7 Nisan 2015 01:22

Sennur Sezer'in Perşembe Mektupları

Sevda AYDIN
istanbul

Uzun yıllardır yazarlara, şairlere, kadınlara ve gençlere bu sayfadan mektuplar yazan Sennur Sezer’in “Mektup”ları yayımlandı. “Perşembe Mektupları” adlı bir derleme; Yazılı Kağıt Yayınları tarafından yayımlanan kitap, Sezer’in 2010-2014 yılları arasında çeşitli kimselere yazdığı mektupları içeriyor.
Sennur Sezer’in “Perşembe Mektupları”nın okuruyken, çok kısa olmayan bir süredir sayfa editörlüğünü yapan biri oldum. Sennur Sezer’den yayın gününden en az iki gün önce mail kutusuna düşer “Perşembe yazısı”. Bu mektupların ilk okuyanıyım. Böyle bir ayrıcalığa sahip olmak elbette büyük şans. Acemi bir okur olarak, yitirdiğimiz pek çok yazarın, Ahmet Hamdi Tanpınar, Cemal Süreya’nın, Can Yücel’in Kemal Özer’in ve daha nicelerinin Sezer’in anlatımıyla dökülen öyküsünü ilk okuyan olmak kuşkusuz büyük bir fırsat.

DÜNE AİT ANILAR
Tanpınar, Kemal Tahir, Tarancı, Rıfat Ilgaz, Suat Taşaner, Leyla Erbil ve pek çok yazarın, şairin kitaplarına, hayatına, söylediklerine, hayal ettiklerine dair Sezer’in düşüncelerini anlattığı, tespitler yaptığı mektuplar oluyor bunlar. Kimi zaman bu yazar ya da şairlerle dertleşiyor, iç döküyor, yitirdiklerimize olan özlemini anlatıyor satırlarında.
Geçmişin dost sohbetlerini anıyor, onlarla yaşadığı hatıraları döküyor okura. Barış için oluşturulan platformlarda yan yana gelişlerini, sınıf mücadelesi içinde alanlarda bir arada oluşlarını, Türkiye Yazarlar Sendikasının çalışmalarındaki birlikteliklerinden bahsediyor.
Kimi zaman da ülkede olan bitenlere olan öfkesini saklamıyor yazdığı isimlerden. İktidarın kadınlara, gençlere, işçilere, çocuklara, edebiyatçılara, sanatçılara, kitaplara yaşattığı zulme,  mektuplarına, “adreslerine” sığınıyor öfkelenerek.

GENÇ YAZARLARA MEKTUP
Genç yazarlara da mektuplarını yazıyor “Sennur Abla”. Cenk Gündoğdu, Gonca Özmen, Gülce Başer, Onur Caymaz, Betül Tarıman yazdıklarıyla Sezer’den mektup alan yazarlar arasında. Sezer’in genç yazar ve şairlerin kitaplarına yönelik eleştirilerinin de olduğu mektuplar, Sezer’in, yazarların neyi, nasıl anlattığıyla ilgili olduğu kadar, diline, edebiyatın ne kazandığına yönelik de bir okumasıdır mektuplar.  

‘HAPİSHANE MEKTUPLARI’
Bazen de kendisine gelen mektupları yazar bu köşesinde. Onu en çok etkileyen “Hapishane Mektupları” sanırım. Bu yılın ilk günü aldığı iki mektubu anlatımında böyle bir his bıraktı bende. “Yılın ilk günü iki mektup birden aldım. Birinin zarfından çıkan küçücük resmi kitaplığın üst rafına yerleştirdim.Yeşili mavisi yaşamayı kışkırtan iki el büyüklüğünde bir şey. Emin Gurban’dan geldi. Kocaeli 2 No’lu F Tipi Cezaevinden. Yeni yıl için .Elbet bir gün dışarıda kucaklaşmak dileğiyle.
İkinci mektup da yine 2 No’lu F Tipi Cezaevindeki  Bülent Şamcı’dan geldi, Sincan’dan. Yeni çalışmalarını anlatıyor, Terekemelerle ilgili. Bana sağlığıma dikkat etmemi tembihliyor. Çıktığında Kars’a gideceğiz de. Türkülerde  “Taşlı Gala”  diye anılan Kars Kalesini gezdirecek bana.
Bu Kars Kalesi bir zamanlar hapishaneymiş. Türküdeki “Korkarım yâr gelmiye, gözlerim yaşlı kala” sözünün nedeni buymuş. Dedesi bu kaleyle ilgili epey şey anlatmış ona.
Yılın ilk günü iki cezaevinden gelen mektupları hayra yordum. Diledim ki genç ömürleri daha fazla duvarlar ardında geçmesin genç insanların. Bizler de dışarıda olsak da okumanın yazmanın suç oluşunu yaşamayalım daha fazla…” (Yayımlanma tarihi: 04 Ocak 2015)

YAZAR, ANLATIR; ANLATIR, YAZAR
Üretken bir yazın insanı Sennur Sezer. İlk şiiri 1958’de, ilk kitabı Gecekondu 1964 yılında yayımlanan Sezer’in 40’ı aşkın kitapta imzası var. Kitaplarının yanı sıra Evrensel gazetesinde her hafta perşembe ve pazar günleri yazıları yayımlanır, Evrensel Kültür dergisinde resimlere kısa öyküler yazar, Hayat TV’nin “Maksat Muhabbet” programını sunar, konuklarıyla keyifli keyifli muhabbet eder. Haftalık yayımlanan Radikal, Akşam vb. kitap eklerinde sık aralıklarla okuduğu kitapları yazar. Belgesel anlatıları hazırlar.

‘ÇOK SESLİ BİR KORODUR ŞİİR, BİR ORKESTRA’
Sezer’in üretkenliği sıkça ödüllerle onurlandırılmış; 1980 yılında kadınlara yönelik yazıları ve şiirleri için Kadınların Sesi dergisinin 8 Mart Ödülü’nü, 1987’de Bu Resimde Kimler Var adlı kitabıyla Halil Kocagöz Şiir Ödülü’nü, 1988’de “Şiiri alanlara taşıdığı için” Pir Sultan Abdal Dernekleri Edebiyat Ödülü’nü, Kirlenmiş Kağıtlar adlı kitabıyla 2000 Yunus Nadi Şiir Ödülü’nü kazandı. “Şiire sunduğu emek ve katkıdan dolayı” 2011 BUYAZ (Bursa Yazın ve Sanat Derneği) Dünya Şiir Günü Onur Ödülü’ne, 21 Mart 2012’de PEN Şiir Ödülü’ne değer görüldü. Bu ödülü aldığı yıl Dünya Şiir Günü bildirisini Sennur Sezer yazdı. Sezer, bildiride
“Şiir çağının yankısıdır” diyordu;  “Şiir, çağının seslerinin yankısını taşır: Kahkahalar, çığlıklar, ıslıklar… Aşk şarkılarına marşlar karışır, ağıtlara çocuk sesleri. Çok sesli bir korodur şiir, bir orkestra.
Şairler hükümdarlara övgüler yazsalar da bu sesleri şiirin orkestrasına ekleyemezler. Bir yıl geçmeden yıpranır gider o övgülerin kumaşı.
Eskimeyen, yaşamaya övgüdür, adalete, aşka.
Bir de diktatörlere yazılmış alaylar eskimez, bin yıllarca...”
Yazıyı artık sonlandırmak zorundaydım. Çünkü yukarıda dediğim gibi yayın gününden iki gün önce yenisi geldi “Perşembe yazısı”nın. Cavit Nacitarhan’ın dediği gibi “Şiirin Ve Umudun Yorulmaz İğnesi Sennur Sezer”den kim bilir bu kez kime gidecek bir “Perşembe Mektubu”, umarım bunu uzun yıllar boyunca yine ilk okuyan ben olurum.

Evrensel'i Takip Et