25 Ocak 2015 05:14

2015’e dönüş: Eller geleceğe biz geçmişe

Şimdi içinde yaşarken gayet normal. Ama bir zamanlar 2000’li yılların adı bile kulağa acayip havalı geliyordu. Filmlerde, kitaplarda kurulan hayaller, oradan bakınca ne kadar uçuk görünüyor. Sonra bir bakmışsınız gerçek olmuş, kimse suratına bakmıyor. Herkes Jules Verne değil ya, bazısı da olmuyor. Tarihleri 2015 diye atmaya başladığımızdan beri en sık muhabbeti yapılan, Geleceğe Dönüş 2 filminin öngörüleri. Film tarih vermese neyse de, tarih veriyor. Öyle olunca da filmin gösterdiği ile bugünkü dünya arasında karşılaştırmalar, belki de sene boyunca sürecek.

Paylaş

Çağdaş GÜNERBÜYÜK

Şimdi içinde yaşarken gayet normal. Ama bir zamanlar 2000’li yılların adı bile kulağa acayip havalı geliyordu. Filmlerde, kitaplarda kurulan hayaller, oradan bakınca ne kadar uçuk görünüyor. Sonra bir bakmışsınız gerçek olmuş, kimse suratına bakmıyor. Herkes Jules Verne değil ya, bazısı da olmuyor. Tarihleri 2015 diye atmaya başladığımızdan beri en sık muhabbeti yapılan, Geleceğe Dönüş 2 filminin öngörüleri. Film tarih vermese neyse de, tarih veriyor. Öyle olunca da filmin gösterdiği ile bugünkü dünya arasında karşılaştırmalar, belki de sene boyunca sürecek. 

Robert Zemeckis’in Geleceğe Dönüş filmi, zaman makinesi olan bir binek araçla çıkılan yolculuğu anlatmış, tutunca devamı çekilmişti. 1985 yapımı ilk filmde, mucit Doktor ile liseli Marty, 30 yıl önceye gidiyordu. Marty’nin anne babasının tanışıp birbirine tutulmasıyla ilgili sorunlar yaşamış, onu çözüp geçmişi eski hale getirmişlerdi. İkinci film de doğal olarak kendine gelecekte bir rota çizecek, Marty’nin çocuklarının hayatlarıyla ilgilenecekti. Dolayısıyla 30 yıl sonrası, gitmek için gayet makul bir zaman dilimiydi. İkinci filmde araba 2015’e uçtu. 

İlk bakışta görünen, filmin 2015 yılına dair tahminini tutturamamış olması. Bir kere, her şeyden önce, filmde arabalar uçarak gidiyor. Genel olarak yerçekimine rağmen hareket eden birçok araç yapılmış. Orası öyle olmadı, malum. Ölçüsü, bedeni giyene göre otomatik olarak ayarlanan kıyafetler yapılmadı. Oysa o 2015’te Marty ceketi üstüne giyer giymez upuzun kolları kısalmış, havuza düştüğünde ise, çıkar çıkmaz kurumuştu. Bir kafeye giden esas oğlanın siparişi masanın altından bir fanusun içinde dumanlar saçıp tıslayarak yükselmişti. 

Geleceğe yapılan hayali bir yolculuğu konu alan bir filmin, göreni büyüleyecek teknolojik icatlara yer vermesi, adettendir. Diğer yandan, asıl şaşırtıcı olanı, tutturduklarının çoğunlukta olması. Kredi kartıyla dijital ödeme yaparken kullandıkları, 80’ler için epey enteresan bir teknoloji olan pos cihazından başka bir şey değil. İmza toplayan amcanın elindeki alet de bildiğiniz tablet. Büyük ekranlı ince televizyonlar, görüntülü konuşma, sesli komutla çalışan aletler, dijital kamera... Bunlar bize normal de, filmin evreninde uçan arabalar kadar acayipti, kabul edelim. 

‘GELECEĞE DÖNÜŞ’  NELERİ BİLDİ?

Tutturduğu nicesi var ki, “Çok iyi de oldu, çok güzel iyi oldu” denmez. Marty yolda yürürken hologram bir köpekbalığının saldırısına uğruyor mesela. Dişlerini çıkaran köpekbalığı, “Sizi kucaklamaya geldim” demiyor, daha korkutucu bir ses çıkarıyor, ardından dişlerini. Neye uğradığını şaşıran geçmişin çocuğu Marty korkudan kalakalıyor. Hologramı biz biliriz. İyi biliriz.

Sene olmuş 2015, hem de hayali 2015, arabaların falan uçtuğu, adamcağızı faksla işten çıkarıyorlar. Filmde eve “Kovuldun” yazan bir faks gelince, nasıl beceriyorsa insanı şaşırtan ve patronu ayıplatan bir hava esiyor. 2015’te cep telefonu mesajıyla, elektronik postayla, kapıda kartın çalışmamasıyla işten çıkarıldığını öğrenmek, herkesin başına gelebilecek vakalardan. Siz hâlâ uçan araba deyin. 

Adamlar uçmuş diyorlar da, sanki adamlar “2015’te kapitalizm mi kalır” demiş. Dememiş. Kaldı işte. 

Doktor önceden bu zaman dilimini ziyaret etmiş. Sorunu görünce Marty’yi de alır gelir. Tuhaf kıyafetleri giydirir, panik içinde bir sürü şey anlatır. Biri de, Marty’nin oğlunun cezaevine girmesidir. Küçük Marty, arkadaş zoruyla bir soyguna katılmış, iki saat içinde yakalanmış, 15 yıllık hapis cezasına mahkum olmuştur. Marty bu hıza şaşırınca, Doktor açıklar: “Adalet sistemi çok hızlı çalışıyor. Avukatları kaldırdılar.”

Hırsızların yakalanıp cezalandırılması, uçan arabalar gibi gelmiş olabilir ama adalet sisteminin ruhu çok mu yabancı, bir daha düşünün. Savunmanın ortadan kalkması, 1980’lerde bir bilim kurgu film senaryosu yazılırken akla gelmişti, ama gerçekten de hayata geçeceği ve gerçekten de 2015’te insanların başına geleceği, kimin aklına gelirdi? 

‘UZUN ADAM’

Filmin kötü adamı Biff, sevimsizlikte tüm zamanların rekorunu kırmaya çalışan, uzun bir adam. Onun şu repliği ile bunu birleştirmek zor değil: “Polisin sahibi benim.” Uzun adamla karşı karşıya kalıp da ağzında polis falan geveleyen Marty’nin aldığı cevap bu oluyor. Devamı da var. Asıl mesele şu, Biff, geleceği değiştirmeden önce, geçmişi değiştiriyor. Hırsızlık yapıyor, hatta bütün mesele bu hırsızlık üstüne kurulu. (Çaldığı kitapta 50 yılın bütün spor karşılaşmalarının sonuçları var, yani bahisler için müthiş bir kaynak.) Hırsızlık yaptığı için kimse ona bir şey demiyor, ne ceza alması, parasına para, gücüne güç, iktidarına iktidar katıyor. 

Sinema dergilerinden teknoloji sitelerine, filmin teknolojik öngörülerini tek tek değerlendiren çok olmuş da, toplumsal resimle nedense kimse ilgilenmemiş. Asıl büyük öngörünün orada yattığını fark etmemiş olabilirler mi? Hayır, biz zaten sarayın garajında bir zaman makinesi saklıysa şaşıracak halde değiliz. Şaşırsak sarayın merdivenlerine dizilmiş ecdada şaşırırdık. Eller geleceğe gider, biz geçmişe, neden olmasın. Filmde geçmişi düzeltmeden kurtuluş yoktu. 

ÖNCEKİ HABER

Yolun yarısında yoldan çıkmak mümkün mü?

SONRAKİ HABER

‘Daha on dokuz yaşında düşlerinde özgür dünya’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...