01 Ağustos 2011 02:51

'Suriye'de ok yaydan çıktı artık'

Tunus İşçileri Komünist Partisi’nin Ulusal Kongresi’ni izlemek üzere Tunus’a gelen Suriyeli Marksist Sallameh Keileh’le ülkesinde yaşanan gelişmeler üzerine konuştuk.Suriye’de sokak gösterileri ve katliamlar bir süredir devam ediyor. Yaşananları, diğer Afrika ülkelerindeki halk hareketlerinin devamı olarak m

'Suriye'de ok yaydan çıktı artık'
Paylaş
Rıza Saygılı / Mehmet Özer


Suriye’de sokak gösterileri ve katliamlar bir süredir devam ediyor. Yaşananları, diğer Afrika ülkelerindeki halk hareketlerinin devamı olarak mı yoksa, emperyalist bir komplo olarak mı değerlendiriyorsunuz? Bugünkü durum hakkında bilgi verebilir misiniz?
Suriye’deki olayların temelinde de bütün Arap ülkelerindeki gelişmelere yol açan nedenler var.  Arap baharının devamı olarak değerlendirebiliriz. Tabii ki Suriye’nin kendisine has özellikleri var. Ancak Suriye’de de halkın ekmek, özgürlük, ulusal onuru savunma talepleri diğer ülkelerdekine benziyor. Ekonomik bakımdan Suriye özellikle son yıllarda diğer Arap ülkelerine benzer duruma geldi; ülke Tunus, Fas ve diğer Arap ülkeleriyle ekonomik bakımdan da pek bir farklılık arz etmiyordu. Suriye’de de ekonomi güçsüz. Sağlam temelleri olan bir ekonomi değil. Ekonomi daha çok turizm, hafif sanayi, banka-finans sektörü, inşaat, ev-arsa alım satımı gibi ticari ilişkiler üzerine kurulu. Suriye’nin durumu diğerlerinden farklıdır diyen görüşler doğru değil. Daha önce ABD’nin kurduğu klişelerden hareket ediyorlar ve doğru bir temele dayanmıyorlar.

Suriye’deki hareket nasıl başladı? İlk kıvılcımı yakan sebep neydi?
İsyan öncelikle kırsal kesimde başladı. Bunun da sebebi ekonomik yapıya dayanıyor. Özellikle kırsal kesimde, tarım önemli ölçüde tahrip oldu, işsizlik yaygın. Kırsal kesimde huzursuz bir kitle mevcuttu. Üstelik ülke ekonomisi esas olarak dar bir mafya tarafından kontrol ediliyor. dolayısıyla Suriye’de zaten halk hareketi ve isyan için birikmiş sebepler vardı. Öteki ülkelerdeki isyanlar teşvik edici rol oynamış oldular. Bir de buna son yıllarda, Suriye’nin ABD ve Batıyla yakınlaşmasını ekleyebiliriz. Çünkü daha önce İsrail’e ya da Batıya karşı bir güç olarak görünen Esad rejimi ve Baas Partisi saygınlığını yitirdi. Bu da hareketin başlamasının nedenlerinden biri oldu.

Eylemleri organize eden politik bir güç var mı. Amaçları ne? Başlangıçta yoksa bile sonradan böyle bir güç sürece dahil oldu mu?
Suriye’de meydana gelen hareketler tümüyle kendiliğindendi. Hatta diğer ülkelerle kıyaslandığında çok daha fazla böyle olduğunu söyleyebiliriz. En önemli aktör gençlerdi. Gençler, Mısır ve Tunus gençliğinden farklı bir durumda olmadıklarını göstermek için sokağa çıktı. Birbirleriyle buluşmak için İnterneti yaygın olarak kullandılar. Olayların tüm Suriye’ye yayılmasına sebep olan nedenlerin ilki Deraa’da yaşanan olaylardı. Daha çok yerel taleplerle harekete geçen kitleye şiddetli bir saldırı oldu ve bu saldırı diğer şehirlerde tepkiyle karşılandı. Deraa’dan sonra bölgeden bölgeye yayılan bir hareketlenme başladı. Harekete katılanların çoğu, özellikle de gençler herhangi politik bağı olmayan kişilerdi. Politik partiler ise çok daha sonra katıldılar. Harekete gecikmiş olarak destek verdiler. Partiler uzun yıllardır baskı altında ve ezilmiş olan halka karşı güvenlerini büyük ölçüde yitirmişlerdi. Geç kalmalarının bir sebebi de buydu. Bazı partiler gecikmiş olarak harekete dahil olmaya, bazıları ise halk hareketiyle hükümet arasında arabuluculuk yapmaya çalıştılar. Partiler, halkın taleplerini ortaklaştırmak gibi bir işlev üstlenemediler. Hiçbir zaman gerçek bir yönetici, harekete geçirici rol oynayamadılar ama katılanlar arasında bazı milliyetçi ve sol partileri sayabiliriz. Bu parti ve grupların bir kısmı daha sonraki süreçte Şam Çağrısı diye bir koalisyon oluşturdular. Öte yandan bir başka önemli güç de Müslüman Kardeşler. Libya’dakine benzer geçici bir hükümet kurma girişiminde bulundular ve halkı isyana çağırdılar. Uluslararası alanda da kendilerinin tanınmasını istediler ancak bu talep halk tarafından kabul görmedi.

Hareketin ilerlemesi nedeniyle Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad bazı tavizler ve reformlar açıkladı. Bunlar hareketi durdurabilir mi?
Taviz politikasıyla bir yere varılabileceğini düşünmüyorum. Esad ne kadar taviz verse de ok yaydan artık çıktı. Esad baştan itibaren bunu denedi ama araya kan girince, göstericilerden çok sayıda kişi öldürülünce halkın rejime güveni kalmadı. Bu yolun başarılı olacağını tahmin etmiyorum.

Özellikle isyanın başladığı günlerde Kürtlerin yoğun katılımına şahit olduk. Sonraki süreçte Kürtlerin pozisyonu hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Suriye’deki Kürt azınlık baştan beri halk hareketinin içerisinde yer aldı. Kürtlerin talepleri de Suriye’nin öteki halklarıyla aynıydı. Kimlik taleplerinin yanı sıra ulusal onur, ekmek ve özgürlük talepleri vardı. Bu arada Kürt politik partileri bu gelişmelerden yararlanarak kendi özgün taleplerini de ileri sürdüler. Fakat bu her zaman birleştirici rol oynamıyor. Kürtçe’nin resmi dil olarak tanınması, Suriye Arap Cumhuriyeti isminin değiştirilmesi gibi talepler öne sürüldü.

Türkiye’nin bölgeye ve özellikle Suriye’ye yönelik politikalarında bir değişiklik var gibi görünüyor. Özellikle AKP hükümetinin bölgeye dair politikalarında asıl amaç nedir? Bu tutum Suriye’de nasıl bir karşılık buldu?
Türkiye’nin Suriye hükümeti üzerinde baskı oluşturmaya dayalı politikası halk tarafından genel olarak olumlu karşılandı. Hatta bazı bölgelerde Türk bayraklarıyla eylem yapanlar bile oldu. Türkiye kuşkusuz bölgede daha güçlü bir rol oynamak niyetinde ve bu girişimi ABD tarafından da destekleniyor ve teşvik ediliyor. Türkiye uzun bir zaman Avrupa Birliğine girme, Batıyla bütünleşme çabaları gösterdi ama bunun mümkün olmadığını görünce politika değişikliğine gittiğini görüyoruz. Türk burjuvazisi, kendi bölgesinde bir güç olabileceğini düşünüyor ve bu doğrultuda adımlar atıyor. Son yıllarda Suriye burjuvazisi, daha doğrusu mafyacı sermaye kesimi açısından Türkiye bir çıkış kapısıydı. Suriye üzerinde abluka uygulanınca sermayenin bu kesimi Türkiye’yi dışarıya açılan bir pencere olarak değerlendirmek istedi. Bu arada Türk sermayesi de Suriye’ye girdi ve bu da Suriye ekonomisinin tahribatına ve sermayenin dışarı kaçmasına neden oldu. Türkiye’nin ilk müdahalesi, reformların yapılmasıyla beraber halk hareketinin önünün alınması şeklindeydi. Suriye hükümetine ilk tavsiyesi buydu. Türkiye’nin bölge gücü olma stratejisine uygun olarak hareket ettiği görünüyor. Bu, Suriye’de doğal olarak hükümet çevrelerinde huzursuzluğa neden olurken, rejimi devirmek isteyen halk içerisinde de destekle karşılanan bir durum oldu. (Tunus/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Önce tehdit, sonra infaz!

SONRAKİ HABER

Tezgahlara bakıp geri dönüyorlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...