23 Ocak 2015 01:14

Emek, barış ve özgürlükler eksen olabilir

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Lami Özgen, AKP’nin emek düşmanı, tekçi ve antidemokratik politikalarından geniş bir kesimin rahatsız olduğunu belirtti. Bu geniş yelpazenin bir araya gelmesi için geniş geniş programlara ihtiyaç olmadığını vurgulayan Özgen, “Bu muhalif yelpazenin en azından emekten, eşitlikten, demokrasiden, adaletten, kardeşlikten yana, hatta seküler yaşamdan yana bir araya gelişi güçlü bir potansiyel oluşturacak ve bu güçlü potansiyel de AKP’yi geriletecektir” diye konuştu.

Paylaş

Cem GURBETOĞLU

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eş Genel Başkanı Lami Özgen, AKP’nin emek düşmanı, tekçi ve antidemokratik politikalarından geniş bir kesimin rahatsız olduğunu belirtti. Bu geniş yelpazenin bir araya gelmesi için geniş geniş programlara ihtiyaç olmadığını vurgulayan Özgen, “Bu muhalif yelpazenin en azından emekten, eşitlikten, demokrasiden, adaletten, kardeşlikten yana, hatta seküler yaşamdan yana bir araya gelişi güçlü bir potansiyel oluşturacak ve bu güçlü potansiyel de AKP’yi geriletecektir” diye konuştu. 

2015 seçimlerine herkes kendi açısından bir önem atfediyor. AKP anayasayı değiştirecek bir çoğunluk elde etmeyi hedef olarak açıkladı. Kimi çevreler de AKP’nin bu amacına ulaşamamasını kendine hedef belirledi. Emek ve demokrasi cephesinden de bu seçimlerin Türkiye’nin geleceği için önemine özel bir vurgu yapılıyor. Bu koşullarda yaklaşan seçim emekçiler açısından ne ifade ediyor?
Çalışma yaşamının tamamen antidemokratik tutum ve yönelimlerle baskı altına alındığı, emekçilerin temel hak ve özgürlüklerinin her gün budanarak gasp edildiği bir süreç yaşanıyor. Aynı şekilde, emekçilerin iş güvencesinden tutun da insanca yaşam taleplerine kadar birçok sorunla karşı karşıya kaldığı bir dönemde gidiliyor seçimlere. Hükümetin kamu çalışanlarını yüzdelik zamlarla enflasyonun altında bırakıp, açlığa mahkum ettiği, kendisine biat ettirmeye çalıştığı bir dönem.
Tabii 2015 seçimlerine yönelik hükümetin ekonomik, sosyal, siyasal programları ortada. Buradan hareketle, geniş bir emekçi ve ezilen kesim mevcut hükümetten beklenti içinde değil. Çünkü hükümet, emekçilerin taleplerini budamaya, demokrasi, eşitlik, özgürlük taleplerini boğmaya yönelik programları hayata geçiriyor. Önümüzdeki dönemde de iktidar olursa aynı politikalarını sürdüreceğini biliyoruz. 

İş güvencemizden tutun insanca yaşanacak ücret talebimize, çalışma ilişkilerinin demokratikleşmesinden örgütlenme, ifade ve gösteri özgürlüğüne kadar karşı karşıya kaldığımız yönelimler var. Önümüzdeki günlerin emekten yana, özgürlükten, eşitlikten, adaletten, demokrasi ve barıştan yana politika ve tutumların hayata geçeceği bir dönem olması gerektiğini düşünüyoruz. 

‘GENİŞ BİR YELPAZE HÜKÜMETE TUTUM ALACAK’

Aslında isteyerek ya da istemeyerek hükümete destek veren belli bir kesim dışında, kamu emekçileri de dahil geniş bir yelpaze bugün karşı karşıya kaldığı açlık, yoksulluk, işsizlik ve güvencesizlik sorunlarının bilincinde. Ben buna yönelik tutumları olacağını düşünüyorum. 

Bu seçim sürecinin emek yanlısı politikaların, eşitlikçi, özgürlükçü, insanca yaşam politikalarının hayata geçebileceği bir atmosfere dönüşmesi gerektiği yaklaşımımız var. 

Çünkü hükümet işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, talan politikalarını emekçiler ezilen kesimler üzerinden hayata geçirip kurumsallaştırıyor. Hem de bunu başka politikalarıyla baskı altına aldırarak, sindirerek farklı bir toplum oluşturma hedefi var. Milliyetçi-muhafazakar tutumlarına denk düşecek bir toplum kurma iddiasını seçimler üzerinden de hayata geçirmeyi hedefliyor. 

‘TÜRKİYE SAVAŞIN MERKEZİNDE’

Aynı zamanda içeride ve dışarıda savaş politikaları devam ediyor. Ortadoğu’daki savaş Türkiye’deki tüm kesimleri ilgilendiriyor. Çünkü devlet ve hükümet bu savaşın merkezinde,  Ortadoğu’da uluslararası çete örgütleriyle yürütülen bu savaşın bir bileşeni, bir tarafı. Türkiye’de yaşayan insanların farklı etnik, dinsel, inançsal tutumlardan kaynaklı karşı karşıya getirilip çatıştırma ve bunun üzerinden kendi rejiminin inşasını hedefleyen uygulamalar hayata geçiriyor. Bunların hepsi seçim sürecinde hem biz emekçiler hem de tüm yurttaşlar açısından değerlendirilmesi gereken önemli olgular. 

‘ÖNEMLİ OLAN POLİTİKALARININ GERİLEMESİ’

Hükümetin politikalarından rahatsız olan kesimler tarafından sıkça dile getirilen bir söz var: ‘AKP’yi geriletmek’. Geçtiğimiz iki seçim döneminde AKP’yi geriletmek adına gerici, milliyetçi, ırkçı isimleri destekleme çağrısı yapanlar bile oldu demokrasi cephesinden. AKP, bu şekilde, kendisine benzeyen güçler tarafından mı geriletilebilir? Değilse nasıl geriletilir?
AKP’yi geriletmek Türkiye’deki demokratik güçlerin ortak hareket etmesinden, bir arada durmasından geçmektedir. Çünkü Türkiye’de geniş bir işçi, emekçi, sol, sosyalist, muhalif kesimden değişik inanç ve halklara, Kürt toplumuna kadar muhalif bir yelpaze vardır. Bu muhalif yelpazenin en azından emekten, eşitlikten, demokrasiden, adaletten, kardeşlikten yana, hatta seküler yaşamdan yana bir araya gelişi güçlü bir potansiyel oluşturacak ve bu güçlü potansiyel de AKP’yi geriletecektir. Çünkü geleneksel merkez sağ-muhafazakar, milliyetçi refleks ve tutumlar üzerinden AKP gerilemez. Tersine, sol ve demokratik algı ve duruşlarla AKP geriletilir. AKP’nin yürüttüğü siyasal, sosyal, kültürel, ekonomik bütün politikaları, merkez sağ ve muhafazakar-milliyetçi çizgi ve algılara göre geliştirilen politikalardır. Bu politikalar emekten yana değildir, eşitlikten, özgürlükten, kardeşlikten yana değildir. Onun için, birliğin yolu buradan geçiyor. 

Elbette yerel yönetimler, Cumhurbaşkanlığı ve 2015 seçimi birbirini izleyen, birbirinin devamı olan halkalardır. Her ne kadar önceki seçim dönemlerinde kimi sağ ittifak anlayışıyla hareket eden kesimler olsa dahi, bunun başarıya ulaşamayacağı, AKP’nin bunun üzerinden gerilemeyeceği görülmüştür. AKP’nin gerilemesi demek, AKP’nin niceliksel olarak birkaç puan aşağı düşmesi demek değildir. AKP’nin yürüttüğü tekçi-otoriter, antidemokratik politika tutum ve anlayışının gerilemesi gerekir. Bu da muhalif çizgideki bütün güçlerin birliğiyle gelişir. 

Bu noktada birlikleri kurmak ve geliştirmek mümkündür diye düşünüyoruz. Geçen seçim süreçlerinde de emekten, demokrasiden, eşitlikten yana, halkların birliği, kardeşliği ve ortak geleceğinden yana tutumları olan tüm kesimlerin belli ilkeler çerçevesinde bir araya gelip alternatif oluşturması gerektiğini ifade ettik. Bunu bu süreçte yine ifade ediyoruz. Buradan açıklıyoruz. Sosyal demokrat yelpazeden tutun demokrat, sol, sosyalist hareketlere, Kürt siyasal hareketinden gençler ve kadınlara bu gidişattan rahatsız olan bütün ötekilerin bir arada yürüme olanağı dün de vardı, bugün de vardır. Bu zor değildir. Bu olanak yaratılırsa AKP mutlak anlamda gerileyecektir. Bu tür olanaklar yaratılmadığı zaman, parçalı duruşlar hayata geçtiği zaman AKP’nin kısmen gerilemesi, onun hem parti olarak iktidardan düşmesine sebep olmaz, hem de anlayış ve zihniyet olarak toplumun üzerindeki tahakküm ilişkisini ortadan kaldırmaz, diye düşünüyorum. 

‘GENİŞ PROGRAMLARA GEREK YOK’

KESK birçok gündemde DİSK, TMMOB ve TTB başta olmak üzere çeşitli örgütlerle ortak tutum alıyor. Peki seçimler yaklaşırken bu konuda ortak bir çağrısı olacak mı?
Kendi kurullarımız üzerinden seçim sürecine ilişkin tutumlarımızı netleştirmedik. Şubat ayı içerisinde bu konudaki tutumumuzu da netleştireceğiz. Diğer örgütlerle de ortaklaştıracağız. Geniş geniş programlar belirlemeye gerek yok. Emekten yana politikaların hayata geçmesini, eşitliği, özgürlüğü önemseyen, temel hak ve özgürlükleri, yurttaşlık haklarını öne çıkaran, aynı zamanda barışı ve ortak geleceği hedefleyen partilerin hem programlarına, hem de ortak hareket etmelerine ilişkin çağrılar yapacağız. Bu politikaları gözetmeyen partilere hiçbir zaman emekçilerden, KESK’in birleşeni kesimlerden yana oy gitmiyor, gitmeyecektir. Mevcut hükümetin kendisine göre kurmak istediği sistemin bu ülkenin işçilerini, emekçilerini, ezilen kesimlerini nasıl bir mecraya götüreceği, nasıl bir hukuk ve devlet sistemiyle karşı karşıya bırakacağını, yukarıdan aşağıya zorla nasıl bir toplum modelini inşa etmek istediğini biz görüyoruz. Tutumlarımızı buna göre netleştireceğiz. Diğer emek ve meslek örgütlerinin, muhalif kesimlerin de bir arada bu tutumu göstermeleri ve hayata geçirmeleri noktasında girişimlerimizi de sürdüreceğiz. 

SENDİKALAR NASIL TUTUM ALACAK?

Türkiye’de de, dünyada da sendikalar uzun yıllardır seçim tartışmalarından uzak duruyor. Kuşkusuz sendikalar siyasal parti değildir ama bahsettiğiniz koşullarda sendikaların tarif ettiğiniz bir birliğin oluşmasında rol alamazlar mı?
Tabii, emek ve meslek örgütleri siyasi partiler gibi değil. Ancak konjenktürel olarak muhalif olan siyasi partilere, sivil toplum örgütlerine çağrı yapma, onların bir araya gelme koşul ve süreçlerine ilişkin düşünce ve öneri ifade etme olanağı vardır. Bu mümkündür ve yapılmalıdır da. Örneğin geçen seçim süreçlerinde de biz muhalif olan bütün siyasi partilere çağrılar yaptık. Bizim elbette herhangi bir partiyi direkt işaret etme ve tutum alma gibi bir siyasi yaklaşımımız yoktur. Çünkü heterojen birleşenlere sahibiz. Bir de sendikalar bütün olarak kendi üyelerinin iradesine yönelik toptancı merkezi bir karar alamazlar. Almamaları da lazım. Ama muhalif olan kesimleri nasıl biz zaman zaman hükümetin politikalarına karşı eylem ve mücadele birliğine çağırıyor, birlikte hareket ediyorsak, aynı zamanda seçim dönemlerinde de onların ortak hareket etmelerine, birlikte yürümelerine yönelik çağrılar yapabiliriz. 

Geçmişte buna ilişkin çağrılarımızı yaptık. Bundan sonra bizden veya diğer emek ve meslek örgütlerinden böyle çağrılar gelebilir. Hatta bir arada da gelişebilir ki, en güzel ve en etkili olanı budur. Türkiye’de mevcut siyasal gidişatın, sistemin yeniden örülmesi ve herkese dayatılan tekçi yaşam tarzı ve koşulsuz biat etme anlayışına karşı durmak sadece siyasi partileri ilgilendiren bir olgu değildir. Bu aynı zamanda emek ve meslek örgütlerinin demokrasi mücadelesindeki sorumluluklarıyla da ilişkilidir. Çünkü seçim dönemleri aynı zamanda, seçim sonrası sürecin nasıl şekilleneceğini belirleyen önemli dönemlerdir. Bu çerçevede en azından düşüncelerimizi hem emek ve meslek örgütleriyle paylaşma hem de muhalif siyasi partilerle paylaşma tutumlarımızı geliştiririz. Böylesi bir geniş yelpazenin ilkesel olarak ortak hareket etme yaklaşımı öne çıktığı oranda bugün yürütülen hukuksuz ve pervasızlığın sona ermesi mümkün olacak.

YARIN: HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş

 

ÖNCEKİ HABER

EMEP: Birlik koşulları mevcut

SONRAKİ HABER

Dayatmalar çocuğa da okula da zarar verdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...