‘Grevi reddetmedik, tarihinde anlaşamadık’
Kamu emekçilerinin yaşadıkları sorunlara karşı artan tepkisi, tüm yasaklara ve engellemelere rağmen sendikalarını kurmalarına engel olamadı. Kamu emekçilerinin bu mücadelesiyle özdeşleşen KESK, “Nasıl bir sendikal anlayış? Nasıl bir mücadele?” sorusunu hep kendi içinde tartıştı. Emekçilerin hak arama mücadelesin
Ancak gelinen aşamada KESK, kendi iç tartışmalarına sıkışmış, kamu emekçilerinin ana kitlesinden uzak kadro eylemleriyle kendini ifade eden bir örgüt görünümünde.
Bu sayfada yapılacak tartışmada KESK’in bu durumu nasıl değiştireceğine dair sendika yöneticilerinden işyeri temsilcilerine ve konfederasyon içindeki temel sendikal anlayışlara kadar geniş bir kesimin görüşleri yer alacak. Süreçte KESK’i nelerin beklediği ve emekçilerin KESK’ten ne beklediği bu sayfada tartışılacak. Bugün KESK’in yeni gelen başkanı Lami Özgen sorularımızı yanıtladı.
Kamu emekçileri için toplusözleşme hakkı anayasada düzenlenmesine rağmen 15 Ağustosta toplugörüşme masasının bir kez daha kurulması gündemde. KESK nasıl bir tutum alacak?
Anayasa değişikliğine göre yapılması gereken düzenlemeler yapılmadı. Talebimiz ve beklentimiz hükümetin, yasal düzenleme yapsın yapmasın, anayasa değişikliğinden hareketle toplusözleşme sürecini başlatması. Hükümete yakın konfederasyonun “Yasal düzenleme yapılması için toplugörüşme yapılabilir” gibi açıklamaları kabul edilemez. Artık toplugörüşme bitmiştir. Hükümet tüm konfederasyonlarla birlikte toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecini başlatmalıdır. Tarih konusunda bir belirsizlik var. Ama her halükarda 15 Ağustosta toplugörüşme süreci başlayacakmış gibi hazırlanacağız. KESK Meclisi ilk toplantısını tek gündemli olarak toplayacak ve toplusözleşme sürecine ilişkin kararlar alacak.
15 Ağustosta hükümet TİS çağrısı yaparsa KESK ne yapacak?
TİS masası kurulursa KESK ve diğer konfederasyonlar masaya oturmalı. Memur-Sen’in sadece yetkili konfederasyon ile masaya oturulsun tutumu var. Son 2 yıllık toplugörüşme sürecinde diğer konfederasyonların masada hükümetle imzaladıkları mutabakatların emekçilerin lehine olmadığını gördük. Bu nedenle sadece yetkili konfederasyonun oturmasını doğru bulmuyoruz.
Son birkaç yıldır toplugörüşme süreçlerinde KESK, sınırlı sayıdaki sendika temsilcileriyle Ankara’da eylemler yapıyor. Bu tür eylemler eleştiri de topluyor. Hükümet “toplugörüşmeyle devam edeceğiz” dediğinde KESK’in önünde nasıl bir eylem planı olacak?
Hükümet, kendisine yakın konfederasyonun ihtiyaçları üzerinden toplugörüşmede ısrar ederse KESK’in tutumu açıktır. Toplugörüşme sürecine KESK katılmaz. Ama eylem programımız hem toplugörüşme süreci, hem de TİS için geçerli olur.
2009 yılı toplugörüşmelerin ardından KESK 25 Kasımda Kamu-Sen’le grev yaptı. Grev etkili de olmuştu. KESK yine grevi de içeren bir program koyacak mı önüne?
Tabi bu toplugörüşme şekli netleştikten sonra hem kendi kitlemize, hem diğer emek güçlerine yönelik pratik eylem önerilerimiz olacaktır. Grev hakkı konusunda hükümetin tutumu belli. Diğer konfederasyonlar da grev konusunda çok ısrarcı değil. Ama TİS’e yönelik taleplerimiz kabul edilmediği durumda, elbette karar altına alacağımız bir dizi eylemliliklerle beraber grev vurgusunu öne çıkarabiliriz.
Ama genel kurulda grev önergesi reddedildi...
Orada reddedilen grev değildi. Öneriye “Ekim ayının başında” diye tarih konulmuş. Kongre birleşeni takvime bağlanması konusunda mutabık olamadı. Ama bu kamuoyuna olumsuz yansıdı. Hükümet grev hakkını tanımaya yanaşmazsa, yasal düzenleme yapılana kadar doğal hakkımızdan hareketle grev yapabiliriz, yapacağız da. Greve karşı değiliz.
KESK ve bağlı sendikaların genel kurullarında ‘yetkili sendika’ olmayı küçümseyen bir eğilim var gibi geldi bana. Yetkili sendika olmak, üye sayısının artması sizce ne anlama geliyor?
Elbette yetkili sendika olmak önemlidir. Yetkili sendika olarak hükümetle TİS masasına oturur, pazarlığa girişirsiniz, sizin geliştirdiğiniz pazarlık tüm kamu çalışanlarının temel talebi haline gelir. Doğrudur, bazı arkadaşlar yetkiyi birinci derecede önemli görmeyebilir. Bu bir yere kadar doğru da olabilir. Yetki kutsanmamalı. 4688 sayılı Yasa üzerinden sayısal bir nicelik elde edilmesine rağmen hükümetin geliştirdiği politikalar nedeniyle süreç işlevsizleştirilebilir. Bunu biz somut olarak yaşadık. Yetkili olmakla etkili olmayı birlikte ön plana çıkarmak lazım. Toplumsal örgütlülüğü de artırmamız lazım. Sadece yetkiyle sınırlandırırsak az önce söylediğim handikapları yaşarız.
Genel Kurulda yapılan tüzük değişikliği yeterince tartışılmadığı gerekçesiyle eleştirildi. Özellikle de KESK Meclisinin oluşturulması konusu...
Tüzük değişikliğinin yeterince tartışılmadığına yönelik bir algı olabilir. Bir yere kadar doğaldır. 2005’ten bu yana tüzük ve program konusunda bir tıkanma yaşadığımız konusunda KESK’teki temel siyasal anlayışlar mutabıktı. Buradan hareketle 2005-2008 arasında, başta Eğitim Sen olmak üzere, iş kollarından konfederasyona doğru tüzük değişikliklerine yönelik çalışmalar yapıldı. Aynı tüzük değişiklikleri bazı işkollarında 2008-2011 arasında tartışıldı. Meclis tabiri belki yenidir, ama bazı işkollarında Merkez Temsilciler Kurulu ve Şube Temsilcileri Kurulu gibi yapılar vardı. Karar alma süreçlerinin merkez yönetim kurullarının dışında birazcık tabana doğru yayılması gerektiğini belirttik. Aslında siyaseten yapılan görüşme ve değerlendirmelerde herkes üç aşağı beş yukarı mutabıktı. Ancak gelişen süreçte kongrelere yönelik tutumlar ifade edildikçe, bu tüzük değişiklikleri kimi zaman geriledi, kimi zaman farklı dirençlerle karşılaştı. Eksik de olsa karar alma süreçlerine ilişkin yapılar şekillendi. Ancak bunun yeterli olmadığını düşünüyoruz. Bunun önümüzdeki süreçte genel kurulun iklimine, yapılanmasına hapsetmeden bütünlüklü olarak ele alınması gerekiyor. Konfederasyon bağlamında 50 kişilik bir Meclis eksik görülebilir. Ama başlangıç için bir adımdır.
4688 sayılı Yasa öncesi Genel Yönetim Kurulu (GYK) diye bir organ vardı. Meclis bunun bir benzeri mi?
Tam GYK’dır, desem doğru değil. Ama benzeridir. GYK da bir karar alma organıydı. O dönemde GYK’ların işletilmesi konusunda yeterli hukuk oluşturulamadığı için sıkıntılar vardı. Ama 4688 sayılı Yasa’nın ardından kaldırıldı.
Danışma Kurulu, daha kapsayıcı bir yapı gibi gözüküyor. Bu organ nasıl şekillenecek?
Yılda bir yapıyoruz toplantılarını. Danışma Meclisi sendikaların merkez yönetimlerinden oluşuyordu. Danışma Kurulu şube başkanlarından. Danışma Meclisi, KESK Meclisinin içinde olacak. Sendikaların merkez yöneticileri KESK Meclisinde olmasa da, başkanları işkollarından gelen bütün kararları bu Meclise getirecek.
Yukarıdan bir karar alma organı olmuyor mu meclis? İşyerlerinin nabzı karar alma sürecine nasıl etki edecek?
İşkollarında tüzük değişikliğiyle, işyeri, şube meclisleri, iş kolu genel meclisleri oluşturuluyor. Bazı sendikalarımızda hayata geçti, bazılarında geçmedi. Önümüzdeki süreçte tüm iş kollarında bu değişikliklerin yapılması lazım.
KESK bunun için genelge mi yayınlayacak?
Hayır, iş kolu kendi kararlaşmasını yaşayacak. Zaten SES’te MTK diye bir organ var, Tüm Bel Sen ve Eğitim Sen meclisler oluşturdu. Bütün iş kollarında meclise doğru bir gelişim var. Konfederasyon Meclisinde şöyle bir sıkıntı var. İş kollarının meclislerinde belli periyotlarla katılımcıyı değiştirebilirsiniz. Konfederasyon için bu mümkün olmuyor. KESK meclisine giren arkadaşlar genel kurul sürecinde seçilmek zorunda. Bu konfederasyon ile iş kolu arasındaki farklılıktan doğuyor. Her iş kolunda bu hayata geçerse karar alma süreci geniş bir düzleme yayılmış olacak.
KESK Şubeler platformları, yerellerde çok etkili işlere imza attılar. Bu meclisler üzerinden şekilleneceğini söylediğiniz yapıda şubeler platformunun yeri ne?
Şubeler Platformu KESK’in kararlarını kendi yerellerinde hayata geçiren oluşumlar. Meclis oluşumu onları işlevsiz hale getirmiyor. Meclis oluşumuyla daha güçlü hale gelecekler. Birbirine alternatif görmemek lazım. Çalışma esaslarına ilişkin bazı düzenlemeler hedefliyoruz, ama öncelikli gündemimiz değil. (Ankara/EVRENSEL)
KIDEM BİZİM DE SORUNUMUZ
Hükümet programında kıdem tazminatı ve özel istihdam büroları da dahil olmak üzere emekçileri yakından ilgilendiren konular yer aldı. Çoğunluğu işçi sendikalarını ilgilendiriyormuş gibi gözüken bu konularda KESK izleyen taraf mı olacak?
Hayır. Elbette bahsettiğiniz hususlar kapitalizmin kendini yeniden yapılandırması sürecinde AKP hükümetinin önüne konulan bir çerçevedir. Özellikle kuralsızlaştırma ve iş güvencesinin ortadan kaldırılmasına yönelik hükümet programında belirgin yaklaşımlar var. Buna karşı çıkmak sadece işçi konfederasyonlarının sorunu değildir. Biz kamu çalışanlarının da sorunudur. Kıdem tazminatına yönelik planlar apaçık ortada. Yıllardır mücadele ile kazanılan hakkın gasbedilmesidir bu. Bu kabul edilebilir değil. Kıdem tazminatı şu anda biz kamu çalışanlarını ilgilendirmiyor gibi gözükse de, ileri de bizi de ilgilendirecek temel meselelerden biridir. Bu konuda bütün işçi konfederasyonlarıyla ortak tutum almak lazım.
TAŞERONLAR DA ÖRGÜTLENECEK
KESK’e bağlı birçok sendika taşeron işçileri de örgütlenmeyi hedefine koydu. Sonbaharda 2821 ve 2822 sayılı sendikal yasalarda değişiklik öngörülüyor. Bu değişiklikler KESK’i ne kadar etkileyecek? KESK bu sürece nasıl müdahil olacak?
4688 sayılı Yasa eksik kaldığı yerde bu yasaların bizi de ifade eden yanları var. Artık işçi memur ayrımı yapmak yerine, ortak çalışanlar yasası kapsamında örgütlenilmesi yönünde bir görüşümüz var. İş ilişkilerinin parçalanmasıyla geçici işçiler, mevsimlik işçiler, taşeron işçiler gibi statüler doğdu. Bütün çalışanlar muhakkak sendikal alanda örgütlü olmalı. Taşeron işçilerinin çalıştırılmasına yönelik yasal boşluk ve sıkıntılar var. Örneğin 4688 sayılı Yasa sadece 657 kapsamındaki memurların örgütlenmesine bizi zorlarken, birçok iş kolunda çok sayıda taşeron işçi var. Bunların iş akitlerine bakılmaksızın ortak çalışanlar anlayışıyla iş kolundaki sendikada örgütlenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Yasal düzenlemelerin yapıldığı sürece müdahil olacağız.