26 Ocak 2015 00:59

Kaba bir AKP karşıtlığından uzak durulmalı

Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Hakan Tahmaz ile yaklaşan 2015 genel seçimlerini konuştuk. Tahmaz, 'AKP’nin elini rahatlatmak istemiyorsak demokrasiye ve özgürlüğe inanan, barış isteyenlerin, emeğin haklarını savunanların küçük hesaplar yapmaktan bugünü kurtarmaktan kaba AKP karşıtlığından sıyrılarak ortak paydalarda buluşması gerekir' dedi.

Paylaş

Eda YILDIRIM

Türkiye Barış Meclisi Sözcüsü Hakan  Tahmaz ile yaklaşan 2015 genel seçimlerini konuştuk. Tahmaz, demokratik bir Türkiye için emekten, demokrasiden ve barıştan yana tüm kesimlerin kaba bir AKP  karşıtlığından sıyrılarak ortak paydalarda buluşması gerektiğini ifade etti.

2015 Genel seçimleri nasıl bir öneme sahip?
AKP Hükümeti çevresinin “yeni Türkiye”  diye tanımladığı Türkiye’nin ne kadar yeni olduğunu belirleyecek ya da onun içeriğini belirleyecek bir seçim olacak. Türkiye kavşak noktada. Ortadoğu yeniden dizayn ediliyor. Bu yeni dizayn ediliş sürecinde Türkiye’ye küresel güçlerin biçtiği bir rol var. Türkiye’nin kendi iç sorunları var. Bunların ne hal alacağına dair de bir kavşak olacak. Yine Türkiye’nin demokratikleşme doğrultusundaki hızını, yönelişini, belirleyecek bir seçim olma olasılığı çok fazla. Kürt sorunu başta olmak üzere bir dizi büyük problemlerle yüz yüze. Yeni anayasa diye bir tartışması var Türkiye’nin. Bu yeni yönelim ve Ortadoğu’nun dizilişinde Yeni Türkiye’yi de Anayasa’nın yapma ihtimalinin ortaya çıkıp çıkmayacağı, çıkarsa bunun hangi siyasal güçler ve ortaklarca şekillendirileceğine dair bir seçim sonucu olacak diye düşünüyorum. Kaldı ki AKP de seçimlerde kendi hedefleri doğrultusunda bir yönelim ele alıyor. Yani başkanlık sistemine geçme, anayasayı tek başına belirleme hedefini güdüyor. Tabi bizim gibi demokrasi güçlerinin geniş anlamda demokrasi güçlerinin -sadece sosyalist solu kastederek söylemiyorum-  bu AKP’nin gidişatına ne kadar frenleyici etki yapabileceğini ya da Türkiye’nin geleceğini belirlemede ne kadar etkili olabileceğine dair sonuçlarla yüzleşeceğiz.

Son sözlerinizden ilerleyelim o zaman. Türkiye’deki emek ve demokrasi güçlerinin Türkiye’nin geleceğini belirlemede etkili olabilmesi için çağrınız nedir?
Türkiye yeni bir yönelime girecekse gerçekçi olmak gerekirse bugün  yapılması gereken “AKP’yi nasıl bir baskı altına alırız, nasıl frenleriz” stratejisiyle seçim sürecini inşa etmek gerekir. AKP’nin elini rahatlatmak istemiyorsak hep beraber demokrasiye ve özgürlüğe inanan, barış isteyenlerin, emeğin haklarını savunanların küçük hesaplar yapmaktan bugünü kurtarmaktan kaba AKP  karşıtlığından sıyrılarak ortak paydalarda buluşması gerekir. Eskiyi tekrar ederek yeniyi kuramazsınız. Ben böyle bir bloğun oluşmasının tarihi bir öneme sahip olduğunu düşünüyorum.

Çözüm süreci demokrasi mücadelesi açısından nerede duruyor?
Demokrasi ve geleceği belirlemede en kritik konulardan bir tanesi Çözüm Süreci. Yeni dönemde Çözüm Sürecinin de ne hal alacağı da önemli. Şuan da siyasetin dizilişine, öbekleşmesine baktığımızda gördüğümüz manzara şu: Bir milliyetçi güç var. Muhafazakar kimlikli. Güçlü bir milliyetçilik sosu basan bir iktidar var. Ve bir de statükoyu koruma manevraları yapan CHP var. O yüzden demokrasi ve emek güçleri, AKP’den derdi olanlar olarak çözüm süreci için atılan her adımın Türkiye’nin demokratikleşmesi ve özgürleşmesi olduğunu artık görmemiz lazım. Buradaki tereddütün ortadan kalkması gerekir. Çözüm süreci demokrasi ve emek güçleri açısından barıştan yana olan güçler açısından  kaçırılmaması gereken bir fırsattır. Bu fırsatı da hep beraber sahip çıkarsak AKP’yi  daha demokratik ve özgürlükçü adımlar atmaya mecbur kılarız.

‘ÖDP’NİN BU BLOĞA GİRMESİNİ ARZULUYORUM’

İttifak tartışmalarından devam edersek seçime doğru da ittifak çağrıları yapıldı. Hem Kürt siyasi hareketinden, EMEP’ten. Mesela Birleşik Haziran Hareketi ve Birleşik Haziran Hareketinin bileşeni de olan  ÖDP’ye. Siz bu çağrıları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Uzun dönemdir neredeyse 2005’ten bu yana Türkiye’nin demokratikleşmesi perspektifine en yatkın en güçlü odak emek, barış özgürlük bloğu diye ifade ettiğimiz Kürt siyaseti ekseninde toparlanmış bir blok. Bütün eksikliklere ve bu çerçeve darlığına rağmen yani demokratikleşme çerçevesinde yani bir sosyalist gelecek perspektifine bağlı ama bu sınırlılıkta da olsa bu odağın bugünkü koşullarda Türkiye’de ve Kürt sorunu ve muhafazakarlığın geldiği aşama açısından korunması gerektiğini düşünüyorum. Bu açıdan bu şekilde çağrılar yapılmasını anlamlı ve önemli buluyorum.
Yapılabilecek olanında bu olduğunu düşünüyorum. En son Genel Seçime ilişkin kimi liberal demokrat sol çevrelerin ya “AKP’yi geriletecek güç olarak şu İstanbul yerel seçimlerini bir değerlendirelim. Ne yapalım? Bu Sarıgül çok akıllı bir adam değil ama yine de Topbaş olmasın”ın sonuçlarını bugün çok acı biçimde yaşıyorlar. Geriye bir odak kalıyor. En anlamlı ve tutarlı iş bu odağı güçlendirmek. Ben sosyalistim. Türkiye’de sisteme muhalif sosyal ve toplumsal güçlü damarları olan yalnızca Kürt hareketidir. Sosyalist sol ise siyasete etki yapıcı, dönüştürücü önemli birikimlere sahip olsalar da toplumsal güç açısından oldukça sınırlı. Yine de var olanların içinde en iyi olanı güçlendirmek doğru bir taktiktir.
Mesela ben ÖDP’nin sadece bu seçimler için değil genel olarak bu bloğa girmesini arzulayan bir insanım. Bunun gerçekleşme şansı var mı? Umut ediyorum ama biraz zor olduğu kanaatindeyim.

Neden peki?
Çünkü ÖDP’de bir; uzun dönemdir özgün duruşunu koruma iddiası var. İkincisi ise yakın dönemde çok farklı angajmanlara girdi. Birleşik Haziran Hareketi gibi. BHH’nin ise bir bütün olarak böyle bir yönelime girmeyeceğini düşünüyorum.

Öyle düşünmenize yol açan nedir?
Bir Kürt hareketinden kaynaklı. Ben şöyle bir birliktelikten yana değilim. “AKP karşıtı olanlar bu tarafa geçsin.” Ki bu ÖDP ve sol siyasette çok egemen hale geldi. Bir tür karşıtlık üzerinden kendini tarif etme.

ASGARİ TALEPLERDE BULUŞULMALI

Peki hangi ilkeler etrafında buluşan bir cephe olmalı?
 Ortak asgari paydalarla birleşilmeli. Bugün Türkiye’nin demokratikleşmesi konusu bir dizi sorundan daha önde. Çözüm süreci açısından da bu böyle ama sadece çözüm süreci açısından değil. Başka bir dizi demokratik talepler açısından bu böyle. Bütünsel bir programatik bir zemin fikrinde anlaşamayabilirsin ama asgari belli noktalarda bir araya gelebilirsiniz. Kritik mesele nedir ? Türkiye çözüm sürecinin ilerlemesinde yaklaşım temel etkendir. Eğer siz çözüm sürecini küresel emperyalist güçlerin bir büyük planının parçası olarak görmeye başlarsanız uzak durmaya çalışırsınız.
Bir defa böyle bir şeyde en önemli noktalardan birisi siyaset yapmada ve demokratikleşmede hangi taleplerde buluşulacağı. Yani beş taleple için mi 3 talep için mi?

Biraz daha açabilir miyiz?
Yeni anayasayı ya da parlamentoda daha etkin olma, özgür taleplerle herkesin özgür kimliğini koruyarak parlamentoda daha geniş bir cephede buluşma tabi bunu yaparken de şuna dönüşmemeli. “Lafın doğrusunu biz biliriz. Bizim politik çerçevemizle ama sizin politik gücünüzle bu iş olsun”. Mesela  muhafazakarlığa karşı duruş. İkinci önemli nokta. Türkiye ciddi bir sosyal ve toplumsal muhafazakarlığa doğru gidiyor. Ama bu muhafazakarlığa duruşu sadece siyasal İslam karşıtlığına indirgeyen kabaca tabiriyle başörtülülere karşı olmaya indirgeyen ve her baş örtülüyü her sakallıyı -özellikle son dönemlerde- IŞİD’çi sanma gibi davranış biçimlerinin etrafında bir demokrasi bloğu olmamalı. Böyle bir blok intihardır. Mesela Anayasa yapacağız diyorsanız anayasanın değişmez denen ilkelerinin  değişimini kabul eden  bir odak olması gerekir.
Yani  “Anayasanın ilk 3 maddesine ben dokundurtmam” diyen Kemalist cumhuriyet niteliğini savunmayı temel eksen alan bir yerden kurulamaz. Bunu BHH için de söylüyorum. Çünkü BHH içerisinde CHP ile arasındaki ayrım oldukça silikleşmiş siyasi güçler var. Mesela TKP’nin ayrılmasındaki konumlanış TKP’nin bir kesiminin  CHP’ye yada Kemalist cumhuriyetçiliği savunma, Türkiye’nin önündeki tehlikeleri bu eksende görme yaklaşımları var. Bununla nasıl ortaklaşacak? Bu doğru da değil. Bu doğru olmadığı zaman Kürt hareketini şuraya savurur. “AKP karşıtı olsun kim olursa olsun” bu doğru bir siyaset değil.

CHP açısından böyle bir ittifaka dahil olma söz konusu olabilir mi?
CHP bu devletin kurucu partisidir. Bu dokusunu değiştirme ihtimalinin yani tırnak içerisinde söylüyorum  bizim yanımıza gelsin sosyalist olsun değil, evrensel normlarda bir sosyal demokrat olabilmesi bu geçiş sürecinde mümkün değildir. Ama olur ya bu seçimlerde meclise bu blok girerse ve AKP’nin bütün hayalleri suya düşer ve yeni bir arayışa girer ve bu arayışta da demokratik adımlar daha fazla atılır hale gelir o zaman belki CHP bir evrensel ölçüde sosyal demokrat olmaya gidebilir. Ben Kılıçdaroğlu’nun bu CHP’yi dönüştürmesini isterim. CHP’nin statükocu olarak güçlenmesi bizim değil MHP’nin işine yarıyor.


‘BURAYA GELMEYENLER AKP’NİN, CHP’NİN İŞİNİ KOLAYLAŞTIRIR’

HDP bu dönem seçimlere parti olarak gireceğini açıkladı. HDP’nin bu kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 Çok tehlikeli büyük bir kumar. Kumarın kaybedilmesinin Kürt siyaseti açısından belki daha az zararla olabilir.

Kürt siyasetinin daha az zararla çıkması nasıl mümkün olacak?
Kürt siyaseti sosyal yöneliş bakımından Türkiye ile sınırlı bir siyasi hareket değil. Ortadoğu, Suriye, Irak’ın güneyine kadar yayılmış durumda. Bu açıdan büyük bir güç. Kendini konumlanışında farklı taktiklerle yürüyor. Ama Türkiye açısından, Çözüm Süreci açısından AKP’yi frenleyici zorlayıcı bir güç olma açısından bizim etki alanımız sosyalistlerin, demokrasi güçleri hatta sosyal demokratlar açısından büyük bir sorunla karşılaşma potansiyeli taşıdığını tabi eğer bu taktik değişimini Kürt seçmenine de iyi anlatamazsa burada da bir sıkıntı çıkma ihtimali doğar. Altını çizmek istiyorum. HDP’nin tek yelpazeden oluşan bir seçmen kitlesi yok. Farklı beklenti ve duyguları olanlar var. Bir başarısızlık durumunda nasıl tutum takınacağına ilişkin işin doğrusu kaygılıyım.

HDP’ye yönelik eleştiriler de var bu yüzden. Barajı aşaması halinde bunun AKP’ye avantaj sağlayacağı şeklinde. Siz bu eleştirilere katılıyor musunuz?
Sol kesimden bir kısım, liberaller temcit pilavı gibi her aşamada bunu söylüyor. 2011 referandumunda da böyleydi. Bu bir Kürt siyasal hareketine yönelik husumetten kaynaklanıyor. Tanımamaktan kaynaklanıyor. Siyaseti bilmemekten kaynaklanıyor. Yani Tayyip Erdoğan ve devlet PKK lideri Abdullah Öcalan’la oturacak; “Siz seçimlere girmeyin, biz şunu şunu yapalım. Size de şu hakları vereceğiz”. Ben böyle bir görüşme trafiği olduğunu, Kürt siyasal hareketinin böyle bir meşrebi  olduğunu aklımın ucundan geçirmem. Tanıdığımı düşünüyorum. Eğer siz Kürt siyasal hareketiyle Barzani hareketi arasındaki farklılıkları doğru tahlil edemezseniz bu işi savsaklama, topu taca atmaya döner.
Hangi taktiği izlerse izlesin bir sosyalist olarak bu bloğa oy verilmesi çağrısının doğru olduğunu ve o bloğun alacağı her oyun Türkiye siyasetine önemli etkisi olacağını düşünüyorum. Buraya gelmeyenler AKP’nin, CHP’nin işini kolaylaştırır. Sonuçta aldığınız oy tuz parçacığı kadar bile olsa o bölgedeki en güçlü adaya yarar.


AKP BU BARAJIN ARKASINA SIĞINARAK İKTİDAR OLUYOR

Seçim barajı tartışmaları Türkiye’nin demokratikleşmesi tartışmalarında nerede duruyor?
Dünyanın hiçbir yerinde olmayan bir şey. Bunu değiştirmeye yönelik bir güç ve değiştirilecek bir siyasal ortamın yaratılamamış olması da bir etken. Şunu da soralım AKP bugün yüzde 10 barajını korumaya alıyorsa demokrasi güçlerinin zayıflığından kaynaklanıyor. AKP bu barajın arkasına sığınarak iktidar oluyor. Bunu değiştirebilecek adımlar, stratejiler izlendi mi? Hayır. Mesela sendikalar, meslek odaları sadece bunun için kampanya neden yapmıyor? Baskı kuracak güçler AKP’yi yolundan çevirecek bir taktik izleyemiyorlar.

‘ADAYLAR TÜRKİYE PROFİLİ OLMALI’

Biraz adaylıkları da konuşalım. Mesela HDP  kimleri aday göstermeli, Aday seçerken neye dikkat etmeli sizce?
Yüzde 9 oy almış bir odağın siyasi seçim kampanyasını hangi aktör, hangi üslupla yürüteceği önemli. Adaylarımızı Türkiye profili yapmak durumundayız. Yani ismi geçtiği için söylemek zorundayım. Kadir İnanır’ın böyle bir odağın içinde yer almasının kaç oy getireceğinden daha çok nasıl bir yönelim içerisine oturttuğumuzla bağlantılı olduğunu düşünüyorum. Türkiye’nin bütün dokusunu kapsayıcı olmalı.

Yarın: Yard.Doç.Dr. Özgür Müftüoğlu

ÖNCEKİ HABER

İşçi birleşmeden sorunlar çözülmez

SONRAKİ HABER

Rojava; Sadece savaş değil yeni bir yaşam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...