06 Nisan 2015 00:56

Brezilya Devrimci Komünist Partisi: Haziran ile mart karıştırılmamalı

Paylaş

Türkiye ile eş zamanlı olarak 2013 haziranın da büyük bir halk ayaklanmasına tanıklık eden ve ardından Dünya Kupası’nda da emekçilerin ve çeşitli halk kesimlerinin Dilma Rousseff hükümetine karşı ayaklandığı Brezilya’da sular durulmuyor. Son olarak kamu şirketi Petrobras’taki yolsuzlukta hükümetin de payı olduğunun ortaya çıkması üzerine yüz binler yine sokaktaydı. Ancak bu kez  “ordu göreve” pankartları, askeri darbe çağrıları öne çıkmıştı. Süreç ile ilgili Brezilya Devrimci Komünist Partisi’nin (PCR) ayrıntılı bir analiz yayınladı. PCR, “Şu anda gerici bir azınlık, hükümete karşı askeri darbe yapılmasını ve bu sayede diktatörlüğün geri dönüşünü istese de, güçleri buna yeterli değildir” derken politika ve ekonomide atılan geri adımlara karşı mücadeleyi örgütleme  çağrısı yaptı: 

İLK İŞARET SEÇİM SONUÇLARI 

“Bilindiği üzere, Dilma Rousseff ve İşçi Partisi, devlet başkanlığı için düzenlenen son seçimde ülkemizin yakın tarihinin en zor zaferini kazandı. Rousseff, geçerli toplam oyların 54.5 milyonunu alırken, muhalefet adayı Aécio Neves 51. 041 milyon oyda kaldı. Başka bir deyişle, Rousseff seçimi sadece 3.4 milyon oy farkla kazandı. Bunun yanında, 30.14 milyon kişi, iki aday için de oy kullanmadı.

Bu sonuç, sağcıların güçlendiğini ve geçtiğimiz seçimde İşçi Partisi’ne (PT) oy vermiş kesimlerde büyüyen bir hoşnutsuzluk olduğunu gösterdi. Aécio Neves için verilen oylar ile sandığa gitmeyenleri/çekimserleri topladığımızda, aslında 80 milyondan fazla kişi İşçi Partisi ve Dilma Rousseff için oy kullanmadı.

Vurgulamak gerekir ki, Rousseff’in seçim kampanyasına 150 milyon dolardan fazla para harcandı. Aynı durum Sosyal Demokrat Parti için de geçerli. 84 milyon Brezilyalı söz konusu partinin başkanlığa geri dönüşünü reddetti. Sonuç olarak, seçim bu iki güç arasında belirli bir denge olduğunu gösterdi”

BREZİLYA’DA YOZLAŞMA VE LİBERAL DÖNÜŞÜM

“(...) İşçi Partisi’nin zayıflaması, partinin büyük burjuvazi ve finans-kapital ile derin ilişkiler kurmasından bu yana saflarında ortaya çıkan yozlaşma ve liberal dönüşüm sürecinin bir sonucudur. Parti, özelleştirmeler ve kamu borçları konusundaki tutumunu değiştirdi ve iktidara geldikten sonra ülke ekonomisinde herhangi bir yapısal değişiklik gerçekleştirmedi. İşçi Partisi toprak reformu, kamu borçları faiz ödemelerinin durdurulması ve Fernando Henrique tarafından özelleştirilen işletmelerin kamulaştırılması gibi önemli konularda herhangi bir adım atmadı.

Son seçimlerden bu yana sağcılara verilen tavizler -Bradesco Bank yöneticisi Joaquim Levy’nin Maliye Bakanlığı’na getirilmesi, tarım sanayicilerinin temsilcisi Kátia Abreu’nun Tarım Bakanlığı’na getirilmesi gibi- nedeniyle İşçi Partisi’ndeki yıpranma arttı. Partiye  verilen desteğin azalmasındaki daha önemli etken ise faiz dışı fazla (diğer bir ifadeyle kamu borcu faizlerini ödemek için verilen taahhüt) hedefini yakalamak için yapılan mali düzenlemeydi. 664 ve 665 sayılı geçici kanunlar işsizlik sigortası ve ikramiye hakkında gerilemelere yol açtı. Kamu eğitimi bütçesinde kesintiye gidildi. Enerji vergisini arttıran Rousseff akaryakıt fiyatlarına zam yaptı. Rousseff ayrıca, ülkedeki dev süpermarket zincirlerinin ürün fiyatlarını son yıllarda görülmemiş ölçüde arttırmasına izin verdi. Rousseff’in seçim kampanyası boyunca savunduğu programa aykırı olan bu uygulamalar onun nüfusun büyük kısmı nezdindeki kredisini ve otoritesini kaybetmesine sebep oldu (...)”   

HÜKÜMET PARTİSİNDE İÇ TARTIŞMALAR

“Aynı zamanda, yeni hükümetin göreve başlamasından bu yana İşçi Partisi’ndeki iç tartışma büyüdü ve eski Başkan Lula bakanları ve Rousseff hükümeti yönetme biçimini açıktan eleştirmeye başladı. Lula, Brezilya Demokratik Hareket Partisi (PMDB) ile toplantılar yapıyor ve PMDB’nin hükümet içinde daha fazla alan elde etmek için yaptığı şantaj ve baskıyı destekliyor. Lula’nın bu davranışı Rousseff’in otoritesini hem İşçi Partisi içinde hem de PMDB karşısında zayıflatırken, sözde ittifakın temelini de sarstı. Temsilciler Meclisi Başkanlığı seçimini ve Kongre’deki pek çok koltuğunu kaybeden hükümet, büyük burjuvazinin farklı kesimlerinin İşçi Partisi’nin ülkeyi yönetme konusundaki kapasitesine güveninin azalmasına sebep oldu.    

Rousseff’in yeniden seçilmesi için destek veren sol güçler, hükümet tarafından uygulanan mali düzenlemeleri gördükten sonra, halkı sokağa çıkmaya çağırıp uygulamaları geri döndürmeye çalıştı. Bu süre içinde hükümete duyulan hoşnutsuzluk büyüyor, güçlenen aşırı sağ Rousseff’in azledilmesi çağrısı yapıyordu. Başlangıçta hak kayıplarının önlenmesi, 664 ve 665 sayılı kanunların geri çekilmesi, Petrobras şirketine sahip çıkılması ve medyanın demokratikleştirilmesi gibi iddialarla başlayan gösteriler esasen Rousseff hükümetinin desteklenmesi eylemlerine dönüştü.”

SAĞCILARIN İLERLEYİŞİ

“Birleşik İşçi Merkezi’ne (CUT) göre, 13 Mart’ta düzenlenen gösterilere ülke çapında toplamda 150 bin ile 200 bin arasında kişi katıldı. Sol partiler, milletvekilleri, belediye başkanları ve Birleşik İşçi Merkezi, Topraksız Köylü Hareketi, Ulusal Öğrenci Birliği gibi örgütler tarafından 5 ay önce 54 milyondan fazla oy ile seçilmiş bir hükümeti desteklemek için düzenlenen gösterilere katılan sayısı önemli olsa da,  Brezilya gibi çok büyük bir ülkede küçük bir rakama tekabül ediyor. 2013 yılı Haziran ayındaki gösterilere 3 milyondan fazla kişinin katıldığını biliyoruz. 

Diğer taraftan, sağcılar, büyük medya kuruluşlarının tamamının desteğiyle 15 Mart’ta yolsuzluk ve hükümet karşıtı gösteriler için çağrı yaptı. Datafolha Enstitüsü’ne göre, bu gösterilere 500 binden fazla insan katıldı. Yüzde 72’si Sosyal Demokrat Parti için oy veren göstericilerin büyük çoğunluğu orta ve üst sınıfların üyeleriydi. Bununla birlikte, gösteriler, sağcıların güçlendiğine işaret ederken, sağcı güçlerin ayrıcalıklı kesimleri harekete geçirebilme yeteneğini ve ilerleyişi devam ederse bazı halk kesimlerini de etkileyebileceğini açığa çıkardı.” 

GERİCİ BİR AZINLIK DARBE İSTİYOR

“Vurgulamak  gerekir ki, ne 13 Mart’ta ne de 15 Mart’ta gerçekleştirilen gösteriler, 2013 Haziran’ındakiler kadar kitlesel ve mücadeleci karakterdedir. 2013 yılı Haziran ayında halk devlet şiddetine göğüs germiş ve  hükümet ile medyanın desteği olmadan pek çok şehirde ulaşım ücretlerinin düşürülmesini sağlamıştır.
Şu anda gerici bir azınlık, hükümete karşı askeri darbe yapılmasını ve bu sayede  diktatörlüğün geri dönüşünü istese de, güçleri buna yeterli değildir. Çünkü, halkımız kitle mücadelesi sonucunda ve Manoel Lisboa, Carlos Marighella, Sônia Angel gibi devrimciler sayesinde burjuva demokrasisini elde etmiştir ve faşizmin dönüşünü kabul etmemektedir. Özetlemek gerekirse, darbeye geçit verilmeyecek! Buna rağmen kurumsal bir darbe mümkündür. 

Başka bir deyişle; hükümetin sağ kanada tavizler vermesine, yoksulların aleyhine mali uygulamalarda ısrar etmesine ve üst sınıfları temsil eden bakanları kabinede tutmaya devam etmesine rağmen,  Rousseff  yine de azledilebilir. Çünkü, İşçi Partisi’nin Ulusal Kongre’deki esas müttefiki Demokratik Hareket Partisi ilkesizdir

HÜKÜMETTE DEĞİŞİM ŞART

“Hükümetin sağın yükselişine son vermesi ve halkın desteğini tekrar kazanması için değişmesi ve üst sınıflardan yana değil işçilerden yana politikalar yürütmesi gerekmekte. Hükümet; servet vergisi uygulamak,  kâr transferini kontrol etmek, faiz ödemelerini durdurmak, fiyatları kontrol altına almak, Federal Polisi özelleştirmeler konusunda araştırma yapmakla görevlendirmek; yolların, havaalanlarının, petrol kuyularının satışından vazgeçmek zorunda. Eğer hükümet büyük şirketlerin kitlesel işten çıkarma uygulamalarına göz yumar ve hak gaspları yoluyla krizin yükünü halkın sırtına yüklemeye devam ederse, sağ kesim kendisine halk içinde çok daha fazla destek bulacaktır”

DARBE GİRİŞİMİ BOŞA ÇIKARTILMALI

“Bu durum karşısında seyirci kalamayız. Bütün darbe girişimlerini boşa çıkarmalı, askeri diktatörlük tarafından işlenen suçları mahkemeye götürmeli, işkencecilerin cezalandırılmalarını istemeli, Sosyal Demokrat Parti ile Demokratlar’ın gerçek yüzlerini ve halka karşı yaptıklarını açığa vurmalıyız. Aynı anda, hükümetin ekonomi politikasını, mali düzenlemelerini, özelleştirmelerini ve finans kapitale verdiği ayrıcalıkları benimsemediğimizi açıklıkla ifade etmeliyiz. 

Son olarak, hükümetin yüzünü sola dönmesine ve fiyatların dondurulması, kamu borç ödemelerinin durdurulması, özelleştirilen işletmelerin kamusallaştırılması, enerji vergisinin ve kiraların düşürülmesi, servet sahiplerinin vergilendirilmesi, işçilerin ödediği verginin azaltılması gibi sert önlemler almasına ihtiyacı var. (...) Joaquim Levy and Kátia Abreu’nun acilen görevden alınmasını savunmalı, sağlığa ve kamu eğitimine daha fazla para ayrılmasını talep etmeli, hükümet içinde burjuvazinin temsilcileri oldukça krizlerin üstesinden gelinemeyeceğini söylemeliyiz. Gerçekte halk, sadece hükümet kendisiyle yan yana durduğunda ya da ülkede diktatörlüğü geri getirecek bir faşist darbe riski olduğunda, hükümeti savunmak için sokağa çıkmaktadır.

(...) Sonuç olarak, 2015 yılında kurulan Sosyalizm için Halkın Birliği’nin (UP) yasallaşmasını sağlamak gibi büyük bir görevimiz olduğunu unutmamalıyız. Savunma halinden çıkmalı ve UP için gerekli imzaları toplamayı önümüze öncelik olarak koymalıyız”
 

*Kısaltarak çeviren Ferhat Sarı  

 

ÖNCEKİ HABER

Uyar işçilerinin tazminatı ne olacak?

SONRAKİ HABER

İran’da sevinç, İsrail ve Körfez’de endişe

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...