17 Şubat 2015 00:51

SYRIZA’nın politikaları uygulanabilir göründü

Doçent Doktor Doğan Çetinkaya: SYRIZA radikal bir parti. Çünkü antikapitalist bir parti olduğunu belirtiyor ama önceliğinin neoliberal politikaları ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor. Fakat ne kadar devrimci olup olmadığı elbette tartışmalı. SYRIZA’yı radikal kabul eden pek çok kesim de SYRIZA’nın devrimci bir parti olmadığını söylüyor.

Paylaş

Gizem ÖRNEK
İstanbul

Yunan halkının Avrupa Birliği, IMF politikalarına karşı duyduğu tepkinin bir sonucu olarak iktidara getirdiği  SYRIZA’nın bugün her adımı dikkatle izleniyor. SYRIZA bir yandan yeni politikalarını açıklarken, Yunan halkı SYRIZA’ya olan desteklerini gösterirken diğer yandan da politikalarının takipçisi olacağı mesajını veriyor. Yunanistan’ı ve Yunanistan seçimlerini yakından takip eden İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden Yardımcı Doçent Doktor Doğan Çetinkaya, SYRIZA’nın iktidara gelmesinin en büyük sebebinin ekonomik kriz olduğunu belirtiyor.  SYRIZA’yı iktidara getiren şartları ve SYRIZA’yı bundan sonra neyin bekleyeceğini konuştuğumuz Çetinkaya SYRIZA’nın politikalarının dünya çapında da bir çok insan tarafından uygulanabilir görüldüğünü belirtiyor.

SYRİZA iktidara geldi. Yunan halkı tercihini SYRİZA’dan yana kullandı, Peki bu bir sürpriz miydi?
Bu soruyu 2012 yılında sorsaydık ve SYRIZA hükümete o zaman gelmiş olsaydı biraz daha büyük bir sürpriz olabilirdi. Ancak 2015 seçimlerine gidilirken SYRIZA’nın seçimlerden başarıyla çıkacağı hem muhalefet hem de hedef aldığı sistem tarafından biliniyordu. SYRIZA zaten 2012’den bu yana yükselişini sürdüren bir partiydi.  SYRIZA aynı zamanda Yunan solu içinde önemli bir kesimi temsil ediyordu. Ayrıca hem 2008 yılında Alexis’in polis tarafından öldürülmesinden sonra ortaya çıkan sosyal patlamanın giderek yükselmesi hem de akabinde 2008-2010 kriziyle Yunanistan’ın mali ve iktisadi olarak çok ciddi bir bunalıma girmesiyle birlikte Yunan halkında ortaya çıkan arayış bu yükselişi ateşledi. Yani bu ortamı en iyi değerlendiren siyasi parti SYRIZA oldu. İktisadi ve mali krizle birlikte Yunanistan’da sisteme karşı meydan hareketleri ortaya çıktı. Bu tepkinin yanı sıra Yunanistan’da zaten belli bir geleneği olan sendikalarda ve toplumsal alanda güçlü olan sol daha da yükselmeye başladı. Bu yükselişin ilk belirtileri 2012 seçimlerinde görülmeye başlandı. Eskiden yüzde 4-5 oranında oy alan bir partiyken 2012’de yüzde 20’leri görecek şekilde yükseltti oylarını SYRIZA. 2012’den sonra artık ana muhalefet partisiydi. SYRIZA sonrasında ezilenlerin, sistemden canı yanmışların sözcüsü olarak kendini konumlandırdı. 2015 seçimlerinde artık kazanması beklenen bir parti olmuştu. SYRIZA’nın iktidara gelmesinin en büyük sebebi tabii ki bu krizdi.

SON 2 SENEDE 5 BİN GENÇ İNTİHAR ETTİ

Yaşanan küresel krizle birlikte Yunanistan’da çok büyük eylemler gerçekleşti, genel grevler yapıldı, üniversiteler oldukça hareketliydi. SYRIZA bir muhalefet partisi olarak o dönemde bu tepkiyi kucakladı diyebilir miyiz?
Aslında örgütledi derken dikkat etmek gerekir, tepkiyi oy olarak kendisine kanalize etti diyebiliriz.  Toplumsal ve siyasal olarak SYRIZA’nın örgütlendiğini söyleyemeyiz. Tepkiler seçimlerle birlikte SYRIZA’ya kanalize oldu. SYRIZA kendisine oy vermiş kitleleri örgütleyebilecek mi? Bundan sonra en önemli soru bu. SYRIZA bir umut olacaksa bunu örgütlü bir siyasal güç olarak yapmak zorunda. Kendinden önceki koalisyon çok ciddi sosyal ve iktisadi bir yıkım yarattı. Yüz binlerce insan tepki olarak meydanları işgal ettiler, arka arkaya genel grevler yapıldı. Çünkü çok büyük yıkımlar yaşandı. Son 2 senede 5 bin genç intihar etti. Çok ciddi sayıda genç yurtdışına göç etti. Gençlik arasındaki işsizlik yüzde 50’nin üstüne çıktı. Oya tahvil ettiği bu tepkiyi toplumsal hareketler olarak örgütlemeli ve bu örgütlü gücün siyasal ifadesi olarak da temayüz etmeli ve politik olarak da örgütlenmeli.

‘SYRIZA İKTİDAR OLMASIN’ DİLEKLERİ VARDI

SYRIZA’nın düne kadar açıkladığı program bir muhalefet partisinin programıydı, şimdi iktidarın programı oldu. SYRIZA’nın programında bazı yumuşamalar olduğu söyleniyor. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Doğru bir değerlendirme. SYRIZA’nın kendisi de bunu söylüyor. 2012 seçimlerinde ben Atina’daydım. O dönemde SYRIZA’nın iktidar olabileceğine dair beklentiler vardı. O dönemde hem SYRIZA içinden hem de dışından ‘SYRIZA iktidar olmasın’ dilekleri vardı. Çünkü o dönem bu kadar hazırlıksız iktidara gelirse, hükümet edemez, kaybeder ve bunun faturası da sola kesilir diye düşünülüyordu. SYRIZA iktidara hazırlandığı süreçte söylemlerini değiştirmek zorunda kaldı. Biraz daha yönetmeye aday ve muktedirler açısından kabul edilebilir bir parti gibi göstermeye çalıştı kendini. Yunan sermayesine yapılan ‘Biz sermayeye karşı değiliz, biz özelleştirmelere karşı değiliz, biz sadece insanları mağdur eden kemer sıkma politikalarına karşıyız, bizler Troyka’nın IMF’nin neoliberal politikalarına karşıyız’ gibi söylemler geliştirdiler 2012 sonrasında.
2012 seçimlerindeki ilk sıçramalarında borçları ödemeyeceğiz diyorlardı fakat 2012’den sonra borçları ödemiyoruz lafını duymaz olduk. “Biz bu borçları Yunan halkını mağdur etmeden ödeyeceğiz” demeye başladılar. Devlet Bakanı ve hükümet sözcüsü olan Gavril Sakelaridis örneğin yabancı sermaye yatırımlarına ilkesel olarak karşı olmadıklarını ancak sadece mevcut yozlaşmış biçimine karşı olduklarını ve bunları da kamulaştıracaklarını söylüyor. Sermayenin de reforma ihtiyacı olduğunun altını çiziyor. Sermayeye laf söylemenin en utangaç biçimi herhalde. Bu anlamda ılımlaştığından da söz edebiliriz. Asıl problem bundan sonra ne yapacağı? Bu geri adımı bir zorunluluk olarak da görebiliriz belki. “Asıl Avrupa değerlerini biz savunuyoruz” yollu bir karşı çıkış da yapmaya çalışıyorlar. Liman özelleştirmelerini de durdurdular. Zaten birçok kamulaştırılma yapıldı hemen. Elektrik şirketi bunun en önemlisi ve sembolik olanıydı. Yani bu ılımlılaşmanın ne kadar taktik olduğu, ne kadar stratejik bir kayma olduğunu zaman gösterecek. Bütün bu ılımlılaşmaya rağmen SYRIZA radikal bir parti. Çünkü antikapitalist bir parti olduğunu belirtiyor ama önceliğinin neo-liberal politikaları ortadan kaldırmak olduğunu söylüyor. Fakat ne kadar devrimci olup olmadığı elbette tartışmalı. SYRIZA’yı radikal kabul eden pek çok kesim de SYRIZA’nın devrimci bir parti olmadığını söylüyor. Aslında kimse onlardan şu anda zaten devrim yapmalarını beklemiyor. Zaten çok radikal ve anti-kapitalist adımlar atıldığında, üretim araçların kollektif mülkiyetine geçilmesi gibi, sistemin vereceği reaksiyona hazırlanan ve bunu göğüsleyecek bir siyasal örgütlenme de yok aslında Yunanistan’da halihazırda. Bu anlamda bütün oluşumların siyasal olarak parlamentoya odaklandıklarını söyleyebiliriz. SYRIZA’ya soldan eleştiri getirenlerin de sistem karşıtı bir radikalleşme sonrası ortaya çıkması olası bir iç savaşa hazır olduklarını da söyleyemeyiz.

SYRIZA’nın hayalci olduğu ve çok muhalefet ettiğine dair söylemler var ve söylemler marjinalleştiriliyor. SYRIZA’nın değişimlerini böyle tarif etmek mümkün mü?
Dünya çapında SYRIZA’ya karşı ikili bir yaklaşım var. Sağ her şeyden önce bıyık altından gülerek ‘Hayatın gerçekleri soğuktur, bunlar popülist söylemlerdir, biraz acı çekmek gerekir’ diyerek SYRIZA’yı küçümsüyor. Bir de soldan gelen ‘bunlar reformist, bunlar  hiçbir şey yapamazlar” diyerek küçümseyenler var. Tabi kolay değil, iktidardasınız ve kaynaklarınız yok. Benim korkum herhangi bir olası başarısızlık halinde bu tepki oylarının sağ’a kayması olasılığı. Çünkü seçimlerde sadece SYRIZA güçlenmedi. Altın Şafak Partisi 3. parti olarak oldu seçimlerde. SYRIZA başarısız olursa sarkaç sağa kayabilir ve ben bu yüzden SYRIZA’nın radikal adımlar atmasını ve sağa kaymamasını diliyorum. SYRIZA’nın kaybetmesi durumunda daha solunda bekleyenlerin kazanacağı iddiası gayet naif bir iddia. Yunanistan’da şu an yükselmekte olan faşist hareket Avrupa’nın en radikal faşist hareketi.

SYRIZA’nın ‘emeklilerin maaşlarının arttırılması, asgari ücrette artış,sosyal haklarda değişim’ gibi pek çok ilerici hamlesi oldu. Ancak bunun karşılığında ‘Kaynaklarımız olsa biz de yapardık’ eleştirisi aldı. Sizin ön görünüz nedir?
Sembolik adımlar içinde yaşadığımız neoliberal çağda önemlidir. SYRIZA’nın attığı sembolik adımlar Avrupa içerisinde bir umut yarattı. SYRIZA’nın attığı bu sembolik adımlar neydi? Mesela asgari ücretin arttırılması, 500 küsur avrodan  750 avroya yükselteceğini söyledi. Ya da Maliye Bakanlığı’nda çalışan ve uzun süredir eylemde olan temizlik işçilerini geri aldı. Yunanistan’ın TRT’si olan ve geçtiğimiz hükümet döneminde kapatılan ERT’nin yeniden açılacağının söylenmesi. İlkokullarda çocukların dua ederek eğitime başlama geleneğinin kaldırılması. 2008’den beri güçlenmiş olan öğrenci hareketinin en önemli taleplerinden birisi olan üniversite sınavına ilişkin talepler ilk hafta yerine getirildi. Yunanistan’da doğmuş veya ilk öğretimini Yunanistan’da almış göçmen çocuklarına vatandaşlık hakkının verileceğinin ısrarla ilgili bakan tarafından hala dile getiriliyor olması. Özelleştirmenin durdurulması ve bazı kamulaştırma hamlelerinin yapılmış olması. İçişleri Bakanı örneğin sol içerisinde çok tanınan ve güvenilir birisi, onun İşçileri Bakanı olması Çipras’ın attığı radikal adımların başında geliyordu. İçişleri Bakanı göreve gelince şehirler polis ablukasındaydı, onları geri çektiler. Bugün Yunanistan’ın her yerinde ‘Çöpçülük de onurlu bir meslek yazılamaları var.’ Yani bu polislerin işten atılması değil sosyal yaşamda kullanılmasına dair talepler var. İşten atılmış yüzbinlerce insanın yeniden işe alınabileceği söyleniyor çünkü Yunanistan’ın kurtuluşunun sadece ve sadece üretmekte, yatırım yapmakta olduğunu ve ancak bu yolla krizden çıkabileceğini söylüyor SYRIZA. Bir takım pozitif adımlarla krizden çıkılacağını söylüyor. Çipras ve Varoufakis borçların ödenmeyeceği gibi bir radikal adımdan geri duruyorlar. Ancak diğer yandan zaten borçların ödenmesi gibi bir durum yok. Neden derseniz, 370 milyar avroluk civarında bir borç var ve bu GSMH’nın yüzde 175’i gibi bir rakama denk geliyor. Yeni Demokrasi iktidara geldiğinde bu borç çok daha azdı yani kemer sıkma politikaları uygulanmasına rağmen bu borç arttı. Zaten bu borç çok ödenebilinecek bir miktar değil ve Almanya’da bunun farkında.

SYRIZA’NIN ÖNÜNDE İKİ SEÇENEK VAR

Borcu ödeyemiyor  ama ekonomi politikalarında oldukça cesur davranıyor, nasıl yorumlamak gerekiyor?
Şu anda evet. En azından borcun ödenmesini durdurulmasını ve Yunanistan’ın yeni adımlar atmasının önünü açarak kendi öz kaynaklarının kullanmasını istiyor.  AB aynı zamanda büyük bir yıkım getirdi Yunanistan’a. Yunanistan’ın kendi iç ekonomisi varken Almanya eliyle bunların birçoğu tasfiye edildi. Tarımda bile belli sektörlerden çekilmesi salık verilmişti ve Yunanistan sadece turizmle geçinen ve Avrupa’ya sadece meyve sebze ithal eden bir konuma getirildi. Bu sektörlerde çalışmıyorsanız işsiz kalmak durumundasınız zaten. Ve bu eşitsiz iş bölümünden çıkması gerekiyor. Şimdi de bunu soruyorlar, SYRIZA’nın en büyük şanslarından biri de Varoufakis’in de içinde olduğu ve prestijli insanlardan oluşan bir iktisatçı grubuna sahip olması. Ve bu ekip Yunanistan’ın neler yapabileceğini tartışıyor. Ve aslında Selanik programı bunun ifadesi. Yani somut anlamda yapılabilecekleri, kaynakları sunmuş olması. SYRIZA, Yeni Demokrasi’ye bu ikna edici program ile bu kadar fark attı. Dünya çapında da bir çok insan tarafından uygulanabilir görüldü. Ben SYRIZA’nın önünde iki seçenekle kalacağını düşünüyorum. Bir tanesi çokça söylenen PASOKlaşma tehlikesi yani Brezilya İşçi Partisi örneğinde olduğu gibi sistemin rehabilite edilmesini sağlayacak bir aygıt konumuna düşmesi. Ama başka bir çağda yaşıyoruz ve yeni bir PASOK’a yer yok Avrupa’da, en azından şimdilik. Ayrıca Yunanistan da Brezilya gibi bir ülke değil. Ya da SYRIZA’nın üstüne gidilmesi halinde SYRIZA’nın radikalleşme ihtimali var. Çünkü SYRIZA’nın içerisinde çok radikal unsurlar da var. SYRIZA zaten tarihsel kökleri komünist gelenekte olan bir parti. Böyle bir sıkışma gerçekleşirse farklı bir sisteme giden adımları atmak durumunda kalabilir. Bu da SYRIZA’nın en büyük şansı olur.

SYRIZA KAYBEDERSE HEPİMİZ KAYBEDECEĞİZ

Çipras hükümeti Yeni programını açıkladı, ve Çipras, önceki hükümetler tarafından imzalanan memorandumların Yunan halkının oylarıyla feshedildiğini ve artık kendileri için böyle bir şeyin söz konusu olmadığını söyledi. Bu açıklamalar öncelikle neye işret ediyor ve AB tarafından nasıl karşılanır?
Bu elbette bir meydan okuma. Çipras bugün meclise yaptığı konuşmada da kırmızı çizgilerinin seçimlerde önce vaat ettiklerin olduğunun bir kere daha altını çizdi. Yunanistan’ı diğer ülkelerde yükselmekte olan popülist hareketlerden ayıran önemli bir özellik var. Yukarıda da belirttiğim gibi SYRIZA kriz sonrası ortaya çıkmış basit bir popülist hareket değil. Ülkenin yıllara dayanan sol geleneğinin önemli bir unsuru. Bundan dolayı SYRIZA için radikal unsurlar ve parti dışından SYRIZA’yı destekleyenler şu anda devlet-hükümet-partinin iç içe geçmemesi için mücadele vermeye başladılar. Yani yapıcı bir sol muhalefet SYRIZA’yı takip etmeye ve onun sağa kaymaması için mücadele etmeye başladı. Yapılmak istenen kabaca şu: toplumsal hareketlerin SYRIZA içinde soğrulmaması, bağımsızlıklarını ve güçlerini korumaları, partinin ise hükümetten bağımsız kalması ve onu denetlemesi, hükümetin de devletleşmemesi, burjuvazinin devletince fethedilmemesi. Zira burjuva kurumları ve en önemlisi devleti sapasağlam hala ayakta. Eğer bu sol basınç toplumsal hareket-parti-hükümet-devlet ayrımının konulması konusunda başarılı olursa SYRIZA’nın bu sembolik adımları gerçek programatik adımlar halini alabilir ve SYRIZA yavaş yavaş başka bir dünyanın kurucu unsuru olmaya politik olarak aday olabilir. SYRIZA’da umut etmemiz için de, karamsar olmamız için de yeterli veri var. Ancak KKE yani Yunanistan Komünist Partisi gibi kaybetmesini ummak ve beklemek yerine kazanmak için mücadele vermek gerekiyor. Çünkü SYRIZA kaybederse hepimiz kaybedeceğiz. KKE gibi kendisine çağrı yapanlarla görüşmek bile istememek, onları ağıza alınmayacak şekilde Soros’un projesi olarak nitelemek gibi sekter tutumlar sergilemek yerine SYRIZA’ya eleştirel bir destek vermek ve sembolik attığı adımların başka bir dünyaya giden yolun taşları haline getirmek için mücadele etmek gerekiyor.

Son olarak Yunanistan seçimlerinin İspanya ve diğer Avrupa ülkelerine nasıl bir etkisi olacaktır?
Yunanistan’da kazanılırsa, yani birinci olarak neo-liberal seçeneğin bir kader olmadığı kanıtlanırsa, Almanya’nın temsil ettiği zihniyet mahkum edilebilirse bu bir işaret fişeği olacaktır herşeyden önce Avrupa halkları için. Yunanistan’ın önemli bir özelliği solun ve toplumsal hareketlerin örgütlü ve güçlü olmasıdır. Eğer bu süreç içinde sol da halklaşır ve kitleler ile bütünleşirse iktisadi olarak bir mucize yaratamasa bile, yenilmez. Önemli olan politik olarak yenilmemektir çünkü Yunanistan gibi iktisadi olarak çok da önemli olmayan bir ülkede. İşte o zaman bir referans noktası olmak konusunda bir üst aşamaya geçilmiş olur. Bunun için Yunanistan bir şanstır. Diğer örneklerin aksine sadece bir tepki ve kendiliğinden ortaya çıkış değil SYRIZA. Eğer Yunanistan’da kısa dönemde dik durulabilirse İspanya’da yükselmekte olan PODEMOS’un zaferi daha bir mutlak hale gelir. Ve bu ümit ederiz ki bambaşka bir çağın kapısını aralar.

ÖNCEKİ HABER

IŞİD gerekçesiyle Libya’ya müdahale

SONRAKİ HABER

Hakan Tahmaz: Kürt siyasetinde çözüme farklı yaklaşan yok

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...