30 Ocak 2015 01:12

‘Dindar değil itaatkar nesil istiyorlar’

Eğitim Sen 8 Şubat günü Alevi örgütleriyle birlikte laik, demokratik, bilimsel, ana dilinde eğitim talebiyle miting düzenliyor. 13 Şubat Cuma günü ise Eğitim Sen öncülüğünde ülke çapında bir günlük iş bırakma eylemi yapılacak.

Paylaş

 

Selmane ERTEKİN
Züleyha KARAER
Ankara

Eğitim Sen, 8 Şubat günü Alevi örgütleriyle birlikte zorunlu din derslerin kaldırılması ve laik, demokratik, bilimsel, ana dilinde eğitim talebiyle miting düzenliyor. 13 Şubat Cuma günü ise Eğitim Sen öncülüğünde ülke çapında bir günlük iş bırakma eylemi yapılacak. Eğitim Sen Genel Eğitim Sekreteri Elif Çuhadar, AKP’nin tekçi dayatmalarına karşı çıkan tüm kesimleri 8 Şubat mitingine ve 13 Şubat günü yapılacak boykot ve iş bırakmaya destek vermeye çağırdı. 

Kadıköy mitingi, boykot ve iş bırakma kararı hangi ihtiyaç üzerinden ortaya çıktı?
Eğitimi okul öncesinden üniversiteye kadar dini kurallara göre düzenleme uygulamaları özellikle son yıllarda geniş toplum kesimlerini tedirgin edecek boyutlara ulaştı. Öğretmenler, öğrenciler ve veliler okulların “dindar nesil” yetiştirme kurumları haline gelmesinden son derece rahatsız. 8 Şubat’ta yapılacak miting ve 13 Şubat’ta gerçekleştirilecek boykot ve iş bırakmayı “tek din, tek mezhep”temelli eğitime karşı laik, bilimsel, demokratik eğitimden yana olan herkesin tavır aldığı, itiraz ettiği ve iktidara karşı taleplerini yükselttiği etkinlikler olarak görüyoruz. Aynı zamanda bu etkinleri demokratik yaşam mücadelesinin yükseltilmesi ve sürdürülmesi açısından önemli bir eşik olarak değerlendirmek gerekiyor. Siyasi iktidarın toplumu kendi hedefleri doğrultusunda biçimlendirme ve geniş halk kesimlerini kutuplaştırma siyaseti karşısında sessiz ve tepkisiz kalmamız mümkün değil. Siyasi iktidarın baskı ve uygulamalarının hedefinde olan herkesin nasıl bir dayatmayla karşı karşıya olunduğunu sorgulaması, eleştirmesi ve aktif tutum alması ve bunun üzerinden bir mücadele cephesi yaratılması gerekiyor. 

BİLİMSEL GERÇEKLERDEN SAVRULMA VAR

Alevi aileler zorunlu din derslerine karşı iç hukuk yollarını denedi. Olmayınca AİHM’e  kadar gitti. Davalar da ailelerin lehine sonuçlandı. Ancak buna rağmen eğitimin giderek daha da din ağırlıklı hale geldiği eleştirisi yapıyorsunuz. Bu okullara nasıl yansıyor? 
Seçmeli din dersleriyle eğitim programlarında korkunç bir değişim söz konusu. Velilerin “benim çocuğuma verilen bu eğitim nedir?” demesi gerekiyor. Kitapların içeriğinden müfredata kadar çok yönlü sorunlarla karşı karşıyayız. Örneğin ilkokul üçüncü sınıfta vücudumuzdaki sistemler anlatılırken üreme sistemi kaldırıldı. Üreme sisteminin kaldırılmış olması onun olmadığı anlamına gelmiyor. Canlılar bile bilimsel şekilde sınıflandırılmıyor. İnsanlar, hayvanlar, bitkiler diye sınıflandırılıyor. Oysa insanlar ayrı bir alem olarak sınıflandırılmaz, hayvanlar aleminin içindedir. Dokuzuncu sınıf Coğrafya kitabında jeolojik zamanlar verilirken “ilk insan ortaya çıktı” şeklindeki jeolojik zaman yerine “insan yaratıldı” yazılıyor. Yani yaradılış fikri verilmeye çalışılıyor. Pozitif bilimlere yönelik ciddi bir saldırı var ve bu saldırılar eğitim sistemini ve toplumu açıkça tehdit eder noktaya geldi. 

8 BİN LİSE OLAN ÜLKEDE 10 BİN KURAN KURSU

Peki bunu gerçekten de dindar bir nesil yaratmak için mi yapıyorlar?
Aslında çok da dindar bir nesil istemiyorlar. İtaatkar insan istiyorlar. Biat edecek, sorgulamayacak, düşünmeyecek nesiller istiyorlar. Çünkü dinsel eğitimde eleştirel bir bakış açısı sunulmaz. İtaat ve biat kültürü yaratılmak isteniyor. “Halkımız dinini öğrenmeyecek mi” diyorlar. “Dinini öğrenmek istedi de, kime engel olundu?” bunu iyi düşünmek lazım. On bin tane kuran kursu var bu ülkede. Ama sadece sekiz bin tane lise var. Yazın açılan bütün camilerde kuran kursları var. Dinini öğrenmek isteyen herkesin her an ulaşabileceği yerler var. Ama siz bunu okul ortamına getirdiğiniz zaman bilimin öğrenileceği hiçbir yer kalmıyor. Gelecek asıl burada karanlık hale geliyor. 

Yani inançlar öğrenilmelidir. İnancın, dinin öğrenilmesi yönünde şu an için hiç bir engel yok. Aile din eğitimini verir. Cemaatler verir, inanç grupları verir. Ama okulda din eğitimi verilmesi farklı din ve mezheplere karşı ayrımcı, dışlayıcı ve ötekileştirici olacağı için sakıncalıdır. 

Diğer yandan devletin ekonomik olarak hiçbir din, mezhep ya da cemaatlerin yanında yer almaması, onları kendi siyasal çıkarları için kullanabileceği araçlar haline getirmemesi için laiklik ve laik eğitim konusu günümüzde hiç olmadığı kadar büyük bir önem taşıyor. 

13 ŞUBAT’TA İŞ BIRAKMA VAR
 

Eğitim Sen olarak mitingin hemen ardından bir iş bırakma kararınız var. Bundan bahseder misiniz?
Okullarda oluşturulan mescitler, reşit olmayan kız çocuklarına başörtüsü uygulaması, normal okullara imam hatip sınıflarının açılması, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve dini vakıflar iş birliğiyle verilen seminerler... Artık bütün okullar imam hatibe dönmüş durumda. Şimdi 18 yaşında liseyi bitirecek imam hatip mezunlarının hangi işi yapacağı da sorgulanmalı. Hastanelere imam yerleştireceksiniz, okulların bütün kadrolarına imam hatip mezunlarını yerleştirirsiniz. Ama bir süre sonra tıkanma yaşanması kaçınılmaz. Yaşamın bütünü din üzerinde biçimlendirilmek isteniyor ama nereye kadar? En son gidilecek yer IŞİD gibi yapılardır. Devletin din üzerinden eğitim sistemini ve toplumu biçimlendirmesi ileride kontrol edilemez durumların ortaya çıkmasına neden olur. Bu yüzden Eğitim Sen olarak laiklik ve laik eğitim mücadelesinin güçlenmesi ve toplumsallaşması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle 13 Şubat Cuma ülke çapında laik-bilimsel, ana dilinde eğitim ve demokratik yaşam için iş bırakma kararı aldık. Bütün velilerimizi okullarda yapılacak boykota çağırıyoruz. Eğitim Sen olarak mücadelenin ortaklaştırılması adına yapacağımız bir günlük iş bırakmayı sadece ileriye doğru atılmış bir adım olarak görüyor, diğer emek ve demokrasi güçleriyle birlikte laiklik ve laik eğitim mücadelesini kesintisiz sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz. 

‘DİN ALANI KİŞİSELDİR VE ÖZELDİR’

Laiklik eğitimin neden olmazsa olmazı? 
Laik olmayan bir eğitimin bilimsel olması, demokratik bir şekilde örgütlenmesi mümkün değildir. Bugüne kadar laiklik denilince sadece “Din ve devlet işlerinin ayrılması” tanımı yapıldı. Oysa laiklik bundan çok daha fazlasını ifade ediyor. Devlet, güncel yaşamı egemenlerin siyasi politik çıkarları üzerinden düzenleyen bir yapı. Laiklik dediğimiz ise kişisel inançlara, tercihlere, başkasına baskı uygulanmamasını, devletin bütün din ve inançlar karşısında tarafsız olmasını gerektirir. Din alanı kişiseldir ve özeldir. Eğer siz bu alanı devlet eliyle biçimlendirmeye çalışırsanız ya da devlet eliyle eğitimi dini kurallar üzerinden şekillendirmeye başlarsanız, bunun farklı inançlara, farklı kültürlere karşı da bir dayatma haline gelmesi kaçınılmazdır. Türkiye toplumu tek bir din ya da tek inançtan oluşmadığı gibi, çok inançlı, çok dilli ve çok kültürlü bir ülkede yaşıyoruz. Devlet inanç alanını düzenlemeye etmeye başlayınca bunun baskı aracına dönüşmesi kaçınılmaz olduğu için Devletin din ve inanç alanından tamamıyla elini çekmesi, eğitimin dini kurallara göre değil bilimsel gerçeklere göre yapılması gerekir. 

Bu inananlar için de önemlidir. Devletin “Böyle öğreneceksin, şöyle ibadet edeceksin” demesi inanan için de büyük bir sorun. Laikliğin olmadığı bir ülkede din ya da inanç alanının devletin denetiminde olması, devlet aygıtının bu alanı kendi ihtiyaçlarına göre düzenlemesi doğru değil. Bu nedenle laikliğe en çok toplumun dindar, inanan insanların sahip çıkması gerekiyor. Milli Eğitim Şûrasında bunları yaşadık. “Eğitimi de, toplumu da kendime göre şekillendireceğim” anlayışıyla henüz soyut kavrama yeteneği gelişmemiş ilkokul birinci sınıf çocuğuna zorunlu din dersi getirmek kabul edilemez. Hatta duygu dünyası nedeniyle otistik olarak nitelendirdiğimiz çocuklara bile zorunlu din dersi getirdiler. Bu çocukların inanç ve duygu dünyası tamamıyla nesneleşmiştir. Bu nesneleşmeye karşı sen inancı koyarsan çocuk bunu zaten kavramaz. Otistik çocuklara din eğitimi vermek ne kadar anlamlı? Öyle bir noktaya gelindi ki, toplum belli bir inanç sistemi üzerinden biçimlendirilmeye çalışılıyor. Oysa inanç kişiseldir ve bu anlamda da devletin bu alandan derhal elini çekmesi lazım. 

ÖNCEKİ HABER

‘Çocuk paketi değil, güvenceli çalışma paketi istiyoruz’

SONRAKİ HABER

Kobanê’de 3 IŞİD’li yakalandı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...