05 Nisan 2015 01:00

'Gerçek kadın temsili için kritik eşik geçilmeli'

Mecliste kadın temsiliyetini artırmak amacıyla 'Biz ne diyoruz, siz ne anlıyorsunuz' kampanyası başlatan KA-DER’in Ankara Şube Başkanı Hatice Kapusuz, gerçek bir temsil için milletvekillerinin en az yüzde 30’unun kadın olması gerektiğini belirtiyor. Kapusuz, 'Meclisteki kadın varlığının dönüştürücü güce sahip olabilmesi için kritik eşiği geçmemiz gerekiyor' dedi.

Paylaş

Elif Ekin SALTIK
Derya KAYA
Ankara

Kadın Adayları Destekleme Derneği (KA-DER) 7 Haziran genel seçimlerine giderken Mecliste kadınların eşit temsiliyeti için “Biz ne diyoruz siz ne anlıyorsunuz?” kampanyası başlattı. Kampanyayı ve kadın adaylarla yapacakları çalışmaları konuştuğumuz KA-DER Ankara Şube Başkanı Hatice Kapusuz, bir grubun gerçek temsili için yüzde 30 temsil şansı olması gerektiğini söylüyor. Mecliste kadınların sorunlarını genel olarak kadın vekillerin ortaya koyduğunu kaydeden Kapusuz, HDP’nin kadınlara sunduğu eşit temsil hakkının önemli bir adım olduğunu belirtiyor.

Öncelikle bize biraz kampanyadan bahseder misin?
20 yıldır kadının siyasi temsilini artırmak için kadınlar çalışıyor. 1935’ten beri söz konusu olan bir seçim hakkı var, ama buna rağmen 9 dönem boyunca kadınların parlamentoda hiç yer almadığını biliyoruz. En demokratik Anayasa’ya sahip olduğumuzu söylediğimiz 1960’larda bile parlamentoda kadın vekilin hiç olmadığı dönemler söz konusu. Kadınlar parlamentoya girdiklerinden beri yüzde 10’u aştıkları tek bir dönem var o da 24. dönem. Bir grubun gerçekten temsil edilebilmesi için yüzde 30 temsil şansı olması gerekli. Ancak bugün bu yüzde 14.39. Kadınların Mecliste çok da varlık gösteremediğini, temsil şansı bulamadıklarını görüyoruz. Cinsiyet eşitliğini sağlamak için kadın varlığının parlamentoda olmasının önemli olduğunun altını çiziyorlar, lakin son sözü söyleyen parti liderleri bunu duymazdan geliyor. Bu nedenle bu dönemki kampanya “Biz ne diyoruz, siz ne anlıyorsunuz?” üzerinden. Bu şunu da getiriyor; bu partilerde kadın temsiliyeti yeterli olmamakla birlikte çok güçlü kadınlar da var. Politik partilerde o partilerin ideolojisini taşıyan, güçlü, kendi alanında kendini ifade edecek bir sürü kadın varken kadınların karar mekanizmalarında yer almadığını görüyoruz. Parti lideri olarak birkaç partide kadınlar var. Meclisin değişmesi, politikaların değişmesi için kadınların partilerin her tür mekanizmasında olması gerekiyor. Bu nedenle de bu kampanyayı hazırladık.

Kadınların temsil oranının en yüksek olduğu dönem bu dönem; o da yüzde 14.39. Yasalarda yüzde 33 gibi bir temsil kotası olmasına rağmen uygulanmıyor. Bu durum ne gibi olumsuzluklar doğuruyor?
KA-DER Ankara olarak aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliği bakımından kadın vekillerin performanslarını izliyoruz. Kanun teklifi, soru önergesi, araştırma önergesi veriyorlar mı gibi bir takip de veriyoruz. Bu süreçte gördük ki kadınlarla ilgili sorunları parlamentoya taşıyanlar kadınlar. 79 kadın milletvekili vardı bu dönem Mecliste. Kadına yönelik şiddetle, erken yaşta evliliklerle, mülteci kadınların sorunlarıyla ilgili kanun teklifi verenler ya da soru önergelerinde bulunanlar kadın vekiller. Bunların sadece dillendirilmesiyle kalmayıp dönüştürücü bir güce de sahip olabilmek için kadınların yüzde 30 eşiğini geçip parlamentoda olması gerekiyor. Şu an evet gündemleşmesi bakımından, kadın sorunlarının dillendirilmesi bakımından parlamentoda kadınların varlığı çok önemli, ancak bir de bunun dönüştürücü güce sahip olabilmesi için kritik eşiği geçmemiz gerekiyor.

HER PLATFORMDA DAYANIŞMAYA ÇALIŞIYORUZ

KA-DER bu süreçlerde neler yaptı?
Sürecin emekçisi olan, emeği görünmez olan, seçimler sonrasında hatırlanmayan kadınlarla dayanışmak ve onları güçlendirmek bizim için önemli. Türkiye siyasetinde genelde erkekler siyasette, kadınlar ise kadın kollarında yer alır. Bu kadınlar partinin ideolojisini taşıyan, oradaki erkek kadar partiyi temsil gücüne sahip, donanım açısından güçlü insanlarken sürecin dışına itiliyorlar. Aday adaylık ve adaylık sürecine baktığımızda da kadınların çok fazla sorunla karşılaştığını görüyoruz. Kadınların bu aday belirleme sürecinde tabi olduğu sistemler çok erkek egemen. Demokratik ve eşitlikçi ilkelere sahip olmayan, Seçim Kanunu sebebiyle herhangi bir cinsiyet eşitliği gözetmeyen insanların insafına kaldıkları için kadınlar göz ardı edilebiliyor. Haliyle bu kadınlarla dayanışmak düşüyor bize. Biz de bulduğumuz her fırsatta ve platformda hem onların emeğini görünür kılmaya çalışıyoruz hem de mümkün olduğunca dayanışmaya çalışıyoruz.

KADINLARIN SÖZÜ MECLİSTEN İÇERİ

KA-DER Ankara’nın kampanyayla birlikte başka çalışmaları olacak mı?
Sosyal medya üzerinde “Sözüm Meclisten İçeri” başlığı altında bir kampanya yürütüyoruz. Burada bir miktar da “Kadınlar farklılar ve bu farklılıklarıyla söz Mecliste olmalı” diyoruz. Kadınların dertlerinin, karşılaştıkları sorunların, Meclise yansıması gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü politikalardan farklı farklı etkileniyorlar ve bu farklılıklarla parlamentoda yer almalılar. Bununla birlikte bu süreçte hem kadın adayları görünür kılmak, hem de sivil toplum örgütleriyle yan yana getirmeye çalışıyor olacağız. Çünkü bu ilişkilerin baştan kuruluyor olması çok önemli. Sivil toplum örgütlerinin tabandan getirdikleri bilginin, deneyimin, bir şekilde adaylarla buluşması kritik. Diğer yandan kadın kollarının siyasetin emekçisi olup, aslında söz sahibi olmamalarıyla ilgili de uzun vadede kadın kolları ve kadın meclisleriyle çalışmayı planlıyoruz.
Diğer yandan partilerin tüzüklerinin analizine devam ediyoruz. Seçime giren 31 partinin tüzüğü “Kadın temsiliyetini artırmaktan yana ne tür düzenlemeler içeriyor?” bunun incelemesini yapacağız. Birçok partide kadının ismi sadece kadın kollarında geçiyor. Özgecan vakası olduğunda dönüp partilerin tüzüklerine bakmıştık, hiçbirinin cinsel suçlarla ilgili disiplin mekanizması, programında bununla ilgili düzenleme yok. Alana çıktığında “Elini kıracağız, şiddeti önleyeceğiz” dersin ama sözden öte senin burada samimiyetini ölçen şey tüzükte yazdığın şey. “Onu programına koymuş musun, dert edinmiş misin?” meselesi önemli.

‘PARTİLERİN EŞİTLİK KARNESİNİ ÇIKARIYORUZ’

Ayrıca partiler seçilebilir yerlerden kadınları aday gösterecekler mi, göstermeyecekler mi, bunu takip edeceğiz. Partiler yüzde 30 ya da 50 kotası üzerinden hareket eder, kadınları aday gösterir ama seçilebilir yerlerden kadın aday göstermeye geldiğinde iş değişir. “Gösterdin mi?” gösterdin, ama “Seçilebilecek insanlar mı?” değiller. Bu çalışmayla biraz da partilerin seçimlerdeki toplumsal cinsiyet eşitliğinin karnesini çıkarmış olacağız. Diğer yandan parti liderlerini dürtmeye “Eşitlik bakımından sizi izliyoruz” demeye devam edeceğiz.


EN İYİ KARNE HDP’NİN

Siyasi partilerle de görüşmelerde, temaslarda bulunuyorsunuz. Kadın adaylar açısından onlar neler diyor, kadın adayları nasıl değerlendiriyorlar?
Partilerde çok demokratik yapılar görmüyoruz maalesef, kendi tüzüklerince ve liderlerinin perspektifine göre bu süreci yönetiyorlar. Adaylık sürecinde kadın adaylardan daha düşük ücret alan partiler var. Yaygın bir uygulama bu. Aday belirleme sürecinde CHP’nin ön seçim uyguladığını biliyoruz. CHP’nin görece bir demokratikleşme çabası var, ancak bu süreçte tüzüklerinde ön gördüğü ‘cinsiyet eşitliği kotası’nı garanti altına alan bir uygulama olmadığını görüyoruz. AKP çeşitli temayül yoklamaları yapıyor. Parti içinde yakın zamanda STK’lerle görüşmeler yapıldı. AKP sözel olarak kotaya karşı olduğunu dillendiriyor, ama her üç adaydan birinin kadın olarak belirleneceğini söylüyor. Bu, pratikte kota sonucu doğurabilecek bir uygulama. MHP genel olarak merkezi şekilde belirliyor. Kadın adaylarla ilgili kısmen yoklamalar da yapıyorlar. MHP’nin kota açısından ne tüzüğünde ne de pratiğinde bir şey var. MHP’de hem yerelde hem genelde kadınların temsil oranı çok düşük. HDP’de ise Kadın Meclisinin son sözü söylediği bir süreç söz konusu. Bu açıdan HDP’yi daha iyi bir sistem kullanması bakımından diğer partilerden ayırabiliriz. HDP’nin eşit temsiliyet sağlamak bakımından, hem aday hem de seçilecek kadınları belirlemede yüzde 50-yüzde 50 uygulamaya çalıştığını gözlemledik.

Feministler, LGBTİ’ler ve başka birçok kesimden kadınlar HDP’den aday adayı oldu. Bu açıdan HDP’yi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Açıkçası şu an izleme sürecindeyiz, ama HDP en iyi karneye sahip parti gibi görünüyor. Sahadan, saha deneyimi olan feminist ve LGBTİ’lere teklif götürdüklerini biliyoruz. Hepimizin üzerinde durduğu zemin aslında çok da cinsiyetçi kalıplara, erkek egemen değerlere dayanan bir zemin ve dünden bugüne eşitlik sağlayabileceğiniz zemin değil. Ama orada kadınların, örgütlü mücadelesiyle süren, karşılaştıkları zorluklara rağmen mücadele ederek oluşturdukları bir şey var, o yüzden bu deneyimin kendisinin kıymetli olduğunu düşünüyorum. Başka partilerde olan, erkek egemen sisteme tabi, oradaki ilişki sisteminin vicdanına bırakmak ya da oradaki aile ilişkileri ya da finansal ilişkilerin oluruna bırakmak yerine, burada sözün kadınlar tarafından alınıyor olması iyi bir şey. Hatta herkes demokrasiyi içselleştirene kadar, geçici bir süre de olsa gençlerin gençleri, kadınların kadınları seçtiği bir sisteme evirtmek doğru olabilir.


SEÇİLEBİLİR BİR YERDEN ADAYLIK, SEÇİLMEKTEN DAHA ZOR

Kadınlarla görüştüğünüzde “Ben aday olmak istiyorum ama sıkıntılar yaşıyorum ya da bundan çekiniyorum” gibi örneklerle karşılaşıyor musunuz?
Mümkün olduğunca kadın aday adaylarıyla dayanışmaya çalışıyoruz. O yüzden yüz yüze görüşmeler yürütüyoruz. Görüşmelerimizde birkaç kadın adayın söylediği şeylerden biri buydu. Öyle bir yapı var ki aday olmak, seçilebilir bir yerden aday gösterilmek, aslında seçilmekten daha zor bir şey. Çünkü çok fazla güç ilişkisi söz konusu. Bir de parlamentoda ya da yerel seçimlerde kadınlara konulan kriterlerle erkeklere konulan kriterler aynı değil. Kadın söz konusu olduğunda “Üniversite bitirsin, hatta yüksek lisans yapsın, uluslararası deneyimi de olsun, bilindik bir aileden de gelsin, ata da binsin, keman da çalsın” gibi inanılmaz bir kriter sepeti konuluyor önüne. “Biz de istiyoruz kadınlar temsil edilsin, seçilsin, ama nitelikli kadın yok” diyorlar. Türkiye parlamentosunda okuma yazma bilmeyen vekiller de olmuştur, ki olsun orada yaşam deneyimi başka bir şey. Ama kadın söz konusu olduğunda o kadının yaşam deneyimi o kadar önemli olmuyor. Politik olarak çok güçlü olabilir, çok emektar olabilir ancak ondan ziyade ne kadar zengin ve bilindik bir aileden gelip gelmediği önemli oluyor. O bakımdan kadınların maruz kaldığı engeller ve barajlar daha fazla.

Aklınızda kalan bir örnek?
Mesela eczacı bir kadın adayla görüşüyorduk, “Şu an adaylık sürecinde 500 bin liradan fazla harcama yapan insanlar var. Ben nasıl yarışayım” diyerek açıkladı durumu. Çok ciddi, sınıfsal bir geri planı da var. Baktığımızda yoksul ve daha alt sınıflara kapalı bir sistemden bahsediyoruz zaten. Kadınla erkek açısından bir sorun varken daha yoksul, olanaklara ulaşmada daha fazla problemi olan kadınların hiç dahil olamadığı, adaylık sürecinde karşılaşılan sorunlarla bile karşılaşma ihtimalinin olmadığı bir süreç söz konusu. Bu, erkekler olduğunda daha farklı işliyorken kadınlar olduğunda çok daha katmanlı işliyor.

 

ÖNCEKİ HABER

Kürsüden değil içimizden biri!

SONRAKİ HABER

Taht oyununa aşağıdan müdahale

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...