20 Şubat 2015 01:09

Donbass’ta sınıfın savaşmaktan başka yolu kalmadı

Ukrayna’nın doğusunda, Rusya’dan da destek alarak bağımsızlığını ilan eden iki cumhuriyetten biri olan Donetsk Halk Cumhuriyeti, bugün ateşkese rağmen devam eden çatışmaların yaşandığı bölgelerden biri. Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin bağımsızlık bildirgesinin bizzat yazarı olan ve Ekim 2014’te ayında DNR-Komünist Parti (KP) kuran Boris Alekseyeviç Litvinov evrensel’e konuştu.

Paylaş

Okay DEPREM
Donetsk

Ukrayna’nın doğusunda, Rusya’dan da destek alarak bağımsızlığını ilan eden iki cumhuriyetten biri olan Donetsk Halk Cumhuriyeti, bugün ateşkese rağmen devam eden çatışmaların yaşandığı bölgelerden biri.   
Donetsk Halk Cumhuriyeti’nin bağımsızlık bildirgesinin bizzat yazarı olan ve Ekim 2014’te ayında DNR-Komünist Parti (KP) kuran Boris Alekseyeviç Litvinov evrensel’e konuştu. 

2 Kasım 2014 seçimleri sonrası oluşturulan yeni DNR Halk Sovyeti’nde (Konseyi) milletvekili de olan Litvinov, gelecek için hedeflerinin Donbas’ın devrimci dönüşümü olduğunu belirtiyor, “daha yapılacak çok iş var” demeyi de unutmuyor.  Boris Alekseyeviç Litvinov, Ukrayna’dan bağımsızlık sürecinden ideolojik tartışmalara kadar bir dizi konu üzerine söyleştik.

Bildiğimiz kadarıyla bugünkü Donetsk Halk Cumhuriyeti (DNR) Komünist Partisi’nin (KP) kökeni Ukrayna Komünist Partisi’ne (UKP) dayanıyor. Bizlere DNR-KP’nin UKP’den ayrışma sürecini aktarabilir misiniz? 

Bizim büyük devrimci hareketimiz UKP’nin içinde doğdu. Ben de buna öncülük edenlerden biriyim. Son 23 yıl boyunca oluşturulan milliyetçi rejime karşı mücadele, en son 2013’ün ekim-kasım aylarında Kiev’de Maidan’da başlayan olaylarla birlikte 2014’ün başlarında yeni bir safhaya evrildi. Tüm bu süreçte ülkemizdeki söz konusu siyasi gelişmeler üzerine, her daim enternasyonalist ruha sahip olan biz komünistler, bu yeni aşırı milliyetçiliğe karşı kavga vermeye başladık. Ve biz sol güçler açısından, belirli tek bir ulusa dayalı devlet yapısı hiçbir zaman kabul edilebilir olmadı. Almanlar da 1933’de her şeyin üstünde ilan edilmişlerdi hatırlarsınız. Ne zaman ki 2013’ün Kasım, Aralık ayları ile 2014’ün Ocak ve Şubat aylarında, Kiev, Lvov gibi kentlerde işyerleri, kurumlar, ardından da eyalet yönetim binaları işgal edilmeye başlandı; sonrasında ne zaman ki bu dalga bize, doğuya ulaşmaya başladı; ve ne zaman ki Donetsk şehrine de Sağ Sektör’ün silahlı militanları kendi düzenlerini burada kurmak amacıyla gelmeye başladılar; işte o vakit Donetsk’in ve eyaletinin emekçilerinin sabırları da tükenmiş oldu. Bizler de kendi çıkarlarımızı savunmak üzere harekete geçtik. Her şeyden önce ise Lenin heykelini koruduk. Çünkü milliyetçi güçlerin ele geçirdiği yerlerde ilk yaptıkları iş Lenin heykellerine, devrimcilerin ve 2. Dünya Savaşı’nda ölen kahraman Sovyet askerlerinin kaidelerine ve genel olarak Büyük Anayurt Savaşı anıtlarına saldırmak oldu. İlkbahar bilhassa enteresandı; Lenin heykelinin çevresindeki komünistler, Rus monarşistleri ve liberaller bir arada anıtı korudular; çünkü bölgemizde birliğin, mücadelenin sembolüydü, halkı birleştirmiş oldu. O sırada UKP tayin edici bir rol oynayarak bizlerin kutsallarını savundu. Onların tarzı kesinlikle barışçıydı. Ardından ise UKP’nin ve onun temsilcilerinin etrafında birleşmiş insanlar, Kiev yönetiminden günümüz standartlarına göre oldukça basit talepleri vardı: 
1- Federalizasyon, Ukrayna’nın federal anlamda yeniden yapılandırılması. 
2- Merkezi bütçeden eyaletlere daha fazla pay ayrılması. Çünkü bize görünen oydu ki, üretimimize kıyasla bizden almaları gerekenden daha fazlasını topluyorlardı. 

Bu talepleri o zamanın Donetsk İli mülki amirliklerine ilettiğimde ise bizlere ‘Bunu düşünmeyin bile, bunun için hiçbir şey yapmaya gerek yok ve bunlar genel olarak da mümkün değil’ sözleri sarf edildi ve kısacası bize “Gidin buradan, sizi dinlemek istemiyoruz” diyerek insanları geri çevirdiler. Bu yaklaşım insanları öfkelendirdi. Protesto gösterileri başladı. Derken gösteriler büyüdükçe büyüdü ve en nihayetinde Nisan ayında kentlerde, ilçelerde, beldelerde artık bildiriler yazılmaya, farklı toplantılar yapılmaya başlandı. Sabır artık tükenmişti. 

İnsanlar bu binaya geldiler ve (Eskinin vilayet şu anda ise başbakanlık binası) yapıyı zapt etmek şeklinde değil ancak genel olarak buranın kontrolünü ele aldılar. Tek maksatları; eyalet meclisi halkın taleplerini dikkate alıp almayacağını öğrenmekti. Ve eyalet parlamentosu söz konusu talepleri gündemine almayı kabul etmedi. İşte o sıralarda DNR’in kuruluşu ilan edildi. Kuruluş/egemenlik bildirgesini kaleme alan ise benim. Bu noktada belirleyici rol komünistlerin oldu. Lakin egemenlik ilanının ona ulaşıldığı anlamına gelmeyeceğini anladık. Lenin Meydanı’nda bağımsızlığı kutlayan 10-15 veya 20 bin kişi ne demekti!.. DNR’in tam 3 milyon 2 yüz bin seçmeni vardı. Nüfusun çoğunluğunun desteğini almak zorunluydu. Böylelikle referandum kararı aldık. Referanduma hazırlık sürecinde komünistler, partisiz olanlar dahil tüm sol güçler olarak hazırlık sürecinde rol alıp ve referanduma aktif olarak katılım sağladık. 2 milyon 511 bin kişi bağımsızlık yönünde oy kullandı. Ne var ki, henüz referanduma hazırlık sürecince savaş başladı. O zamanın Ukrayna hükümetine, ‘gelin barışçı bir şekilde ayrılalım’ demiştik. 11 Mayıs’taki Referandumun sonucuna yanıt olarak Ukrayna birlikleri uçak ve helikopterlerle Slavyansk ve Kramatorsk’u bombalamaya başladı. Yine Donetsk’e doğru çarpışmaların ayak sesleri duyulmaya başlandı. Orduyu halkın üzerine sürdüler. Herhangi bir anayasaya veya yasaya göre dahi bu yasadışıydı. Kiev Cuntası adına o sıralar Turçinov ve Yatsenyuk ülkeyi yönetmekteydi. Bizi zor ile dize getirmeye karar verdiler. Donbass halkı ise kendini savunmak üzere ayaklandı. Neticede yarım yıldan fazla süredir devam eden savaş sonucunda Donetsk Eyaleti ikiye bölündü. DNR tarafından kontrol edilen parça ile halen Kiev Cuntası tarafından kontrol edilmekte olan ikinci parçası. Bu süreçte UKP’nin Donetsk bölgesel yönetimi halen faaliyetini sürdürmekte aktif durumda. Parti de örgütsel olarak bir nevi ikiye bölünmüş halde. Bir yandan Kiev Yönetimi’nin işgal altında tuttuğu bölgelerdeki yönetim altında çalışmak zorunda. Orada sürekli olarak UKP’yi yasal olarak yasaklama çabası var ve süreç partinin aleyhine sürüyor. Hatta komünist ideolojiye dahi yasak getirmek istiyorlar. İşte, Donetsk ve Lugansk eyaletlerinin ortadan ikiye bölündüğü bugünkü durumda şu soru ortaya çıkıyor: UKP’nin bizim ve onların tarafında kalan kadroları farklı yöntemlerle mi devam edecek? UKP şu an halen Kiev Cuntası’na, faşist iktidara karşı nihai ve temel olarak, parlamenter yöntemleri kullanmak suretiyle mücadele eden yekpare politik bir güç olarak varlığını koruyor. Bize ise burada artık parlamenter yöntemler fazla bir şey ifade etmiyor. Bizler fiziksel olarak kavga vermek zorunda kaldık, elimize silah alarak. Kendi bölgemizde şimdilik zafer kazandık ve kendi düzenimizi kurduk. Ve bu bölgede DNR-KP’nin kurulması kararı alındı. Biz kendi şartlarımızda iktidar için mücadele ediyoruz. Diğer tarafta onların kendi parlamenter yöntemleri ile mücadele sürüyor. 

Böylelikle ortaya fiilen iki parti çıkmış oldu. UKP ve DNR-KP. Biz kongremizi düzenledik. Sunu söylemek isterim ki, bizler dost partileriz, birbirimize destek oluyoruz. Günün birinde gelecekte eğer Ukrayna; Rusya ile dostane ilişkiler yürüten, her türden milliyetçiliğe karşı ve oligarşi sistemine karşı bir temelde yeniden birleşir bütünleşir ise, işte o zaman bizler de KP’ler olarak yeniden birleşiriz. O zamanki devletin adı ne olur; Ukrayna mı, Kiev-Rus mu, YeniRusya mı (NovoRossiya), bunu henüz bilmiyorum. 

Partiniz DNR-KP’nin ortaya çıkış koşulları sadece ve büyük ölçüde savaş durumuna mı bağlı oldu yoksa gerçekten de yeni bir KP inşa etme hedefi mi vardı?  
Yeni KP elbette burada beliren özel durumda ortaya çıktı. Sol beklentiler ve sol sloganların eşlik ettiği tüm devrimlerde de bu böyle olmuştur. Çok zengin tarihsel tecrübesi olan ve bu anlamda buna en çok hazır durumda olan UKP’nin buradaki teşkilatları; DNR’de yeni bir KP olmalı kararını aldılar. Şu anda DNR’de KP dışında bir siyasal parti yok. 

Şunun altını çizmek isterim ki, partiyi 8 Ekim tarihi itibariyle resmi olarak kurduk. Daha önce komünistlerle birlikte hareket etmeyen ve UKP bünyesinde yer almayan çok fazla sayıda insan bizlere gelerek DNR-KP’ye üye olmak istediğini söylüyor. Bilhassa çok sayıda genç insan ile kanı-canı pahasına DNR’i savunmakta olan savaşçılar geliyor. Bir başka önemli görevimiz de emek kolektifleri ve işletmelerdeki kolektif çalışmamız. Günümüzde Ukrayna’daki işletmelerde siyasi partilerin birimlerini oluşturmak kanunen yasak. Devlet işletmelerinde söz konusu yasak kanunlar yoluyla sağlanırken, özel işletmelerde ise bu yasak kurumun sahibi, patronları tarafından yerine getiriliyor. Şu anda artık DNR’de Ukrayna kanunları yürürlükte değil, geçmiyor. Şimdilerde görüyoruz ki DNR topraklarındaki işletmelerde emekçilerin emek kolektifleri kendi siyasi örgüt birimlerini tesis etmeye başlamaları yönünde eğilimler başladı bile. Biz de bu yoldayız. Kendi hareketlerine önderlik edecek siyasi bir yönetim talep eden emek kolektifleri konseyi oluşturuluyor. Simenenko da (UKP’nin lideri) bu sürecin bir ucunda. Diğer ucunda da örneğin çağrı yaptığımız sendikalar var. Bizler 23 sene boyunca özel mülkiyetin, sermayenin iktidarının baskısı altındaydık. Artık Donbass sermayesinin değil ancak emekçilerinin çıkarlarının gözetileceği bir döneme giriyoruz. Bizlere başka türlü bir siyasi tasarım gerekiyor.  

Kısa ve orta vadede DNR-KP’nin ideolojik ve siyasi anlamda plan, perspektif ve hedeflerini kısaca anlatabilir misiniz? 
İdeolojik anlamdaki temel hedefimizden başlayacak olursak; sosyalist bir devletin inşa edilmesi için mücadele edeceğiz esas olarak. Fakat biz aynı zamanda realistiz. V.İ. Lenin’in de demiş olduğu gibi, “Birbirlerin ardı sıra yaşanması gerekli etapları birbiriyle karıştırmamak lazım”. Bu yüzden de bugünlerde kapitalizmden sosyalizme geçişte farklı etaplar üzerinden ilerlenebilir. Her şeyden önce işçi demokrasinin geçerli olduğu demokratik bir devlet inşa etmeliyiz. Bir nevi karma bir iktisadi düzen.  

Bunu, Ekim Sosyalist Devrimi sonrasında bir süre uygulanan “Yeni İktisadi Plan” (NEP) dönemine benzetmemiz mümkün mü?     
Evet, bu şekilde adlandırılabilir. Yine örneğin Çin örneğinin bazı unsurları alınabilir. Hatta Belarus (Beyaz Rusya) Modeli de bazı açılardan örnek alınabilir. Belarus’ta devlet, ekonomi üzerinde çok güçlü biçimde belirleyici ve kontrol edici bir pozisyonda. Belarus halkı nezdinde, sınıf farklılıkları minimum seviyededir. Doğal kaynaklar, tabii zenginlikler tamamı devletin mülkiyetindedir. Kişisel kazanç ve zenginliklerden çok büyük miktar ve oranlarda vergi alınıyor. İşte bizim yönelişimiz. Bizim gözümüzde doğal olarak tüm toprak ve bütün doğal zenginlikler devletin mülkiyetinde olmalıdır. Ekonomin temel alanlarının kontrolü yine devletin elinde olmalıdır. Her şeyden önce ise teknoloji alanlarında; elektro enerji, petro-kimya, gaz gibi temel enerji sektörlerinde. Gene tüm taşıma sektörü ile eğitim sahası da sadece devletin mülkiyetinde olmalıdır. Çünkü eğitimin maliyeti ve herhangi bir ürün veya malın finansmanında enerji ve tabii kaynakların varlığı karşımıza çıkıyor. Bu rezervlerde sabit fiyat politikası geçerli olacaktır. Ve söz konusu rezervlerin sahibi de devlet olmalıdır. Sanayi üretiminin ekonomik olarak paylaştırılması sürecinde ise; dağıtım ne kadar az adil ise, devlet de ekonomik olarak o kadar mülkiyet sahibi olmalıdır. Yönetim kademesinde ise çok kısmı olarak özel inisiyatiflere rol verilebilir. Devlet şüphesiz; genel olarak bilimin, özel olarak ise temel bilimlerin geliştirilmesinde belirleyici rolde olmalıdır. Özetle bu anlamda karma bir ekonomi uygulanacaktır DNR’de belli bir süre. Devletimiz uluslar arası karakterde olup, çok milliyetli ve kültürlü bir ruha sahip olacak. Rusya, Kazakistan, Beyaz Rusya, Kırgızistan, Ermenistan gibi devletlerin dâhil olduğu Avrasya Gümrük Birliği’ne katılacağız. Hâlihazırda Hindistan ve İran ile de söz konusu birliğe katılmaları yönünde müzakereler devam ediyor. Bu noktada altını çizmekte fayda var ki, bizim devletsel yapılanmamız ile ekonomik düzenimiz Rusya’nınkinden ayrışıyor. Keza Belarus’un yapısı da onlardan tamamen farklılık gösteriyor. 

2 Kasım’daki seçim sürecine DNR-KP parti olarak girmedi. Seçim Komisyonu, partinin gerekli belgelerini zamanında teslim etmediğini gerekçe gösterdi. Sadece 2 sosyal hareket seçime katılmış etmiş oldu. Peki neydi gerçekten de, DNR’in bu ilk seçimlerine KP’nin parti olarak sokulmamasın ardında yatan neden veya nedenler?
Bizler seçim komisyonuna tüm belgelerimizi daha 1 ay önceden teslim etmiştik. Genel olarak ise 2 Kasım itibariyle, yeni devletin meşruiyetinin sağlanması açısından bir şekilde seçimlerin yapılması gerekiyordu. Bir taraftan tek bir siyasi parti vardı. Komünist Parti. Başka politik parti yok. Sadece sosyal hareketler bulunuyor.

Bu noktada acaba, KP’nin tayin edici bir güç olarak sahneye çıkmasından endişe edilmiş olabilir mi? 
Açıkçası evet. Onlar, yani diğerleri tehlikeyi sezdiler çünkü biliyorlar ve hissediyorlardı ki eğer KP seçimlere girseydi seçmenlerin en az yarısının oyunu alabilecekti. Bunun aksinin olmasını ister miydik yoksa istemez miydik? Ne var ki biz komşumuz Rusya Federasyonu’nun desteğinden faydalanıyoruz. Enformatik, ekonomik ve insani yardım gibi. Ancak Rusya en nihayetinde kapitalist bir devlet. Bu noktada onların hepsi için yani bize yardım edenler açısından şu soru ortaya çıkıyor: ‘Biz, kendi yani Rus komünistlerimize emsal olması bakımından mı komünistleri destekliyoruz?’ Elbette ne olursa olsun, KP’nin seçimlere girmesine müsaade edilmemesi hiç de hoşumuza giden bir şey değil. Komünist adaylara, şu anda sayıları iki olan “Özgür Donbass” ve “Donetsk Cumhuriyeti” toplumsal hareketleri bünyesinde seçimlere katılmaları teklif edildi. Böylelikle de ileride Halk Sovyeti’nin yasama organlarında rol alabilecekler, bir nevi devletin yönetimine iştirak etmiş gibi gözükeceklerdi.

 “Özgür Donbass” ve “Donetsk Cumhuriyeti” sosyal hareketlerinin ideolojileri nedir tam olarak sizce?
Kapsamlı bir ideolojileri yok. Onları bizimle birleştiren temel ortak noktalar; faşizme karşı mücadele, Donbass’ın özgürleştirilmesi ve de Rusya ile ve genel olarak Avrasya gümrük birliği ile stratejik işbirliği. İçerde devletin nasıl inşa edileceğinin yöntemleri noktasında ise ayrışabiliriz. Buradaki devrimci harekete katılanlar arasında birinci olarak emekçi askerler, ufak ve orta ölçekli esnaf ve aydınların bazı kesimleri var. Tüm bu sosyal tabakalar, faşizme karşı kavga ve Rusya ile stratejik ilişkileri kurma hedefleri temelinde birlikte harekete geçtiler. Ne zaman ki, devletin içsel inşasını nasıl yapacağımız sorusuna geldik, işte o noktada ufak ve bilhassa orta ticaret erbabı ‘Ya bunlar, bizim arzu edeceğimizden daha radikal bir yola girerlerse; devlet aygıtının tamamının mutlak kontrolünü ele geçirirlerse; somut olarak örneğin her şeyi kamulaştırmaya başlarlarsa’ demeye başladılar. Sizlerin ufak ve orta ölçekli işletmeleriniz istedikleri kadar çalışmadılar ve devlete vergi namına ne isterlerse onu vermediler mi zamanında?!.. 23 senede insanlarda şöyle bir bilinç oluştu: ‘Sosyalist ve komünist demek, herkesten her şeyini toplayan ve sonra kendilerine göre, insanlar arasında yeniden paylaştırandır.’ Bu ticaret erbabının bir kısmında da “Bizler o kadar çalıştık, iş kurduk. Bir anda her şeyimizi elimizden almasınlar yine?!” hissiyatı egemen biraz. Kimsenin henüz bir şeyi almaya hazırlandığı falan yok! Bu kolektif bilinç henüz tam kırılamadı. 

Bildiğim ve hatırladığım kadarıyla eski Ukrayna’da Donbass komünistlerin kalelerinden birisiydi. Seçim sonrası seçilen komünist vekillerin izleyeceği strateji hakkında neler söyleyeceksiniz?
Komünistler olarak şu an itibariyle hem yasama hem de yürütme organlarında ciddi bir ağırlığımız var. Keza bürokraside de öyle, yani sadece parlamentodan ibaret değil varlığımız. Bakanlıklarda, ayrıca önümüzde yerel seçimler de var. Orada KP parti olarak seçime girecek.   

Takip ettiğimiz kadarıyla sık sık Rusya Federasyonu’na gidip Moskova’da temaslarda bulunuyorsunuz. Moskova’daki siyasi dinamikleri KP’nin DNR’deki hareket olanağı konusunda yerel yönetime biraz baskı yapmaları yönünde ikna etmeye mi çalışıyorsunuz? 
Seçimlerden önce olsun, sonrasında olsun ziyaretlerimizin genelde birden fazla temel amacı oluyor. En başta Duma’da 92 kişiden oluşan büyük bir gruba sahip olan Rusya Komünist Partisi (KPRF) ile görüş alışverişinde bulunmak. İnsani yardımların ulaştırılmasındaki teknik meseleleri görüşüyoruz. Çünkü hatırlatayım, KPRF, şu anda DNR ve LNR’e en çok yardımı organize edip gönderen yapı Rusya’da. Şimdiden binlerce tonu buldu bu yardımlar. Biz de burada halkın, Rusya’nın komünistlerinin kendilerine yardım yaptığını öğrenmesini, bilmesini istiyoruz. KPRF’e; yıkılan, zarar gören evlerin, konutların çatılarının onarılması için daha fazla inşaat malzemeleri temin etmelerini rica ettik. 3. noktaya gelirsek. KPRF’in Rusya Devlet Duması’nda uzun zamandır, sol politikalar kapsamında çok değişik yasal projeler üzerine çalışmaları bulunuyor. Onlara, bize yani buradaki komünistlere yasama çalışmalarındaki tecrübelerini aktarmalarını beklediğimizi bildiriyoruz. 

Bize bu bağlamda aktarım sağlayacaklarının sözünü verdiler bile. Kısacası bu konuda anlaşmış bulunuyoruz. 4. nokta ise: Minsk görüşmeleri başta olmak üzere KPRF’in de organizasyonda payının olduğu buluşmaların, UKP ile bizlerin bir araya gelmesine de vesile olmasını temenni ettiğimizi ilettik kendilerine. 
 
Gelecekte Donbass ve onun da parçası olduğu YeniRusya topraklarında sosyalist bir düzenin kurulması durumunda, Moskova’nın buna yaklaşımının nasıl olacağını düşünüyorsunuz?  
Elbette böyle bir sosyalist devletin inşasının koşullarını yaratmak gerekiyor öncelikle. Bana kalırsa, normal bir yaklaşım içinde olacaklardır o durumda. 

Moskova’nın, ileride DNR-KP’nin iktidarı bütünüyle ele geçirmesinden kaygı duymayacağını mı söylüyorsunuz yani? 
Moskova’nın liberal ve muhafazakâr kanatları tabii ki bundan çekiniyor. Ne var ki ilerici ve sosyal motivasyonlu güçler ise bizleri destekleyecektir. Ve bu güçler RF topraklarında daha kuvvetli. 

Peki yine bu bağlamda, sizin tahmininize göre Putin’in bu konudaki yaklaşımı ne olur sizce?   
Bana göre Putin kendisi de, RF’nin bundan sonraki gelişmesi yolunda bir anlamda arayış içinde. Elbette kendisi şu anda dünyanın en bilge siyasetçidir. Kendisinin davranış ve ifadeleri insanda; onun yeni tipte, çok daha sosyal bir devletin, nüfus nezdinde gelir farklılıkları arasındaki sınıf farklılaşmanın en az olduğu bir devletin inşasını arzu ettiği yönünde düşünmesi bakımından umut ve temel sağlıyor.

Savaşta DNR ve LNR saflarında çarpışmakta olan halk milislerinin azımsanmayacak bir oranının eski işçiler, sanayi çalışanları, teknisyenler olduğu görülüyor. Eğer ki diyelim, YeniRusya komünistlerine parlamenter yollar bir şekilde ve bütünüyle kapatıldı, o durumda DNR-KP ve LNR’deki müttefiki, silahlanmış işçi sınıfının gücüne dayanmak suretiyle zora dayalı bir yol izleyebilir mi iktidar mücadelelerinde? 
Devrimci işçi sınıfı ve onun silahlanmış milis güçlerinin bugünkü pozisyonu noktasında gözleminiz doğrudur. İşletme ve fabrikaların çoğu kapandı, işlemez hale geldi. Sınıfın silahlanmak, orduya yazılıp; kendi çıkarlarını koşulsuz olarak savunmak amacıyla savaşmaktan başka çaresi kalmadı. 100.000 madenci örneğin işini kaybetti, düşünün

Ancak düşünüyorum ve biliyorum ki, partisiz ve ideolojisiz silahlanmış kitleler, kendi kendine hareket eden, denetimsiz ve kontrolsüz kıtalara dönüşüverir fiilen. Anarşizan yola saparlar. Öte yandan şu anda, DNR-KP bünyesinde olanlar hatta seçimlerde komünistlerin listesinden girenler nezdinde milislerin oranı yüzde 23. Yani her beş kişiden birisi. Dahası bugün itibariyle KP Merkez Komitesi’ndeki her 5 kişiden birisi ya halk milisidir, silahlı işçi veya eski subay ya da asker. 

Peki sizin tahmininize göre, sahada DNR ve LNR saflarında silahlı olarak savaşan işçi ve emekçilerin ne kadarı doğrudan komünist veya KP’yi destekliyor?
Bunu söyleyebilmek için henüz biraz erken, istatistiksel olarak da bunu net olarak belirtmek oldukça güç olsa da, bana göre aşağı yukarı yarısı yani yüzde 50’si komünistleri destekliyor. 

Sonuç olarak; her şeye, tüm olumsuz etmenlere rağmen Donbass ve YeniRusya sınırları içinde gelecekte en azından maksimum sosyal karakterde bir devlet ve belki de sosyalist nitelikte bir devletsel yapılanma mümkün öyle mi? 
Evet, bu bizim zaten stratejik amacımız.
 
Ancak şu anda herhalde kesin olmayan, bu amaca tam olarak hangi yollarla yürüneceği; parlamentarist yollarlar mı yoksa devrimci yollarla mı?   
Elbette devrimci yollarla. İllaki o ya da bu yolla denemese dahi. Tankların, topların durduğu, insanların otomatik silahlarla gezdiği bir ortam da elbette devrimci bir yoldur. Ancak öte yandan ise, parlamentoyu toplamış olmamız, yeni devlet yapılanmasını oluşturmuş olmamız ise bir parlamenterist bir yoldur. Ne var ki erken veyahut geç devrimci süreç bir şekilde kendisini barışçıl sürece bırakmalıdır. Bunun için de daha yapılacak çok iş var.     

BORİS ALEKSEYEVİÇ LİTVİNOV KİMDİR?
Ukrayna’nın bugün bağımsızlığını ilan eden Donbass bölgesinin büyük şehirlerinden Gorlovka’da doğup büyüyen Boris Alekseyeviç Litvinov, 1979 yılında SSCB-KP’ye (Komünist Parti) girer. 1980 ile 86 yılları arasında Donbass Komsomol (Komünist Gençlik) Komitesi sekreteri olarak görev alan Litvinov, Sovyetler dağıtıldıktan sonra bir süre Ukrayna’nın Donetsk Eyaleti Teknik Okullar İdarecileri Birliği’nin başkanlığını üstlenir. 90’ların 2. yarısında ise bölgedeki önemli alüminyum fabrikalarından birisinin genel müdürlüğünü yapacaktır. Şubat 2014’te Kiev’deki darbeden kısa bir süre sonra Donetsk Halk Cumhuriyeti (DNR) bağımsızlığının ilan edildiği deklarasyonu bizzat yazan kişidir. 16 Mayıs ile 29 Temmuz 2014 tarihleri arasında DNR Bakanlar Kurulu başkanı görevinde bulunan Boris Alekseyeviç, 23 temmuz ile 14 kasım 2014 dönemleri arasında ise DNR Geçici Meclisi (Yüksek Sovyet) başkanlığı ile konsey prezidyumu ana sözcülüğü vazifelerini bir arada yürütür. Aynı yılın ekim ayında DNR-KP’yi kuran Litvinov halen, 2 Kasım seçimleri sonrasında oluşturulan yeni DNR Halk Sovyeti’nin (konseyi) milletvekilidir.  

ÖNCEKİ HABER

'1700 Rusya vatandaşı IŞİD saflarında savaşıyor'

SONRAKİ HABER

İstanbul'da 18 ilçede okullar tatil edildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...