Umut dolu barış türküleri söylemek

Ali ÇARMAN
Uzun zamandır Newroz günleri yaklaştığında tüm gözler Amed’e çevrilir. Umutlu bir bekleyiş ve hummalı bir çalışma başlar. Acaba nasıl geçecek, neler söylenecek, katılım bir öncekini aşacak mı gibi bin bir türlü masumane soru ve tartışmalar ortalıkta sürer gider. Doğa kanunları gereği bahar günlerinde börtü böceğin topraktan fışkırması misali Kürt halkı yaşlısı genci, kadını-erkeği ile Newroz’a hazırlanır. Günler öncesinde de başlarında, mahalle aralarında ateşler yakılıp üzerinde atlanır etrafında halaya durulur. Kahvelerde, sokakta özcesi hayatın olduğu her yerde büyük gün, büyük buluşma konuşulur. Binlerce insan gönüllü olarak görev alıp işe koyulur.
Newroz sabahı herkes gibi erkenden sokaklardayız. Atlarını allayıp pullayan bir grup gencin şehirde dört nala at koşturmasını izleyenler zılgıtlar ve alkışlarla destek veriyor. Bizim bindiğimiz otobüs de ağzına kadar dolu ve daha çocuk denebilecek genç bir kız kendi ana dilinde marşlarını okuyor. Topluca; Kobanê direnişi, Rojava devrimi şiarları haykırılıyor, bir anne biz kadınlar savaş istemiyoruz, Kürt kadını özgürlük ve barış istiyor diye gürlüyor.
Alana epeyce bir uzaklıkta kendiliğinden oluşmuş yürüyüş kortejlerinde sembolik gerilla elbisesi giymiş gençler olanca güçleriyle istemlerini dile getirmekte. Bayraklar, flamalar, fularlar ile her yer yeşil sarı kırmızı. Saatler onu gösterdiğinde Newroz alanı dolup taşmıştı bile. Saygı duruşuyla başlayan açılış enternasyonal devrim (işçi) marşları ile devam etti. Peş peşe yapılan konuşmalar coşkuyla dinlendi. Güneş bir yüzünü göstermekte bir saklamakta. Yağmur yağdığında kitle çekilir mi acaba endişesi derken yağmur başlayınca gençler bir anda koşar adım alana aktılar. Ne olursa olsun, isterse yukardan taş yağsın buradan çekilmeyeceğiz mesajını verdiler. Ve beklenen an; Kürt Özgürlük Hareketi Önderi Abdullah Öcalan’ın mesajı okunacak dendiğinde hınca hınç dolu alanı coşku seli kapladı. Sloganlar, zılgıtlar, alkışlar ile adeta tufan koptu.
Kobanê direnişi kahramanlığı bu yıl Newroz gösterisine damgasını vuran en önemli ikinci etken oldu. Sahnedeki sunumlarda, yapılan konuşmalarda bu olguya dikkat çekildi.
Doksan ayrı yerde doksan davulun güm güm sesleriyle yağmur çamur demeden halaya duranları ile Newroz bir başka güzellikte geçmekte. Yüz binlerce, milyonlarca yürek tek bir ağızdan büyük bir heyecanla umut dolu barış ve özgürlük türküleri söylemekte.
Diyarbakır büyük buluşmasında bir kez daha yaşadık; Newroz şarkısı yankılandığında insan yüreği kabarır kabına sığmaz oluyor. 1990 Newrozu’nda Kürt halkının özlemlerine dikkat çekmek için bedenini ateşe veren Sevgili Zekiye Alkan’ın eyleminin üzerinde 25 yıl geçti. Daha sonraki yıllarda Almanya/Mannheim şehrinde bir başka Kürt kızı Ronahi bu kez bedeniyle Newroz ateşini büyüttü. 1998 zindanlarda Sema Yüce şehitler abidesine katıldı. Hani bir deyiş var; nereden nereye... Yasaklı, saldırılar ve katledilmelerin olduğu günlerden büyük buluşmalara gelindi. Ve bugüne gelinen yol üzerine ne söylense ne yazılsa az gelir. Özgürlük ve barış için yaşamını ortaya koymanın sonuçları bugün daha iyi görülebiliyor.
Unutmadan belirtmekte yarar var; ezilenlerin, sömürülenlerin, dışlananların kendi geleceği için yek vücut olduğu ve Newroz ateşinin olduğu yerde karanlık gölgeler de olacaktır. Ancak ne olursa olsun, kim ne derse desin özgürlük, barış ve eşitlik istemleri nefrete ve yok saymaya karşı galip gelecektir. Milyonların Newroz buluşmasının öğrettiği de bu gerçekliktir. Bir başka gerçeklik ise; derin bir derya misali derinliklere dalmadan güzellikler görülemiyorsa, halkın sahiplenmediği, halkın bizzat içinde olmadığı hiç bir hareket de güzelliklere ulaşamıyor. Normal hayatta alabildiğince dağınık duran, ekmek ve gelecek peşinde koşanla milyonlar bir araya geldiğinde koca bir güneş olmaktalar. Ne güzel ki insanlar bu dağ ve güneşin parçası olmuş kararlıca umut ve barış dolu türküler söylemeye devam etmekte.
Evrensel'i Takip Et