06 Şubat 2015 01:08

Herkesin kucağında odun var ateş yakacak birini arıyor

Öfke, üzüntü, hayal kırıklığı... Grevleri hükümet tarafından yasaklanan Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Gebzeli metal işçileri bütün bu duyguları bir arada yaşıyor. Yasağın ardından fabrikaya girip üretime başladıkları için kendierini eli kolu bağlı hisseden işçiler, Paksan, Ejot ve Demisaş gibi fabrikalarda süren mücadeleleri yakından izliyor ve çıkış yolu arıyor.

Paylaş

Muzaffer ÖZKURT
Vedat YALVAÇ
Gebze

Öfke, üzüntü, hayal kırıklığı... Grevleri hükümet tarafından yasaklanan Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi Gebzeli metal işçileri bütün bu duyguları bir arada yaşıyor. Yasağın ardından fabrikaya girip üretime başladıkları için kendierini eli kolu bağlı hisseden işçiler, Paksan, Ejot ve Demisaş gibi fabrikalarda süren mücadeleleri yakından izliyor ve çıkış yolu arıyor. 

Asgari ücrete yakın bir ücretle çalıştırılan genç işçiler daha öfkeli. İşçilerden biri eşiyle geçen diyaloğu şöyle aktarıyor: “Greve çıkacağımızı ve parasız kalacağımızı söyledim. Eşim de ‘Zaten cep boş bir şey olmaz’ dedi. Zaten hep eksiye gidiyoruz.” Düşük ücrete bir de 3 yıllık sözleşme bardağı taşıran son damla olmuş işçiler için. Önlerine çıkan her engeli azimle aşıp grev silahına ulaşmalarının nedeni de bu. 

Sendikalarıyla birlikte mücadeleye girdiklerinde önce aileleri üzerinden baskı yapıldı işçilere. Patronlar evlere gönderdikleri mektuplarla, açtıkları telefonlarla aileleri işçileri grevden vazgeçirmeye çalıştı. Bu da yetmeyince bu kez grev oylamalarını gündeme getirdiler. İşçiler kendi deyimleriyle “MESS’i sandığa gömünce” bu kez de hükümet karşılarına çıktı ve grevi yasakladı. “Şimdi içeri girdik, çalışıyoruz. 3 yıllık sözleşme de orada duruyor, taleplerimiz de kabul edilmedi” diyor işçiler. Kimi fabrikalarda iş yavaşlatma yapılsa da otomasyonla çalışılan yerlerde bu yapılamıyor. Bu nedenle işçiler, “Bu iş böyle nereye gidecek? Patronu nasıl sıkıştıracağız?” sorusunu soruyor. Greve çıkan işyerleri “Hiç değilse gücümüzü gösterdik” derken, 19 Şubat’ta greve çıkmayı beklerken yasaklamayla karşılaşan işçiler “Bizim durumumuz ne olacak şimdi?” diyor. 

EJOT, PAKSAN, DEMİSAŞ

Bu sorunun yanıtını gazetemizden ve Hayat Televizyonu’ndan takip ettikleri Paksan, Ejot ve Demisaş fabrikalarında süren üretimi durdurma eylemlerinde bulmuş işçiler. Buralardaki  direniş, işçide “İşte çıkış yolu bu!” düşüncesini geliştirirken, aynı zamanda sendika yönetimine tepkiye neden oldu. Grev yasağının duyulduğu gün bütün işçilerin farikalara akın ettiğini söyleyen bir işçi şöyle anlatıyor: “Yürü dese biri yürüyecek. E-5’i kapat dese gelecek. Sanki sihirli değnek değdi, bütün işçi birlik oldu. Ben böyle bir birlik görmedim daha. Fanatik AKP’li bir abimiz var; ‘Oğlum CHP’ye oy verse vururum’ der o derece. Onu bile kimse zaptedemiyordu. Herkes işgal istiyordu. Ama sendikacılar geldi ‘Aynı fikirdeyiz, grev komitelerini toplayıp karar vereceğiz’ dedi. Biz de buna güvendik, çünkü komitemizin kararı belliydi ya, işgal! Ama pazartesi bir geldik ki her şey bitmiş, karar alınmış, bize çalışın dendi.” 

BEDEL ÖDEMEYİ GÖZE ALMIŞTIK

1990’daki büyük Ankara yürüyüşüne katılan Zonguldaklı bir madencinin oğlu olan başka bir işçi ise şöyle devam ediyor: “Annem de grevimizi yakından izledi. Her yer dağıldı dendi bize. Biz de eve gittik. Hayat Televizyonuna bir baktık ki kimse dağılmamış. Annem dedi ki ‘Ya her yer ayakta ne işin var evde.’” 

Bir başka işçi sözü alıyor: “25 yıllık işçi var. 80-90 bin lira tazminatı var. Eğer fiili grev yapılırsa tazminatın yanar diye uyardık. ‘Yanarsa yansın, nereye gidecekse gitsin’ dedi. Herkes göze almıştı bedel ödemeyi. Bedel ödemeden olmaz bu işler. Biz her türlü eyleme hazırdık.”

BU GREVİN ÖĞRETTİĞİ EN ÖNEMLİ ŞEY

Bu kararlılığa rağmen grev haklarının ellerinden alınması, sendikacıların arkalarından grev çadır ve pankartlarını toplaması hayal kırıklığı yaratmış işçilerde. Sürekli “Grev komitelerinin kararı belliydi, konuşmuştuk” diyorlar. “Komitelerin kararı neden hayata geçmedi?” diye sorduğumuz işçiler, “Sendikacılar yapın demedi” yanıtını veriyor. “Siz neden Paksan Ejot, Demisaş gibi komitenizin kararını uygulamadınız?” sorusuna bir işçinin yanıtı “Herkesin kucağında odun var, ateş yakacak birini arıyor. İşçilerde öfke var ama fabrikalarımızda karar alan ve bunu kendi uygulayan bir yapı yok” oluyor. 

Söz devam ettikçe komitelerin grev öncesinde, temsilciler ve şube tarafından belirlenen işçilerden kurulduğu ortaya çıkıyor. İçlerinde mücadeleci işçiler olsa da her bölümden seçilen işçilerden oluşmayınca, işleyişi de sağlıklı olmamış. Hatta komitede yer alıp birbirini tanımayan işçiler olduğu söyleniyor. İşçilerin bu süreçte öğrendiği en önemli şey; temsilcilerin yörecilik, mezhepçilik üzerinden değil görevini yapıp yapamayacağı kriterine göre seçilmesi ve komitelerin işçi iradesini yansıtacak şekilde oluşturulması gerekliliği. 

ŞALTER İŞÇİNİN ELİNDE

Tüm bu olumsuzluklara, patronların göz dağı verme çabalarına karşın işçilerde umutsuzluk, yılgınlık en önemlisi de kaybettik duygusu yok. Çıkış yolu arıyorlar. Üç yıllık sözleşmeyi imzalamaya da Yüksek Hakem Kurulu’nun insafına kalmaya da niyetleri yok. Bunun bir nedeni grev yasağı sonrası üç fabrikanın direnişinden aldıkları güçse, diğer nedeni sıradaki saldırılar. Üç yıllık sözleşme dayatmasının başlangıç olduğunu anlatan bir işçi şöyle diyor: “Sonra esnek çalışma gelecek. Kıdem tazminatları gidecek. Eğer biz daha kararlı bir şekilde yasağa karşı dursaydık, belki bedel ödeyebilirdik ama kıdem tazminatını da bu kadar kolay gündem edemezlerdi. Eğer bir şekilde karşı koyup patronlara gücümüzü göstermezsek sırasıyla bütün haklarımızı elimizden alacaklar.” 
Başka bir işçi çok vakit geçirmeden harekete geçmek gerektiğini söylüyor: “Tartışma giderek hükümetle işçi arasında bir tartışmaya gidiyor. Tamam böyle bir yanı var ama ortada bir de grev var. Bunu ne yapacağız, karar verilmeli. Onların kanunu varsa, üretimde de işçi var. Şalter işçinin elinde.” 
İşçiler kendi tarihlerine de buradan bakıyor. Üzerinde en fazla konuşulanlardan biri grev hakkının kazanıldığı Kavel direnişi. “Az bir işçiyle neler yapılmış. Gebze’deki 5 bin işçi daha fazlasını yapabilir” diyorlar. 

CAM GREVİ YASAKLANDIĞINDA ORADA OLMALIYDIK

İşçiler grev yasağı ile işçi sınıfının genelini ilgilendiren haklara yönelik saldırılar arasında paralellik kuruyor. En önemlisi de grev hakkının artık tamamen ortadan kaldırıldığını dile getirerek “Bir dahaki sözleşmede işverenleri neyle tehdit edeceğiz. Bu tüm işçileri ilgilendiriyor” diyorlar. Dayanışmanın önemine dikkat çeken metal işçileri, bu konuda özeleştiri veriyorlar. “Şişecam grevi yasaklandığında orada değildik. Onlar da burada olmadı. Bu durum artık değişmeli” diyor bir işçi. Başka bir işçi de “Artık tüm işçiler açısından bardak doldu da taştı. En iyi savunma saldırıdır. Türk Metal, Birleşik Metal diye bakmadan bir araya gelip atağa kalkmamızın zamanı geldi.” 


‘İşçiyi temsil etmiyor bu hükümet’

Fabrikalarda en çok AKP Hükümeti’ne tepki gösteriliyor. “Resmen çocuklarımızın rızkını aldı. Milletvekillerine binlerce lira zam yapanlar işçiye 200-300 lirayı çok gördü. Hakkını almasının da önüne geçti” diye tepki gösterenlerin başında yıllarca AKP’ye oy vermiş işçiler geliyor. Bu seçimlerde AKP’ye oy vermeyeceklerini söyleyen işçiler, eş, dost, akrabaları arasında da aynı şeyi örgütlüyor. Görüştüğümüz işçilerden biri bu konuda ne kadar ciddi olduklarını şu sözlerle anlattı: “AKP’ye oy veren 50 kişi bu seçimde vermeyecek. Mahallemde de bunun çalışmasını yürütüyorum.” Daha önce AKP’nin uygulamaları nedeniyle çıkan tartışmalarda çalışma arkadaşlarının kalbini kıranlar, şimdi “Haklıymışsınız” diye özür diliyormuş. Bazı işçiler “MESS’in sandıklarını patlattık sıra AKP’nin sandıklarında” diye kampanya başlatmış bile. Sessiz kalmayı tercih eden de var, sosyal medyada “AKP’ye oy verecekler artık benimle selamı sabahı kessin” diye açıktan ilan eden işçi de.  

‘BENİ DE DARBECİ İLAN ETTİ’

13 yıl boyunca AKP’yi desteklemiş bir işçi, bu sürecin kendisini AKP’den nasıl kopardığını şöyle anlatıyor: “Köyde her yağmur ve kar yağdığında yol kapanırdı. Bunlar geldi, ilk yol yaptı. Her zaman ne duymak istiyorsak yapmadı belki, ama onu söyledi. Muhafazakar bir yapımız var, başörtüsü dedi. Kendisine karşı olan her harekete darbe dedi, inandık. Konut kredisine girdim 10 yıl borçlandım. Başkası gelmesin, istikrar bozulmasın diye kötülerin de üstünü örttük. Ama işçinin hiçbir istediğini yapmadı. Asgari ücrete yüzde 6 zam yaptı, iyi dedi. Kendimi asgari ücretlinin yerine koyuyorum olmuyor. Biz enflasyona göre zam alıyoruz. Pazara gidiyorum enflasyonu görüyorum. Hükümet hep daha düşük açıklıyor. Benim ücretim eriyor. Yolsuzluğa adı karışan bakanların arkasında durdu. Adam 700 bin liralık saat takıyor. Bana 10 liralık saat veren yok. Ama son metal grevinde hükümete yakın bir televizyonda izledim, metal darbe hazırlığında diye. Beni darbeci ilan etti. O zaman anladım, demek ki kim muhalefet ediyorsa darbeci oluyor. Ama bardağı taşıran grev yasağı oldu.” Söze giren başka bir işçi de aynı duygularla şöyle diyor: “Asgari ücrete iyi zam vereceğim dedi, dokunulmazlığı kaldıracağım dedi yapmadı. Son olarak grevi yasakladı. İşçiyi temsil etmiyor bu hükümet.”

PEKİ YA ALTERNATİF?

AKP’ye oy vermeyenlerin, sonrası için en kestirme yanıtı “Oy vermeyeceğim” oluyor. Çünkü hiçbiri alternatifi olmadığını düşünüyor. 

Tıpkı sendikalarda olduğu gibi, seçilen kişilerin kendileri adına en iyi kararı vermesini bekliyorlar siyasetçilerden. “Acaba işçiler olarak bağımsız milletvekili seçtirebilir miyiz?” diyenler olsa da geneli AKP’ye alternatif olarak yine AKP gibi, barajı aşacak ve hükümet olabilecek bir parti arıyor. “İşçi siyaset yapamaz, yönetemez mi?” sorusu, “İşyeri komitelerinin aldığı kararı işçiler kendileri uygulayamaz mı?” sorusuyla aynı yanıtı buluyor: “Biz seçtik bizim istediğimizi yapması gerekirdi...”
Yapmadıklarında? Bunun yanıtı şimdilik yok. İşçi kendini iktidar alternatifi olarak görmüyor. Grev yasağı sonrası fabrikaların geldiği nokta açısından da “İyi yönetilemedik” diyor. İki sorunun da çıkmaza girmesinin nedenini sınıf bilinçli bir işçi açıklıyor: “İşçi sınıfının fikriyle bakmayınca dünyaya bir yerde tıkanıyor. Tamam patronları, MESS’i ve hükümeti aynı potada görüyor ve eleştiriyor ama bunların aynı düzenin çarkları olduğunu görmüyor.” Bir başka işçi ise bu durumu tek cümleyle özetliyor: “Biz hep bizi yönlendirecek, yönetecek birilerini bekledik.”

TÜRK METAL ÜYELERİNİN GÜNDEMİ DE GREV VE YASAK 

Gebze'de Türk Metal Sendikası’nın örgütlü olduğu fabrikalar da yakından izliyor grevi. Bazıları grev öncesi Gebze’de düzenlenen mitingi de izlemiş. Üç yıllık sözleşmeye duydukları tepki nedeniyle Birleşik Metal-İş’e “Helal olsun adamlara, en azından seslerini çıkarttılar” diyorlar. Grevle birlikte “değişim gerekliliği” tartışması daha bir fazla yapılmaya başlanmış fabrikalarda. “Güven vermiyor” dedikleri Birleşik Metal-İş’i alternatif olarak görmeye başlamışlar. Grev yasağına en az Birleşik Metal-İş üyeleri kadar tepkili olan bir Türk Metal üyesi “AKP’ye oy veren çok işçi var tepki gösteren. Eskiden her yaptığının arkasında duranlar bugün konuşmaz duruma geldi.”

KARDEŞ FABRİKANIN İŞÇİLERİNDEN ÖĞRENDİLER 

İkinci gününde yasaklansa da grevle ileriden dayanışma örgütleyen işyerleri de grevden öğrenmiş. Sendikasız bir fabrika olan Artemis, Dostel fabrikasını “kardeş fabrika” olarak ilan etmiş. Grev heyecanını gören Artemis işçileri, zam döneminde kendi taleplerini belirleyip ortak taleplerle patronun karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Petrol-İş Sendikası’nın örgütlü olduğu Mecaplast da Kroman Çelik fabrikasını “kardeş fabrika” olarak belirlemiş. Grev günü kahvaltılarını paylaşan Mecaplast işçileri, grevin ilerleyen günleri için de maddi manevi dayanışma kararı almışlar. Grev yasağına tepki bu fabrikada da büyük. Çevre fabrikalara göre daha yüksek ücret alan Mecaplast işçileri, bu yasağın, kendi fabrikalarında 2015 sonunda başlayacak sözleşme görüşmelerini de vuracağının bilincinde. Grevden öğrendikleri en temel ders ise komiteler olmuş. İşçilerin deyimiyle “her bölümden, işçiler tarafından seçilen, işçinin talebini sözleşme masasına ileten, masadaki konuşmaları işçiye ulaştıran bir işyeri komitesi” için kolları sıvamışlar.

HAYAT TV’Yİ İZLE!

Gebzeli metal işçileri için Hayat Televizyonu artık bir numarada yer alıyor. Grev yerlerinden yapılan canlı yayınlar sayesinde anlık olarak bilgi alabildiklerini dile getiren işçiler, “Hayat TV olmasaydı nerede ne oluyor bilemezdik” diyor. Sadece işçiler de değil aileleri de Hayat TV’den takip etmiş grevi. Türk Metal üyesi bir işçi Kroman Çelik’te çalışan bir akrabasının kendisini arayarak “Hayat TV’yi izle” dediğini aktarıyor. Kimi fabrikalarda ise dinlenme yerlerinde ve yemekhanelerde bulunan televizyonlarda Hayat TV açıkmış. İşçiler fabrikaya girdikten sonra da Paksan, Ejot ve Demisaş’taki gelişmeleri buradan takip etmişler. Hatta molalarda yapılan kimi tartışmalar, Hayat TV’ye konuk olan akademisyenlerin konuşmaları üzerine oluyormuş. 

ÖNCEKİ HABER

Avrupa’da inisiyatif el değiştirebilir

SONRAKİ HABER

Ateş yakıp oturan gençlerin üzerine ateş edildi: 1 ölü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...