yaşamak isteriz.”
DÜZELTMEK BİZİM ELLERİMİZDE
Mafhuz Yasit de bu sene ilk kez 1 Mayıs’a katılacak. Daha önce polisle karşı karşıya gelme ve başıma bir şey gelir korkusu yaşadığını dile getiren Yasit, şimdi ise sendikalı olduğunu ve bilinçlendiğini anlattı. İşçi mücadelesine daha ileriden katılmak istediğine işaret eden Yasit, Taksim’in işçilere kapatılmasına da tepkili. Türkiye’nin demok-rasi konusunda son sıralarda olduğunu belirten Yasit, “Bunun nedeni ise biz işçileriz. Eğer örgütsüz olmasaydık bu halde olmazdık. Eğer bu durumu biz bu hale getirdiysek, değiştirmek de bizim elimizde. Bir birimize güvenip kendi haklarımız için saf tutmalıyız” dedi.
Evrensel'i Takip Et