26 Temmuz 2011 06:55

Tüzük kurultayı toplanmalı

KESK 4. Olağan Genel Kurulu’nda en büyük tartışma, tüzük değişikliğiyle oluşturulan KESK Meclisi üzerinden koptu. Meclisin şekillenişinin KESK’e bağlı sendikaların ve üyelerin eğilimini yansıtmayacağı görüşü dile getirildi. Sendika merkezlerinin birer kişiyle temsil edildiği Meclis için genel kurulda 50 kişinin

Tüzük kurultayı toplanmalı
Paylaş
Cem Gurbetoğlu

AKP Hükümeti, 657 sayılı Yasa’da kamu emekçilerinin haklarını geriye götürecek pek çok düzenlemeyi gündeminde tutuyor. Bir kısmı torba yasa ile hayata geçmiş olsa da, önümüzdeki dönemde kamu emekçilerini birçok saldırı bekliyor. KESK ve bağlı sendikalar bu saldırıları geri püskürtmek için ne yapmalı?

KESK bedellerle oluşturduğu mücadele tarihi, yarattığı değerleri, fiili-meşru ve militan mücadele geleneği olan, sınıfsal bakış açısına sahip bir örgüttür. Süreç içerisinde dönem dönem eksikleri yaşamıştır. Kitleden ve işyerinden koptuğu dönemleri vardır. Bütün bunlara rağmen KESK’in hâlâ kitlelerin sorunlarına çözüm aradığı ve umut bağladığı bir konfederasyon olduğunun altını çizmeliyiz. Saldırıları püskürtmek için 1990’lı yılların başında benimsenen fiili meşru mücadele geleneğine geri dönülmeli. KESK işyerlerinden, kamu emekçilerinden beslenerek mücadeleyi örgütlemelidir. Kamu emekçilerinin sorunlarına eğilmeli, kitleyle olan bağlarını güçlendirmeli, yüzünü işyerlerine dönmelidir. Kitleden kopan bir KESK’in, hak alma mücadelesinde başarılı olma şansı yoktur. Diğer taraftan mücadeleyi önüne koyarken tüm halk kesimleriyle ortaklaşmalı, ortak mücadeleyi geliştirmelidir. Demokratik mücadeleyi de  büyüterek; ülkemizde ve  dünyada sürdürülen emperyalist politikalara karşı tüm halk kesimleriyle eylem ve mücadele birliği sağlamalı, bütün sorunların çözümünün sadece kendi gücüyle çözme yerine birlikte mücadele etmekten geçtiğini bilerek hareket etmelidir. Kitlelere gitmeli, tabanın karar sahibi olmasını sağlamalıdır. Hak alma mücadelesinde ve kararların alınmasında ve uygulanmasında demokratik merkeziyetçilik ilkesinden asla vazgeçmemelidir. Kitlelerin sahip çıkmadığı hiç bir mücadelenin başarı şansı yoktur. Çalışanlara saldırı politikalarını iyi anlatmalı, onları bu konuda eğitmelidir. İşyerlerinde bilgilendirme çalışmaları yapmalı, kamu emekçilerini mücadele programlarının öznesi haline getirmelidir. Mücadele eden diğer emek örgütleriyle ortaklaşmalı, bu sürece destek vermeyen sendika merkezleri varsa onları bir kenara bırakarak üyelerini mücadeleye katmalı ve mücadeleden yana olan sendikalarla birlikte mücadele etmelidir.  

KESK’in toplugörüşme süreçlerinde etkisiz kaldığı konusunda yaygın bir görüş var. KESK cephesinden yapılan açıklamalar ise 4688 sayılı Yasa’nın yetersizliklerini ve diğer konfederasyonların tutumunu eleştirmekle sınırlı. Peki KESK’in bu süreçte hiç mi eksiği yok?

Masaya oturmamak doğru bir tavırdır. Ancak iş üretmeden eleştiri yapmakta KESK’i kurtarmıyor. Alternatif bir çıkış yapamadı. Sadece “Orta oyununda figüran” olmayacağız söylemi bir örgütün bakışı olamaz. Toplu görüşme süreci, emekçiler için hak alma temelindeki bir dönem olarak kabul ettirilmiş bir dönemdir. Milyonlarca emekçinin gözü kulağı bu görüşmelere kilitlendiği bu dönemde KESK taleplerini ortaya koymalı, grevleri örgütlemeli, fiili meşru militan sokak eylemlerini örgütlemelidir. İşbirlikçi sendikaların teşhirini iyi yapmalı. KESK, bugüne kadar hak alamamamızın nedeninin, bu sendikaların aynı zamanda iktidar olan işverenle işbirliği yaparak uzlaşmaları olduğunu kamu emekçilerine iyi anlatmalıdır. KESK, hak alma mücadelesinde grevin ne anlama geldiğini grevleri gerçekleştirerek göstermelidir. Grev ve toplusözleşmenin hak alma mücadelesinin olmazsa olmazı olduğu, çalışanlara anlatılmalı. İş kolları üzerinden birer toplusözleşme örneği oluşturmalı, çalışanların taleplerini görmeli ve bu talepler üzerinden bir mücadele takvimi belirlemelidir. Anayasadaki son değişiklik ile TİS hakkının tanınması da bir kandırmacadır. Değişiklik grev hakkını yok saymaktadır. Yapılan toplugörüşmenin sadece bir kelimesinin değiştirilmesidir. Ancak yapılan toplugörüşmelerin toplusözleşme sürecine dönüştürülmediği ve grevle desteklenmediği süreçte bir anlam ifade etmiyor.

2009 yılı toplu görüşmelerinin ardından KESK, Kamu-Sen’le birlikte greve çıktı. Grev büyük yankı da uyandırdı. Ancak buna rağmen Kamu-Sen’le birlikte greve gidilmesi KESK içindeki belli anlayışlar tarafından tartıştırıldı. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

KESK’in Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi sendikalarla birlikte iş yapmasını ve ortak mücadele etmesini eleştiren sendikal anlayışlardan biriyiz. Kamu-Sen ve benzeri sendikaların mücadelede üslendiği rolü iyi algılamak gerekiyor. Gerçekten emekten yana, sınıfsal mücadeleden yana bir tercihi var mıdır? Kuruluş aşamasından bu güne kadar emek mücadelesine ne katmıştır? Kamu-Sen gibi her dönem iktidarların güdümünde olmuş sendikalar doğaları gereği, iktidarlardan emekçilerin sorunlarını çözecek bir hak talep etmemişlerdir. Daha çok da kamu emekçilerinin iktidarlara karşı olan kinini yatıştırmak ile görevlidirler. Kısacası, Kamu-Sen ve Memur-Sen gibi sendikaların sendika tanımına uygun bir örgütlenmesi ve mücadelesi yoktur. Sadece ekonomik talepler gündemde olduğunda “harekete geçen”, demokratik ve sınıfsal temelde hak ihlallerine karşı siyasal iktidarların güdümünden çıkmayan  örgütlerdir. Bu sendikaları kitlelerin gözünde meşrulaştırmanın, emek mücadelesine katacağı hiç bir olumlu tarafı yoktur. Bu nedenle, bu sendikaların üyelerini mücadeleye katmaya “evet”, iş birlikçi yöneticilerin işbaşında olduğu devlet güdümlü sendikalarla iş birliğine “hayır” diyoruz.


‘BU MECLİS KESK’İ BÜYÜTMEZ’

Son KESK Kongresi’nde tüzük değişikliği tartışma yarattı. Özellikle de KESK Meclisi… Kamu Emekçileri Cephesi, değişikliğe itiraz ederek Meclise aday sunmadı, ancak merkez yönetiminde yer aldı. Tüzük değişikliği ve Meclis oluşumuna ilişkin yaklaşımınız nedir?

Meclis şeklinde örgütlenme, onay vereceğimiz bir yöntem. Buradaki sorun KESK’in meclis şeklinde örgütlenmesi değil, Meclisin nasıl oluşturulacağı/oluşturulduğu ile ilgilidir. KESK’in tüzüğü demokratik işleyiş açısından sorunlu bir tüzük de değildir. Buna rağmen bir düzenlemeye ihtiyaç varsa demokratik işleyişimiz ve sınıf örgütü olarak izlenmesi gereken yol; başta üyelerimizin, işyeri temsilciliklerimizin ve sendikal anlayışların birlikte tartışarak ortaklaşmasıdır. Böyle oluşturulan bir meclis kabulümüzdür. Alınan kararları uygulayan kitlelerle buluşan, sendikanın bütün sorumluluğunu üstlenenlerin temsil edilmediği bir meclis ancak genişletilmiş yönetim kurulu olur. Meclis taban örgütlenmesidir. Tabanın yönetimlere yansıması olmalıdır. KESK’te oluşan meclis, ittifaklar üzerinden şekillenen yönetim kurulu listesinde yer alamayanlara yer vermek olacaksa bir anlamı da yoktur. Ya da her şeyin en iyisini bilen, süreç içerisinde öne çıkmış elitlerden oluşacaksa da bir anlam ifade etmiyor. Bu bakış açısı KESK’i büyütmez aksine darlaştırır. Kitle bağını daha da zayıflatır. Meclisin oluşumu tekrar değerlendirilmeli, tüzük kurultayı düzenlenmeli, herkesin katkı ve düşüncesini ifade ettiği bir birliktelik üzerinden meclis oluşturulmalıdır. “Biz ne dersek doğru” mantığı demokratik değildir. Bunu kabul etmediğimiz için oluşturulan Meclise aday sunmadık.

ÖNCEKİ HABER

‘Jet profesörler’e yargı freni

SONRAKİ HABER

Demirtaş: Demokratik Özerkliğin hayata geçmesi için mücadele edeceğiz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...