31 Mart 2015 00:58

Çocuklar size de 1 kilo elma aldım

Merhaba,Ben 2 yıldır Divan Turizm’de, üretimde çalışan bir işçiyim. Çalışırken pek çok sorun yaşıyorduk. Sabah saat 6.30’da başlayan mesaimiz öğleden sonra 3’te bitmeliyken fazla mesailerle ancak akşam 8-9 gibi çıkabiliyorduk. Mesaiye kalmamak gibi bir şansımız yoktu. Hiçbirimiz için sosyal hayat diye bir şey kalmamıştı.

Paylaş

Gizem ULUER
Direnişçi Divan İşçisi/İstanbul

Merhaba,
Ben 2 yıldır Divan Turizm’de, üretimde çalışan bir işçiyim. Çalışırken pek çok sorun yaşıyorduk. Sabah saat 6.30’da başlayan mesaimiz öğleden sonra 3’te bitmeliyken fazla mesailerle ancak akşam 8-9 gibi çıkabiliyorduk. Mesaiye kalmamak gibi bir şansımız yoktu. Hiçbirimiz için sosyal hayat diye bir şey kalmamıştı.
Buna karşılık aldığımız ücret çok düşüktü. Ayda neredeyse 90 saat fazla mesai yaptığımız durumlarda bile elimize geçen fazla mesai ücreti 200-300 lirayı aşmıyordu. Çalışma koşullarımız oldukça ağır. Zaten en doğal hakkımız olan mola bile bizim için bir sorun haline gelmişti. Sigaraya ya da tuvalete gitmek için parmak basarak çıkmak zorundaydık. Böylece molada geçirdiğimiz her dakikayı ücretlerimizden kesiyorlardı. Arkadaşlarımızla yakınlaşmamız bile sorun haline gelmişti. Örneğin benim çok samimi olduğum bir arkadaşım vardı. Bize sürekli olarak “Bir arada durmayın, ikiniz aynı anda izin alıp gidemezsiniz. Kimseye mesai olmasa da size var” diyerek baskı uyguluyorlardı. Zam dönemi geldiğinde yapılan zam oranları çok düşük oldu. Bu durum bardağı taşıran son damlaydı ve böylece sendikalı olmaya karar verdik. Bunun farkına varan işveren bizi işten attı. Böylece direniş sürecimiz başladı.
Çalıştığım süre boyunca gerçek dostluk, paylaşım yoktu biz işçilerin arasında. 2 yıl boyunca selam dahi vermediğim insanların gerçek dostlarım olduğunu bu direniş sayesinde anladım. İçeride bir aile gibi değildik ama şimdi gerçekten bir aile olduk. Daha önce direniş nedir bilmiyordum. Televizyonda işten atıldığı için dışarıda bekleyen işçileri gördüğümde “Yazık, bu soğukta üşümüyorlar mı?” diyordum sadece. Onların niye dışarıda beklediği, neden atıldığı konusunda hiçbir fikrim yoktu. Direniş kelimesi bana hiçbir şey çağrıştırmıyordu. Ama şimdi benim için direniş gücü, birliği, dayanışmayı, mücadeleyi ifade ediyor. Bundan sonra nerede bir direniş varsa ben orada olacağım.
Haklı bir mücadelenin içinde olduğum için mutluyum. Daha önce hiç tanımadığım pek çok işçi dostu kurum ziyaretimize gelerek bize destek oluyor. Çevrede oturan insanlardan gelen destekler var. Pazardan dönen bir teyzenin “Çocuklar size de 1 kilo elma aldım” demesi, yoldan geçen amcanın gelip “Üşümeyin, sıkı giyinin, sobanızı yakın” demesi yalnız olmadığımızın en büyük göstergesi.
Ben bir işçiyim ve hayatım boyunca işçi olarak kalacağım. Anladım ki ben burada hakkımı aramazsam başka yere gittiğimde de yine benzer sorunlarla karşılaşacağım. Başka fabrikalar buradan daha iyi koşullarda olmayacak. Çünkü mücadelenin olmadığı yerde kazanım da yoktur. Eğer hakkımı aramazsam çok daha ağır şartlara maruz kalacağımı biliyorum.
İşçi sınıfı çok ağır şartlarda çalışıyor, emeğinin karşılığını alamıyor. Bizim bu direnişimiz herkese cesaret versin, umut versin. Çünkü biz kazanacağımızı biliyoruz, bu inançla mücadelemize devam ediyoruz.

ÖNCEKİ HABER

Emeğimizi kimseye yedirmeyiz

SONRAKİ HABER

Sağlık sorunları bahane, sendikasız İSDEMİR şahane

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa