Bu kez özgürlük için

Geçtiğimiz günlerde Silvan’da asker ve gerillaların yaşamını yitirmesinin ardından Kürtlere yönelik saldırılar artmıştır. Yaşanan ölümlerin sorumlusunun operasyonların devam ettirilmesinde direnen hükümet olduğunu teşhir etmemiz gereken bir sürece giriyoruz. Bir tarafta yaşamını yitiren gençler öte tarafta onların gözü yaşlı anneleri. Barış anneleri asker ailelerine çağrı yaparak akan kanın durması yönünde açıklama yaptı. Kan siyasetinin durması ve bunun sorumlusunun kesinlikle Kürt halkı olmadığının anlatılması bu dönem açısından en önemli görevlerimizden birisi olarak karşımızda durmaktadır. Geçmişten beri Kürtlerin barış taleplerinin karşılıksız bırakıldığı ortadadır. Böyle bir ortamda Türkiye gençliğinin yaşanan bu saldırılar karşısında kardeşliğin örneğini tıpkı Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) ilan ettiği “demokratik özerklik” kararını desteklemesi ve onun zemininin oluşmasını hızla sağlamalıdır. Birlikte eşit ve demokratik yaşam temelinde ortak yaşamayı içeren demokratik özerklik Türk ve Kürt halklarının insanca bir ülkede yaşamak için önlerinde duran bir fırsattır.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blok’u Partileşiyor

Seçimlerden önce kimi genç arkadaşlarımız rahat bir nefes alacağız diye beklentiye kapılırken, kimisi ise Türkiye’de Kürt mücadelesinden, işçi sınıfından uzak, sadece solcuları bir araya toplayarak kurtulacağımızı düşünmüştür. Fakat seçim sonuçları ile bu kesimlere odaklanan gençlik umutsuzluğa kapılarak internet ortamında “bu ülkenin yarsının salak olduğu”na dair yorumlar yapılmaya başlanmıştır. Evet AKP 12 Haziran seçimlerinde yüzde 50 oy alarak bir kez daha iktidar olmuş olabilir ama bu durum AKP’ye oy veren yüzlerce işçi, emekçi, alevi ve yoksul halk kesimlerinin olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Peki AKP’ye oy veren işçiler, emekçiler... için salak demek doğru mu? Kesinlikle Hayır. Türkiye şimdiye kadar seçimlerde alternatifsizlikten yakınırken seçim sonuçları Türkiye’nin tek alternatifi ve ana muhalefeti Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blok’u olduğu kendini göstermiştir. Yani AKP’ye oy veren işçiler, emekçiler, gençler, kadınlar artık alternatifsiz olmadıklarını bilerek bir dahaki seçimde blok partisine sadece oy vermekle sınırlı kalmamalı aynı zamanda mücadelesine de omuz vermelidir. İşte böyle bir döneme girerken her ne kadar Hatip Dicle’nin meclise girmesinin önünde engel konularak gölge düşürülmeye çalışılsa da Blok milletvekillerinin meclisi boykot etmesi ve halkın seçtikleri vekillerine destek olması Blok mücadelesini daha da yükseltmiştir. Blok partileşme çalışmalarını hızla sürdürdüğü bu süreçte daha fazla kesime ulaşmak ve Türkiye’de sistem karşısında mağdur olan daha fazla işçinin, emekçinin, alevinin, çevrecinin odak noktası olmak için çalışmalarını bir kez daha gözden geçirmektedir. Ve halk yığınları desteği ile bir daha ki seçimde Türkiye’nin ana muhalefeti olacaktır.

Özgürlük ve Barış İçin Buluşalım!

Bir yanımızda kan ve gözyaşı iken öte yanımız daha fazla barış sesinin yankılanması için Türk ve Kürt gençlerini insanlığa bilime ve doğaya özgürlük sloganı ile buluşturduğumuz 20-28 Ağustos tarihleri arasındaki İzmir Selçuk’ta yapılacak gençlik kampının da hazırlıkları devam etmektedir. Özerkliğin ilan edildiği süreçte Kürt gençlerinin kampa katılarak, Türk kardeşleriyle paylaşacakları çok şeyin olduğunu biliyoruz. Bir taraftan Karadeniz’de, Munzur’da yapılan barajlara karşı doğanın özgürlüğünü savunmak için bir araya gelirken öte yandan ortaçağ karanlığının kalıntılarını taşıyan ve üniversitelerimizde, liselerimizde gittikçe önemi yitirilmeye çalışılan bilimi savunmak için akademisyenler, aydınlar ile buluşmak için bir araya geliyoruz. YGS’de uygulanan şifrelere karşı nasıl sağcı-solcu, Kürt-Türk demeden bir araya geldiysek sınavsız, parasız ve anadilde eğitim için yine sağcı-solcu, Kürt- Türk ayırmadan her milliyetten ve inançtan Türkiye gençliğini özgürlük ve barış için buluşmaya çağırıyoruz.