14 Şubat 2015 10:30

Askerlerce gözaltına alınan Özeken 21 yıldır kayıp!

Diyarbakır, Yüksekova, Batman, İzmir'de kayıp yakınları bir kez daha kaybedilen ve katledilen yakınlarının akıbetini sordu.

Paylaş

Diyarbakır'da, İHD ve kayıp yakınların "Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın" sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 314'üncüsü, yine Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. 

Oturma eyleminden önce konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Raci Bilici, 314 haftadır adalet talebiyle verdikleri mücadelenin haklı bir mücadele olduğunun altını çizdi. İşlenen tüm "faili meçhul" cinayetlerin ve kayıp olaylarının devlet arşivlerinde kayıtlı olduğunu belirtti.

MİKDAT ÖZEKEN 21 YILDIR 'KAYIP' 

Bilici'nin konuşmasının ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıplar ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, 1994 yılında Hakkari'nin Yüksekova ilçesine bağlı Karlı köyüne baskın düzenleyen askerler tarafından gözaltına alınan ve 21 yıldır kendisinden bir daha haber alınamayan Mikdat Özeken'i hikayesini ve ailesinin akıbetini ortaya çıkarmak için verdiği mücadeleyi anlattı. 

Kocaman, kayıp Mikdat Özeken'in kardeşi İrfan Özeken'in olaya ilişkin şu beyanlarda bulunduğunu aktardı: "27 Eylül 1994 tarihinde Yüksekova Tabur Komutanı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki askerler, Karlı köyüne baskın yaptılar. Baskına Kahraman Bilgiç isimli bir itirafçıyı da katılır. Bu baskın sırasında Yüksekova'dan köye kışlık odun toplamaya giden kardeşim Mikdat ve Münir Sarıtaş'ı da yanlarına alırlar. Baskında tüm köylüleri köy meydanında toplarlar. Tabur komutanı köylülere, 'köyde kimin arabası var' diye seslenir. 75 yaşlarında Abdulkerim Yurtseven 'benim Arabam var' der. Bunun üzerine 'arabanla PKK'lilere gıda taşıyorsun' şeklinde itham edilen Yurtseven, askerler tarafından işkenceye maruz kalır. İşkence sırasında Yurtseven'i, köydeki dereye sokup çıkarıyorlardı. Uygulanan ağır işkence nedeniyle kaburga kemikleri ve sırt omurga kemiği kırılmıştı, askerler köyden ayrıldıklarında Abdulkerim Yurtseveri askeri naracın arkasına attılar. Kardeşim Mikdat ve Münir Sarıtaş'ı yanlarına alıp Yüksekova Tabur Komutanlığına götürüyorlar. Abdulkerim Yurtseven yolda yaşamını yitiriyor. Kardeşim ve arkadaşı bu olaya tanık oldukları için konuşmamaları için ağır işkence yapılıyor ve serbest kalmaları durumunda olayı anlatırlar düşüncesiyle taburda infaz ediyorlar. 

Annem Tabur Komutanlığı'na giderek, kardeşimi sordu. Anneme, 'Oğlunu Hakkari Tugay Komutanlığına gönderdik' dediler. Annem, Hakkari Tugay Komutanlığına gitti. 10 gün boyunca komutanlığa giden annemin, vazgeçmediğini görünce 'Oğlun Yüksekova Tabur komutanlığında' dediler. Annem tekrar Yüksekova Tabur Komutanlığına gitti. Tabur Komutanı M. Emin Yurdakul anneme 'oğlunu bu kazanda yakarak öldürdüm. Bir daha gelirsen aynı kazanda seni de yakacam' diyerek tehdit etti. Annem bunun üzerine, Yüksekova Cumhuriyet Savcısı'nın yanına gitti ve durumu anlattı. Savcı, M. Emin Yurdakulu telefonla arayarak, 'hangi hak ve yetkiye dayanarak bu insanları bu muameleye tabi tutuyorsun' der. Tabur Komutanı ise, 'sıra sende seninde suyunu ısıtmışım' der. Bu olaydan bir gün sonra Yüksekova'ya bir heyet geldi. Savcı, o heyetle gittikten sonra geri gelmedi ve tayin oldu. 

Daha sonra itirafçı Kahraman Bilgiç, bizden 10 bin Mark karşılığında kardeşimi bize teslim edeceğini söyledi. Parayı temin edip kendisine verdik. Bu parayı verdikten sonra Yüksekova'dan ayrıldı. Davacı olduk. En son davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) taşıdık. AHİM, Türkiye'yi tazminat ödemeye mahkum etti. 

Daha sonra Diyarbakır cezaevinde yatan itirafçı Kahraman Bilgiçle görüştük. Kardeşimi öldürdüklerini itiraf etti. Gömüldüğü yeri söyleyeceğini ancak bizden yine para talebinde bulununca amacının tekrar bizden para koparmak olduğunu anladık ve parayı vermedik."

Nigar Kocaman'ın aktardığı Mikdat Özeken'in kardeşi İrfan Özeken'in bu beyanlarının ardından kayıp yakınları kısa süreli oturma eylemi yaparak eylemlerini noktaladı.

YÜKSEKOVA

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde İHD ve kayıp yakınları, "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" talebiyle gerçekleştirdikleri oturma eyleminin 46'ncı haftasında Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. İHD Yüksekova Temsilcisi Muhyettin Ünal, İran'da idam edilmesi gündemde olan Kürt genci Saman Naseem için duyarlılık çağrısında bulundu. 

'ÖLDÜRÜP KİMSESİZLER MEZARLIĞINA GÖMDÜLER' 

Ardından 1995 yılında İstanbul'da katledilen Rıdvan Karakoç'un hayat hikayesini anlatan İHD Yüksekova yöneticilerinden Tayyup Canan, "Kürt siyasi partilerinde çalışmalar yürüten, Mezopotamya Kültür Merkezi'nin kuruluş çalışmalarında yer alan 34 yaşındaki Rıdvan Karakoç bu faaliyetleri nedeniyle polisin hedefindeydi. Polisler Karakoç ailesinin evini ablukaya aldı. Defalarca eve baskın düzenledi. Her seferinde aileyi ağır küfür ve hakaretler eşliğinde 'Rıdvan'ı bize getirin, eğer getirmezseniz gördüğümüz yerde öldürürüz' diye tehdit etti. Ailesi ile düzenli bir biçimde haberleşen Rıdvan İHD avukatlarından Eren Keskin'e de posta ile vekalet gönderdi. Rıdvan'ın ailesi ve avukat Keskin ile haberleşmesi 15 Şubat 1995 tarihine kadar sürdü. 15 Şubat'tan sonra Rıdvan'la bağlantı kesildi. Ev baskınları son buldu, evdeki polis ablukası kalktı. Karakoç ailesi, tüm mercilere başvuru yaptı, ancak sonuç alamadı. Gözaltına alındığı inkar edilen Rıdvan için devletin tüm kurumları 'Bizde yok' cevabı verdi. 3 ay sonra Adli Tıp'ta oğulları Hasan'ı arayan Ocak ailesi tesadüfen Rıdvan'ın fotoğrafını gördü. Böylece Rıdvan Karakoç'un işkence ile öldürülmüş bedeninin, savcılık dahil tüm resmi kurumlardan geçtiği, Adli Tıp Kurumu'nda bekletildikten sonra gizlice Altınşehir Kimsesizler Mezarlığı'na defnedildiği gerçeği açığa çıktı. Karakoç'u gözaltına alanlar, sorgulayanlar bilinmesine rağmen hukuk işletilmedi, tanıklar dinlenmedi, failler korundu.20 yılda soruşturma davaya dönüşmedi. Beykoz Savcılığı 'nın 1995/805 esas sayılı soruşturma dosyasında rutin yazışmalar dışında hiçbir işlem yapılmadı. Şimdi de soruşturma zamanaşımı gerekçesi ile kapanma tehdidi altında. 13 Şubat 2015 tarihinde aile tekrar bir suç duyurusunda bulundu" diye konuştu. 

İZMİR 

İzmir'de ise İHD şube üye ve yöneticileri bu hafta da Konak Eski Sümerbank önünde bir araya geldi. Açıklamada tahliye edildikten sonra yaşamını yitiren hasta tutsak Abdulsamet Çelik'in fotoğrafları taşınarak, hasta tutsakların durumuna dikkat çekildi. "Hasta mahpuslar derhal serbest bırakılsın" pankartını taşıyan grup adına açıklama yapan İHD Ege Bölge Temsilcisi Ali Aydın, son bir yıl içerisinde 40'a yakın hasta tutsağın cezaevinde yaşamını yitirdiğini hatırlatarak, 2006 yılında cezaevi koşulları nedeniyle kan kanserine yakalanan Abdülsamet Çelik'in bütün tahliye taleplerinin reddedildiğini söyledi. Devletin hasta tutsakları cezaevlerinde ölüme gönderdiğine vurgu yapan Aydın, "Bizler ve hasta mahpuslar kimseden af dilemiyoruz. Hasta tutsaklar iyileşinceye kadar infazının ertelenmesini hapis cezasının fiilen idam cezasına dönüşmemesini istiyoruz. Cezaevleri ölüm evleri olmasın" diye konuştu.

BATMAN 

Batman'da da kayıp yakınları ve İHD Şube üyeleri, Yılmaz Güney Parkı önünde 314'üncü kez bir araya gelerek, yakınlarının akıbetini ve katledilenlerin faillerini sordu.
"Kayıplar bulunsun failler yargılansın" pankartını açan ve kaybedilen yakınlarının fotoğraflarının taşındığı eylemde konuşan İHD Şube Başkanı Mehmet Bağatır, kayıpların hesabı sorulana kadar alanlarda olacaklarını söyledi. "İç güvenlik Paketi"ne de değinen Bağatır, söz konusu paketler ile yeni katliamlara hazırlanıldığını belirtti. (DİHA)

ÖNCEKİ HABER

Beytüşşebap'ta 'Uzman doktor isteriz' yürüyüşü

SONRAKİ HABER

'Zaman aşımı failler için gizli bir aftır'

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...