28 Şubat 2015 01:09

Sınıfa önderlik edeceğine engel olan sendikalar istemiyoruz

Merhaba Evrensel okurları;Ben sendikalı bir firmada çalışan tekstil işçisiyim. Bu firmada yaklaşık 5 yıldır çalışmaktayım. Ben önce biraz ülke gündeminden sonra da çalıştığım fabrikadan bahsetmek istiyorum.

Paylaş

Yenibosna’dan bir tekstil işçisi

Merhaba Evrensel okurları;
Ben sendikalı bir firmada çalışan tekstil işçisiyim. Bu firmada yaklaşık 5 yıldır çalışmaktayım. Ben önce biraz ülke gündeminden sonra da çalıştığım fabrikadan bahsetmek istiyorum.
İçerisinden geçtiğimiz bugünlerde hepimizin şahit olduğu gibi, hakikaten artık işçi sınıfını canlı canlı gömmüş bir hükümet görüyoruz karşımızda. Sağlık, eğitim tamamen bitirilmiştir. Sürekli oyunlar oynanırken, birileri sürekli zengin oluyor. Fakat bu ülkeyi 13 yıldır yöneten ve daha adayken bile asgari ücreti eleştiren Cumhurbaşkanı maalesef 13 yıldır işçi ve emekçilere kulaklarını tıkamıştır. Üstelik sorunlarımızı duymadığı gibi, çok daha önceden mücadeleler verilerek kazanılan hakları da her geçen gün elimizden alır olmuştur.

GREV YASAKLANDI ÖLÜMLER ARTTI

Zaten ülkede göstermelik, süs ve kukla görevi gören sendikalar da işçi sınıfına sahip çıkamamış hatta onlardan ve patronlardan taraf olmuşlardır ve hâlâ taraf olmaya devam etmekteler. Zaten Cumhurbaşkanı da taraf olmayan bertaraf olur demişti. 1 Mayıs İşçi Bayramı olarak kabul edilmiş fakat işçiler tarafından kullanılması yasaklanmıştır. Devlet hunharca saldırırken, sendikalar da seyretmiş, sınıfa bir şey katmamıştır. Evet Taksim simgedir fakat, İşçi Bayramı’nı çalıştığı fabrikalarından başlayarak kutlamalıdır, diyeceklerine yer müzakeresi yaparak maalesef sınıfı uyutmuş ve direncini kırmışlardır. Sonrasında başlayan toplusözleşmelerde sendikalar yine sınıfı bilinçlendirmeden masa başında göstermelik açıklamalarla geçmiştir. Bunun sonucu olarak da işçi sınıfının değerleri gözetilmeden masa başında işi bitirmiştir. İşçi sınıfının yeniden uyanışını sağlayacak metal grevi de devlet tarafından ertelenmiş ve sınıfın önü kapatılmıştır.
Ama artık açıkça görülmektedir ki biz işçi ve emekçilerin artık dayanacak gücü kalmadı. Fakat işçiler şaşkın ve çıkar yol ararken bile güven duyduğu, duymak istediği sendikalar yine ortalarda gözükmemeye gayret göstermekteler. İşçi sınıfı belki de geçtiğimiz yıl kadar direniş ve eylemi daha önce yapmamıştır. Gerek madenlerde, gerekse fabrikalarda binlerce kazalar yaşanmış ve bir çok işçi ve emekçi hayatını kaybetmiştir. Ama hükümete ve patronlara göre ölümlerin “Fıtratında var” olmuştur.

SU DURGUN AKMAYACAK

Artık bıçak kemiğe saplanmıştır ve işçi ve emekçilerin tek çıkar yolu örgütlenmek ve birlikte mücadele etmektir. Biz işçiler birleşerek gücümüzü göstermediğimiz sürece maalesef yarın çocuğumuzun biberonundaki sütünü de elinden alacaklar. Kıdem tazminatlarına göz diktiler ve sağlıkta her şeyi paralı hale getirdiler. Artık işçi sınıfının suyu durgun akmayacaktır taşmış dereler gibi sokaklara fırlayacaktır. Bunun belirtileri de var. Ülkenin bir çok yerinden işçi ve emekçilerin mücadelelerini duyuyoruz, okuyoruz. Artık sınıf gerek maddi gerekse manevi anlamda sıkıştı. Haklarımız da elimizden alınınca aslında yaşam hakkımız elimizden alınmış oluyor.

ÜLKE GÜNDEMİ, FUTBOLUN ÖNÜNE GEÇTİ

2  gün önce çalıştığım firmada yemek molasında yaklaşık 35-40 arkadaşımla son yaşananları değerlendirdik. Önceleri bu konuları pek konuşmayan arkadaşlar bile artık bağırarak konuşuyor. Hatta AKP’ye oy veren ve daha önceleri savunan arkadaşlar bile konuşulanları özenle dinliyor ve “Haklısınız” diyorlar. Artık bizim fabrikada ülke gündemi, futbolun önüne geçmiş duruma. Eskiden herkes toplanır futbol konuşurdu, şimdi hak ve özgürlüklerimizi konuşabiliyoruz.
Pazartesi günü temsilcinin odasına sendikadan gelen bir yazı asılmıştı. Yazıda aynen şu yazıyordu: “Türk-İş’in kararıyla kıdem tazminatlarıyla ilgili Taksim’de basın açıklaması yapılacaktır. Tüm arkadaşlar davetlidir.” Arkadaşlarla bu konuyu tartıştık, neden basın açıklaması yapılıyor. Kaç arkadaşımız katılabilecek. Zaten vardiyalı çalışıyoruz, nasıl gideceğiz dedik. Madem ses çıkartmak istiyoruz neden Türk-İş uyarı için bir gün iş bırakma eylemi yapmıyor da basın açıklamasıyla işçileri başından savıyor. Şube bir araç yollayacak ve ancak 15 arkadaşımız katılabilecekmiş! Böyle bir anlayış olur mu? Yarın da kalkıp eminim şunu derler, biz basın açıklamasına davet ettik ama işçiler katılmadılar. Hakikaten tam bir komedi değil mi? Yine sınıf üzerinde oyunlar oynanıyor, yine emeğimiz çalınıyor, yine çocuklarımızın yarınları çalınıyor. Artık bu oyunları kabullenemiyoruz. Bizi bu oyunun parçası haline getirmesinler. Türk-İş bırak basın açıklamasını, hükümete tepkisini bir günlük iş bırakmayla göster. İşçi ve emekçiler hakları için mücadelenin ön saflarında yer almaya gerçekten hazırdır. Sınıfa önderlik edeceğine önünde engel olan sendikalar istemiyoruz. Artık hükümete ve onların çıkardıkları yasalara karşı çıkmaktan, sokağa dökülmekten başka çare yoktur.
Bizler artık fabrikalarda, kahvelerde, mahallelerimizde sokaklarımızda birleşeceğiz. Güçlüyüz çünkü birleşirsek hiç bir güç önümüzde duramayacaktır. Bir çok yerde 12-14 saat gibi çok uzun çalışma saatleri dayatılıyor. İşçi verilen ücretle artık geçinemiyor ve tek çaremizin gerek ücretlerimiz gerekse sosyal haklarımız ve gerekse çocuklarımızın yarınları için birleşmek ve birlikte mücadele etmektir. Bizleri görmezden gelenlere, örgütlenerek bir ders vermeliyiz.

ÖNCEKİ HABER

Saltanat paketi değil, iş ve ekmek paketi istiyoruz

SONRAKİ HABER

İşyeri büyüse de, batsa da altında kalan işçi olur!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...