05 Şubat 2015 13:10

Bu Grev Hepimizin Grevi!

Şimdi metal işçilerinin mücadelesine destek olma günü. Onları patronlar karşısında daha güçlü kılma günü. Bu grevin hepimizin grevi olduğunu gösterme günü

Paylaş

AKP'nin devri iktidarı boyunca işçiler pek çok grev, direniş vb. gerçekleştirdiler. Elbette bu grev ve direnişlerin sayısı sınıf mücadelesinin daha yoğunlaştığı dönemlerle karşılaştırılamaz. Buna rağmen bize çeşitli veriler sunabilir. Bu grev ve direnişlerin bir kısmı kazanımlarla sonuçlanırken bir kısmı da sessiz sedasız bir şekilde yenilgiyle sonlandı. Kimisi tüm işçi sınıfını sarsan bir etkide bulunurken kimisi daha lokal hareketlenmeler olarak kaldı. Ancak sonucu ve etkisi her ne olursa olsun sınıfın tarihinde yerini aldılar. Burada sınıf mücadelesi tarihinden anacağımız birkaç sayfa (yalnızca AKP döneminde yaşananları anacağız) bizim belli değerlendirmeler yapmamızı sağlayacak.

TELEKOM GREVİ

12 Eylül sonrası başlayan özelleştirmeler AKP'nin iktidara gelmesinin ardından daha da hız kazandı. AKP kısa sürede özelleştirilmedik kurum bırakmadı. Bunlardan bir tanesi de Telekom'du. Hemen her özelleştirme sonrası yaşanan olaylar orada da yaşandı. İşten atmalar, düşük ücret, esnek çalışma, sendikasızlaştırma... Bunlara karşı 2007'nin 16 Ekim'inde başlayan grev 44 gün sürdü. Grev çetin koşullarda geçti. Zira grevin başladığı tarihlerde AKP'nin seçim zaferinin üzerinden henüz çok az zaman geçmiş ve Kürt sorununun en çatışmalı dönemlerinden biri yaşanıyordu. Milliyetçi kışkırtmalara, sermaye basınının kara propagandasına, her türlü baskı ve zorbalığa, sendikal bürokrasinin ihanetine karşın; işçilerin ve az sayıda kalmış sınıf sendikacılarının kararlı mücadelesi sonucu grev başarıyla sonuçlandı. Kendilerinin ardından 'Direnişin simgesi' olacak Tekel işçilerine kılavuz oldular.TEKEL DİRENİŞİ
15 Aralık 2009 tarihinde Tekel işçileri Ankara'nın göbeğinde direnişlerine başladıklarında direnişlerinin bu denli sarsıcı olacağını muhtemelen kimse tahmin etmiyordu. Oysa ki 'üretimden gelen' bir güçleri bile yoktu direnişe geçtiklerinde. Konfederasyonlarının da umrunda değildi işçilerin elinden bütün haklarının alınması. Onlar 'direnişin simgesi' sözlerinin son yıllarda en fazla yakıştığı kesim oldular başardıklarıyla. Uzun yıllar sonra dayanışma grevleri örgütlendi, direniş bütünüyle kazanımla sonuçlanmamış olsa da Hükümet çalışma koşullarına dair pek çok iyileştirme yapmak zorunda kaldı. 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrası yayınlanan tapeler AKP'nin Tekel direnişinden ne kadar çok korktuğunu belgeliyordu. Kimi 'sosyalistler' sınıfın gücünü unutmuş olsa da sermayenin en pervasız yürütücüsü AKP unutmamıştı. Sendikal bürokrasi bu direniş karşısında da en iyi bildiği şeyi yaptı ve sınıfa adeta burjuvaziden daha zararlı olduğunu bir kez daha ispatladı.

YATAĞAN DİRENİŞİ

12 Eylül sonrası yaşanan direnişlerin en önemli gerekçelerinden biri özelleştirmeler. Özelleştirmeler sonucu başına gelecekleri önceki özelleştirmelerden deneyimleyen işçiler burada da mücadele başlattı. Direnişleri tam 447 gün sürdü. Uzun süreli direnişler son yıllarda yaşanan direnişlerin özgün yanlarından biri. Bir yılı aşkın bir süre Yatağan ve Muğla'nın en önemli gündem maddesiydi özelleştirme. Soma'da yaşanan katliam yeni katliamların önüne geçmek için hükümetin bu adımını engellemenin zorunluluğunu daha da berraklaştırdı. Özelleştirmeyi engelleyemediler, işverenle bir sözleşme yaparak işçilerin işten atılmasının önüne geçtiler. Sendikal bürokrasi mi, onlar aynı telden çalıp oynadılar...

ŞİŞECAM-ÇAYKUR-THY

Biri genel sağlığı ve milli güvenliği bozduğu gerekçesiyle 'ertelendi' yani yasaklandı. Diğeri doğrudan hükümetin müdahale, tehdit ve yandaş sendika dayatmasıyla etkisiz hale getirildi. Sonuncusu ise hükümetin grevi bitirmek için işkolunda grevi yasaklattığı bir süreç yaşadı. Bunlar, tek tek grevin fiiliyatta imkansızlaşması için atılan adımlardı. Kararlı bir şekilde greve çıkan cam işçileri, grevin yasaklanmasının ardından yasak savmak için yapılan açıklamalar dışında somut bir adım görmedi. Yine yasal sınırlar içine sıkıştırılmıştı grev. Çaykur'da hükümetin hamlesi yandaş sendikanın işyerine yerleştirilmesi olurken grevleri başlamadan bitti. THY'de de işbirlikçilerin yönetime geçirilmesi oldu hamlenin adı. Yeni yönetim 'Yeni Türkiye'yi gayet iyi hazmetmişti. Özellikle bu üç durum, AKP'nin sermayenin çıkarlarına halel gelmemesi için her yolu mübah gördüğünün en spesifik göstergeleriydi.

METAL GREVİ

14 şehir, 42 fabrika, 15 bin işçi diye başladı grev, daha doğrusu başlayamadı. Çünkü henüz grev başlamamışken kimi patronlar MESS'ten ayrılıp kendi sözleşmelerini hazırlayacaklarını ve işçilerin taleplerini kabul edeceklerini ilan etmişti. Şehir, fabrika ve işçi sayısı baştan değişmişti. Talepleri açık ve netti. Bunlar karşılanmadan işe başlamayacaklardı. 25 yıl sonra ilk defa metal sektöründe bu kapsamda bir grev gerçekleşiyordu. Grevin tüm bu özellikleri patronları da hükümetini de korkuttu. Patronların güvenliği yine devreye girdi. Önüne de 'milli' ön eki getiriliyordu yine kamuoyu desteğini sağlamak için. Metal işçileri her defasında kendilerinin diğer işçilere benzemeyeceğini, yasak kararı çıkarsa bunu tanımayacaklarını söylediler. Bu sözlerin karşılık bulması sadece metal işçileri için değil; en başından beri bu grevin hepimizin grevi olduğunu söyleyen bizler için de önemli. Şimdi metal işçilerinin mücadelesine destek olma günü. Onları patronlar karşısında daha güçlü kılma günü. Bu grevin hepimizin grevi olduğunu gösterme günü.

Yukarıdaki grev ve direnişlerde sendikal bürokrasiyi bolca andık. Birçoğunun başarısızlığının en temel sebebinin onlar olduğunu hatırladık. Ne yazık ki sayıları az olsa da sınıf sendikacılığı yapan sendikacılar da var. Şimdi Birleşik Metal İş yöneticileri bir tercih yapmak durumunda. Ne tercih yaparlarsa yapsınlar sınıf mücadeleri tarihinde yer alacaklar. Hayırla mı şerle mi anılacaklarına kendileri karar verecek!

ÖNCEKİ HABER

Roboskîli aileler: İç güvenlik paketi katliamlara zemin yaratır

SONRAKİ HABER

Çavuşoğlu: Gülen için kırmızı bülten yayımlanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...