28 Ocak 2015 00:58

Sadece Kürtlerin değil bütün halkların devrimi

Cezîre Kantonu’nda geçirdiğimiz günler boyunca hem Kürt hareketinin örgütlülük düzeyine hem de bu topraklarda yaşayan farklı ulus ve dinleri yönetime dahil etme çabasına tanık olduk. Dosyamızıın bugünkü bölümünde, Rojava devriminin arka planına, devrimi mümkün kılan siyasi birikime ve yeni eğitim anlayışına dair gözlem ve görüşmelere yer veriyoruz.

Paylaş

DOSYA: Rojava'da neler oluyor?

Hazırlayan: Erdal İMREK

Rojava’nın Cezîre Kantonu’nda geçirdiğimiz günler boyunca temas ettiğimiz herkeste, yeni bir düzeni inşa ediyor olmanın öz güvenine, muazzam bir çabaya ve tevazuya tanık olduk. Genç, yaşlı, kadın erkek akademilerde eğitim verenden, bakanlara, yardımcılarına, hukuk eğitimi alanından, asayişçisine, siyasi sorumluluklar alandan, getir götür işi yapanına her bir kişinin devrim için verilen mücadelenin bir parçası olduğunu bilmenin coşkulu çabasıydı tanık olduğumuz. Yaptığımız görüşmelerde, en çok dikkat çeken şeylerden biri inşa edilen sistemin PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın ortaya koyduğu, Demokratik Konfederalizm başta olmak üzere, hukuk, eğitim, kadın özgürlüğü, halkın doğrudan yönetmesi meselelerine ilişkin tezlerinin rehber edinilmiş olması. Görüştüğümüz kişiler Rojava devriminden önce Kürt hareketinin bu topraklardaki örgütlülük düzeyine ve devrimi gündeme getiren Suriye krizine dikkat çekiyor. Rojava’da yaşayan Kürtler dışındaki halkların yönetim mekanizmasına dahil edilmesine ve kimsenin ‘Biz temsil edilmiyoruz’ hissine kapılmasına müsaade etmeyen bir mekanizmanın önemini vurguluyor ve bunu uyguluyorlar. Dosyamızın bugünkü bölümünde hem Adalet Akademisinde nasıl bir eğitim verildiğini ve neyin başarılmak istendiğini hem de Rojava devriminin arka planını irdeleyeceğiz.

PKK DÜŞÜNCESİ ROJAVA’DA ERKEN YAYILDI

Adalet Akdemisinde görüştüğümüz yetkililerden Mahsun, Rojava Devriminde PKK’nin Abdullah Öcalan’ın bu kadar etkin olmasını şöyle açıklıyor, “1980’lerle birlikte Kürt hareketinin düşünceleri Rojava’da köylerde, kasabalarda yayıldı. Buradaki mücadele eskiye dayanıyor.” 12 Eylül askeri darbesinden sonra Türkiye’deki PKK kadrolarının Filistin sahasına çekilmesi sırasında Abdullah Öcalan, Kobanê’ye geliyor ve burada bir süre kaldıktan sonra Lübnan’a geçiyor. PKK bu dönem Halep, Şam ve Rojava’nın köylerinde yoğun bir propaganda çalışması başlatır. Bu çalışma Rojava devriminde Kürt özgürlük hareketi ve Abdullah Öcalan’ın bu denli etkili olmasının da temelini atar. Mahsun, “O dönemde gerilla mücadelesinin gelişmesiyle birlikte, Rojavadan sonra kadın, erkek onlarca, yüzlerce binlerce genç PKK saflarına katıldı. Bu gençlerin her birinin ailesi, çevresi vardı. PKK düşüncesi hızla Rojava halkı içinde yayıldı” diyor.

KİMSE DEVRİMİ ÖNGÖRMEDİ

Rojava olarak anılan Suriye Kürdistanı, İran, Irak ve Türkiye sınırları içindeki diğer Kürdistan parçalarının en küçüğü. Mahsun, “En küçük parça olması bakımında Rojava, kurtuluşunu hep diğer parçaların kurtuluşuna bağladı. Bugünkü gibi bir gelişmeyi kimse tahayyül edemiyordu. Biz de böyle bir devrimin gelişebileceğini beklemiyorduk” diyor. Arap Baharı’yla birlikte başlayan isyanların Suriye’ye ulaşmasının ardından Rojava’da 3. bir yolu tercih ederek yeni bir alternatif yaratılmış olmasını, geçmişten beri yürütülen siyasi mücadeleye ve örgütlenme faaliyetine bağlayan Mahsun, “Geçimişteki temel olmasa, hızla bu kurumlaşmalar olmazdı. YPG/YPJ şekillenemezdi. Devrim bu temel üzerinde hızla kendisini inşa etti. Geçmişi bilmeden ‘Nasıl oldu da böyle aniden askeri ve kurumsal gelişme oldu, direniş gelişti’ sorusuna cevap vermek de zordur” diyor.

DEVRİM YENİ, EKSİĞİMİZ ÇOK AMA HIZLA YOL ALIYORUZ

Rojava’da en çok dikkatimi çeken konu, görüştüğümüz herkesin açık yüreklilikle, eksikleri, hataları dile getirmesi ve büyük bir tevazuya sahip olması. Mahsun da “Devrim yeni ve birçok alanda eksikler, hatalar, yetersizlikler var” diyor. Ama bu eksiklere rağmen büyük bir devrime giriştiklerini de vurguluyor. “Sorunlar çok ama hiç beklemediğimiz halde bu kadar hızlı gelişmeler olması da umudumuzu arttırıyor” diyor. Ona göre Rojava’da en önemli sorun devrimin ve yapılmak istenenin halka anlatılabilmesi, halkın devrimin her aşamasında etkin biçimde yer almasını sağlamak. “İskelet oluşuyor ama bunun içini doldurmak, pekiştirmek önemli” diyor.

DEVRİM EĞER HALKA MAL OLURSA DEVRİM OLUR

Rojava bir Kürt, Kürdistan devrimi olarak anılıyor. Fakat Cezîre kantonundaki görüşmelerimiz boyunca en az duyduğumuz sözcük, ‘Kürt’tü. Bu bir özen gösterme meselesi değildi. Herkes, devrimin o coğrafyada yaşayan bütün halkların devrimi olduğunu belirtiyor. Sohbetlerimizin birinde genç bir Akademi görevlisi şöyle diyor; “Devrimden sonra bazı Kürtler, rejim döneminde ellerinden alınıp Arapların yerleştiği toprakları geri alıp almayacağımızı sordu. Bu zihniyet yanlıştır. O Araplar, 60 yıldır oralara yerleştirilmiş. Bir hayat kurmuş. Biz şimdi burada kontrolü sağladık diye o insanları topraklarından sürüp, mülteci durumuna getiremeyiz. Bu devrim onların da devrimi. Onları da kazanmak için mücadele ediyoruz. Oralarda komünler kuruyoruz, kendi temsilcilerini seçiyorlar ve devrimin parçası oluyorlar.”  


ESKİ DÜZENDE YETİŞENLERLE DEVRİMİ SÜRDÜREMEYİZ

Rojava’da en önemli meselenin devrimci eğitim olduğunu söyleyen Akademi yetkilisi Mahsun, “Bu toplum sistemin eğitiminden geçmiş, Baas rejimiyle yetişmiş. Fedakarlık, cesarette sorun yok. Çarptığımız duvar zihniyet sorunudur. Sistemin eğitiminden geçmiş memurlarla yeni sistemi inşa edemeyiz. Bunun tedbirini almazsak, yeniden bir devlet zihniyetiyle karşı karşıya geleceğiz” diyor. Zamana ve çabaya ihtiyaçları olduğunu dile getiren Mahsun, “Komünlerden, özerk yönetime kadar her bir kişi demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü paradigma temelinde eğitimden geçmezse bu sistem üzerimize çökebilir. Şimdiden bunun tedbirini almaya çalışıyoruz. Bir komün üyesi eğitim görmezse, aşiretçilik yapar, ahbap çavuş ilişkisi geliştirir. Devlette neyi gördüyse, burada da onu uygulamaya çalışır. Bu tür örneklerle karşılaşıyoruz. Alternatifi olduğumuz şeyler bizim kurumlarımızda da açığa çıkabiliyor” diyor. Ama hemen ardından ekliyor, “Mükemmel insan da aramıyoruz. Ama Rojava’da toplumu tabandan, yukarıya kadar eğitmeyi stratejik bir faaliyet olarak ele almazsak sonuç alamayız. İktidar hastalığının önüne geçmemizin yolu bu halkçı eğitimdir.”


AKADEMİLERDE YENİ BİR EĞİTİM ANLAYIŞI YEŞERİYOR

Rojava’da bir yandan Suriye rejimi döneminden kalan resmi okullarda eğitim devam ederken, diğer yanda akademilerde eğitim veriliyor. Resmi okullarda hâlâ Esad rejimi döneminin öğretmenleri de var. Onlar rejimden maaş almaya devam ediyor. Kürt öğretmenler ise gönüllü. Okullarda kanton yönetiminin belirlediği müfredat okutuluyor. Akademilerde ise esas olarak yeni sistemin kadroları yetiştiriliyor. Mezopotamya Adalet Akademisinin yanı sıra, Tarih Akademisi, Dil Ve Kültür Akademisi, Gençlik Akademisi, Asayiş, Kadın, Diplomasi, Basın ve Ekonomi akademileri de var. Bazıları yeni açılmış. Şu anda en etkin biçimde eğitim veren yer Adalet Akademisi. Akademide eğitim görenlerin bir kısmı adalet alanında görev alırken, bir kısmı akademinin yeni eğitimcileri ve yöneticileri olarak burada kalıyor. Akademi görevlilerinden Baran’la uyguladıkları eğitim programı ve hedefleri üzerine konuştuk. Baran sözlerine, “Önderlik en son görüşme notlarının birinde Kobanê 21. yüzyılın direniş geleneğini yaratıyor diyordu. Nasıl 20. yüzyılda Vietnam ve benzeri yerler sadece kendi topraklarını değil, tüm insanlığı temsil ediyorduysa Rojava devrimi de öyledir” diyerek başlıyor. Rojava devrimini insanlığın tarihi birikiminin devamı olarak gördüklerini vurguluyor. Rojava’yı da içine alan bölgenin Altın Hilal diye tarif edildiğini hatırlatan Baran, “Altın Hilal kana bulanmış. Biz bu hilalde barış eşitlik ve kardeşlik içinde yeni bir yaşamı inşa etmek istiyoruz. Biz demokratik, sosyalist bir hareketiz ve burada öyle bir yaşam kurmaya, örgütlemeye çalışıyoruz” diyor.

KİMSE ÖMÜR BİLLAH HAKİM OLMAYACAK

Sonra eğitim ve akademiler meselesine geliyor Baran, “Kürt özgürlük hareketi nasıl bir harekettir diye sorsalar; herhalde en iyi cevap bir eğitim hareketidir. Zihniyeti, duyguyu, kişiliği yenilemeden, yeniden inşa etmeden yeni bir toplum da inşa edilmiyor. En temel gücümüz eğitimimizdir” diyor. Adalet Akademisinde şu ana kadar 3 devre eğitimini tamamlamış. Her devrede 30-35 kişi yer alıyor. 4. devrenin hazırlıklarını yapıyorlar şimdi. Adalet Akademisinde yeni bir adalet anlayışını öğretmek, incelemek, yaratmak istediklerini söyleyen Baran, “Biz burada devletli sistemden kopuşu hazırlarken, kendi adalet sistemimizin uygulayıcılarına eğitim veriyoruz. Bir programımız var. Akademilerdeki amacımız, toplumsal adaleti sağlayacak öncüleri eğitmek ve toplumsal adaleti örgütlerken uzlaşı mekanizmalar, mahkemeler için kadrolar yetiştirmek. Meclis ve komünlerin, halkın eğitimini sağlamak. Kendisini örgütleyecek, yereldeki insanları eğitecek toplumu bilinçlendirecek bir mekanizma kurmak” diyor. Akademide yeni hakimler, savcılar yaratmak için verilen eğitimin yanı sıra, Sulh Komiteleri, Adalet Meclisi, yargıç, hakim ve katiplere de eğitimler veriliyor. Baran’a dersleri de soruyoruz. Dersleri şöyle sıralıyor, “Felsefe, uygarlık ve demokrasi tarihi, Ortadoğu’da uygarlık krizi ve demokratik uygarlık çözümü, dinler ve inançlar, kadın sorunu ve cins özgürlüğü, özgürlük hareketi tarihi, demokratik ulusun boyutları ve demokratik özerklik.” Bu derslerin hepsi Abdullah Öcalan’ın 5 ciltlik kitaplar haline getirdiği Savunmalar’ında yer verdiği perspektifle ele alınıyor. Bunlar dışında, “hukuk tarihi ve felsefesi, ulus tarihi ve uluslararası hukuk, Suriye’de toplumsal düzen ve hukuk, anayasa ve yargı sistemi, suç ve ceza kanunları, mahkemelerde uygulanan usul ve yöntemler, devrim sonrası yeni koşullar ve deneyimlerin sonuçları, yeni sistem sorunları neden ve çözümleri, eğitim ve kadro politikası, hukuk ve toplumsal alanda amaç ve hedefler” başlıkları altında dersler veriliyor.
Baran, Suriye’de eğitim sisteminin çok kötü olduğunu belirterek, “Biz yeni bir ufuk açmak istiyoruz” diyor. Akademide yetişip, mahkemelerde görev alanları bir süre sonra Sulh Komiteleri ya da başka alanlarda görevlendireceklerini söyleyen Baran, “Diyoruz ki git mahkemede 1 dönem kal. Toplumsal adaleti güçlendirip, mahkemelerin rolünü zayıflatacak işler yap. Sonra başka bir alanda görev al. Kimsenin ömrü billah hakim, savcı kalmaması lazım. Örneğin Türkiye’de adam hakim oluyor 40 yıl, 50 yıl boyunca önüne getirilen insanlara ceza veriyor. Bu bir erk oluşturur. Biz buna izin vermek istemiyoruz” şeklinde konuşuyor.


ROJAVA’DA ÖCALAN ETKİSİ

Cezîre’de Abdullah Öcalan’a duyulan derin sevgi ve bağlılığa her an tanık olmak mümkün. Bütün binalar Öcalan’ın fotoğraflarıyla dolu, araçlarda, sokaklarda onun fotoğrafları var. Qamişlo’da Arapların yoğun yaşadığı ve Esad güçlerinin kontrol noktaları oluşturduğu bir bölgede yürürken sohbet ettiğim Rohat isimli gence, “Belki bir gün Abdullah Öcalan cezaevinden çıkıp buraya gelir” diyorum. “Bunun hayali bile içimi ısıtıyor” deyip, gülümsüyor. Birçoğunun hayali bir gün Öcalan’la karşılaşmak. Rojava’da Öcalan etkisinin en önemli nedenlerinden biri PKK liderinin uzun yıllar bu bölgede siyasi çalışma yürütmüş ve birçok eve konuk olmuş olması. Öcalan’la karşılaşmış, sohbet etmiş çok sayıda kişi var buralarda. Zaten Rojava için ‘Önderlik sahası’ tanımını da kullanıyorlar. Ancak kuşkusuz en önemli sebep, inşa edilen devrimin Öcalan’ın ortaya koyduğu paradigmaya uygun olarak kurgulanması. Hayat Öcalan’ın formüle ettiği Demokratik Konfederalizme göre organize edilince, Öcalan’a bağlılık da küçükten büyüğe yayılıyor, güçleniyor.

YARIN: Başbakan, Yasama Meclisi ve PYD yetkilileri

ÖNCEKİ HABER

‘Desteğimiz yaşamın barışın, doğanın değerini bilenlere’

SONRAKİ HABER

Biz destek olursak grev başarıya ulaşır

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...