05 Şubat 2015 13:05

Servet Babadan Oğula, Direniş Kuşaktan Kuşağa

Dostunu da düşmanını da artık daha iyi biliyor. Bu kararlılığı el birliğiyle sindirmeye çalışsalar da; anlaşılan o ki öfke biriktikçe vuracağı yumruk daha güçlü olacak.

Paylaş

Gözde MEYDAN
Kocaeli
 

Hakkımızı aradık diye bize darbeci diyorlar, milletin güvenliğini bozduğumuzu söylüyorlar. Millet kim? Biz kimiz? Üvey evlat mı? Bizim de huzurumuz kalmadı ahanda bunlar yüzünden'
Bu sözler 24 yaşındaki genç bir işçiye ait. Fabrikasının önünde direniş ateşini yakmış, belki de daha önce tanımadığı iş arkadaşlarıyla sohbet ederken ateşe bir odun daha atıyor. Emek, mücadele, patron, MESS, anlaşma, umut, ev, çocuk, gelecek kelimeleri farklı farklı cümlelerde bir araya geliyor. Sonra fabrikanın yeni yapılan trilyonluk giriş kapısına bakarak; 'benim babamın ömrü burada geçti, belki benim çocuğumun da geleceği burada o yüzden bütün uğraşımız; çocuklarımıza güzel bir gelecek bırakmak için' diyor.

BÖYLE BÖYLE NEREYE KADAR?

Direniş işçinin okuludur derken neyi kast ettiklerini anlıyorum. Genç işçiler greve gitmeden öncesi ve iki günlük grevleri boyunca hiç görmedikleri bir beraberliği kurduklarını anlatıyorlar. Haklılıklarına duydukları inanç; gözlerine, konuşmalarına gülüşlerine bile yansıyor. 'En kötü işten atarlar, gider başka yerde çalışırız ama orda da aynı şeyler olacak. Böyle böyle nereye kadar?' sorusu özetliyor birçok şeyi.  29 Ocak sabahı iş yerlerine grev pankartını asan 15 bin işçinin çok küçük bir kısmı bundan önce grev görmüş. Geriye kalan çoğunluk ise 'grev'in ne anlama geldiğini yaşayarak öğreniyor.
Patronun, MESS'in dayatmalarına karşı en güzel cevabı halaylarla, sloganlarla veriyor işçiler. Direniş çayını yudumlarken, yürüttüğümüz sohbetlerde hepsinin ortak kaygısının gelecek olduğu anlaşılıyor.Tabi birde fabrikanın kuruluş tarihi, patronun serveti, çocukları, kaç arabası olduğunu patrondan çok işçilere sormak gerektiğini anlıyoruz. Zira kendilerinden esirgenenlerle neler alındığını onlardan iyi kimse bilmiyor. Yaşı daha büyük olan işçiler eski direnişleri anlatıyorlar. Genç işçiler pür dikkat dinliyor; soracaklarını soruyor. Aklına yatmayana itiraz ediyor. Direnişin ruhu kuşaktan kuşağa aktarılıyor.

Grevin ikinci günü öğlen saatlerinde bakanlar kurulundan çıkan grev yasağı kararı; umudun yerini öfkeye bırakıyor. Patrona, MESS'e değen sözlerden artık hükümette nasibini alıyor. 3erli 5er li toplanan işçi grupları arasında 'bunca yıldır oy verdim bundan sonra ölürüm de vermem' sözlerini duyuyoruz.  Duydukları öfke dudaklardan küfür olup dağılıyor. Tüm o kalabalığın içinde zor şartlara, yasakçılığa rağmen görülmeye değer başka bir şey vardı. Genç işçilerin kararlılığı. Tecrübesi az ama kararlılığı fazla olan bu güruh; düne göre daha kararlı. Dostunu da düşmanını da artık daha iyi biliyor. Bu kararlılığı el birliğiyle sindirmeye çalışsalar da; anlaşılan o ki öfke biriktikçe vuracağı yumruk daha güçlü olacak.

ÖNCEKİ HABER

8 ŞUbat'ın Penceresinden Laiklik

SONRAKİ HABER

Metal Grevi Aynasından Yansıyan; İki Sınıf

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa