26 Temmuz 2011 10:29

KESK kongresi ve sendikal yeniden yapılanma*

2008 yılında başlayan kapitalizmin yapısal krizi ülkeden ülkeye farklı etkilere yol açarken kendi içerisinde de dalgalı bir seyir izliyor. İşsizlik, yoksulluk ve zamlarla ülkemizi de derinden etkileyen kriz ortamı son dönemde siyasi iktidar tarafından topluma karşı bir tehdit unsuru olarak kullanılmaya başlandı. Daha önce “torba yasa&r

KESK kongresi ve sendikal yeniden yapılanma*
Paylaş
Cem Gurbetoğlu

12 Eylül referandumuyla birlikte düzen içi direnç noktalarını bir bir ele geçiren AKP iktidarı 12 Haziran seçimleri sonuçları ile de yeni bir rejimi inşa etmiş durumda. Direnç noktalarının başında Kürt ulusal demokratik muhalefeti gelirken bu muhalefetin sindirilmesi için tüm yöntemler başarısız kalmış durumda. Özellikle son dönem Kürt sorununda yeni bir aşama olarak demokratik özerklik tartışması başlatılmış olması sıklıkla geriye dönüş eğilimlerine rağmen demokratik barışçıl çözüm arayışının önemli bir projesi olarak ilgi görmektedir.

YENİ BİR ‘BAŞLANGIÇ’ YAPILDI

Ülkemizdeki tüm muhalefet alanları yalnızlık duygusu içerisindedir. YGS skandalını protesto eden gençler, HES’lere karşı direnen ekolojistler yalnızlık duygusu içerisindedir. Düzen karşıtı devrimci, sol, sosyalist önderlik her zamankinden daha büyük bir ihtiyaç halini almıştır. Bir başka önemli ve hayati ihtiyaç ise, artan sermaye baskısını geri püskürtecek ve AKP Hükümetinin en zayıf karnını hedef alan işçi sınıfı hareketi, birleşik emek hareketi ihtiyacıdır. TEKEL direnişinin öğrettiklerini örgütlü bir harekete dönüştürmek tarihsel bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Bunun gerçekleştirilmesi ise, sendikal alanın yapısal sorunlarına çözüm olabilecek, yakın geçmişe öz eleştirel bakabilen, örgütlenme ve mücadele stratejilerinde yenilenmiş bir sendikal yapıyı zorunlu kılmaktadır.
Üç yıl süren zor ve yıpratıcı bir dönemin ardından üç gün süren bir kongreyle ‘tamamlandı’ süreç. Başka anlamıyla da yeni bir ‘başlangıç’ yapıldı. Üç yıl önce başlayan solu, emek hareketini ve onun en devrimci dinamiği olan KESK’i ekseninden kaydırmaya yönelik çabaların önüne set çeken iradenin açığa çıkarıldığı bir kongre. Kapitalizmin yapısal krizine rağmen sınıf mücadelesini yükseltme sorumluluğundan uzak duran, sınıfa yabancılaşan sendika siyaset tarzının sorgulandığı bir kongre. Adı ne olursa olsun her adımı geçmişten alınan derslerle geleceğin üretilmeye çalışıldığı, her adımında ‘öz eleştiri’ içeren bir kongre. ‘Sendikal yeniden yapılanma’ adına ne üretilmiş, yorgun toprağa ne ekilmişse hasadının yapıldığı; tüzük değişiklikleri ve karar önergeleriyle yeniden var olma kongresi.
1-3 Temmuz tarihlerinde Ankara’da yapılan KESK Olağan Genel Kurulu emek hareketi açısından yeni bir dönemi başlatmaya aday. Bilindiği üzere 2008 yılında yönetime gelen ittifakın dokusundaki uyuşmazlık ve mücadele eksenindeki savrulmaları sonucu KESK tarihinde görülmemiş çalkantılı bir dönem yaşanmıştır. Bu dönem hep ilklerin yaşandığı sorunlu bir dönem olarak tarihteki yerini almıştır. Öyle ki, KESK tarihinde ilk kez olağanüstü kongre yaşanmak zorunda kalınmıştır. Olağanüstü kongreyle birlikte yaşanan tüm eksikliklere, bildik olumsuzluklara, temsil konusundaki tüm zafiyetlere rağmen artık yeni bir döneme girilmiş, geçici olanla kalıcı olan ayrışmaya, tüm zorluklarına, yer yer başa dönme eğilimlerine rağmen kararlılıkla yol alınmıştır. KESK Olağan Kongresi, olağanüstü kongre ve aynı dönemde yapılan temsilcilik ve şube kongrelerinde yürütülen tartışmaların, dahası büyük bir emeğin sonucu olarak yaşanmıştır.

İŞÇİ SINIFININ PARÇALI HALİ TEMEL SORUN

Şüphe yok ki, kongrenin en önemli iddiası ‘Sendikal yeniden yapılanma’ iddiasıdır.  Yeniden yapılanma ihtiyacı ise DSD’nin, emek hareketinin ve işçi sınıfının yaşadığı en temel sorunlara dair tespitleri ve bu sorunları aşabilme iradesinden açığa çıkmıştır. Tespitlere göre işçi sınıfının en temel sorunu örgütsüzlük ve parçalı yapıdır. Haliyle yeniden yapılanmanın hedefi de örgütlenme ve parçalı yapıyı ortadan kaldırmak, birleşik emek hareketini yaratmaktır. Sorunların kaynağına inildiğinde ise, işçi sınıfını tarihsel bir özne olmaktan uzaklaştıran sendikal krizle karşılaşılmaktadır. Sendikal krizin beş temel nedeni içerisinde belirleyici olanı ideolojik belirsizlik -sınıfın ve sendikaların başka bir dünya tahayyülünden uzaklaşmış halleri yani inanç yitimi- öne çıkmaktadır. Şüphesiz üretim biçimindeki değişime yanıt olamamanın yanı sıra, konjonktürel nedenler, yerel nedenler ve sendikacı tipolojisinin farklılaşması, yozlaşma gibi birçok neden sendikal krize zemin hazırlamaktadır. İdeolojik olanın baskın ve belirleyen olduğu tespitinden hareketle sistemin krizini derinleştirecek, düzen karşıtı bir sendikal çizgi ve buna uygun bir önderlik büyük önem taşımaktadır.
Kamu emekçileri başta olmak üzere işçi sınıfının parçalı hali emek alanının en temel sorunudur. İstihdam biçimi, ücret rejimi, kültürel ve politik nedenlerle işçi sınıfı parçalanmıştır. İşçi sınıfı başta işsizlik olmak üzere büyük bir tehdit altındadır. Bu tehdit nedeni ile; kayıt dışı sigortasız çalışma, güvencesiz çalışma yaygınlaşmakta, emekçiler bir alta düşmemek için mevcut duruma rıza göstermekte, sendikalaşma ve mücadele etme ödenecek bedelin ‘büyüklüğünün’ göze alınamamasından dolayı zorlaşmaktadır. Bu durumda yapılması gereken tehdidi ve riski azaltma, tehditle yüzleşme, mücadele oklarını sorunun kaynağına yönlendirmek olmalıdır. Sendikalar bu duruma karşı önlem alamadığı sürece de erimeye mahkum olacaktır.

ORTAK ÖRGÜTLENME TÜZÜKSEL KARARLARA DÖNÜŞTÜ

Yıllar içerisinde kamusal alan hayli daraltılmış, kamu hizmetleri büyük oranda piyasalaştırılmış, özelleştirilmiştir. Bu durum kamu çalışanı sayısını, kadrolu iş güvenceli istihdamı azaltmış, güvencesiz çalışma kamu emekçilerinin kabusu halini almıştır. Yapılması gereken de kamuyu yeniden tanımlama ve kamuya yönelen piyasa saldırısını geri püskürterek, kamuyu yeniden kazanacak bir mücadele olmalıdır. Bu mücadele doğal olarak kamu kurumlarında çalışan tüm parçalı yapıların birleştirilmesini, ortak örgütlenme ve ortak mücadeleyi zorunlu kılmaktadır. Artık kamu kurumlarında çalışan tüm emekçiler statü farkı gözetmeksizin KESK’e bağlı sendikalarda örgütlenmelidir.
DSD’nin 2.5 yıl önce başlattığı sendikal yeniden yapılanma tartışması yukarıda özetlenen tespit ve çözüm önerilerinin hayata geçirilmesi tartışması oldu. Örgütsüzlük, parçalı yapı ve kamu hizmetlerindeki piyasalaştırma ve buradan türeyen güvencesizlik yeniden yapılanmanın belirleyen sorun alanları olarak öne çıkarıldı. Şube kongrelerinden başlayarak kamudaki parçalı yapıyı ortadan kaldırmayı hedefleyen, tüm çalışanların ortak örgütlenmesi ve ortak mücadelesi zorunluluğu tüzüksel kararlara dönüştü. Ortak örgütlenme ve ortak mücadelenin temel mücadele hedefleri/talepleri olarak kamuyu kazanmak, kadrolu iş güvenceli istihdam ve adaletli güvenceli ücret olarak karar önergelerinde yerini aldı.

KARAR MEKANİZMASI DEMOKRATİKLEŞTİ

Krizle birlikte artan sermaye saldırısı karşısında işçi sınıfını güçlü kılacak en önemli görev olarak birleşik emek hareketinin yaratılması kararı benimsendi. Emekçileri yeterince karar süreçlerine katmayan sendikal bürokrasi üreten yapılanmalar sorgulanarak, işyerlerinde işyeri meclisinden başlayan KESK’te MYK’yı yürütme kuruluna dönüştüren ve karar mekanizmasını genişleterek demokratikleştirmeyi hedefleyen KESK Genel Meclisi oluşturuldu. Sendika siyaset ilişkisinde gerek karar mekanizmalarının tabana yayılması gerekse sendikal mücadelenin sınıf mücadelesini esas alan karakteri belirgin kılınmaya çalışıldı. Sınıf ve kitle sendikal anlayışı güncel sorunlar ve olumlu/olumsuz deneyimler üzerinden güncellenmeye çalışıldı. Kadın sorunundan, gençlik örgütlenmesine, insan haklarından doğa ve çevrenin korunmasına, ekolojiye, kültürel varlıkların korunmasına kadar kamu alanına, toplumsal yaşama dair birçok konuda yeni kararlar alındı. Eski kararlar güncellendi.
DSD bu süreçte yaklaşık 2 yıl önce çıkardığı “sendikal yeniden yapılanma” broşüründeki tespitlerinin izini şube temsilcilik kongrelerinden başlayarak sürmeye çalışmıştır. Şube ve genel merkez kongrelerinde önergelerini tartıştı, tartıştırdı. En önemlisi de bu önergelerini siyasal sendikal gruplarla paylaştı ve büyük ölçüde de ortaklaştırdı. Yönetim şekillenmesinden bağımsız olarak sendikal politika tartıştırmaya çalıştı. Bu konuda da başarılı olunduğu söylenebilir. Şimdi esas görev bu kararları ısrarla uygulayacak bir iradeyi geliştirmektir. Bu konuda kolektif aklı açığa çıkarmak ve maharetli olabilmektir.

DEĞİŞİM BAŞLAMIŞTIR

Her ne kadar bazı gruplar tarafından benimsenmemiş olsa da artık karar mekanizmalarından örgütlenme ve mücadele algısına kadar bir değişim başlamıştır. Aslolan da bu değişimi kültürel bir değişim düzeyine çıkarabilmek, samimi ve kalıcı kılabilmektir. Temsil organında, yürütme organında istediği sayıda temsil olanağı bulamadığı için karar organlarına da girmeyen, kongre taktiği olarak karar önergesini ortaklaştırmaktan imtina edip küçük gerilimlerden sonuç almaya çalışan yapı ve anlayışları bir yere kadar anlamak mümkündür.  Hatta bu yüzden bir miktar hız kaybedileceği de şimdiden görünmektedir. Ancak başarılı olunması halinde emek hareketinin bütününü etkileme ve dönüştürme potansiyeli taşıyan bu önemli adımları ‘zorlama ve niyet okuyan yorumlarla’ tartışmalı hale getirmeye yönelik çabaların emekçilerin beklentilerine hizmet etmeyeceğinin görülmesi gerekir. Şimdi bize -KESK’i bugünlere taşıyan her bireye ve sendikal yapıya- düşen görev yeniden yapılanmayı fiile dönüştürmek, örgütü içe büzecek girişimlerden vazgeçmek ve sınıf mücadelesinin tarihsel görevlerini yerine getirmek için üzerimize düşen görevleri yapmak konusunda kararlı olmaktır.

(*) Devrimci Sendikal Dayanışma (DSD) Merkez Yürütme Kurulu

ÖNCEKİ HABER

Alabaş Kozlu’da işçiyle buluştu

SONRAKİ HABER

Gökçekonak köylülerinin alçı taşı ocağı isyanı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...