16 Şubat 2015 00:55

Rio favelalarında bir gün

Rio’nun güneyinde, kentin en dik sırtlarından birinin altında dört Brezilyalıyla buluşuyoruz. Güzel insanlar, ikisi Rio Barosu İnsan Hakları Komisyonu üyesi avukatlar. Diğerleri ise favelada* yaşayan ve mücadele eden kadınlar.

Paylaş

Bilge ÇOBAN
Rio de Janeiro

Rio’nun güneyinde, kentin en dik sırtlarından birinin altında dört Brezilyalıyla buluşuyoruz. Güzel insanlar, ikisi Rio Barosu İnsan Hakları Komisyonu üyesi avukatlar. Diğerleri ise favelada* yaşayan ve mücadele eden kadınlar.

Santa Marta, Rio’nun güney bölgesinde dik bir yamacın üzerine kurulmuş bir gecekondu mahallesi. Öyle dik ki araçla çıkmak imkansız. Rio’da favela demek önce merdiven tırmanmak demek! Bu sebeple en çok da -Rio’nun 40 derece üzerinde hissedilen sıcağında- duraklı teleferiği görünce seviniyoruz.

Santa Marta’da cadde ya da sokak ismi görmek pek mümkün değil. Evler öyle yapışık ki sokak neredeyse yok gibi. Uzaktan renk cümbüşünü andıran evler, yaklaştıkça derin bir yoksulluğu resmeder hale geliyor. Derme çatma, üst üste, yan yana, iç içe geçmiş; bakıma muhtaç evlerin altından akan kanalizasyon suyu, bu yoksulluğun en görünen yanı. Halkın büyük bölümü geçici işlerde çalışıyor. Çocuk bakıcılığı, market elemanlığı, bahçıvanlık ve temizlikçilik en yaygın meslekler. Daha çok yakın mahallelerdeki zengin evlerinde çalışıyorlar. Onlara göre zengin insanlar biraz da kendi güvenliklerini sağlamak için favelalardan insanları işe alıyor.

‘FAVELADA POLİS İSTEMİYORUZ’

Mahalle, 2008’den bu yana kentsel dönüşüm kapsamında. Teleferik de bu vesileyle yaptırılmış. Sheila, hükümetin favelalara el atmasıyla her şeyin değiştiğini vurguluyor. Favelanın en tepesinde kreş olarak kullanılan binayı ilkin polis işgal ediyor sonra da yerleşiyor binaya. Oysa ısrarla ‘favelalarda polis istemiyoruz’ diyorlar. “Böyle dediğimizdeyse o zaman uyuşturucu ticaretini destekliyorsunuz diyorlar” diye sitem ediyor. Belli ki hem uyuşturucu çeteleriyle hem de polisle karşı karşıya kaldıkları için çok yorulmuş bu insanlar. Hele de sık sık vurguladıkları “daha fazla insanın ölsün istemiyoruz” cümlesi yaşadıkları polis vahşetinin ağırlığını daha hissettiriyor.

Temel istekleri çok açık aslında: “Favelalardan insanlar olarak burada ne yapılacağına, ne olacağına biz karar vermek istiyoruz”.
Oysa kendi anlatımlarıyla yaşadıkları; devlet ve polisin favelalardan insanlar yerine karar vermesi, planlar projeler havada uçuşurken insanların yavaş yavaş evlerinden, doğdukları, yaşamlarını kurdukları alanlardan şehir dışına itilmesi olmuş.

KENTSEL DÖNÜŞÜM İLİŞKİLERİ DE DÖNÜŞTÜRDÜ

Daha da kötüsü kentsel dönüşümle birlikte mahallelinin ilişkileri de değişmiş. “2008’den önce içimizde çok güzel bir dayanışma ve birlik vardı giderek yok oldu. Çünkü insanlar inanılmaz bir beklentiye girdi. Nihayetinde 70 yıl sonra birileri favelalara dair bir şey yapacağım diyor. Örneğin polis mahalleyi toplantıya çağırıyor, hepimiz gidiyoruz. Favelalarda polisi konuşurken görebileceğiniz tek alan arada yapılan bu toplantılar. Çok açık ve çok gerçek bir şey var ki polis geliyor buraya ve bizleri öldürüyor! Toplantı olduğunda ise yine polis geliyor kararlarını, yapılacakları açıklıyor ve gidiyor. Her şeye onlar karar veriyor ve seni yalnızca bu kararları deklare etmek için çağırıyorlar. Mahallelinin en ufak fikrini almak diye bir şey yok!”

Henüz küçük bir grup da olsa şimdilerde insanlar karar mekanizmalarına alınmadıklarını, haberleri bile olmadan yapılan işleri gördükçe “neler oluyor” diye yeniden sormaya başlamış. Mesela buradaki bir evi çocuk alanına dönüştürdüler diye gösteriyorlar önünde kırık dökük tahterevallisi olan bir evi. Fakat kimse onlara sormamış, onlar adına karar alıp yapmış yetkililer. “Şimdi gördüğünüz üzere çocuklar bile oynamıyor bu alanda. Çöplerle dolu.”

Gerçekten de evlerin çatılarında uçurtma uçuran, sokak aralarında top koşturan çocuklar oyun alanında yoklar. “Devlet buraya geldiğinde şu duvarı yaptı. Duvarın yapımı için de çok para harcandı” diyerek işaret ediyor karşıdaki duvarı. Favelayla yan mahalleyi ayıran bu devasa yükseklikteki gri beton yığını, insanda kapana kısılmışlık hissi uyandırıyor. Oysa başınızı biraz çevirirseniz Rio’nun muhteşem manzarası, denizi, plajı uzanıyor boylu boyunca... Öyle yüksekteyiz ki neredeyse uzansak diğer tepedeki devasa İsa heykeline dokunabileceğiz... Duvar için “Favelanın daha fazla genişlemesini istemiyoruz” diye bir açıklama gelmiş. Sheila bir yandan duvara harcanan parayla kaç ev yenileniri hesaplamaya çalışıyor bir yandan da;  “Tüm favelalar 1970’den beri enine değil dikine büyür. Esas amaç bizi izole etmekti” diyor.

YOKSULLUĞUN TURİZMİ

Bu arada Sheila’nın turizm sektöründe çalıştığını öğreniyorum. Favelalara turistik geziler son dönemde öyle artmış ki yalnızca gezmek istediğiniz favelayı seçip tur ücretini yatırmanız yeterli. Onun deyimiyle “yoksulluğun turizmi” yapılıyor. Bir gün Sheila, “madem öyle biz de favelaların gerçeğini gösteren tur düzenleriz” demiş. O gün bugündür favelaların hiç de turistik olmayan yüzünü insanlara gösterip mücadelelerine destek olmaya çağırıyor. Rio favelalarında bir gün daha sona ererken son olarak Rachel’in “Bu gezi yetmediyse gel benimle biraz yaşa, sen de kıyıda kalanların sesine ortak ol” teklifiyle bu satırların yazarına yeni bir deneyimin kapısı aralanıyor, o vakit bir dahaki sefere kadar diyerek vedalaşıyoruz.

TÜRKİYE’DEN BREZİLYA’YA AYNI PROPAGANDA

Şimdilerde tıpkı Türkiye’de olduğu gibi, “burası riskli alanlar, evlerinizi satıp para kazanabilirsiniz” propagandası çok güçlenmiş. Öyle ki Rachel’in  “Gürültü yapmadan insanlar evlerini satmaya başladı bile” sözü Yeşilçam filmi “Sultan”dan bir alıntı gibi geliyor o an. Geçtiğimiz sokaklarda sık sık çelik yelekli polislerle karşılaşmaktan olsa gerek laf dönüp dolaşıp yine yaşadıkları polis şiddetine geliyor. Dünya Kupası dönemi için, “Yaşam durdu burada, tam bir ablukaydı, resmen işgal edildik” diyorlar.

Bir de geçen yıl yapılan kitlesel protestolar sürecinde yoğun polis ablukasıyla karşılaşmışlar. Kuşkusuz kendi talepleriyle katılmışlar eylemlere fakat daha çok favelalar içinde eylem yapmışlar. “Çünkü” diyor Rachel: “Polisin geçen yılki eylemlere katılanlarla favelalardan katılanlara tavrı aynı olmuyor. Haliyle insanlar ben fakirim, faveladanım ya da siyahım, kesinlikle tutuklanacağım daha fazla şiddete maruz kalacağım diye bakıyor”

FAVELANIN KOMŞUSU DAVID BECKHAM!

“Mahallede bir komiteniz var mı” diye soruyoruz. İnsanlarla tartışma yapılacak güvenli bir ortamlarının olmadığını söylüyorlar. “Her gün farklı bir polis operasyonu, yani doğal yollarla tartışacağın bir platform yok. Her gün varlık mücadelesi veriyoruz burada. Üstelik eğitim düzeyi çok sınırlı, dahası insanlar yoruldu, ölümlerden çok yorulduk”
Zenginlerin yaşam alanlarını fakir insanlarla paylaşmak istememeleri kentsel dönüşümün onlarca temel gerekçelerinden biri; “Favelalara bakış açıları çok net. Şiddet yaratan ve uyuşturucu ticareti yapılan yerler. Açıkçası orta sınıf geliyor favelaya, uyuşturucu alıyor sonra da favela gerçeğini reddediyor.”
Onlara göre, devletin onları şehrin dışına taşımak istemesinin diğer bir sebebiyse favelaların muhşem manzaraya sahip arazisini satmak istemesi. Sheila’nın güzel bir örneği var buraya dair; “Brezilya’da favelalar en güzel manzaraya sahip dağ eteklerine kurulmuştur. Avrupa’da zenginler dağlarda oturur, burada fakirler. Şimdi bizim zenginler de keşfetti bu alanların ne kadar değerli olduğunu”
2008’den bu yana favelalarda inanılmaz bir insan sirkülasyonu var. “Bir çok yabancı favelalardan ucuza ev alıyor. Mesela David Beckham komşu mahalleden ev aldı, dolayısıyla buradaki evlerin değeri de arttı”
   
*Yoksul gecekondu mahallesi

ÖNCEKİ HABER

Antep esnafı: AKP’li belediye sözünü tutmadı

SONRAKİ HABER

Almanya'da metal işçilerinden son uyarı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa