22 Mart 2015 04:06

İç Güvenlik Paketi Türkiye’sinin habercisi

Yargı kararıyla birlikte değerlendirdiğimizde bu konseptin yabana atılmaması gerektiği görülmelidir. Belediyede taşeron işçi olarak çalışan ve çalışma yeri ve adresi aşikar olmasına rağmen bir yıldırma politikası olarak uygulanan bu yöntem, İç Güvenlik Paketinin halen yasallaşmamasına rağmen buradan alınan güçle yapılan bir uygulamadır.

Paylaş

Mustafa TAŞKALE*

Bölge bakımından baskı, gözaltı ve tutuklamaların artık kanıksandığı bir dönemi geride bırakmanın mücadelesi verilirken, bunlara her geçen gün yenilerinin eklendiğine tanık oluyoruz. Dersim’de son olarak Emek Partisi üyesi Hasan Tülek 13 Mart tarihinde sabahın şafağında birçok zırhlı ve sivil araçla evi basılarak gözaltına alındı. Özel harekat polislerinin kar maskelerle baskına katılmaları ve kapıların kırılması, aslında Hasan’nın şahsında yeni bir konseptin uygulamaya sokulmak istendiğini gösteriyor. Yargı kararıyla birlikte değerlendirdiğimizde bu konseptin yabana atılmaması gerektiği görülmelidir.  Belediyede taşeron işçi olarak çalışan ve çalışma yeri ve adresi aşikar olmasına rağmen bir yıldırma politikası olarak uygulanan bu yöntem, İç Güvenlik Paketinin halen yasallaşmamasına rağmen buradan alınan güçle yapılan bir uygulamadır.
Hasan arkadaşımızın yaşamını özetlersek;  belediyede taşeron işçisi olarak çalışan ve çalışkanlığıyla bilinen biridir.  Günlük işçi basınının dağıtımında ve örgütlenmesinde özenli, sorumluluk duygusu taşıyan bir arkadaşımızdır. Yine parti çalışmasında da kullanılan “parti hamalı” deyimi Hasan’la bütünleşen bir deyimdir. Bütün bunlarla birlikte aynı zamanda gözaltına alındığında halen bacağı alçıda olan yaşlı annesinin sorumluluğu da Hasan arkadaşımızın omzundaydı.
Hasan’ın tutuklanmasının nedenlerini biraz irdelersek; arkadaşımızı Dersim’de partimizin de içinde olduğu bütün demokratik ve meşru eylemlerin her karesinde görmek mümkündür. Arkadaşımıza isnat edilen suça baktığımızda, Paris’te öldürülen Sakine Cansız ve iki arkadaşının anma etkinliğinde kurulan sahnenin, arka platformuna asılan pankartı düzeltmesine yardımcı olduğu için tutuklanmıştır. Aynı etkinlikte daha önce de tutuklanan beş kişi için örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme ve propaganda suçundan biri ceza almış, diğerleri ise yargılanmaktadır. Hasan arkadaşımız için ise pankart düzeltmenin hangi suçtan yargılanacağına dair yargının zorlama kararıyla yardım yataklık suçundan tutuklanmasına karar verildi. Ancak isnat edilen suçun yasadaki karşılığı zorlanacaksa en fazla propaganda suçundan yargılanmasıdır. Dolayısıyla propaganda suçunun 10 ay olduğu, yardım yataklık suçunun ise 6 yılı aştığını düşünürsek burada uygulanmak istenen konsepti daha iyi anlayabiliriz.

TUTUKLAMANIN DAYANAĞI İÇ GÜVENLİK PAKETİ

Hem adli hem de kolluk erkinin İç Güvenlik Paketinin kabul edilen maddelerine dayanılarak uygulamaya çalıştıkları bu keyfi uygulama, bu bakımdan birçok demokratik ve meşru eylemde pankart tuttukları, flama taşıdıkları veya çeşitli işaretler yaptıkları, hatta geçmişte verilen cezalara baktığımızda çekilen fotoğraflarda ağzının  açık olduğu ve bunun örgüt lehine slogan atmakla yorumlanarak yıllarca cezalara çarptırıldıkları görülmüştür. Bu anlamda birçok öğrencinin öğrenim hakkı elinden alınmış, birçok insan cezaevine girmemek için mevcut yaşam koşullarını terk etmek zorunda kalmıştır. Bu paket yasallaşarak uygulanmaya geçilirse, buna benzer kat be kat daha fazla keyfi tutuklamalar ve baskılarla insanların yaşamı bir kabusa dönecektir. Her ne kadar 63 maddesi geri çekilmiş gibi topluma lanse edilse de, asıl olarak AKP Hükümetinin sürece dair izlemekte olduğu politikalardaki temel muradının meclisten geçirmiş olduğu yasalarda yattığını biliyoruz. Halen de çeşitli şekillerde cumhurbaşkanından başbakana ve adalet bakanlığına kadar en yetkili ağızlardan yapılan açıklamalara bakıldığında, birçok kesimden ve çevreden insanların tepkilerine rağmen bu paket üzerinden kabus sürecini derinleştirmeye yönelik açıklamalarını sürdürmektedirler. Sadece bu tutuklama örneği üzerinden değerlendirirsek bile yasa geri püskürtülmezse, ülkenin varolan cezaevlerinin doluluk kapasitesini bir tarafa bırakalım, ülkenin kendisi bile yarı açık bir cezaevine dönüşecektir. Bu yasayla ve bu yasadan kaynaklı keyfi yorumlama biçimiyle, toplumda en masumane görünen çevre hareketlerinin, yaşam alanlarının yağmasına karşı sürdürmüş oldukları mücadelelerin bile ağır cezalarla sonuçlandırılması kaçınılmaz olacaktır.
Cumhurbaşkanının kaseti başa sararak yaptığı “artık Kürt sorunu yoktur” söylemi bir yana, sürdürülmekte olan müzakere süreci Kürt halkı tarafından olumlu karşılanmıştır. Ama bir yandan bu süreç ilerlerken, diğer yandan AKP Hükümetinin bölgede inşa ettiği karakol-kalekol gibi yüksek güvenlikli noktalarla aklının diğer yarısında sürecin yeni bir çatışmalı döneme evrilmesi geçtiği düşüncesinin de göz ardı edilmemesi gerekir. En küçük demokratik talebe, düşünce ve ifade özgürlüğüne tahammül edemeyerek, bunları, terörle mücadele yasası, yargı paketleri de yetmiyor, iç güvenlik yasasıyla da cezalandırmanın bütün boşluklarını doldurarak yükselen mücadeleyi bastırmayı ve sindirmeyi amaçlamaktadırlar. Ancak mücadelenin tarihsel süreci içerisinde darbe gibi, sıkı yönetim gibi, OHAL gibi birçok yasaklayıcı uygulamalara bu halk boyun eğmeyerek eşitlik, demokrasi ve özgürlük talebini yükseltmiştir. Bugün de başta Türk ve Kürt halkı olmak üzere, ezilen halkların, bütün bu engelleyici yasaların bedelini göğüsleyerek mücadeleyi başarıyla sonuçlandırması kaçınılmazdır.

*EMEP Dersim İl Başkanı

 

ÖNCEKİ HABER

Belge mi istemiştiniz?

SONRAKİ HABER

Kişi başına düşen mutluluk oranı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...