05 Şubat 2015 12:41

Mezar Taşıma Osmanlıca Yazsınlar

Amacımız bizi ilgilendiren bu kararları olabildiğince arkadaşlarımıza duyurmak ve onların fikirlerini almaktı. Sohbetimize zorunlu din derslerinden başladık. Aslında bize verilen din dersinin müfredattaki adını dahi sağlamadığı üzerine konuştuk. 'Din kültürü' adı altında yalnızca İslamiyet'i öğreniyorduk

Paylaş

Yargı ÇETİNKAYA 
Gizem Nur KARATAŞKARTAL 
Süleyman Demirel 
Anadolu Lisesi

19. Milli Eğitim Şûrası'nın aldığı kararlar üzerine çok şey konuşuldu bugüne dek. Laik, bilimsel, demokratik eğitim taleplerine ters düşen bu kararlar en çok da bu konunun bir numaralı ilgilileri olan öğrenciler arasında tartışmalara konu oldu. Bizler de Kartal'daki liseliler olarak okuldan arkadaşlarımızla bir araya gelip "Nedir bu eğitim şûrası?" dedik ve başladık sohbetimize.
Amacımız bizi ilgilendiren bu kararları olabildiğince arkadaşlarımıza duyurmak ve onların fikirlerini almaktı. Sohbetimize zorunlu din derslerinden başladık. Aslında bize verilen din dersinin müfredattaki adını dahi sağlamadığı üzerine konuştuk. 'Din kültürü' adı altında yalnızca İslamiyet'i öğreniyorduk. "Sahiden var oluşumuzdan ortaya çıkmış ve kaybolmuş tüm inanışları öğrenebileceğimiz dersin adını da sağlayacak bir 'din kültürü' dersi çok daha güzel olabilirdi." fikri de atıldı ortaya. AİHM'den çıkan karara göre, bu dersin kaldırılması gerekiyordu. Oysa laiklik ilkesi ile taban tabana zıt olan bu uygulama hala devam ettiriliyor. Hatta ders saatlerinin arttırılması planlanıyor. Tamamen bilimsel nitelikten çıkan eğitim muhafazakar eksenli bir çizgide devam ediyor.

İLK SINAVLARINI BİLE OLMUŞLAR

Sohbetimizin ortalarına doğru toplanan bu yirmi kişinin dışında arkadaşlar katılmaya başladı grubumuza. Sohbetimize dahil olanlar da vardı sadece dinlemeyi tercih edenler de.
Osmanlıca dersinden konu açıldı. Eğitim şûrasında da büyük kesimin talep ettiği yalanıyla ortaya sürülen bu dersin okulumuzda verilmeye başlanmış olduğunu burada öğrendik. Bir arkadaşımız bize derslerin başladığını ancak yeni bir öğretmenin getirilmediğini, bunun yerine okuldaki dil anlatım dersi öğretmenlerinin derse girdiğini söyledi. Hatta ilk sınavlarını bile olmuşlardı. Okulda başlayan bu uygulamadan haberdar olan arkadaşımız çoktu. "Osmanlıca diye bir dil mi varmış ya?" sorusunu yönlendirenler de oldu. Gördük ki varmış. Başka bir arkadaşımız açıkladı durumu: Arapça ve Farsça sözcüklerin karışımından oluşan devşirme bir dildi söz konusu olan. "Uzun zamandır anadilinde eğitim talebini reddederek büyük kesimin isteği denilip ortaya atılan  Osmanlıca dersi ne kadar gerekli?" sorusu akıllara geldi.

LABORATUVARLAR SIR GİBİ SAKLANIYOR!

11. sınıfa giden arkadaşlarımız seçmeli derslerden bahsettiler. Aldıkları derslerin dışında almaları gereken bu derslerin okul idaresi tarafından onlara sorulmadan seçildiğini ve mecburen bu dersleri görmek zorunda kaldıklarını dile getirdiler. "Oysa adı seçmeli ders. Biz bir şey seçmedik ki." diyenler de oldu. Sayısal bölüm öğrencileri olmamıza rağmen gerekli dersler için laboratuvarları kullanamadığımızı, daha doğrusu okuldaki laboratuvarların gizli kapılar ardında sır gibi saklandığını da konuştuk. Okulda laboratuvar olduğuna inanan arkadaşlar da vardı, bunu bir rivayet olarak gören de. Bilimsel eğitimden ne kadar uzaklaştığımızı düşünmek yerine sayısı arttırılması planlanan din dersleri üzerine konuşuyorduk.

Osmanlıca'nın hayatımıza girmesi büyük bir olay sahiden. Hükümet yetkilileri dedelerimizin kim olduğunu ve mezarında ne yazdığını öğrenelim diye bize çok büyük bir jest yaptı. Sağolsunlar. Sahi arkadaşlar Osmanlıca mezar taşı gören var mı, biz göremedik de. Ahhhh. İçten bir ahhh. Keşke sırf kültürümüz gelişsin diye Osmanlıca'yı gündeme getirselerdi. Bir düşünelim. 4. sınıftan beri İngilizce dersi görüyoruz, okulda ne öğrendik. My name is .... Fine thanks and you'dan ileri gidemedim. Arapça-Farsça karışımı olan bir dilde ne öğrenebilirim bunu bilmiyorum. Bu arada Osman Bey'in kemikleri sızlıyor, demedi demeyin...

ÇİĞ YUMURTA YA DA BILDIRCIN YUMURTASI İÇELİM

Okul bahçesinde toplandık, iyi bir çağrı yaparak iyi bir kitle topladık. Sorduk teker teker; "Osmanlıca ne anlam ifade ediyor?" diye. Kimi arkadaşlarımız hükümet yetkililerinin zorla bizi padişahlık yönetimine boyun eğmemiz için bu dili koyduğunu söyledi. Kimi arkadaşlarımız ise daha İngilizce'yi öğrenemedik, Osmanlıca'yı nasıl öğrenelim dedi, kimisi de dedelerimizin mezar taşını okuyunca büyük adam mı olacağım diye tepki verdi. Diğer arkadaşlarımızın bir kısmı hükümetin bu dersi zorla değil de seçmeli olarak koyması gerektiğini söyledi ve tabi sadece kültür amaçlı olarak olur başka amaçla olmaz, diye ekledi. Diğerleri ise özümüzü öğrenmemizde fayda var dedi. Ama şunu söylemek gerekir, çoğu kişi buna karşı çıkıyor. Peki hükümet yetkilileri bizi dinler mi? Sesimizi gür çıkarırsak, evet dinlemek zorunda! Aman sıkı giyinin üşütmeyin ve mutlaka ılık su için ki rahatlıkla sesimizi duyuralım. Çiğ yumurta ya da bıldırcın yumurtası da içebilirsiniz. Sağlıcakla kalın...
Son olarak eğitim şûrasında alınan kararlara hızlıca değindik. Zorunlu din derslerinin sayısının arttırılması, seçmeli din derslerinin sayısının artması, ortaokul öğrencilerine hafızlık eğitimi için izin verilmesi gibi laiklik ilkesini yok sayan bu kararların yanında kendi taleplerimiz de vardı elbette. Hükümetin yaratmak istediği sorgulamayan ve biat eden gençliğe karsı fikri hür gençler olmak istiyoruz. Hükümetin istediği muhafazakar eğitim, dindar ve kindar neslin yanında biz; parasız, bilimsel, demokratik ve anadilinde eğitim istiyoruz...

 


  İŞTE ÖĞRETMEN OLMAK BU!

Özlem Yılmaz
Kartal DİSK Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi

"Eğitim şûrasının medyaya yeni düştüğü günlerden bir gün okulda, edebiyat dersindeydim. Öğretmen sınıfa girip derse geçmeden önce eğitim şûrası hakkında görüşlerimizi aldı ve biraz bilgi verdi bize. Osmanlıca'nın sadece yazıdan ibaret olduğunu, konuşma dili bile olmadığını söyledi. Osmanlıca diye bir dil yokmuş meğerse. Bu konuyu biraz tartıştıktan sonra derse geçtik. Ama ben hala öğretmenin söylediklerinde kalmıştım. Derse geçemedim. Düşündüm epeyce. Eğitim sistemindeki sorunları bu denli açıkça öğrencilerine tartıştırmaya sağlayan bir öğretmen kalmış mıdır derken... O da ne! İşte öğretmen olmak buydu; doğruyu, haksızlığı görebilmek ve aktarabilmek.

ÖNCEKİ HABER

Metal Grevde Gençler Görevde

SONRAKİ HABER

TOKİ istediği gibi kentsel dönüşüm yapamayacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...